Kerkük Şehri, Tarihi, Nüfusu, Nerede, Nereye Bağlı, Hakkında Bilgi

Kerkük. Kuzey Irak’ın doğusunda tarihî bir şehir.

Zağros dağlarının eteklerinde deniz se­viyesinden 310 m. yükseklikte kurulmuş­tur. Irak’taki Türk toplumunun en önemli kültür merkezlerinden biri olan Kerkük Musul’a 140 km., Bağdat’a ise 248 km. uzaklıktadır. Şehrin adı tarih boyunca farklı şekillerde geçer. Asur Hükümdarı “Sartnabal’ın şehri” anlamında Kerh suluh (kerh = şehir), milâttan önce II. yüzyı­lın ortalarında Arrapkha, Seleukoslar dö­neminde Seleukos, Sâsânîler tarafından Kermakân, Süryânî ve hıristiyan kaynak­larında Beyt-i Kermay, el-Kerh olarak anılır. XIV. yüzyılın sonlarına doğru burayı fetheden Timur döneminde şehir Kerkük şeklinde ilk defa Şerefeddin Ali Yezdî’nin tarihinde zikredilir.

Şehrin kuruluş tarihi kesin olarak tesbit edilememişse de Asur Hükümdarı Sartnabal tarafından milâttan önce 800’lerde Medyalılar’a karşı koyacak bir kale olarak kurulduğu tahmin edilmektedir. Burası Asurlular’dan sonra Persler’in eline geç­ti, Makedonyalı İskender’in idaresinde bulundu. Bu dönemde Hıristiyanlık da yayılmaya başladı ve şehir Nestûrîler’in önemli bir merkezi oldu. Hz. Ömer’in kumandanlarından İyâz b. Ganm’ın ida­resindeki müslümanlar 642 yılında Kerkük ve civarını ele geçirdiler. Emevîler, özellikle de Abbasîler döneminde önemli sayıda Türk nüfusu bölgeye yer­leştirildi. Hamdânîler ve Ukaylîler idare­sinde bulunduktan sonra Büyük Selçuklular’ın hâkimiyetine girdi. Begteginliler’in ardından Abbâsîler’in idare­sine giren Kerkük Moğol istilâsını mü­teakip sırasıyla İlhanlı, Celâyirli, Karakoyunlu, Akkoyunlu ve Safevl yönetimine geçti. Yavuz Sultan Selim’in İran’a karşı Çaldıran zaferini kazandıktan sonra Do­ğu ve Güneydoğu Anadolu’nun fethi için görevlendirdiği Bıyıklı Mehmed Paşa, Mayıs 1516’da Mardin Koçhisarı (günümüzde Kızıltepe) yakınların­da Safevîler’i kesin bir yenilgiye uğratıp Kerkük de dahil Mardin, Musul, Hasankeyf (Hısnıkeyfâ) ve Rakka gibi yerleri ala­rak bölgede Osmanlı hâkimiyetini sağla­dı. Fakat bölge üzerindeki Osmanlı-İran mücadelesi sırasında sık sık el değiştiren şehir, Kanunî Sultan Süleyman’ın 1534’de düzenlediği Irakeyn Seferi’nin ardından tam olarak Osmanlı idaresine girdi ve doğudan gelecek saldırılara kar­şı önemli bir savunma merkezi oldu. Bu sefer sırasında Kanunî 21 Nisan 1535’te Kerkük’e gelmiş ve yirmi dört gün burada kalmıştı. Kerkük bundan sonra Musul ile Bağdat arasındaki ticaret yolunun önemli bir uğrağı konumunu da kazandı. 1624’de Bağdat’ı alan Safevîler Kerkük’ü ele geçirdilerse de Hüsrev Paşa tarafından 1630’da geri alındı. 1732’de Bağdat’ı kuşatan İranlılar Erbil ve Kerkük’e de birer askerî müfreze gönderdiler. Fakat Osmanlı kuv­vetlerinin karşı saldırısı üzerine büyük kayıplar vererek geri çekildiler. Ertesi yıl şehre beş saat mesafede olan Leylân mevkiindeki savaşta Osmanlılar yenilince (26 Ekim) Şehrizor, Kerkük ve Derne Nâ­dir Şah tarafından işgal edildi, ancak ardından yeniden Osmanlı idaresi altına alındı. Nâdir Şah, 1743’de 10.000 civarındaki ordusuyla Kerkük Kalesi önü­ne gelip burayı top ateşine tuttuktan sonra ele geçirdiyse de kale 1746 tarihli Osmanlı -İran Antlaşması ile Osmanlı Devleti’ne devredildi. I. Dünya Savaşı’nın son­larına doğru 1918 Nisanında Tuzhurmatu’da bozguna uğrayan Osmanlı birlikleri Kerkük’e çekildi. 7 Mayıs’ta İngilizler Ker­kük’ü İşgal ettiler, ancak 27 Mayıs’ta şe­hir Osmanlı kuvvetleri tarafından geri alındı. 28 Ekim 1918’de başlayan İngiliz hücumları üzerine Osmanlı birlikleri bu­rayı boşaltıp Altınköprü’ye çekildiler ve böylece Kerkük’te İngiliz idaresi kurulmuş oldu. 10 Ekim 1922’de İngiliz-Irak Ant­laşması ile Irak İngiltere himayesi altına alındı. Kerkük, Msâk-ı Millî sınırlarına da­hil olmasına rağmen 5 Haziran 1926’da Ankara’da İngiltere, İrak, Türkiye arasın­da imzalanan “sınır ve iyi komşuluk iliş­kileri” antlaşmasıyla İngiliz mandasındaki Irak Devleti’ne bırakıldı.

Kerkük şehri düz bir ovada kurulmuş­tur. Milâttan önce III. yüzyılda yapılan kale bir tepenin üzerinde yer alır. Şehrin ortasından kışın taşan, yazın kuruyan Hassa çayı geçer. Hassa çayı şehri Eskiyaka ve Koryayaka olmak üzere iki yakaya ayırır. Kale ile beraber şehir üç kısma bö­lünür. Kale askerî yönden stratejik öneme sahiptir ve şehrin ilk yerleşim yeridir. Çev­resine hâkim surları ve dar sokakları var­dır. Kerkük’e uğrayan seyyahlar kalenin ve etrafındaki surların topraktan yapıldı­ğını bildirirler. Kalenin içindeki kesim Ha­mam, Ağalık ve Meydan adlı üç mahalle­den oluşmaktadır. Şehrin kale dışına taş­ması muhtemelen nüfusun da baskısıyla XVII. yüzyılda olmuştur. Eskiyaka (Karşı­yaka) kesiminde kale çevresinde zaman içerisinde ortaya çıkan Çay, Çukur. Mu­salla, Bulak, Avcı, Piryadi, Ahî Hüseyin, İmam Kasım adlarında sekiz mahalle bu­lunuyordu. Korya kısmında ise Satirli, Sa­rı Kâhya, Beyler ve Tisin adlı mahalleler vardı.

XVIII. yüzyıl sonlanyla XIX. yüzyıl başla­rında şehri gören seyyahlar burayı güzel bir şehir olarak tavsif ederler, hıristiyanların Nesturi ve Keldânî kilisesi mensubu olduklarını, müslümanlara ait otuz kadar cami ve mescid bulunduğunu, buradaki tüfekçi ustalarının civarda oldukça şöh­ret yaptıklarını, şehirde 6000 kadar ha­nenin 160’ını hıristiyan,300’ünü yahudilerin oluşturduğunu, geri kalanların Türk­ler’den meydana geldiğini yazarlar. 1830′-da veba salgını şehirde etkili olmuş ve nüfusun azalmasına yol açmıştır.

Kerkük’ün yerleşik halkı, ilk yerli unsur olan Asurîler’in yanı sıra İslâmiyet’ten sonra Araplar ve zaman içerisinde İranlılar’ın gelişiyle Kürtler ve bölgeye uzun süre hükmeden Türkmenler’den oluş­maktadır. Türkmenler şehrin merkez ve yakın köylerinde çoğunluğu teşkil ederler. Şehirde Türkmenler’in yanı sıra önemli sayıda yahudi ile hıristiyan ve az sayıda Ermeni vardı. Kürtler şehrin kuzey ma­hallelerinde oturuyorlardı; Araplar ise gü­ney ve güneybatıda yoğunlaşmışlardı.

Şehrin nüfusu hakkındaki en eski kaynak 9S5 (1548) yılına iner. Bu sayım defterindeki kayıtlara göre Ker­kük kasabasında 185 hâne, yirmi dört mücerred (bekâr) müslüman, 104 hâne yahudi ve elli üç hâne, bir mücerred hı­ristiyan olmak üzere toplam 342 hâne, yirmi beş bekâr erkek nüfus bulunmak­taydı.[yaklaşık 2420 kişi] Aynı tarihte Kerkük’ün merkez olduğu sancakta ise toplam 6283 hâne ve 934 bekâr nüfus mevcuttu (45.000 kişi). XVI. yüzyıldaki bu nüfus sonraki asırlarda çeşitli dalgalan­malarla da olsa süreklilik gösterdi. XIX. yüzyılda giderek artış eğilimine girdi. Kerkük şehrinin 1850’lerdeki nüfusu 17-20.000 kişi arasındaydı. 1881-1883 genel nüfus sayımına göre Kerkük’te 22.008 müslüman, iki Rum, 243 Katolik ve 441 yahudi olmak üzere toplam 22.694 kişi­lik bir nüfus mevcuttu. Şemseddin Sami 1890’lardaki Kerkük nüfusunu 30.000 kişi olarak verir. 1308 (1890) tarihli Musul Vilâyeti Salnâmesi’ne göre Kerkük şehrinde 4630 hâne, on iki han, 1183 dükkân ve mağaza, sekiz hamam, otuz altı cami ve mescid, beş medrese, on iki mektep, üç fırın, on tekke ve zaviye, beş kilise ve manastır, iki kışla ve on karakolhâne bulunmaktadır.

1990’da Kerkük muhafazası merkez Kerkük kazası ve Havice kazası olmak üzere iki kazadan ibarettir. Kerkük kaza­sının Karahasan. Şivân, Tâzehurmatu, Dakük ve Becî isminde beş nahiyesi mev­cuttur. Havice kazasının ise Abbas ve Riyâz adlı iki nahiyesi vardır. Kerkük şeh­rinin nüfusu son yıllarda 400.000’i bi­raz geçiyordu (1987’de 418.624). Merke­zi Kerkük olan muhafazanın nüfusu ise 592.869 İdi.[bk. Irak Irak Türkleril]

Kerkük çevresi özellikle petrol kaynak­larıyla tanınır. Çevrede petrolden başka tuz, mermer ve zift kömürü kaynakları da bulunmaktadır. Bu yörede neft (ham petrol), kükürt ve ziftin mevcudiyeti eski çağlardan beri bilinmektedir. Tanzimat’­tan önce petrol kaynaklarını işletme ve bunlardan faydalanma hakkı toprak ve tımar sahiplerine verilmiş, 1847’den iti­baren devlet denetimine alınmış ve mü­zayede yoluyla işletilmiştir. 1927’de Ker­kük’ün güneyindeki Baba Gürgür’de ya­pılan sondaj sonucunda 500 m. derinlik­te zengin petrole ulaşılmıştır. Kerkük’ten çıkıp Türkiye’nin Yumurtalık Limanı’na kadar uzanan petrol taşıma hatlarından birincisi 1977’de. ikincisi 1987’de devre­ye girmiştir.

Şehirde birçok tarihî eser mevcuttur. Bunların başında Kerkük Kalesi gelmek­tedir. Kale içinde Dânyâl, Mîkâil, Hanâniyâ (Huneyn), Azriyâ adlı yahudi peygamber­lerine atfedilen türbe ve camiler, Meydan Camii ve Şeyh Necib (Tekke) Camii bulun­maktadır. Kale dışında İmam Kasım ve İmam Muhammed ile Ahî Hüseyin, Şeyh Muhiddin, Berzencîve Ebû Ülûktürbele-ri vardır. Bunlardan başka kiliseden çev­rilme Büyük Cami (Câmi-i Kebîr), Nu’mân Camii, Emîr Mehmed Paşa Camii. Erse-lân Paşa Camii, Bulak Mahallesi Mevlevî-hânesi, Nakışlı Minare, Kaysârî (Kaysâriyye) denilen kapalı çarşı ile Kerkük Askerî Kışlası gibi tarihî yapılar da mevcuttur.

Osmanlı idaresi altına girdikten sonra 1534 Irakeyn Seferi ardından Bağdat fet­hedilip aynı adla bir eyalet teşkil edilince Kerkük de sancak merkezi haline getiri­lerek Bağdat eyaletine bağlandı. 1542 ta­rihli olduğu tahmin edilen Bağdat eyale­ti kanunnâmesine göre Kerkük, Bağdat eyaletinin bir sancağının merkeziydi. Bu tarihte Kerkük merkez nahiyesinin yir­mi dört köyü mevcuttu. 1548 yılında Kerkük sancağı Kerkük ve Dakükadli iki nahiyeden oluşuyordu. Kerkük nahiye­si sınırları içinde elli altı köy, yedi taife (aşiret) bulunmaktaydı. Dakük’ta ise köy sayısı on sekizdi. XVI. yüzyılın ikinci yarı­sına ait sancak listelerinde Kerkük Bağ­dat eyaletine bağlı bir sancak olarak ge­çer. XVII. yüzyılda tutulmuş listelerde ise adına rastlanmaz. Bu muhtemelen Şehrizor (Şehrizol) beylerbeyiliğinin aynı adlı sancağı ile birleşmesinden kaynaklanmış­tır. Nitekim XVII. yüzyılın ikinci yansında Şehrizor eyaleti içinde zikredilir. XVIII. yüzyıl başlarında yıkıma uğrayan Şehrizor’un yerine eyalet merkezi [paşa sanca­ğı) oldu. Doğuda Musul, kuzeyde Diyarbekir, batıda Halep ve güneyde Suriye ile çevrili Zor sancağı ile isim benzerliğinden dolayı bilhassa yazışmalarda birine ait olan evrak ve mektuplar yanlışlıkla diğe­rine gittiğinden 25 Şaban 1310 (14 Mart 1893) tarihinde adı tekrar Kerkük olarak değiştirildi.

1266 (1850) yılında Bağdat vilâye­tinin sancağı olup Kerkük ve Karahasan, Göktepe, Şivân, Tâzehurmatu, Tâûk (Dakük), Beşîr, Cebâri, Gül, Kalkanlı, İftihar ve Melha nahiyelerinden müteşekkildi. 1284’te (1867-68) Bağdat vilâyetinin Şeh­rizor livasının merkeziydi. Sancak Nefsi-kerkük, Köysancak, Erbil ve Altınköprü’den oluşuyordu.

Kerkük 1892’de Musul vilâyetine bağ­lıydı. Nefsikerkük’ün yanı sıra Melâhe, Tuzhurmatu, Altınköprü, Keyl ve Şivân olmak üzere beş nahiyesi ve bu nahiye­lere bağlı 352 köyü mevcuttu. Kerkük, 1894 yılında ve daha sonraki dönemler­de Musul vilâyetinin bir sancağı durumundaydı. Erbil, Salâhiye, Köysancak, Râvendüz ve Râniye kazaları bu sanca­ğı teşkil etmekteydi. 1902’de merkeze (Kerkük) bağlı nahiyeler, Nefsikerkük, Melâhiye, Tuzhurmatu, Altınköprü, Keyl ve Şivân olup toplam 348 köyü vardı. Nefsi-kerkük’e bağlı köy sayısı 133’tü. Irak yönetimindeki Kerkük vilâyeti 1957’de merkez ilçe, beş nahiye ve 520 köyden ibaretti. Kerkük vilâyetinin diğer ilçeleri olan Kifrî’nin 318, Cemcemal’in 202 ve Tuzhurmatu’nun 234 köyü vardır. Böylece Kerkük vilâyetine toplam dört il­çe, on dört nahiye ve 1274 köy bağlıdır. 1976’dan sonra İrak’taki İdarî yapı yeni­den değiştirilmiş, yeni muhafazalar orta­ya çıkarılarak Irak’ın muhafaza sayısı on sekiz olmuş, bu arada Kerkük muhafaza­sının adı da Temîm olarak değiştirilmiş­tir. Bu muhafazanın merkezinin adı yine Kerkük’tür.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski