Kervan. Uzak yerler arasında ticaret eşyası ve yolcu taşıyan yük hayvanı katan.
Aslı Farsça kâr-bân olan kelime “işi İdare eden” anlamına gelir; c/karavan(e) şeklinde Batı dillerine de geçmiştir. İslâm öncesi dönemlerde Araplar kervan karşılığında gidiş geliş ve seyahati ifade eden “ayr kökünden’îr, Türkler dearkış kelimesini kullanıyorlardı. Kur’an’da kervan ve kervancı anlamına “îr [Yûsuf 12/70,82,94] ve seyyare [Yûsuf 12/ 19] geçmektedir. Daha sonra kafile kelimesi yaygınlaşmıştır.
Kervanlar yerine göre sadece deve, eşek, at veya katır, yerine göre de bunların karışımından oluşabilirdi. Develer daha çok düzlük ve çöllerde, katır, eşek ve nadiren atlar ise dağlık arazilerde yük taşırdı. Dünyanın bazı yörelerinde daha farklı hayvanlar da kullanılmıştır. Meselâ Hindistan’da tahıl nakliyatı yapan 100-200 arabalık kervanlarda arabaların her birini on-on iki öküz çekiyordu. Dünya tarihinde bilinen ilk düzenli kervan işletmeciliği, Asur ticaret kolonileri çağında(m.ö. 1900-1750) Mezopotamya’nın Asur şehriyle Anadolu’da eski Hititler’in başşehri Kaneş (Kayseri Kültepe) arasında gidip gelen Asurlu tacirler tarafından gerçekleştirilmiştir. Eşek katarlarından oluşan bu kervanlar, güzergâh üzerinde bulunan şehir devletlerinin güvencesi altında ve gereken geçiş-konaklama ücretlerini ödeyerek Anadolu’dan altın, gümüş, bakır, yün ve bazı yarı mamul maddeler, Asur’dan da kalay, ağır kumaş ve çeşitli lüks eşya taşıyordu. Taşıma maliyetini hemen hemen yarıya düşüren devenin kervancılıkta yaygın olarak kullanımı milâttan önce 1200 civarındadır.