İslamda Kocanın Karısına Karşı Görevleri-Vazifeleri- Hakları Nedir, Hakkında Bilgi

Koca. Türkçe’de “evli kadının eşi” anlamında kullanılan koca kelimesinin Arapça’daki karşılığı zevcdir (çoğulu ezvâc). Arapça’da ba’l kelimesinin (çoğulu buûle) bir anla­mı da kocadır. Sözlükte eş, tür, çift anlamlarına gelen zevç, terim olarak ev­lilik birliğinin taraflarını meydana geti­ren kadın ve erkeğin her birini ayrı ayrı ifade eder. Zevç denince -Türkçe’deki eş kelimesinde olduğu gibi- kadın esas alın­dığında koca, koca esas alındığında da karısı kastedilmiş olur. Bununla birlikte örfte kocayı ifade etmek için zevç, evli ka­dını ifade etmek üzere bu kelimenin mü-ennesi olan zevcenin (çoğulu zevcât) kul­lanımı yaygınlık kazanmıştır. Karı kocayı birlikte anlatmak için de zevceyn tabiri kullanılır.

Kur’ân-ı Kerîm’de zevç kelimesi hem sözlük hem de ıstılahtaki anlamında te­kil. İkil ve çoğul şekillerinde sıkça kullanıl­mıştır.[meselâ bk. Bakara 2/35. 232,234; Nisâ 4/20; En’âm 6/143; Hûd 11/40; Hac 22/5; Ahzâb 33/28; Rahmân 55/52] Ba’l kelimesi de “koca” anlamın­da birkaç âyette geçer.[Bakara 2/228; Nisâ 4/128; Hûd 11/72; Nûr 24/31] Hz. Peygamber’in hadislerinde ise kocayı ifade etmek üzere zevç ve ba’l. evli kadını ifade etmek için zevcenin kullanıldığı gö­rülmektedir. İslâm hukuk literatüründe koca İle ilgili hükümler özellikle aile hukuku başta olmak üzere fıkhın çeşitli dallarında ele alınmıştır.

Gerekli şartları taşıyan ve usulüne uy­gun biçimde gerçekleşen evlilik akdinin tarafları olan karı koca için birtakım dinî, ahlâkî, hukukî görev ve sorumluluklar doğmaktadır. Kur’ân-ı Kerîm’de kadının kocası, kocanın da karısı üzerinde haklarının bulunduğu belirtilmekle birlikte [Bakara 2/228, 233; Nisâ 4/4, 20-21; Talâk65/7] bu hakların ne olduğu konu­sunda ayrıntıya girilmeyerek “ma’rûT öl­çütü getirilmiştir. Evlilik birliğinin deva­mı için karı kocanın birbirine sevgi, saygı ve hoşgörü ile davranması, iyi geçinme­leri, birbirinin şerefini zedeleyecek ve de­ğerini düşürecek davranışlardan sakın­maları ve cinsel ihtiyaçlarını yerine getir­meleri her iki tarafın müşterek hak ve vecîbeleri arasında yer alır. Çocukların ba­kım ve terbiyesi de ortak görevlerdendir. Bunun dışında karı kocanın evlilik birli­ğinden doğan ve hukukî niteliği ön plana çıkan bazı hak ve sorumlulukları söz ko­nusudur ve bir taraf için hak olan diğer taraf için borç niteliği taşımaktadır.

Evlilik akdinin gerçekleşmesiyle birlik­te kocanın karısına karşı yerine getirmesi gereken başlıca iki tür malî yükümlülük vardır: Mehir ve nafaka. Erkeğin evlenir­ken karısına verdiği veya vermeyi taah­hüt ettiği para yahut mala mehir adı ve­rilir. Kur’an’da kadınların mehir hakları­na veya evlenecek erkeğin mehir ödeme yükümlülüğüne ana hatlarıyla temas edilmiştir.[Nisâ 4/4, 24] Mehir nikâh ak­dinin şartlarından değil tabii ve hukukî sonuçlarından biri olarak kabul edilir; ni­kâh esnasında belirtilmemiş olsa bile ko­canın karısına mehir ödeme yükümlülü­ğü vardır.

Evlilik akdinin hukukî sonuçlarından bir diğeri ise evlilik nafakasıdır. Kadın ve çocukların geçimini sağlama görevi kural olarak aile reisi olan kocaya aittir.[Bakara 2/233; Nisâ 4/24] Bu esasen aile içi sorumluluklarda insanlığın genel tec­rübesini yansıtmakta olup sünnette yer alan hüküm ve öneriler de bu çatı üzeri­ne oturur. Evlilik nafakası yükümlülüğünün doğması için kocanın zengin olması gerekmediği gibi kadının fakir olması da gerekmez. Evlilik hayatı içinde kadının her türlü masrafı, eşlerin oturacakları evin temini ve döşenmesi ko­caya aittir. Kocanın karşılamakla yüküm­lü olduğu bu tür masrafların kapsam ve seviyesini belirlemede örf ve eşlerin sosyal konumları esas olup fıkıh doktrininde yer alan ayrıntılar düzenleyici ve anlaş­mazlık halinde çözümü kolaylaştırıcı ni­telikte hükümlerdir. Boşanmış veya hâ­kim tarafından ayrılmış kadınların nafa­kaları da iddetleri doluncaya kadar koca­larına aittir.[Talâk 65/6] Kocası vefat eden kadın kocasına mirasçı olacağından iddet süresince kendisine ayrıca nafaka ödenmesi gerekmez. Kocanın eşinin na­fakasını temin etmemesi belirli şartlarla bir boşanma sebebidir.

Koca nafaka yükümlüsü olduğu için ka­rısına zekât veremez. Evli kadının fitresi Ebû Hanîfe’ye göre kendisi, diğer üç mez­hebe göre ise fitre borcu nafakaya dahil olduğu için kocası tarafından ödenir. İs­lâm hukukunun klasik doktrininde eşler arası mal rejimi olarak mal ayrılığı ilkesi benimsendiğinden karı ve kocanın mal varlıkları birbirinden ayrı tutulur. Dolayı­sıyla koca karısının malları üzerinde ka­nunî mirasçılığı dışında herhangi bir malî hak ve tasarruf yetkisine sahip değildir.

İslâm hukukunda aile reisliği yetki ve sorumluluğunu taşıma (kavvâm) kocaya aittir.[Nisâ 4/34] Aile reisliğinin koca­ya verilmesinde ortaya çıkacak karışıklığı önleme ve huzuru temin etme amacının öncelikli olduğu anlaşılmaktadır. Kocanın itaatsiz durumuna düşen karısına karşı başvuracağı tedbirleri ne şekilde kullana­cağı Kur’an’da ifade edilmiştir.[Nisâ 4/34] Kocanın aile reis­liğini üstlenmesine bağlı olarak karısının üzerinde ne tür haklara sahip olacağı hu­susu fıkıhta ayrıntıyla işlenir. Bunlar ara­sında kadının kocasına meşru ölçüler çer­çevesinde itaat etmesi, evin dahilî işlerini çekip çevirmesi, kadının kocasının kendi ikametine ayırdığı evde oturması, kocası­nın istemediği kimseleri evine almama­sı, kocasının bilgisi dışında onun malında makul ölçüleri aşan harcamalar yapma­ması zikredilir. Hz. Peygamber Veda hut­besinde, “Sizin kadınlar üzerindeki hak­kınız sizin istemediğiniz kimseleri evinize almamalarıdır” demiştir. Ancak fakihler, kadının anne ve babası ile mahrem derecesindeki yakınlarıyla görüşmesinin kocasının iznine bağlı olmadığını ifade ederler. Öte yandan İslâm hukukçularının eşler arası hak ve görevlerle ilgili görüş­lerinin oluşmasında kendi bakış açılan ve yorumlarının yanı sıra yaşadıkları top­lumsal şart ve anlayışların da rol oynadı­ğı dikkate alınmalıdır.

Birden fazla kadınla evli olan bir erke­ğin eşlerinin hepsine adaletle davranması gerekir.[Nisâ 4/3] Bu konuda gerekli olan eşlere vakit ayırma, barınma temini, yeme içme, giyim gibi nafaka mükellefıyetiyle ilgili konularda şeklî ve zahirî yön­den gözetilmesi gereken objektif adalet­tir. İnsanın elinde olmayan kalbî eğilim bu tür adalete zarar veren bir unsur ola­rak görülmeyip böyle bir eğilimin söz ve davranışlara aksetti rilmemesi istenmiş­tir.[Nisâ 4/1 29; ayrıca bk. Çok Evli­lik]

İslâm hukukunda boşanma konusunda koca kadına oranla daha geniş bir ser­bestliğe sahiptir. Bu durum boşanmanın malî külfetinin kocanın sorumluluğunda oluşu ile yakından ilgilidir. Tek taraflı ira­de beyanıyla yapılan boşama (talâk) esas itibariyle kocanın hakkıdır. Koca bu hakkı bizzat veya diğer hukukî işlemlerde olduğu gibi vekili aracılığı ile kullanabilir. Bu yetkiyi karısına da verebilir (tefvîz-i talâk). Hanefî mezhebine göre kadın sadece ko­casının iktidarsız olması durumunda hâ­kim kararıyla boşanabilirken diğer mez­hepler kocanın eşini nafakasız terketmesi, gaip olması, eşine kötü muamelede bulunması gibi durumları boşanma se­bebi olarak kabul etmişlerdir.

Miras hukuku açısından koca belirli payları olan mirasçılar içe­risinde yer alır. Kocanın karısına mirasçı olabilmesi için aralarında sahih bir nikâh akdinin bulunması gerekir. Eşini ric’i ta­lâkla boşayan koca iddet beklediği sırada vefat eden karısına mirasçı olur. Bâin ta­lâkla boşadığı karısına -bâin talâk nikâh ilişkisine hemen son vereceği için- mirasçı olamaz. Kocanın mirasçılığında iki durum söz konusudur: Ölen kadının oğlu veya kızı, oğlunun oğlu veya kızı yoksa karısının bıraktığı mirasın yarısını alır. Bu çocuk­lardan biri dahi bulunsa malın dörtte bi­rine sahip olur.[Nisâ 4/12] Koca karı­sının tek mirasçısı olsa bile kendisi için tesbit edilmiş olan haktan fazlasını ala­mayacağı konusunda Sünnî mezhepler arasında görüş birliği vardır. Koca diğer mirasçılar tarafından mirastan mahrum bırakılamaz.

Ceza hukuku açısından hırsızlık suçun­da kocanın karısının malını çalması du­rumunda kendisine had cezası uygulan­maz. Çünkü örf bakımından bir kişinin yakınlarının izinsiz olarak bulunabileceği yer hırz kabul edilmez ve bu durum eşler arasında öncelikle geçerlidir. Muhakeme hukuku açısından eşlerin birbirlerinin le­hine şahitlik yapması geçersiz olduğu için kocanın karısı lehine şahitliği kabul edilmez.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski