Kaside i Nuniyye Yazarı, Özellikleri, İçeriği, Hakkında Bilgi

Kasîdetü’n-nûniyye. İbn Kayyım el-Cevziyye’nin (ö. 751/1350) akaide dair manzum eseri.

Asıl adı el-Kâfiyetü’ş-şâfiyeü’l-İntişâr li’l-fırkati’n-nâciye olup beyitleri nûn harfiyle sona erdiği için el-Kaşîdetü’n-nûniyye adıyla meşhur olmuştur; ancak Kâtib Çelebi tarafından yanlışlıkla “mî-miyye” olarak tanıtılmıştır. İbn Kayyim, İctimâ’u cü-yûşi’l-İslâmiyye adlı eserinde kendisine nisbet ederek zikrettiği, ayrıca çağdaşı olan tabaKat müellifleri tarafın­dan onun eserleri arasında sayıldığı için manzumenin ona aidiyeti konusunda şüp­he yoktur. Aruz vezninin kâmil bahrinde 5949 beyitten ibaret olan kaside, telif sebebini ve Ehl-i sünnet inancını kısaca açıklayan mensur bir girişten sonra farklı hacimlerden oluşan bölümlere (fasıl) ay­rılmıştır.

Eserin ilk bölümünde cebir ve sıfatla­rın inkârı başta olmak üzere Cehmiyye’-ye ait itikadî görüşleri tenkitçi bir yakla­şımla ele alan İbn Kayyim, Ahmed b. Han-bel ile diğer bazı âlimlerin Cehmiyye’ye karşı yazdığı reddiyelere atıfta bulunur, bu arada Selefiyye’nin karşı tezlerine ve delillerine de yer verir. Daha sonra kelâm sıfatı ve halku’l-Kur’ân meselesini ince­leyerek Allah’ın kelâmında lafız ve mâna ilişkisi üzerinde durur. İkinci bölümde Se-lefiyye ile Ehl-i sünnet kelâmcıları arasın­da ihtilâf konusu olan haberi sıfatlar ve özellikle arşa istiva, ulüv, nüzul vb. kav­ramlar ele alınır. Bunların zahirî mânala­rından çıkarılıp farklı şekillerde anlaşılma­sını sıfatların yok sayılması (ta’tîl) şeklin­de niteleyen müellif, söz konusu sıfatla­rın ispatı için çoğunluğu Kur’an ve hadislerdeki nas ve işaretlerden ibaret olan yirmiyi aşkın delil sıralar. İbn Kayyim, te’vilin kelâmcılar tarafından yanlış anlaşı­lıp naslara uygulandığını ileri sürer ve bu terimin “nasları geniş bir biçimde açıkla­ma” mânasına geldiğini, bu çizgiyi aşan yorumların te’vil sınırını geçip ta’tîl ve tahrif boyutuna ulaştığını söyler. Öte yan­dan Selef anlayışını benimseyen hadis âlimlerinin kelâmcılar tarafından Hâricî-ler’e benzetilmesini ve onların Haşviyye, Mücessime veya Müşebbihe statüsünde görülmesini sert bir şekilde eleştirir. Manzumenin daha sonraki başlıkları, Mu-attıla genel adıyla anılan kelâmcılann gö­rüş ve yöntemlerinin tenkidine ve istika­met ehli olarak tanıtılan Selefiyye meto­dunun savunulmasına ayrılmıştır. Bu bö­lümde iman esaslarını bozmak, naslarla istidlal etmeyi ilim ve yakin ifade etme­diği gerekçesiyle küçümsemek ve çeşitli bid’atlar üretmekle itham edilen kelâm­cılann tevhid anlayışı ile Selefe aittevhid anlayışı arasındaki farklar ortaya konulur. Ayrıca sahih akılla sağlam nakil arasında çatışma düşünülemeyeceği için Mu’tezi-le’nin sıfatları dışlayan veya Ehl-i sünnet kelâmcılarının haberi sıfatları yoruma tâ­bi tutan yaklaşımlarının vahyi ihmal et­mek ve onun ortaya koyduğu tevhid an­layışını zedelemekle eşdeğer olduğu İfa­de edilir. Kasidenin son bölümü, Kitap ve Sünnet bağlılarına sunulacağı belirtilen uhrevî mükâfatlara ve cennet tasvirle­rine ayrılmıştır. Bu bölüm, müellifin aynı konudaki müstakil eseri Hadi’l-ervâh’ in manzum bir özeti görünümündedir.

el-Kaşîdetü’n-nûniyye, Selefiyye eko­lünün İbn Teymiyye ile birlikte bir siste­me kavuştuğu ve Ehl-i sünnet kelâmına karşı alternatif olma arayışlarına girdiği bir dönemde onun en yakın takipçisi İbn Kayyim el-Cevziyye tarafından Selefi gö­rüşlerin halk arasında yayılması amacıyla kaleme alınmıştır. Ancak kaside daha çok bir reddiye mahiyetindedir. Ele alınan konular arasında belli bir sistemin takip edil­mediği eserde çok sayıda tekrar mevcut­tur. Öte yandan diğer Selef âlimlerinin eserlerinde görüldüğü üzere kitapta be­lirgin bir mezhep taassubu ve farklı gö­rüşlere yönelik sert eleştiri üslûbu hâ­kimdir.

Süleymaniye ve İstan­bul Üniversitesi kütüphane­lerinde yazma nüshaları bulunan el-Kasîdetü’n-nûniyye’rim çeşitli baskılan ya­pılmış (İstanbul 1318; Kahire 1319, 1345, 1987), Abdullah b. Muhammed el-Umeyr tarafından yeni bir neşri gerçekleştirilmiştir (Riyad 1416/1996).

eî-Kaşîdetü’n-nûniyye müellifi henüz hayatta iken tartışmalara konu olmuştur. Takıyyüddin es-Sübkî tarafından es-Sey-fü ‘ş-şakî! fi’r-red ‘alâ İbn Zefîl adıyla bir reddiye yazılmış, bu reddiye, M. Zâhid Kevserî’nin şerh niteliğindeki dipnotlarıyla birlikte yayımlanmıştır (Kahire 1356/1937). Sübkî reddiyesinde İbn Kayyim’i konulara vâkıf olmamak, taraf tutmak ve her biri büyük bir âlim olan kelâmcıla-ra yönelik eleştirilerinde küçük düşürücü üslûp kullanmakla suçlar. Ancak Sübkî-nin reddiyesi kısa olduğundan ve bazan İbn Kayyim’in aşırı kabul edilen ifadeleri­nin nakliyle yetinildiğinden Zâhid Kevserî, gerekli gördüğü yerlerde uzun dipnotları koymak suretiyle bu eksikliği gidermeye çalışmıştır. Osman b. Ahmed b. Kâid en-Necdî tarafından ihtisar edilen kaside üzerine birçok şerh kaleme alınmış olup bunlardan bazıları şunlardır: Ahmed b. İbrahim b. îsâ, Tavzîhu’l-makâşıd ve taşhîhu’l-kavâ’id fî şerhi Kaşîdeti’l-İmâm İbni’l’Kayyim (Beyrut 1382, 1383, 1406/1986); Abdurrahman es-Sa’dî, Tav-zîhu’I-Kafiyeti’ş-şâfiye (Kahire 1368; Ah­sa 1407/1987); a.mlf., el-Hakku’l-vâzı-hü’l-mübîn fî tevhidi’I-enbiyâ3 ve’l-mürselîn mine’1-Kâtiyeti’ş-şâfiye, Muhammed Halîl Herrâs, Şerhu’l-Kaşîdeti’n-nûniyye (Kahi­re 1986; Beyrut 1406/1986).

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski