Kasım Hanlığı. Altın Orda Devleti’nin parçalanmasından sonra Moskova yakınlarında kurulan Türk hanlıklarından biri (1445-1681)
Kazan Hanı Uluğ Muhammed’in isteği üzerine kurulan hanlığın adı ilk hükümdarı Kasım Han’dan gelir. Rusça kaynaklarda hanlığın merkezi olan şehrin ismi Meşçerskiy ve Gorodets olarak da geçer. Kasım Hanlığı’nın ortaya çıkışından sonra Kasım veya Han-Kirman adıyla anılan şehir, Oka nehrinin sol kıyısında Moskova’nın 2SÛ km. kadar güneydoğusunda, Kazan’ın 470 km. güneybatısında bir yerleşim birimidir.
Kasım Hanlığı’nın kuruluşu, Doğu Avrupa’daki Türk devletleriyle Slav knezlileri (prenslik) arasındaki mücadeleler ve bunların politikalarıyla yakından ilgilidir. Uluğ Muhammed. küçük hanlıklara parçalanmış olan Altın Orda Devleti’ni tekrar bir idare altında toparlamak istiyordu. Ancak bunu gerçekleştirebilmek için hem Slav beylikleri hem diğer hanlıklarla mücadele etmesi gerekiyordu. Kendi hâkimiyetini tanıtmak amacıyla 1439’da Ruslar’a karşı çıktığı ilk seferde Moskova kapılarına gelen Uluğ Muhammed 7Temmuz 1445 tarihindeki ikinci seferinde Vladimir’e kadar ilerledi, Suzdal meydan savaşında Ruslar’ı yenerek Moskova Knezi Vasili’yi esir aldı. Ödediği yüklü miktardaki fidye neticesinde serbest kalan Vasili, Uluğ Muhammed Han’la onun bütün isteklerini kabul eden bir antlaşma yaptı. Bu antlaşmaya göre Moskova, Uluğ Muhammed Han’a savaş tazminatı ödeyecek, daha önce Altın Orda Hanlığı’na karşı olan yükümlülüklerini şimdi Kazan Hanlığı’na ifa edecekti. Barış şartlarının yerine getirildiğini kontrol etmek üzere Moskova’da ve öteki Rus vilâyet merkezlerinde birçok Kazanlı memur bulundurulacaktı. Antlaşmanın önemli bir maddesi de Moskova Knezliği sınırlan dahilindeki Oka ırmağı üzerinde bir hanlık kurulmasını öngörüyordu.
Bazı kaynaklara göre 1445’te. bazılarına göre ise 1452-1456 yıllarında kurulan Kasım Hanlığı’nın başına Uluğ Muhammed’in oğlu Kasım getirildi. Uluğ Muhammed Han’ın ölümünden bir süre sonra Kazan Hanlığı’nda taht mücadelesi başladı. Bu gelişmelerle yakından ilgilenen Moskova Knezliği Kasım Han’a tam destek verdi. Fakat Kazan’a yaptığı ilk seferden başarısızlıkla dönen Kasım Han’ın durumu da sarsıldı. Moskova Knezliği’ne daha sıkı bağlarla bağlandı ve bir bakıma onun vasalı haline geldi. Kasım hanları bundan böyle unvan ve topraklarını, devlet vergilerini toplama yetkilerini korumakla birlikte dış işlerinde Moskova’ya tâbi oldular ve öteki Rus beyleri seviyesine düştüler. Moskova knezleri, bir yandan onların siyasî ve askerî birikimlerinden yararlanırken bir yandan da Kırım ve Kazan hanlıklarına karşı kullanmaya başladılar.
Kazan hanının ölümünden sonra Kazan’a başarısız bir sefer yapan Kâsım’ın 1468’de(873) vefatıyla yerine oğlu Danyal (Danyar) geçti (1468-1486). Danyal, Rus-lar’ın 1471 -1477 yıllarında yapılan Novgo-rod seferlerine katıldı; 1472’de Altın Orda Hanı Ahmed’in üzerine yürüdü. Onun ölümünün ardından III. İvarı hanlığın başına Kırım’dan Nur Devlet Giray’ı getirdi. Böylece Kasım Hanlığı’nda Uluğ Muhammed ailesi dönemi kapanmış oldu. Nur Devlet zamanında Altın Orda Devleti’nin merkezi olan Saray şehri yağmalandı. Nur Devlet’in oğlu Satılgan da yine Ruslar’ın yanında Altın Orda ve Kazan hanlıklarına yapılan seferlere katıldı. Satılgan’ın kardeşi Canay hakkında fazla bilgi bulunmamakla birlikte Litva’ya karşı sefere çıktığı bilinmektedir. Canay’dan sonra Kasım Hanlığı’nda Kırım hanları sülâlesi sona erdi, Astarhan hanları dönemi başladı. Astarhan Hanı Bahtiyar Sultan’ın oğlu olup 1502’de Moskova’nın hizmetine giren Şeyh Avliyar 1812’de (918) Kasım hanlığına getirildi ve beş yıl kadar bu makamda kaldı. 1S16’da (922) Smolensk seferine katıldı.
Avliyar’dan sonra Kasım Hanlığı oğlu Şah Ali’ye verildi (1516-1519). Bundan böyle Ruslar’la dost geçinmek zorunda kalan Kazanlılar, Muhammed Emin Han’ın ölümüyle boşalan Kazan tahtına Moskova knezi ile anlaşarak Şah Ali’yi geçirdiler, Kasım Hanlığı’na ise bunun kardeşi Can Ali gönderildi (1519-1532). Fakat Rus baskılarına karşı Kırım Hanlığı İle anlaşan Kazanlılar, Kazan tahtına Sâhib Giray’ı çağırınca Şah Ali Ruslar’a sığındı ve ardından Kazan’a karşı yapılan seferlerde önemli rol oynadı. Yoğun Rus baskısı karşısında Kazan’ı terketmek zorunda kalan Sâhib Giray ve kardeşi Safa Giray’dan sonra Kazan tahtına 1532’de Kasım Hanı Can Ali geçirilince Kasım Hanlığı 1536’ya kadar sahipsiz kaldı. Ertesi yıl Şah Ali ikinci defa Kasım hanı o!du ve 1542, 1548 yıllarında Ruslar’ın Kazan seferlerine katıldı. 1551 seferinde Ruslar’a yenilen Kazanlılar, Şah Ali’yi tekrar han yapmak zorunda kalınca Kasım Hanlığı bir süre hükümdarsız kaldı, fakat 1552’de üçüncü defa bu makama getirildi. Kazan’m Ruslar tarafından alınışının ardından Şah Ali 1567’ye kadar tahtta kaldı. Bu süre zarfında zaman zaman ayaklanan Kazanlılar ve Çirmişler’le İsveçliler ve Kırımlılar’a karşı Ruslar’ın yanında seferlere katıldı. Hatta 1557-1558’de Litvanya’ya gönderilen Rus kuvvetlerinin başkumandanlığına tayin edildi ve kazandığı zaferden dolayı Moskova’da büyük bir törenle karşılandı. Daha sonra Kasım Hanlığı kuvvetleri Riga, İsveç, Livonya ve Lehistan’a karşı yapılan Rus seferlerinde de bulundu. Şah Ali’nin 1567’de ölümü üzerine Kasım Hanlığı tahtına Sayın Bulat getirildi (I 567-1573). Bunun zamanında 1570’te İstanbul’a bir Rus elçisi gelmiş. Kâsım’da müslümanla-nn ve camilerin bulunduğundan söz etmiş, böylece Rus Çarlığı’nda müslümanlara iyi davranıldığını anlatmak istemişti. 1562’den beri Rus hizmetinde bulunan Bik-Bulat’in oğlu olan Sayın Bulat 1571 ve 1572 yıllarında yapılan İsveç ve Eston-ya seferlerine katıldı. Fakat 1573’te Semen (Simeon) adını alıp hıristiyan oldu. Hanlığın müslüman tebaası ve diğer Türk ve Tatar topluluklarının tepkilerini hesaba katan Ruslar onu hanlıktan aldılar. Simeon “çarın ve Rusya’nın büyük beyi” unvanıyla Korkunç İvan’ın hizmetine girdi. Kasım Hanlığı’nın başına Ahmed Han’ın torunu Mustafa Ali getirildi (1573-1600).
Mustafa Ali’den sonra Kasım Hanlığı, Kazak asıllı Uraz Muhammed b. Ondan Sultan’a verildi 11600-1610], 1588 yılından beri Rus hizmetinde bulunan Uraz Muhammed. Ruslar’ın 1590’da İsveç, 1598′-de Kırım seferlerine katıldı, Kasım hanı olduktan bir yıl kadar sonra Kırımlılar’a karşı Rus sınırını korumakla görevlendirildi. Uraz Muhammed Han Moskova tahtı için çıkan mücadelelere katıldı ve II. Dimitri’yİ destekledi. Rus kuvvetleri Kâ-sim şehrini kuşatarak zaptettiler, halkının çoğunu kılıçtan geçirdiler (1609). Ertesi yıl Uraz Muhammed II. Dimitri tarafından bir komplo ile ortadan kaldırıldı.
Uraz Muhammed’in ölümü üzerine 1614 yılına kadar boş kalan Kasım Hanlığı’na Ali b. Küçüm’ün oğlu Arslan’ın getirilmesiyle Sibirya hanları sülâlesi dönemi başladı. Kasım şehrinde yetişen Arslan 1612’de Litva seferine katıldı. Hanlığı zamanında Rus çarlarının baskısının iyice arttığı, Kâsım’a tayin edilen Rus valilerinin hanlara da nezârete başladığı, böylece Kasım hanlarının diş ülkelerle ilişkilerinin sıkı kontrol altına alındığı anlaşılmaktadır. 1627’de Ölen Arslan’ın yerine oğlu Seyyid Burhan geçti. Çocuk yaşta olduğundan Seyyid Burhan’a annesi Fâtıma Sultan ile dedesi Ak Muhammed vasî tayin edildi. Rus hükümetinin çarın kızıyla evlendirilme vaadiyle oğlunu hıristiyan yapma girişimine Fâtıma Sultan karşı çıktı. Bir süre çarın yanında kalan Seyyid Burhan daha sonra hıristiyan olarak Vasili adını aldı, fakat Kasım Hanlığı tahtında kalmayı sürdürdü. Kasım Hanlığı’nın artık Moskova için önemi kalmadı ve Rus olmayan tebaa hıristiyan I aştırıl maya ve Ruslaştırılmaya çalışıldı. Ancak şamanist Fin kavimleri dışındaki müslüman Türkler arasında pek başarılı ulunamadı, hatta yer yer İsyanlar çıktı. Seyyid Burhan (Vasili) 1656’da çarla birlikte İsveçliler’le savaştı, 1678’de Küçük Rusya’da Osmanlılar tarafından kuşatılan Cehrin savaşında bulundu. Elli iki yıl hanlık yapan Seyyid Burhan’ın 1679’da ölümünden sonra Kasım tahtına annesi Fâtıma Sultan Bike geçti ve bunun 1681 yılında Ölümüyle de Kasım Hanlığı tarihe karıştı.
Beş sülâlenin hâkim olduğu Kasım Hanlığı’nın sınırlan pek belli olmamakla birlikte kuruluş yıllarında oldukça geniş bir alanı kapladığı, zamanla hanlığın Moskova emrine girmesiyle bunun daraldığı, idari kayıtlara göre Kasım, Yılatom, Şatsk ve Temnik kazalarını ihtiva ettiği anlaşılmaktadır. Ancak Kasım hanlarının ve beylerinin, hanlığı sınırlan dışında timar olarak bazı yerleri tasarruf ettikleri de bilinmektedir. Genellikle Fin ve Türkler’den oluşan halkının mevcuduna dair kesin rakam vermek mümkün değildir.
Kasım Hanlığı’nın idarîyapısı hakkında kaynak yetersizliği yüzünden bilgi sahibi olunamamakla biriikte öteki Türk ülkele-rininkinden pek farklı olmadığı söylenebilir. Hiyerarşik olarak handan sonra beyler ve mirzalarla önemli urugların reisi olan karacılar, atalık müessesesi ve ımıldaşlar vb. diğer Türk devletlerindeki gibidir. Birçok hususta hanla aynı derecede itibar gören seyyid ve buna bağlı olan molla, yani imamlar ve dânişmendler (müderrisler) toplumun manevî hayatında etkili olurlardı.
Tarihçi Şehâbeddin Mercânî, Kasım hanlarının kendi adlarına sikke kestirmediklerini iddia etmektedir. Ayrıca Kasım Hanlığı’nın kendine ait bağımsızlık göstergesi sayılan bayrağının da olmadığını yazmaktadır. Hanlığın merkezi Kâsım’da yapılan kazılardan oldukça eski bir tarihçesi olduğu anlaşılan şehir, içi toprakla doldurulmuş birkaç burcu bulunan ahşap bir duvarla çevriliydi ve iki kapısı vardı. Kasım Han burada taştan bir cami ile saray yaptırmıştı. Bunlardan sadece minaresi kalan caminin yerine 1768’de iki katlı yeni bir cami inşa edildi. Han sarayının harabelerinin. Şah Ali Tekkesİ’nin ve Avgan Türbesi’nin aynı tarihte mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Kasım (Kâsımov) şehri 1778 yılında idari bakımdan Ryazan vilâyeti sınırlarının içine alındı. 1897 sayımına göre nüfusu 13.454 olup bunun sadece 1539’u, 1909’da ise 1 7.075’e yükselen sayının 2000’i Türk idi. Günümüzde Ryazan eyaletine bağlı olan Kasım şehrinin Oka nehri üzerinde bir iskelesi vardır. 1970’teki nüfusu 33.000 olup bugün 38.000’e ulaşmıştır. Şehirde 2-3000 civarında müslümanın bulunduğu tahmin edilmektedir. 1890’Iı yıllarda burada 5000 civarında müslüman yaşamaktaydı. Kasım Türkieri’nin dili Türkçe’nin kuzeybatı şive grubuna dahil olup Kazan Türkçesi’ne yakındır.
TDV İslâm Ansiklopedisi