Bulgaristan’da Osmanlı hâkimiyeti döneminde kurulan bir şehir.
Bugün Karlovo [1953-1962 yılları arasında Levskigrad] adıyla bilinen şehir Filibe’nin (Plovdiv) 56 km. kuzeyinde, Balkan dağlan ile Sredna Gora dağlan arasında denizden 445 m. yüksekte kurulmuştur. II. Bayezid döneminde Osmanlı kumandanı ve Şehzade Cem’in (Cem Sultan) lalası Karlozâde (Karlızâde) Ali Bey tarafından XV. yüzyılın başından itibaren çoğunlukla Türk-Yörük nüfusunun yerleştiği bir bölgede tesis edilmiş, adına kurucusuna nisbetle Karlıova veya Karlova denilmiştir. Tamamı sonradan değiştirilmiş olmakla birlikte Karlova (Gjopsa) vadisindeki tarihî köy isimlerinin dörtte üçü Türkçe’dir.
Bizans-Bulgar Ortaçağı’nda vadiye, XIV. yüzyıldaki savaşlarda tahrip edilen ve 1350’den sonraki kayıtlarda artık zikredilmeyen dağlık Kopsis Kalesi hâkim olmuştur. Fakat kalenin hâtırası Gjopsa şeklinde bölgenin eski isminde yaşatılır. Osmanlılar, burayı önemli bir merkez olan Filibe’nin fethiyle irtibatlı olarak 1370 yılı civarında ilhak etmiş olmalıdır. Bu yörede yeni bir şehrin Ali Bey tarafından kuruluşu hakkında mevcut araştırmalarda çoğu yetersiz kaynaklara dayanan oldukça yanıltıcı bilgiler verilir.
Karlova’nın kurucusu Ali Bey, İtalya’nın eski soylu ailelerinden Toccolar’a mensuptur. Ailenin en meşhur kişisi Yanya’yı başşehir edinerek Epirus’a hâkim olan Carlo Tocco’dur. Onun ölümünden sonra oğullarından bir kısmı Osmanlı hizmetine girerek Üsküp’e yerleştirilmiştir. Karlova’da, şehrin en önemli camisi olan ve günümüzde ayakta kalan Kurşunlu Cami’nin giriş kapısı üzerindeki kitabede Sultan Murad’ın oğlu Sultan Mehmed’in oğlu Şehzade Cem’in lalası Karlıoğlu Ali’nin 890 (1485) yılında burayı yaptırdığı belirtilir. Ali Bey’in. caminin inşasından on yıl sonra Karaman sancak beyi olduğu sırada tanzim ettirdiği vakfiyesinin biri Sofya’da, diğeri Ankara Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde bulunan iki muahhar nüshasının her ikisi de yanlış olarak 801 (1398-99) tarihini verir, ancak caminin inşasından on yıl sonra kaleme alındığı da kaydedilir. Bu durumda 901 (1495-96) tarihli olması gereken vakfiyede Ali Bey kendisini “sâhibü’s-seyf ve’l-kalem” şeklinde nitelendirerek kariyerinin iki yönüne de vurgu yapar. Karlova’nın ortaya çıkışı hakkında ayrıntılı bilgi ihtiva eden en eski tahrir kaydı 923 (1517) tarihlidir. Burada yer alan bir kayıtta, Karlızade Ali Bey’e “merhum” Sultan Bayezid’in bir cuma camii inşa etmek şartıyla Filibe Kadılığına bağlı Susnica köyünü mülk olarak bağışladığı belirtilir. Bu Karlova şehrinin başlangıcı olmuş, sonradan buna bir hamam, mektep ve kurucusu için bir türbe ilâve edilmiştir. Tahrir defterlerinde diğer adı Şahinköy olarak geçen Susnica küçük bir yerdi. 370 numaralı Tahrir Def teri’ne göre burada dokuz müslüman, otuz Bulgar-hıristiyan hanesi mevcuttu. Mahallî tarihçi Christo Fârgov’a göre cami Susnica civarında yerleşim bulunmayan bir araziye inşa edilmişti. Karlova’nın Kopsis harabelerinin yer aldığı alana kurulduğu iddia edilmişse de doğru değildir. Bu kalenin yıkıntıları halen Karlova’nın 6 km. kuzeybatısında, Osmanlı öncesi dönemin güvensizliğini yansıtır bir şekilde yüksek bir dağın yamacında bulunmaktadır. XVI. yüzyılda yeni şehir yavaş bir gelişme gösterdi. Susnica’yı da içine alarak başlangıçtan itibaren Türk ve Bulgar nüfusun bir arada olduğu, ancak Türk unsurunun ağırlık kazandığı bir yer haline geldi. 1570 yılı tahririnde şehirde yetmiş üç müslüman ve 118 hıristiyan erkek nüfus vardı. 1595’te 105 müslüman hâne-siyle 125 hıristiyan hanesinden oluşan toplam 1000’den fazla nüfusu bulunuyordu.
Ali Bey’in vakfının gelir ve giderlerinin kaydedildiği 1166-1167 (1753-1754) yıllarına ait bir muhasebe defteri, Karlova’-nın bu sırada fizikî ve ekonomik yönden ne kadar büyüdüğünü gösterir. 923’te (1517) tahsil edilen 5997 akçe, zaman içerisinde enflasyonun büyük artış göstermesine rağmen 1167’de (1754) 369.200 akçeye ulaşmıştı ve bu da büyümenin önemli bir işaretiydi. Bu belge, aynı zamanda vakfın bir parçası olarak Christo Fârgov’un tesbit ettiği, ancak 904 (1499) tarihli vakfiyede mevcut olmayan bir hamamı da ihtiva eder. Cami görevlilerinin sayısı benzer şekilde artarak ondan otuz üçe çıkmıştı ve bunların içinde bir de mektep hocası vardı. 1819’da Papaz Kon-stantin tarafından kaleme alınan Filibe piskoposluk bölgesinin tavsifine göre Karlova’da dörtte üçü Türk olmak üzere 1000 hâne mevcuttu. XIX. yüzyıl boyunca Bulgaristan’ın hıristiyan nüfusu yüksek doğum oranı sebebiyle hızla artarken gerek küçük aile yapısı gerekse 1828-1829 savaşı ile Rus İşgali yüzünden müslüman nüfusu hızla gerilemiş ve şehrin nüfus yapısı tersine dönmüştür. 1874-1875’te Felix Kanitz şehirde 1200 Bulgar, 300 Türk ve altmış yahudi hanesi tesbit etmiştir. Şehirde yedi cami, birkaç kilise ile bir sinagog bulunmaktadır.
Bulgarlar’ın 1873’teki “Nisan isyanı” Karlova’da sert bir şekilde bastırılmıştır. 1877-1878’deki Osmanlı-Rus Savaşfnın ardından müslümanların çoğu şehirde kalmış, ancak Ali Bey Camii’ne el konulmuş ve bir müddet kiliseye çevrilmiştir.
Cami müslümanlara geri verilince tahrip edilmiş olan revaklan bugünkü haliyle yeniden yaptırılmıştır. 1878’den sonra Karlova nüfusu Bulgar göçmenlerin akını ve müslümanlann nüfusunun yavaş yavaş azalması sebebiyle tekrar değişmiştir. 1934’te Bulgarlar tarafından yapılan nüfus sayımına göre 835 Bulgar nüfusuna karşı 1615 Türk mevcuttu. İki hâne dışında yahudilerin tamamı göç etmişti. Osmanlı döneminde Karlova’nin geçim kaynaklan büyük oranda gülyağı üretimiyle bazı tekstil ürünleri, altın işlemeciliği [1806’da kırk altı kuyumcu] ve deri imalâtından oluşmaktaydı. Günümüzde bunlara bazı hafif sanayi kollan eklenmiştir. Ahşap ve kerpiçten yapılmış, bugüne ulaşan kitabesine göre 1881-1882’de yeniden inşa edilmiş küçük bir camisi de bulunan müslüman bir toplulukla birlikte 1981 ‘de Karlova’nın nüfusu 30.000’i aşmıştı. Karlızâde Ali Bey Camii 1966 -1967’de restore edilmiş ve bir müddet sanat galerisi olarak hizmet vermiş, günümüzde ise koruma altına alınmış olup harap durumda bulunmaktadır. Ali Bey’in hamamı ile türbesi 1960’ların başında ortadan kalkmıştır. Bugünkü bilgilere göre 35.000 dolayında nüfusu olan Karlova’daki müslüman cemaatin çoğu Türkçe konuşan Çingeneler’den oluşmaktadır.
TDV İslâm Ansiklopedisi