Kasîdetü’l-bürde. Bûsîrî’nin (ö. 695/1296) Hz. Peygamber için yazdığı ünlü kasîde.
Mısırlı sûfî ve şair Muhammed b. Saîd el-Bûsîrî’nin Hz. Peygamber için yazdığı ve el-Kevâkibü’d-dürriye İîmedhi hayri’l-beriyye adını verdiği manzume, kafiye (revî) harfi mîm olduğu için el-Kasîdetü’l-mîmiyye, şairin tutulduğu hastalıktan kurtulmasına vesile olduğu İçin de Kaşîdetü’l-bürde diye meşhur olmuştur. Ancak Kâ’b b. Züheyr’in kasidesi de aynı adla anıldığından karışıklığa meydan vermemek için Bûsîrî’ninki daha çok Osmanlı kültür muhitinde Kaşîdelü’l-bür’e [ el-Kasidelü’l-bür’iyye] şeklinde anılmışsa da literatürde Kaşîdetü’l-bürde diye tanınmaktadır.
Kaside şöhretini, taşıdığı sanat değerinden ziyade şairin hayatının bir döneminde geçirdiği felçten kurtulmasına vesile olduğuna dair rivayete borçludur. Bûsîrî’nin hiçbir kasidesinde felç olduğuna dair bilgi bulunmamakla birlikte kendisinden altmış altı yıl sonra vefat eden biyografi yazarı İbn Şâkir el-Kütübî İlk defa felç olayına yer vermiş daha sonra gelen bütün müellifler de bu bilgiyi tekrar etmiştir. Söz konusu rivayete göre felç geçirdiğinde bir akşam kendisine şifa vermesi için Allah’a dua eden şair rüyasında Hz. Peygamber’i görür. Resûl-i Ekrem ondan kendisi için yazdığı kasideyi okumasını ister. Bûsîrî, “Yâ Resûlallah! Ben senin için birçok kaside yazdım, hangisini istersin?” deyince Hz. Peygamber kasidenin ilk beytini söyler. Bunun üzerine şair kasidesini okumaya başlar, Resûlullah da onu sonuna kadar dinler. Bitince de hırkasın: (bürde) çıkarıp şairin üstüne örter ve eliyle vücudunun felçli kısmını sıvazlar. Bûsîrî uykudan uyanınca vücudunda felçten eser kalmadığını farkeder. Bu rüya hadisesinin halk arasında yayılmasından sonra kaside Kaşîdetü’l-bürde olarak üne kavuşmuştur. Her ne kadar bu rivayet menkıbe şeklini almış görünüyorsa da ilgili kaynaklarda kaside vesilesiyle şifaya kavuşma motifi sürekli vurgulanmaktadır. Kaside Bûsîrî henüz hayatta iken Abdüsselâm b. İdris el-Merrâküşî ve Ebû Şâme el-Makdisî tarafından şerhediimiştir. Merrâküşî”nin Havâşşü’l-Bürde’slnde kasidenin hangi beyitlerinin ne gibi dertlere şifa olacağı, ayrıca geçim sıkıntısından kurtulmaya, isteklerin yerine gelmesine ve başka hayırlara yol açacağı anlatılmaktadır.
On bölümden oluşan Kaşîdetü’l-bürde, en eski nüshalarında 160 beyit iken sonrakilerde 165 beyte kadar ulaşmaktadır. Klasik Arap kaside tarzında olduğu gibi şiir sevgiliye özlem temasının işlendiği nesîb bölümüyle başlar, daha sonra nefisten şikâyet. Hz. Peygamber’e övgü, onun doğumu, mucizeleri, Kur’an’ın fazileti, mi’rac mucizesi, cihadın önemi, nedamet ve ümit, dua ve niyaz bölümüyle sona erer. Aruzun basit bahriyle yazılan, yapı ve üslûp bakımından son derece sağlam ve lirik olan kaside, bu sebeple asırlardır İslâm coğrafyasının her bölgesinde büyük bir ilgi görmüş, dinî toplantılarda, mübarek gün ve gecelerde, sünnet, düğün, bayram ve cenaze merasimlerinde okunagelmiştir. Haftalık evrad olarak da okunan kaside, 140. beytinden itibaren felçlilere şifa maksadıyla yedi gün süreyle okunmaktadır. Hattatlar da meşk derslerinde genellikle bu kasideyi yazarlar. İbn Teymiyye’den itibaren Selefiler33, 109, 152 ve 154. beyitlerde şairin Hz. Peygamber’i övgüde aşırı gittiğini ileri sürerek kasideyi eleştirmiş ve okunmasının bid’at olduğunu iddia etmişlerdir.
İslâm dünyasında Kaşîdetü’l-bürde kadar meşhur olan ve çok okunan, üzerine şerh, haşiye, tahmîs, tesdîs, tesbî’, taştîrve nazîreler yazılan bir başka kaside yoktur. Bu konuda yazılan eserler başlı başına bir literatür oluşturacak kadar büyük bir yekûn tutmakta ve bir araştırmaya göre sayıları 330’u bulmaktadır. İslâm milletlerinin konuştuğu hemen hemen bütün dillere nazım ve nesir olarak tercüme edilen kaside Grekçe, Latince, İtalyanca, Fransızca, İngilizce, Almanca “ya, Afrika ve Güney Asya’daki mahallî dillere de çevrilmiştir.
TDV İslâm Ansiklopedisi