Kıble. Başta namaz olmak üzere bazi ibadet ve davranışlarda yönelinen taraf, Kabe.
Sözlükte “yön, yönelinen cihet veya şey” anlamına gelen kıble terim olarak müslümanların namazda yönelmeleri gereken İstikameti, Kabe’yi ifade eder. Kabe’ye yönelmek ayrıca ezan, ikâmet (kamet), cenazenin defni, hayvan kesimi, dua gibi hususlarda da söz konusudur.
İslâm’dan Önceki Dinlerde Kıble. Gerek semavî dinlerde gerekse diğer dinlerde inananların özellikle bazı bedenî ibadetleri yerine getirirken belli bir istikamete doğru yönelmeleri gerekli görülmüştür. Kutsala doğru olan bu yöneliş, bütün ferdî ve içtimaî alanları kapsamasına rağmen bir varlığı kendisinden başka bir gerçeklikle ilişkilendirmeyi hedeflediğinden bütün hakikatlerin bir araya geleceği bir merkez meydana getirir. Kutsalla bir şekilde irtibatlandınlan yer veya yönler insanlar tarafından seçilmemiş, sadece keşfedilmiştir. Çünkü kutsal mekânlar ilâhî bir işaretle belirlenmiştir. Nitekim Kabe’nin yeri Hz. İbrahim’e Allah tarafından gösterilmiş [Hac 22/26] Kudüs’teki mabedin yeri de Davud’a Tanrı tarafından melek aracılığıyla bildirilmiştir. Ayrıca hemen bütün dinlerde kutsal kabul edilerek ibadet anında kendilerine yönelinen bu tür mekânlarda mâbedler yapılmak suretiyle kutsallıkları teyit edilmiştir. Öte yandan bu mekânların doğu-batı, kuzey-güney gibi ana yönlerle ilişkileri bulunduğu gibi dünyanın her yerinden İnsanların buralara yönelmeleri sebebiyle bizzat kendileri de bir yön oluşturmuştur.
Mayalar ibadetlerinde güneşe doğru yönelirlerdi. Sâbiîler, Işık kralının ve Işık âleminin mekânı olduğuna ve nurla kaplı bulunduğuna inandıkları için diğer ibadetlerinde olduğu gibi namazlarında da kuzeye dönmektedirler. Maniheistler de kâinatın en yüksek ve gök kubbenin orta kısmı kabul ettikleri için ibadetlerinde Kuzey kutbuna yönelmişlerdir. Harrânîler’in ise Güney kutbuna yöneldikleri bilinmektedir. Hinduizm’de tanrılara nisbet edilen özel mekânlar ve coğrafî yönlere yüklenilen mitolojik anlamlar sebebiyle tapmaklar farklı istikametlere doğru inşa edilmiştir. Ancak bir Hindu sabah kalktığında güneşe doğru eğilir ve yüzünü doğuya çevirerek sabah ibadetini yapar.
Yahudilikle ibadetler Kudüs’e dönülerek yapılmakta olup bu yön “mizra” (doğu yönü) olarak adlandırılmaktadır. Kudüs’ün Dâvûd tarafından Yebûsîler’den alınışından sonra Rab Yahova, Davud’a mabedi inşa edeceği yeri melek aracılığıyla bildirmiş oğlu Süleyman tarafından milâttan önce yaklaşık 950’lerde şetiya taşı üzerine mabedin inşa edilmesinden itibaren Kudüs Yahudiliğin dinî merkezi haline gelmiştir. Süleyman döneminde başlayan bu uygulamaya Daniel’in kitabında da rastlanmaktadır. Onun Bâbil sürgününde dahi odasının pencerelerini Kudüs’e doğru açtığı ve önceleri yaptığı gibi günde üç defa diz çökerek Tann’nın huzurunda dua edip şükrettiği kaydedilmektedir. Kudüs’ü işgal eden Romalılar’ın mabedi yıkmasından, hatta başka milletlerin Kudüs’ü ele geçirmesinden ve yahudilerin dünyanın değişik bölgelerine sürgün edilerek dağılmasından sonra da bütün dönemlerde Kudüs onların ibadet ederken yöneldikleri dinî bir merkez olma özelliğini korumuştur.
Kudüs Mâbedi’nin yıkılışından sonra dünyanın farklı bölgelerindeki sinagoglar (beyt hakneset) Önceleri giriş kısımları, sonradan kıbleleri Kudüs’e gelecek şekilde inşa edilmiştir. Sinagoglarda rulo halindeki el yazması Tevrat tomarlarının muhafaza edildiği, Aron ha -kodes adı verilen ve camilerdeki mihraba benzeyen özel bölümler de Kudüs’e yönelik yapılmıştır. Yahudiler sinagoglarda olduğu gibi evlerinde de ibadet ederken Kudüs’e doğru yönelmektedirler.
Diğer Sâmî milletler gibi İbrânîler’in temel yönünü tesbitte güneşin doğuşu belirleyici bir rol oynamış, günlük hayatlarında da doğu yönü onlar için Önemli olmuştur. Ahd-i Atîk’te bu yöne “mizrah [436] mizrah şemeş” (gün doğusu) veya sadece moşa (yükselmek) şeklinde atıflarda bulunulmuştur. Diğer yönler de tanımlarını doğuya nisbetle almışlardır. Buna göre batı “arka” kuzey “sol” ve güney de “sağ” olarak nitelendirilmiştir. Kuzey yönü daha çok mitolojik temalarla ilişkilendirilmiştir. Güneşin doğuş yönü “Ön” olarak kabul edilmiş, Kudüs Mâbedi’nin doğu kapısı, güneş ışıkları ilkbaharda ve gündönümünde mabedin iç mekânlarına girecek şekilde yapılmıştır. Nitekim Hezekiel’in rü’yetlerinde bu kapıdan “doğuya bakan kapı” ifadesiyle bahsedilmektedir.
Hıristiyanlar ibadetlerini doğuya yönelerek yapmaktadırlar. Çünkü îsâ Mesîh doğuda, Beytlehem’de doğmuş onun doğumu üzerine müneccimler doğudan gelmişler, doğumuna işaret eden yıldızları’da doğuda görmüşlerdir. Matta İncili’nde isa’nın tekrar gelişinin de doğudan olacağına işaret edilmektedir. Bizans İmparatorluğu döneminde Kudüs hıristiyanların eline geçmesine ve onlara göre de kutsal sayılmasına rağmen iik Kıptî ve Doğu kiliseleriyle daha sonraki dönemlerde Batı kiliseleri doğuya dönük olarak yapılmıştır. Süryânî mimarisinde de bütün kiliseler îsâ’nın doğudan geri döneceği inancı gereği bu yöne doğru inşa edilmiş, mezbahm orta bölümünde “kduş-kudşin” olarak adlandırılan niş şeklindeki kısım da îsâ’ya taç olarak süslenmiştir.
Beytlehem’de inşa edilen Doğuş Kilisesi doğuda bulunduğundan kilise binalarındaki yön geleneği kökenlerini, yahudi sinagoglarının Kudüs Mâbedi’ne doğru şeklindeki coğrafî yönlendirilişinden ziyade Greko-Romen mâbedlerinin doğuya doğru şeklindeki evrensel yönlendirilişinden alır. Genellikle ilk kiliseler bir doğu-batı ekseni üzerinde yönlendirilmiştir. Bununla birlikte en eski kiliseler ve IV. yüzyıldaki büyük Konstantin bazilikalarının girişleri doğuda olmak üzere kıbleleri batıyı gösterecek tarzda inşa edilmiştir. V. yüzyılla birlikte bu plan, kiliselerin girişleri batıda ve çoğunlukla yarım daire şeklindeki “altar” denilen çıkıntılı kısımları doğuda olacak şekilde düzenlenmiştir. Buna rağmen altarın doğuda bulunması, ibadet eden her hıristiyanın yüzünü doğuya döndürmüş olduğu anlamına gelmemektedir. Çünkü modern uygulamaya göre bir kilisede bulunan oturaklar ibadete katılanların farklı yönlere dönecekleri şekilde yerleştirilebilmektedir.
Manevî bir sebebe bağlı olmamakla birlikte daha sonraki dönemlerde kiliselerin doğuya döndürülmesine eskatolojik bir anlam da yüklenmiştir. îsâ’nın tekrar dönüşünün doğudan olacağı Matta İncili’nde ifade edildiğinden (24/27) hıristiyanlar ibadetlerinde doğuya dönmüşlerdir. İlk bazilikalarda yarım daire şeklindeki çıkıntılı kısımda bulunan ve “insanoğlunun İşareti” sayılan geniş bir haç dualarda odak noktası olmuştur.
Modern İnsanın belirli bir tarafa yönelme sembolizmini zayıf bulabileceği, ayrıca yer darlığı sebebiyle şehirlerde geleneğe uygun kilise inşa etmenin zorluğu dikkate alınarak son zamanlarda kiliselerin pusulasız inşa edilmesi âdet olmuştur.
TDV İslâm Ansiklopedisi