Kasvâ. Hz. Peygamber‘in devesi.
Kulağındaki küçük bir kesikten dolayı bu adla anılan gri renkli (şehbâ) dişi bir devedir. Siyer ve hadis kitaplarında râvilerin ondan farklı isimlerle bahsetmesi birkaç adının olduğunu gösterir. Kaynaklarda kasvâdan sonra en fazla ced’â ve adbâ adlarına rastlanır ki bunlar da kulağındaki kesikliği ifade etmektedir. Adbâ adını veren kaynakta kızıl renkte (hamrâ) olduğu belirtilir. Rivayete göre Kasvâ, Benî Kuşeyr b. Kâ’b b. Rebîa”nın veya Harîş b. Kâ’b’ın hayvanlanndandı ve Hz. Ebu Bekir tarafından 400 dirhem karşılığında satın alınarak aynı bedelle Resûl-i Ekrem’e satılmış veya hediye edilmiştir.
Hz. Peygamberin hayatındaki en önemli olayların büyük bir bölümünde Kasvâ’nın adı geçer. Esma bint Yezid, Mâide sûresinin Resûlullah’a bu devenin üzerindeyken nazil olduğunu söyler. Hz. Peygamber Medine’ye onun sırtında hicret etmiş ve Mescid-i Nebevi onun çöktüğü yere yapılmıştır. Resûl-i Ekrem, Hudeybiye Antlaşması ile sonuçlanan umre yolculuğuna ve Mekke seferine Kasvâ ile çıkmış. Veda Hutbesini de onun sırtında irad etmiştir. Hz. Peygamber‘in Kasvâ ile yolculuk yaparken bazan terkisine birini [genellikle Üsâme b. Zeyd] aldığı bilinmektedir.
Resûl-i Ekrem, bir kimseyi acele olarak bir yere göndermesi gerektiğinde devesini ona verirdi: çünkü Kasvâ çok hızlı koşan bir hayvandı. Meselâ Bedir Zaferi‘nin müjdesini Medine’ye ona binen Zeyd b. Harise götürmüştü. Hz. Peygamber zaman zaman düzenlediği deve yarışlarına Kasvâ’yi da sokardı. Daima birinci gelen Kasvâ’yı sonunda bir bedevinin genç devesi geçmiş ve Resûl-i Ekrem, buna çok üzülen sahâbîlere her yükselen ve zirveye ulaşanı aşağı almanın Allah’ın bir kanunu olduğunu belirtmiştir.
Kasvâ, Hz. Ebu Bekir‘in halifeliği sırasında Baki Mezarlığı‘na veya daha kuvvetli bir ihtimalle Medine yakınlarında Hz. Peygamber‘in atları için otlak olarak ayrılan Nakî” çayırlığına salıverilmiş ve orada kendi halinde otlayarak ölmüştür.
TDV İslâm Ansiklopedisi