40, Kırk Sayısı, Sayısının Önemi, Gizemi, Kuranda, Türklerde, Hakkında Bilgi

Olgunluk, tamlık ve sonsuzluk ifadesi olarak kullanılan bir rakam.

Tarihin eski zamanlarından itibaren birtakım sayılar kutsal ve uğurlu sayılmış, inanç ve gelenekler içerisinde bu sayılara yer verilmiştir. Kırk rakamı da gerek se­mavî dinlere dayandırılan yorumlar ge­rekse eski medeniyet birikimleri, mitolo­jik efsaneler, gelenek, folklor vb. yönler­den Ortadoğu coğrafyası başta olmak üzere Doğu ve Batı milletleri tarafından sıkça kullanılmıştır.

1,2, 4, 5, 8, 10 ve 20’ye bölünebildiği için bereketli bir sayı kabul edilen kırk ra­kamı, gök cisimleri ve gök olaylarıyla ilk defa ilgilenen eski Bâbil’de Ülker yıldızı­nın gözden kaybolduğu kırk günlük sü­reden sonra yeniden görünmesi üzerine kutlanan yeni yıl bayramı dolayısıyla kut­sallık kazanmıştır. Yirmi sekiz ay konağı ile on iki zodyak işaretinin birleşimini tem-silen Stonehenge’deki kırk sütunun kırk adım çapında kutsal bir daire oluşturma­sı, Britanik-Cermen geleneğinde yirmi sekiz kral veya piskoposla on iki mümine işaret eder. Kitâb-ı Mukaddes’e göre Yahuda’yı temsil eden Satürn’ün kırk yönü vardır. Eski Ahid’de insan ömrünün ideal süresi 3 x 40 yıl (120 yıl) olarak gösterilir, İsrail kralları da (Süleyman ve Dâvûd da­hil) genellikle kırkar yıl hüküm sürerler. Çıkış ve mabedin inşası sırasında her biri kırk yıllık on iki nesil yaşamıştır.

Ortaçağ hıristiyan tefsiri tufanı kırk gün olarak belirler ve İsrâiloğullan’nın çölde kırkyıl dolaştığını kabul eder. Hz. Musa’nın Tür dağında kırk gün kalması, şeytanın Hz. îsâ’yı saptırmak için kırk gün uğraşması, Mesih’in mezarda kırk saat yatması (Roma Katolik kilisesinin Kırk Sa­at Adağı bundan mülhemdir), Paskalya’dan önceki Büyük Perhiz’in kırk gün sürmesi ve on emirin dört İncil ile çoğaltıla­rak kırkı tamamlaması da bu sayının hı­ristiyan geleneğindeki önemini gösterir.

Kur’ân-ı Kerîm’de kırk (erbaîn) rakamı dört yerde geçer. Bunlardan üçü Hz. Mûsâ ve kavmiyle [Bakara 2/51; Mâide 5/ 26; A’râf 7/142] diğeri de [Ahkaf 46/ 15] insanın bu yaşta kemale ermiş olma­sıyla alâkalıdır. Hadislerde kırk rakamının on sekiz defa kullanıldığı tesbit edilmiştir. Kırk rakamının âyet ve hadislerde anıl­ması, kırk âyet veya hadisin derlendiği eserlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır.[bk. Erbaîn; Kırk Hadis]

Hz. Muhammed’e kırk yaşında nübüvvetin gelmesi, müslümanlann sayısı kırka tamamlanın­ca açıktan tebliğe başlanması, ayrıca İs­lâm hukukunda malın kırkta birinin ze­kât olarak verilmesi müslüman gelene­ğinde kırk rakamının önemli bir yer tut­tuğuna işaret sayılabilir.

Tasavvuf geleneğinde de kırk rakamı sıkça kullanılmıştır. Tarikata intisap eden­lerin kırk günlük ön perhizini simgeleyen çile, Hz. Ali’nin kırklar meclisinin sakisi kabul edilmesi, dünyayı tedvir eden er­mişlerin sayısının kırk oluşu ve buradan türeyen “kırklara karışmak” deyimi, Bek-taşîlik’teki kırklar meydanı, kırklar şerbe­ti, kırk budak ve kırk makam, insan ha­murunun kırk gün boyunca rahmet yağmurlarınca yıkandığı vb. hususlar bunlar arasında sayılabilir.

Bazı rivayetler dolayısıyla inançlara yansımış başka telakkiler de mevcuttur: Mehdî kırk yaşında hurûc edip kırk yıl dünyada kalacak; kıyamet gününde gök­lerden fışkıracak bir duman arzı kırk gün kaplayacak; sûr ve kıyametin dehşeti kırk yıl devam edecek; günahkârlar cehen­nemdeki akrep ve yılanların zehrini kırk yıl hissedecek ve Mâlik onlara kırkyıl ce­vap vermeyecektir. Ölen birinin ardından kırk gün Kur’an okunup kırkıncı gün dua yapılır; yenilen haram lokma da kırk gün bedenden çıkmaz.

Kırk rakamının eski Türk kültüründe önemli bir yeri vardır. Kırgız (Kırk Kız) ef­sanesinden itibaren Türk destan ve ma­sallarında kırk ve kırklar motifi önemli bir yer tutar. Orta Asya kökenli destanlar­da yiğitlerin yanında kırk er, hatunların çevresinde kırk kız bulunduğu bilinmek­tedir. Kırkvezirve kırk haramiler gibi halk hikâyelerinde, Kırk-çeşme, Kırkanbar, Kırkgöz, Kırkpınar, Kırklareli gibi yer adlarında ve “kırkı çıkmak, kırklamak, kırk oruç, kırk kurban, kırk gün kırk gece” gibi sosyal hayatı ilgi­lendiren alanlarda Türk geleneğini zen­ginleştiren kırk rakamı Türk atasözleri ve deyimlerinde de sıkça anılır. “Acı kahve­nin kırk yıl hatırı vardır; kırkından sonra azanı teneşir paklar; kırk kurda bir aslan ne yapsın; kırk derviş bir kilime sığar ama iki sultan bir iklime sığmaz; birisine kırk gün deli dersen deli olur” gibi atasöz-leriyle “kırklara karışmak, kırk deveye bir eşek, kırk gün günahkâr bir gün tövbe­kar, kırk serçeden bir börek, kırk yılın başı, kırkı on paraya” gibi deyimler bu türdendir.

Kırk rakamı Yakındoğu coğrafyasında benzer kullanımlarda yer alır. Bedevîler, kırk gün kabilenin düşmanlarıyla uğraşan bir kimsenin kırkıncı gün onlardan biri olacağını, Pakistan’ın Sind eyaletinde bir kadını kendisine âşık etmek isteyen kişi­nin onun adını özel bir ağacın yaprakları­na kırk gün yazmasının yeterli olacağını, çocuğu olmayan kadınların ramazanın son cumasında cemaatten kırk kişinin Fatiha sûresini bir kâğıda yazdırmaları, ulucaminin kubbesi altında kırk gün sa­bah namazı kılanın Hızır’ı göreceği (bu ge­leneğin bir varyantı İstanbul’da Ayasofya Kubbesi için geçerli kabul edilir], Habeşis­tan’da mavi gözlü bir çocuğun kırk gün siyahî bir kadın tarafından emzirilmesiyle gözlerinin siyaha döneceği ve Uzakdoğu meditasyonunda kırk günlük tecrübenin önemli yer tutması gibi inanışlar bunlar arasında sayılabilir.

İslâm kültüründe bazı kitapların kırk bölüm halinde düzenlenmesi [meselâ İmam Gazzâlî’nin İhyâ’ii “ulûmi’d-dîn’i] ve masallarda kırk durak veya kırkıncı kapının bir mutlu son oluşu, arınmanın kırk gün sürmesi gibi hususlar bu sayının bir olgunluk ve tamlık ifadesi için kullanıldı­ğını gösterir. Bunlardan başka Orta Ame­rika yerlileri, Afrika ve Altay kavimleri, Budistler ve özellikle Mısır, İbranî, Arap, Bâbil, Ârâmî, İsrail gibi Sâmî kavimlerin­den itibaren Ortadoğu coğrafyasında dinler tarihi, folklor ve edebiyata yansımış olan kırk rakamı diğer sayılar içinde en çok kullanılan ve kutsallık atfedilen sayı olmuştur. 

TDV İslâm Ansiklopedisi

 

Daha yeni Daha eski