Önceki din ve kültürlerde farklı şekil ve amaçlarla da olsa varlığını sürdüren ve Câhiliye toplumunun dinî hayatında önemli bir yeri olan kurban âdeti İslâm dininde cinayet, şirk, israf, hayvana eziyet ve çevre kirliliği gibi olumsuz unsurlardan temizlenerek taabbüdî, malî ve sosyal nitelikleri bir arada bulunduran bir ibadet halini almıştır.
İslâm öncesi Arap toplumunda çocukların, köle ve esirlerin putlara kurban edilmesi âdetinin zayıf da olsa izlerine rastlanmakla birlikte yaygın olan, putlara hayvanların kurban edilmesi şeklindeydi. Câhiliye Arapları, belli zamanlarda veya önemli kabul ettikleri olaylar vesilesiyle gerek Kabe’deki gerekse Mekke’nin diğer bölgelerinde ve Mekke dışındaki putlarının yanında mabede olan saygılarını, putlara olan bağlılıklarını göstermek, onlara yakınlaşmak gayesiyle deve, sığır, koyun, ceylan gibi hayvanları keserek kanını onların üzerine döker, kurbanı parçalayıp bu dikili taşların üzerine bırakır, yırtıcı hayvanların ve kuşların yemesini beklerlerdi. Yarar sağlayacağı düşüncesiyle ölen kimsenin kabri başında veya cinlerden korunmak amacıyla kurban kesildiği, ayrıca yeni doğan çocuk İçin akîka kurbanı kesilerek ziyafet verildiği, bereket getireceği beklentisiyle deve veya koyunun ilk doğan yavrusunun (fera’, fer’a), receb ayının ilk on gününde “atîre” adı verilen koyunun putlar için kurban edildiği bilinmektedir. İslâm döneminde Câhiliye Arapları’nın kurban âdeti tevhid inancına aykırı öğelerden temizlenerek Hz. İbrahim’in sünnetine uygun biçimde ihya edilmiş ve sosyal İşlevler de yüklenerek zenginleştirilmiştir. Putlar için hayvan kurban etme şirk, bu şekilde kesilen hayvanlar da murdar sayılmış [Bakara 2/173; Mâide 5/ 3;En’âm6/121, 145; Nahl 16/115] akîka kurbanı âdeti ana hatlarıyla İslâm döneminde korunmuş, son İki tür kurban ise Allah için olması kaydıyla İslâm’ın ilk dönemlerinde caiz görülmüşken daha sonra “İslâm’da ne fera’ ne de atîre vardır” hadisiyle yasaklanmıştır.
Kur’an’da ayrıntısı verilmeksizin Hz. Âdem’in iki oğlunun Allah’a kurban takdim ettiklerinden söz edilir [Mâide 5/ 27] ve ilâhî dinlerin hepsinde kurban hükmünün konulduğu bildirilir.[Hac 22/ 34] Kur’an’da hac ibadeti esnasında kesilecek kurbanlarla ilgili bazı hükümler yer alsa da [Bakara 2/196; Mâide 5/ 2, 95, 97; Hac 22/28, 36, 37; Feth 48/ 25] dolaylı bir işaret hariç [Kevser 108/ 2] hac dışındaki kurban ibadetine temas edilmez. İbadetler konusunda takip edilen teşri’ siyasetine uygun olarak gerek hac ve umre yapanların gerekse diğer şahısların kurban kesme yükümlülüğü ve diğer kurban türleri hakkındaki hükümler Hz. Peygamber’in söz ve uygulamasıyla belirlenmiştir. Resûl-i Ekrem’in hicretin 2. yılından (624) itibaren kurban bayramlarında kurban kesmeye başlaması, hac ve umre esnasındaki uygulaması ve kurbanla ilgili çeşitli açıklamalarından oluşan zengin hadis rivayeti bu alandaki dinî geleneğin, fıkhî yorum ve değerlendirmelerin ana zeminini teşkil etmiştir.
- Kurban Kesmek, Kesmenin, Yükümlülük Şartları, Hakkında Bilgi
- İslam’da Kurban -Kurbanın Dini Hükmü- Hakkında Bilgi
- İslam’da Kurban -Kurban Çeşitleri- Hakkında Bilgi
- İslam’da Kurban -Mahiyeti ve Anlamı- Hakkında Bilgi
- Kurbanın Geçerlilik Şartları, Kurban olan hayvanlar, Özellikleri, Hakkında Bilgi
- Kurban Nedir, Dinler Tarihinde, Yahudilikte, Hıristyanlıkta, Hakkında Bilgi
- Kurban Nedir, Ne Demektir, Kelime Anlamı, Hakkında Bilgi
TDV İslâm Ansiklopedisi