Kazvin Şehri -İran- Tarihi, Nüfusu, Neresi, Hakkında Bilgi

Kazvin. İran’da şehir ve aynı adı taşıyan idarî bîrimin merkezî.

Elburz dağlarının güney eteğinde, Tahran’ın 150 km. kuzeybatısında ve deniz­den 1290 m. yükseklikte kanalların sula­dığı bağlar, bahçeler arasında yer alan bir tarım pazarı ve sanayi merkezidir. Nüfu­su 309.500’dür (2001 tah.). Sâsânî Hü­kümdarı I. Şâhpur tarafından milâdî250 yılına doğru, Deylemîler’in akınlarına kar­şı imparatorluğun kuzey sınırlarını koru­ma amacıyla bir garnizon olarak kurul­muştur.

Hz. Ömer zamanında Berâ b. Âzib tara­fından bir süre kuşatıldıktan sonra sulh yoluyla ele geçirildi (24/644) ve halkı İslâ­miyet’i kabul etti. Buraya ilk defa bir şe­hir görünümü kazandıran kişi, Hz. Osman döneminde İrak genel valisi olan Velîd b. Ukbe’nin tayin ettiği vali Saîd b. Âs’tır. Hârûnürreşîd’in başlattığı surların yapımı 254’te (868) Mu tez- Billâh zamanında ta­mamlandı. Hârûnürreşîd şehre bir de cuma camisi yaptırıp bakımına çeşitli vakıf­lar tahsis etmiştir. Kazvin, Abbasîler dö­neminde Hazar kıyısındaki Şiîler’le hali­felik kuvvetleri arasında mücadele alanı oldu. Kevkebîler’le Şiîler’in burada çıkar­dıkları isyanlar Mu’tez-Billâh’in kuman­danı Mûsâ b. Boğa tarafından bastırıldı. Bu dönemde özellikle surların tamamlan­masından sonra şehrin artan nüfusu esas itibariyle Arap’tı ve şehirliler kendilerinin fâtih Araplar’ın çocukları olduklarını söy­lerlerdi. Mu’tasım-Billâh’in vali tayin ettiği Fahrüddevle Ebû Mansûr el-Kûfî. Kazvin’i kısa bir süre hariç yaklaşık kırk yıl yönetti. Şehir 251’de (865) Ali evlâdının, 293’te (905-906) Sâmânîler’in hâkimiyeti altına girdi. Ertesi yıl Hamdullah el-Kaz-vînî’nin mensup olduğu Müstevfîler ailesi şehrin yönetimini ele geçirdi ve yirmi ye­di yıl boyunca elinde tuttu. 304’te (916-17) Sâcoğulları’ndan Yûsuf b. Ebü’s-Sâc’ın saldırısını püskürten Esfâr b. Şîreveyh kendisini Kazvin hâkimi ilân etti. Şehir 318’de (930) Büveyhîler’in, 420’de de (1029) Gazneliler’in idaresine girdi.

Tuğrul Bey zamanında Kazvin’i alan Selçuklular, XI. yüzyılın ortasından XIII. yüzyılın başına kadar burayı çok azı günü­müze ulaşan çeşitli mimari eserlerle süslediler; bunlardan Mescid-i Cum’a ve Med-rese-i Haydariyye hâlen ayaktadır. Şehir daha sonra Hârizmşahlar’la Moğollar ara­sında hâkimiyet mücadelesine sahne ol­du. Moğollar Alamuftaki İsmâilîler’in so­nunu getirmeden Önce 617’de (1220) Kazvin ahalisini kılıçtan geçirdiler ve bir­çok Türk- Moğol kabilesini buraya iskân ettiler. Bu durum Türkçe’nin nüfusun bü­yük bir bölümü tarafından kullanılması­na yol açtı. Mengü Kağan 651’de (1253) İftihârüddin Muhammed’i buraya vali ta­yin ederekyaklaşıkyarım asır sürecek olan İftihârîler dönemini başlattı. Gâzân Han zamanında karışıklıklar çıktı ve hal­kın çoğu şehri terketti; cuma namazları kılmarnadı.

Karakoyunlu Kara Yûsuf’un İrâk-ı Acem’i fethetmekle görevlendirdiği Bis-tam Bey tarafından Karakoyunlu toprak­larına katılan Kazvin, Timur’un oğlu ve halefi Şâhruh zamanında el değiştirdi. Karakoyunlu Hükümdarı Cihan Şah, Şâh-ruh’un vefatı üzerine (851/1447) Kazvin’i ülkesine kattı.

Kazvin Safevîler’in yönetiminde önem kazandı; zira batıda Osmanlılar’a. kuzey­doğuda Özbekler’e karşı önden giden sa­vaşçılar için bir üs durumunda idi. Tebriz Osmanlilar’ca ele geçirildiğinde Şah Tahmasb idare merkezini buraya taşıdı (1555). Kazvin başşehir iken Rusya ile Av­rupa arasındaki ticaretin gelişmesinde aktif rol oynadı ve büyük bir refaha kavuş­tu. XVII. yüzyılın başında buraya gelen çok sayıda Avrupalı seyyahın gözlemleri­ne göre Kazvin İsfahan’dan sonra impa­ratorluğun ikinci büyük şehriydi. 1674’te şehri ziyaret eden Chardin surların yıkıntı halinde olduğunu söyler. Safevî dönemin­den bugüne kalan tek önemli yapı, eski şehrin doğusundaki harap vaziyette bu­lunan Şah Tahmasb Sarayı’dır. Afganlar 1722’de Kazvin’e girdilerse de ertesi yıl İsfahan’a doğru çekilmek zorunda kaldı­lar. Şehir 1726’da Osmanlılar’a boyun eğ­di, fakat kısa sürede geri alındı.

XIX. yüzyılda Kaçarlar’ın hâkimiyetinde Kazvin biri Trabzon, diğeri Hazar üzerin­den Avrupa’ya giden başlıca iki ticaret yolunun kesişme noktasında bulunmasın­dan dolayı çok parlak günler yaşadı. Yüz­yılın sonunda Tahran Kazvin telgraf hattı­nın ve şehri Tahran. Tebriz, Hemedan ve Enzeli’ye bağlayan modern yolların inşa edilmesi durumunu daha da güçlendir­di. Fakat Kazvin’de nüfusun yavaş art­tığı görülür; XIX. yüzyılın başında25.000 civarında iken XX. yüzyılın başında an­cak 40.000’e çıkmıştır. 1966″da 88.106 olan nüfus 1976’da 139.258’e, 1986’da 248.591’e ulaşmıştır. Mescid-i Nebî (Şah Camii), Şehzade Hüseyin Türbesi gibi dik­kat çeken yapılar bu dönemde inşa edil­miştir. Şehir 1906 İran Meşrutiyet İnkılâbı’nda önemli bir rol oynamamakla be­raber 1918’de Gîlân’da patlak veren Cengelîler isyanına karşı mücadelede temel hizmet gördü. Kazvin 196O’lı yılların ba­şında endüstrileşme sebebiyle büyük bir gelişme gösterdi; burada özellikle maki­ne ve elektrikli aletler üzerine çeşitli te­sisler kuruldu. Ayrıca Tahran- Kazvin oto­yolu hizmete girdi. Kazvin’den hemen her ilim dalında birçok âlim çıkmış ve Kazvînî nisbesiyle meşhur olmuştur.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski