Keşfü’l-hafâ. İsmail b. Muhammed el-Aclûnî’nin (ö. 1162/1749) halk arasında hadis diye yaygın olan rivayetlere dair eseri.
Tam adı Keşfü’l-hafâ ve müzîlü’I-ü-bâs amme’ştehere mine’I-ehâdîş calâ elsineti’n-nâs olup halk arasında hadis diye yaygın olan rivayetlerden hangisinin sahih hadis, hangisinin uydurma rivayet, vecize, atasözü, hikmetli söz olduğunu belirlemek amacıyla kaleme alınmıştır. Büyük ölçüde Şernseddin es-Sehâvî’nin el-Makâşıdü’l-hasene’sıne dayanıp onu ihtisar eden ve içine aldığı 3281 rivayetle benzeri çalışmaların en kapsamlısı olan eserde yalnız hadisi nakleden sahâbîve hadisi eserine alan müellif zikredilmiş, muteber hadis imamlarının kitaplarından bazı bilgiler eklenmiştir. Aclûnî, sık sık kullandığı “kale fi’l-asl” ifadesiyle Sehâvî’-nin adı geçen eserine atıfta bulunmuştur. Ayrıca temel hadis kaynaklarının yanı sıra Ebû Nuaym’ın Hilyetü’î-evliyâ’ı, Beyhâki’nin Şufabü’î-îmân’ı, Radıyyüddin es-Sâgânî’nin Meşâriku’l-envâr, İbn Hacer el-Askalânî’nin el-Leâli’l-mensû~ re’si, Süyûtînİn ed-Dürerü’l-mütnesire’si, İbnü’d-Deyba’ın Temyîzü’t-tayyib mine’l-habîş’i, Ali el-Kârî’nin et-Esrârü’1-merfû’a’sı, Necmeddin el-Gazzî’nin İtkânü mâ yahsün mine’l-ahbâri’d-dâ’ireti ‘ale’l-elsün’ü gibi eserlerden yararlanmıştır.
Rivayetlerin alfabetik olarak düzenlendiği kitapta kısa metinlerin tamamı, uzun olanların ilk cümlesi kaydedilmiş, ardından bunların değerlendirilmesine geçilerek önce rivayetin bulunduğu kaynak, hangi sahâbî tarafından hangi lafızla rivayet edildiği gösterilmiş, hadisin merfû, mevkuf veya maktu, isnadının sahih, ha-sen. zayıf, mürsel ya da muttasıl olduğu belirtilmiştir. Uzun da olsa hadislerin tamamı nakledilmiş, hadis niteliği taşımayan sözlerin kime ait olduğu biliniyorsa bu husus bildirilmiş, rivayetin anlamı ve garîb kelimeleri açıklanmış, fıkhî hadislerde bazan mezheplerin görüşleri de zikredilmiştir. Aclûnî rivayetleri değerlendirirken çoğunlukla Önceki âlimlerin görüşlerinden faydalanmıştır. Bazan bunları tashih etmişse de kendi yorumları fazla bir hacim tutmamaktadır. Eserde rivayetlerle ilgili şiirlere, benzer anlamı taşıyan diğer hadislere, muhtevayı destekleyen âyetlere de yer verilmiştir.
Aclûnî’nin bazı âlimlerin mevzu kabul ettiği rivayetleri savunduğu, bunların zayıf veya hasen li-gayrihî olduğunu İleri sürdüğü, bazan bir rivayeti nakleden herhangi bir kaynağı zikretmekle yetindiği, bir rivayet hakkında âlimlerin görüşlerini kaydetmekle beraber kesin bir kanaat ortaya koymadığı görülmektedir. Hadis olmadığını belirttiği veya tereddüdünü düe getirdiği çeşitli sözlerin mânasının sahih olduğunu ifade ettiği gibi bir kısım rivayetlerin de mânasının bâtıl olduğunu söylemektedir. Kitapta sehven yapılmış tekrarlar (1094= 1163, 1181 = 1186, 1706 = 1753, 1884 = 1885, 2006 = 2009, 2459 = 2488, 2196 = 2259 = 2311 …), bir değerlendirme yapılmadan bırakılmış rivayetler (986, 1047, 1367, 1548, 1858, 1987,2081, 2195, 2203, 2333, 2334 …), hadis olup olmadığına karar verilemeyip araştırılması istenen sözler de (12, 183,247, 515, 745, 805, 919, 1069, 1254, 2015, 2206, 2305, 2493…) bulunmaktadır.
Eserin sonunda müellifin İbnü’d-Deyba’, İbn Hacer el-Askalânî ve Süyûtî’den yaptığı nakillerden oluşan bir bölüm yer almaktadır. Burada bazı âlimlerin sözleri, hayatları, kabirleri, kitapları hakkındaki yaygın hatalara işaret edilmiş, hangi konulardaki rivayetlerin uydurma olduğu belirtilmiştir. Yine bu kısımda eserdeki hadislerin genellikle ilk iki kelimesi zikredilerek iman, ilim, taharet, sa-lât. zekât, nikâh gibi başlıklar altında ve alfabetik sıra gözetilmeden fihrist niteliğinde yeni bir düzenleme yapılmıştır. Önce Beyrut’ta daha sonra Ahmed el-Kalâş tarafından nisbeten tashih ve tertip edilerek yine Beyrut’ta (1-11, 1399, 1403, 1405, 1408), ayrıca Halep ve Kahire’de basılan eserin tahkikli bir neşrine ihtiyaç vardır.
TDV İslâm Ansiklopedisi