Kayseri Mimarisi, Tarihi, Eserleri, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Kayseri, tarihî gelişimi için­de sanat faaliyetlerine sahne olmuş eski bir merkez olarak tanınmaktadır. Çok er­ken devirlerden itibaren bir iskân mer­kezi olan şehir çevresinde prehistorik ve protohistorik yerleşimler kadar daha son­raki dönemlerden kalma izlere de rast­lanmaktadır. Milâttan sonra I. yüzyılda önemli bir şehir olarak bilinen ve Caesarea Cappadociae adıyla anılan kentte Roma dönemiyle ilgili izlere rastlanamamasının sebeplerinin başında hıristiyan bir yönetici olan İmparator Theodosius [yak­laşık 346-395] tarafından gerçekleştirilen, pagan eserlerin ortadan kaldırılmasına yönelik faaliyetler gelmektedir. Ayrıca şehrin mâruz kaldığı işgal ve saldırıların da erken eserlerin ortadan kalkmasında önemli bir rolü olduğu anlaşılmaktadır. Şehir merkezinde şu anda mevcut bulu­nan mimari eserlerin hemen hepsi XII ve XIII. yüzyıllardan başlayan bir faaliyeti göstermektedir. Kayseri’de daima bir imar faaliyetinin olduğu bilinmesine rağ­men tarihî gelişimin değişik safhaları ka­dar özellikle son yüzyıl içinde tamir faali­yetlerindeki yetersizlik pek çok eserin yok olmasına sebep olmuştur. Bilhassa dinî yapılar dışında kalan eserler bu durum­dan ağır biçimde etkilenmiştir.

Malazgirt zaferinden kısa bir süre son­ra Türk hâkimiyetine geçen Kayseri’nin konumu yanında yoğun ticaret ve üretim faaliyetlerine mekân teşkil etmesi, şeh­rin daima önemini koruması kadar bu öneme bağlı bir imar faaliyetine sahne olmasının da âmili olmuştur. XII. yüzyıl­dan itibaren sırasıyla Dânişmendli, Sel­çuklu, Eretna, Dulkadıroğlu ve Osmanlı hâkimiyetinde kalan Kayseri’de bu dö­nemlere ait eserler bulunmaktadır. Ge­nel oluşumu bakımından bir iç kale ve dış kaleden meydana gelen şehirde surlar dışında geçen zaman içinde yerleşme bi­çimlerinin oluştuğu anlaşılmaktadır. Er­ken dönem yapılarını içine alan beş kapılı iç kale halen mevcudiyetini korurken Or­taçağ yapılarının yer aldığı dış kaleden geriye bir şey kalmamıştır.

Mevcut eserler itibariyle Kayseri’de ayakta kalabilmiş en erken yapı bir Dâniş­mendli eseri olan ulucamidir.[Sultan Ca­mii, Câmi-i Kebîr] 35 x 50 m. boyutların­daki cami, 602’de(1205-1206) Yağıbasan oğlu Muzafferüddin Mahmud tarafından Selçuklu Sultanı Keyhusrev b. Kılıcarslan devrinde imar edildiğine dair bir tamir kitabesine sahipse de eserin gerçek banisinin Dânişmendliler’in Kayseri emîri Melik Muhammed Gazi olduğu bilinmek­tedir. 529  tarihli olduğu öne sürü­len medresesi yok olan cami külliyesinden sadece türbe günümüze ulaşmıştır. Mihrap duvarına paralel sekiz nef ve mihrap önünde yer alan mihrap önü kub­besinden oluşan erken bir plan tipin­deki binanın orta kısmında bir aydınlık fenerine sahip kubbesi mevcuttur. Diğer bir Dânişmendli eseri olan Kölük Camii de benzer bir plana sahiptir. 607 (1210) ta­rihli tamir kitabesi, Yağıbasan oğlu Mah­mud kızı Adsız Elti Hatun tarafından tamir ettirildiğini bildirmektedir. Cami adı­nı 736’da (1335) binayı tamir ettiren Kö­lük Şemseddin’den almaktadır. Batısın­da yapıya bitişik olarak ele alınan medre­se mevcut olup Önünde bulunan hama­mı günümüze kadar gelmemiştir. Cami­nin XIII. yüzyıl başına ait taçkapisı ve özellikle çinili mihrabı Selçuklu devri sa­natının görkemli örneklerindendir.

Selçuklu devri eseri olan Huand (Hunat) Hatun Camii 635 (1238) tarihli olup Alâ-eddin Keykubad’ın hanımı Mahperi Ha­tun tarafından yaptırılmıştır. Mihrap önü kubbesi ve mihrap duvarına paralel nef-lerden oluşmuş bir plana sahip binanın orta kısmında aydınlık için kare bir açık­lık bulunmaktadır. Kayseri’deki Selçuklu camilerinin en büyüğü olan yapı medre­se, türbe ve hamamıyla bir külliye teşkil etmektedir. Külliyede cami alanı içinde Mahperi Hatun’un türbesi yer almakta­dır. Batıda mevcut taçkapısı ve mihrabı Selçuklu taş işçiliğinin güzel örneklerin­dendir. Minaresi geç tarihlidir.

Diğer bir Selçuklu devri eseri olan Hacı Kılıç Camii, 647 (1249) yılında II. Keykâvus’un emriyle Ebü’l-Kâsım b. Ali et-Tûsî tarafından yaptırılmıştır. Mihrap önü kubbesi ve kıble duvarına paralel beş neften ibaret bir plan gösteren caminin avlusu medrese olarak düzenlenmiştir. Yapı dışarıdan bir kale görüntüsüne sa­hip olup minaresi geç tarihlidir.

İlhanlı yönetimiyle ilişkili bir zat olan Hatunoğlu Eşrefin banisi bulunduğu 670 (1271) tarihli Hatunoğlu Camii ve yine XIII. yüzyıl eseri olan Han Camii ile Lâ­le Camii kesin biçimde tarihlendirileme-yen, fakat eski gelenekle münasebetler gösteren binalardır. Tamirler ve tadilât­larla değişikliklere uğramış Şeyh İbrahim Tennûrî ile ilişkili Şeyh veya Şıh Camii (878/1473] küçük bir yapı olup güneyinde yer alan bir türbeye de sahiptir.

Osmanlı devri camileri için en ilgi çekici örnek 994 (1586) tarihli Kurşunlu Cami’dir. Mimar Sinan’a atfedilen cami Hacı Ahmed Paşa tarafından yaptırılmış olup dört köşe payesi üzerinde yükselen bir kubbeye sahiptir. Evliya Çelebi bu cami dışında Osman Paşa ve Lala Paşa camile­rinden bahşetmekteyse de bunlardan günümüze hiçbir şey kalmamıştır.

Kayseri’deki mimari eserler arasında medreseler önemli bir yer tutar. En erken örneğin Ulucami yanındaki. Melik Mehmed Dânişmend Gazi’nin inşa ettirdiği ye­ğeni Selçuklu Emîri Muzafferüddin Mah-mud tarafından 602’de (1205-1206) ona­rılan Melik Gazi Medresesi olarak bilinme­sine rağmen bu binanın son izleri 1966′-da belediye tarafından ortadan kaldırıl­mıştır. Camilerle ilişkili veya bir bütün halinde külliyeler teşkil eden medreseler arasında hiç şüphesiz en ünlüsü, I. Gıyâseddin Keyhusrev ve kız kardeşi Gevher Nesibe Hatun tarafından yaptırılan, tıp medresesi ve şifâhâne olarak iki yapıdan müteşekkil külliyedir. 602 (1205-1206) tarihli olan yapılar tipik açık avlulu ve dört eyvanlı medrese planına sahiptir. Şi­fâhâne tarafında kümbet de yer almak­tadır. Genel olarak klasik Anadolu Selçuk­lu medrese planına bağlı olan Kayseri’nin Selçuklu medreseleri arasında önemli eserler mevcuttur. Bunların içinde, Yağı-basan’in torunu Adsız Elti Hatun’un yap­tırdığı 609 (1212) tarihli, Kayseri’nin ye­gâne iki katlı medresesi olan tek eyvanlı Kölük Medresesi, XIII. yüzyıl başlarına tarihienen Avgunu Medresesi. II. Gıyâsed-din Kılıcarslan’ın oğlu Melik Sultan’ın em­riyle Ebû Bekir oğlu Hasan’ın İnşa ettirdi­ği Hoca Hasan Medresesi. Vezir Sirâced-din Bedr’in eseri olan 635 (1238) tarihli Sirâceddin Medresesi, 666 (1267-68) ta­rihli Vezir Sâhib Ata’nın Sâhibiye Medre­sesi, Alâeddin Keykubad’ın hanımı Huand Hatun’un külliyesi İçinde yer alan muhte­şem medresesi (1238’den sonra), Keykâvus devri eseri olan, XIII. yüzyıl ortalarına tarihlendirilen Hacı Kılıç Medresesi gibi yapılar yanında bugün tamamen yok ol­muş Ziyâeddin Karaarslan’ın yaptırdığı Ziyâiye Medresesi, III. Gıyâseddin Keyhusrev’in veziri Muînüddin Süleyman Pervâne’nin inşa ettirdiği Pervane Medresesi önemli yer tutmaktadır.

Eretna devri eseri olan Köşk Medrese. Kayseri’nin güneydoğusundaki Köşk dağı adı verilen tepenin üzerinde yer almaktadır. Emîr Eretna’nın, hanımı Melike Sûlî Paşa adına inşa ettirdiği 740 (1339) tarihli kare planlı bina sûfîler için bir hankah olarak yaptırılmış ve daha sonra medrese olarak kullanılmış­tır. Binanın İçinde kalan türbede Emîr Alâeddin Eretna yatmaktadır. Dulkadıroğlu devri eseri olan Hatuniye Medrese­si 835 (1431-32) tarihli olup el-Melikü’n-Nâsır Muhammed tarafından inşa etti­rilmiştir.

Kayseri’de önemli mezar anıtlarına rastlanmaktadır. 537 (1142) tarihli kare planlı bir yapı olan Dânişmend Melik Gazi Kümbeti, XII. yüzyıl eseri olan. Şah Cihan Sultan’a ait onikigen planlı Döner Küm­bet, Lala Muslihuddin için yaptırılan se­kizgen planlı, 590 (1194) tarihli Lala Küm­beti, külliyesi içinde yer alan 602 (1205-1206) tarihli, sekizgen planlı Gevher Ne­sibe Kümbeti, 607 (1210) tarihli Alaca Kümbet, 647 (1249) tarihli Mahperi Ha-tun’a ait Huand Hatun Kümbeti (1238-den sonra], XIII. yüzyıl eseri olan sekizgen planlı Hasbek Kümbeti ile birlikte XIV. yüzyıla ait Eretna oğlu Ali Cafer’e ait se­kizgen kümbet gibi mühim eserlerin ya­nı sıra Kutluğ Hatun Kümbeti. İzzeddin Emîr Sultan Kümbeti, Erdoğmuş Küm­beti, Emîr Şahab Kümbeti, Sırçalı Küm­bet ve Ulu Hatun Şadgeldi Türbesi dik­kat çeken diğer örneklerdir.

Şehirde bulunduğu bilinen Selçuklu Sa-rayı’ndan geriye hiçbir iz kalmazken şe­hir dışında olan 622 (1225) tarihli Keykubâdiye Sarayı’nın bazı izlerine rastlan­maktadır. Bedesteni 903 (1497) tarihli olan şehirde mevcut profan mimari eser­leri arasında hanlar ve hamamlar önemli bir yer tutar. Hanlar ve kervansarayların hemen hepsi Osmanlı devri eseridir. Bu hanlar arasında Pîrî Mehmed Paşa Hanı şehrin ticarî hayatı için önemli yer tutu­yordu. Mevcut hanlar içinde yüzyıllara tarihlenen ve Damad İbrahim Paşa’nın eseri olan Vezir Hanı ile Pamuk Han akla gelen diğer örneklerdir. Hamam­lar arasında Gevher Nesibe Hatun’un yap­tırdığı Sultan Hamamı, Huand Hamamı, Kölük Hamamı gibi yapılar aynı adlan ta­şıyan külliyelere dahil eserlerdir. Bunların dışında, 752(1351) tarihli Eretna oğlu Cafer Bey tarafından yaptırılan Cafer Bey Hamamı, 954 (1547) tarihli Hüseyin Bey Hamamı ve İmareti, 955 (1548) tarihli Kadı Bedreddin Mahmud’un eseri olan Kadı Hamamı.957 (1550) tarihli Selâhaddin Hamamı önemli Osmanlı devri eser­leri olarak dikkat çekmektedir.

Yirmi iki Selçuklu çeşmesinin tesbit edilebildiği Kayseri’de Osmanlı devri çeş­meleri yanında mevcut olduğu bilinen mevlevîhâneden hiçbir iz kalmamıştır. Evleri geç tarihli olan Kayseri’deki ev mi­marisinin temel yapı malzemesi diğer mimari Kollan gibi taştır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski