I. Kosova Savaşı 1839 Nedenleri, Sonuçları, Önemi, Hakkında Bilgi

Türkler’in Balkanlar’da hâkimiyetini sağlayan, ilki 791 (1389), diğeri 852’de (1448) yapılan iki savaş.

Çirmen savaşıyla (1371) Balkanlar’a doğru ilerlemeye başlayan Osmanlılar’ın bu kesimde XX. yüzyılın başlarına kadar sürecek olan hâkimiyetlerinin iki önemli dönüm noktasını oluşturan bu savaşlar aynı yerde yapıldığı için kaynaklarda I ve II. Kosova savaşları olarak anılır. Bunların her ikisinde de müttefik birliklerle karşı karşıya gelinmiş olup ilkinde Sırplar, ikin­cisinde Macarlar öncülük yapmıştır. Bir meydan muharebesi özelliği taşıyan sa­vaşlardan özellikle I. Kosova Savaşı, ikin­cisine göre gerek sebepleri gerekse oluş şekli ve sonuçlan itibariyle ön plana çık­mış, çeşitli tartışmalara yol açmış ve Sırp tarihçiliği açısından millî bilinci ha­zırlayan bir dayanak noktası olarak gö­rülmüştür.

I. Kosova Savaşı. Osmanlılar’ın Rume­li yakasına ilk geçişleri sırasında Balkanlar’da Stephan Duşan’ın kurduğu devlet 13S5’te onun ölümüyle parçalanmış ve bu yörede bağımsız feodal prenslikler or­taya çıkmıştı. Bunlardan biri olan ve Morova nehri civarında hâkimiyet kuran Sırp Kralı Lazar, 1371 ‘de Duşan’ın oğlu ve ha­lefi Kral Uroş’un ölümü üzerine giderek sivrildi ve Sırbistan’da önemli bir güç oda­ğı haline geldi. Ancak Çirmen zaferinden sonra I. Murad‘ın baskısı karşısında onun hâkimiyetini kabul etmek zorunda kaldı. Son yapılan incelemeler, onun Osmanlı vasallığından ayrılarak Bosna Kralı Tvrtko ve diğer bazı despotlarla Osmanlılar aley­hinde bir ittifak kurduğu ve birlikte ha­reket etme çabası içinde bulunduğu yo­lundaki bilgilerin tartışmalı olduğunu or­taya koyar. Genel olarak kaynaklar. I. Murad‘ın Lazar üzerine yürüyüp Kosova’da onunla çarpışmasını 790’da (1388) Os­manlı birliklerinin Ploçnikte yenilgiye uğ­ramasına bağlar. Buna karşılık Niş’in ku­zeybatısındaki Ploçnikte Osmanlı ordusu­nun karşılaştığı Sırplar ile küçük bir ça­tışmaya girdiği ve hemen ardından 1386 Ekim sonlarında Niş şehrini ele geçirdiği, 1388’deki yenilginin sebep gösterildiği savaşın Bleka’da Bosna Kralı Tvrtko ile ya­pıldığı, bunun üzerine I. Murad‘ın Lazar ile Tvrtko arasında gizli bir iş birliği oldu­ğu zannına kapılarak doğrudan Lazar’ın üstüne yürüdüğü ileri sürülür. Bununla bir­likte kaynakların tahlili, Lazar ile Tvrtko arasında Osmanlı karşıtı bir İttifak oluş­turulduğunu gösterir. I. Murad‘ın bu ha­reketi, bir vasalın alenî isyanına karşı bir hareketten ziyade Osmanlı sınırlarında baş göstermesi muhtemel bir tehlikenin ortadan kaldırılmasına yönelik olmalıdır. I. Murad‘ın Kosova ovasına yürüdüğü sı­rada Lazar onu karşılamak üzere değişik milletlerden savaşçıların da yer aldığı or­tak birliklerini toplamıştı. Sırp, Bosna, Hırvat, Arnavut. Bulgar, Macar, Çek as­kerlerinden oluşan müttefik kuvvetleriyle vasal hale gelmiş olan Anadolu beylikleri, Makedonya’dan Kral Marko, Bulgaris­tan’dan Kostantin Dejanovtf’in askerleri­nin de yer aldığı Osmanlı ordusu Kosova ovasında karşı karşıya geldi. Osmanlı or­dusunun asker sayısı kaynaklarda genel­likle çok abartılı olarak verilir. Muhteme­len iki tarafın kuvvetleri birbirine denk olup karşılıklı olarak asker sayısı 30.000’i biraz geçiyordu. Savaşın tarihi de tartış­malıdır. Batı kaynaklarında 15 Haziran 1389 (19 Cemâziyelâhir 791) tarihi genel olarak kabul görmekle birlikte bunun eski takvime dayalı olması sebebiyle 28 Haziran’a rastgeldiği üzerinde de durulmak­tadır. Savaş düzeni hakkında Osmanlı kaynaklarında yer alan bilgiler karışıktır. Osmanlı ordusunun merkezinde padişah ve yeniçeriler, sağ kolda Şehzade Bayezid, sol kolda Anadolu beylikleri askerle­riyle Şehzade Yâkub bulunuyordu. Sırplar ise Lazar merkezde, sağda damadı Vuk Brankovic solda Bosna Kralı Tvrtko’nun askerleri yer alacak şekilde yerleşmiş­lerdi.

Savaşın cereyan tarzı ve safhaları hak­kında kaynaklarda yer alan bilgiler çeşitli tartışmalara yol açmıştır. Ancak genel olarak yapılan tahliller Osmanlı ordusu­nun savaş meydanında müdafaada kal­dığını, süvari gücüne sahip Sırp müşterek ordusunun saldırıyı gerçekleştirdiğini or­taya koyar. Özellikle Enverî. ağır süvari hücumundan ve bunların okçular vasıta­sıyla dağıtıldığından söz eder. Mücadele üç safhada cereyan etmiştir. Bunlar Sırp-lar’ın ilk saldırının ardından dağılması, Sırp Despotu Vuk Brankovic’in ve Bosna Kralı Tvrtko’nun çekilmesi ve savaşın son bölümlerinde I. Murad‘ın ve Lazar’ın ölü­mü hadiseleridir. Sırp kaynakları, savaş sırasında Vuk Brankovic’in ihanet ederek Lazar’ı yalnız bıraktığını yazar. Bir Katalan kaynağı İse Brankovic’in Lazar”ın ölümün­den sonra krallığının başına geçmek için süratle savaş meydanından ayrıldığını belirtmektedir. Bu sebeple Brankovid’in ihanetiyle Osmanlı galibiyetinin ortaya çıktığı iddiası bu son muteber kaynak çerçevesinde anlamsızlaşmaktadır. Brankovic, hem Lazar’ın ölümü hem de ordu­nun bozulması sebebiyle geriye çekilmek durumunda kalmıştır. Ayrıca muhteme­len ne o ne deyine geri çekilen Bosna Kra­lı Tvrtko, I. Murad‘ın şehid düştüğünden haberdardı.

Osmanlı kaynakları Neşri dışında ge­nellikle I. Murad‘ın ölümü olayına odak­lanmıştır. Neşri, savaş hakkında oldukça ayrıntılı bilgi vermekle birlikte savaşın seyrini karıştırmış görünmektedir. Ancak efsanelere boğulmuş olan Sırp kaynakla­rına nisbetle en kullanışlı olanıdır. Osman­lı kaynaklarında önce I. Murad‘ın suikasta kurban gittiği, ardından da yakalanmış olan Lazar’ın öldürüldüğü belirtilir. Onla­ra göre I. Murad, bir ara etrafında çok az asker bulunduğu halde dolaşırken yerde­ki yaralılardan biri ona bir isteği olduğu­nu söyleyip yaklaşma izni almış ve gizle­diği hançerle onu yaralayıp ölümüne se­bep olmuştur. Diğer kaynaklardan ayrı­lan Enverî ise I. Murad‘ı hançerleyen Miloş’un daha önce sultanın kulları arasın­da bulunurken sonradan kaçıp hıristiyan-lığa dönen bir Sırp beyi olduğunu yazarak onun I. Murad tarafından tanınması se­bebiyle yanma yaklaşabildiğini ifade eder. Sırp ve diğer Batı kaynakları olayı tertipli, önceden planlanmış bir saldırı olarak gör­me eğilimindedir. Soylu bir fedai grubu aralarında anlaşmışlar, bunların içinde yer alan ve bazı kaynaklarda Macar asıllı olduğundan söz edilen Miloş saldırı sıra­sında mızrakla Murad’ı yaralamış ve ölü­müne yol açmıştır. İnandırıcılıktan uzak olan bu bilgi epik bir hikâyeye dönüşerek Sırp mitolojisinde önemli bir yer edinmiş­tir. Bu konuda, I. Murad‘in yanındakilerin savaşın kazanıldığı garantisini gördükten sonra savunmayı gevşettikleri ve bu sı­rada padişahın ya tertipli ya da münferit bir suikast sonucu hayatını kaybettiği sonucuna ulaşılabilir. Ayrıca olayda, Sırp Despotu Vuk BrankoviC ile gizlice anlaşan ve kendine taht yolunu açmak isteyen Yıldırım Bayezid’in parmağı olduğu iddi­ası ise bir senaryodan ibarettir. Yıldırım Bayezid’in amansız düşmanı olan Kadı Burhâneddin adına yazılmış Bezm ü Rezm adlı eserde yer alan imalı bir ifade­den hareketle böyle bir sonuca ulaşmak, kaynağın Osmanlı karşıtı bir çevreye ait olduğunu hesaba katmamaktan kaynak­lanmış olmalıdır. Öte yandan Lazar’ın da Murad’ın uğradığı suikast sonrasında öl­dürülmüş olduğu açıktır.

Bazı Sırp kaynaklarında bu savaş bü­yük bir Sırp zaferi olarak nitelendirilir, hatta modern Sırp literatüründe de bu iddia yer edinmiştir. Daha temkinli olan­lar ise savaşın galip ve mağlûbunun bu­lunmadığı görüşündedir. Bosna Kralı Tvrtko’nun Floransalı senyörlere yazdığı mektupta savaşı Türkler’e karşı kazanıl­mış büyük bir zafer olarak müjdelemesi, muhtemelen onun savaş sonucunu bek­lemeden bozgunluk emareleri görüldü­ğünde savaş alanından çekilmesi ve çok sonra padişahın ölüm haberini alınca da bunu büyük bir başarı olarak görmesin­den kaynaklanmıştır. Aslında bu tür ha­berlerin ortak noktası I. Murad‘ın vefatı olup bu durum büyük bir zafer olarak an­laşılmış ve nakledilmiş olmalıdır. Halbuki kesin askeri başarının Osmanlılar tarafın­dan kazanıldığını 1411’de Lazar’ın oğlunun yanında bulunan Kostantin açık bir dille belirtmektedir.

I. Kosova Savaşı Sırp tarihçiliğinde çok önemli bir yere sahiptir. Sırp milliyetçili­ğinin en popüler efsanesini oluşturur. Bu felâkete dayalı millî efsane Sırp benliğinin teşekkülünde önemli bir rol oynamış, zengin bir destanî kahramanlık edebiyatı oluşmuştur. 1989’da dönemin Sırp Lideri Sobodan Milosevic önderliğinde Kosova ovasında tertiplenen ve daha sonra Yu­goslavya’nın dağılmasına yol açan olayla­rın bir bakıma başlangıç noktasını teşkil eden I. Kosova Savaşının 600. yıldönümü töreni bunun bir göstergesidir. Savaşın Osmanlılar açısından önemi yerli feodal beylerin direnişinin kırılması, güneye doğ­ru inme imkânını ve Kuzey Sırbistan’daki hâkimiyetin kapılarının açılmasını sağla­masıdır. Ayrıca uzun vadede Osmanlılar’ın Balkanlar’ın güney kesimine yerleşmele­rine, bölgenin sosyal, ekonomik, hatta etnik ve siyasî yapısında önemli değişme­lerin meydana gelmesine de zemin ha­zırlamıştır.

II. Kosova Savaşı 1448 Nedenleri, Sonuçları, Önemi, Hakkında Bilgi

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski