Kesriye/Kastoria -Yunanistan- Tarihi, Eserleri, Hakkında Bilgi

Kesriye. Yunanistan’da eski bir Osmanlı kaza merkezi.

Adı, Yunanca “kunduzların yaşadığı yer” anlamındaki Kastoria’dan gelir. Yu­nan Makedonyası’nın kuzeybatısında aynı adla anılan göle doğru uzanan küçük bir çıkıntının üzerinde yer alan ufak bir kasa­badır.[83] Yaklaşık 1385-1912 yılları arasındaki Osmanlı yö­netimi döneminde büyük bir kazanın merkeziydi. Kazada 1900 yılında 126 köy bulunmaktaydı. Osmanlı döneminde ka­sabada bir kale ve kışla ile yedi cami, medrese ve tekkeler vardı. Aynı zaman­da Yunan Ortodoks kültürünün de mer­kezi konumundaki bu kasabada bazıları yüksek sanat değeri taşıyan, XVI. yüz­yıl freskleriyle süslü irili ufaklı yetmişten fazla kilise mevcuttu.

Kesriye, Barbar istilâları sırasında tah­rip edilen Diokletianopolis’in kalıntıları üzerinde yer alır. İmparator lustinianos, harap olmuş bu şehrin üzerine bir kale ile koruma duvarları inşa ettirmişti. Kasaba şimdiki adıyla ilk olarak X. yüzyıl sonların­daki Bulgar-Bizans savaşları sırasında zikredilmiştir. Batı Bulgar İmparatoru Çar Samuil’e bağlı iken 1018’de Bizanslılar’ın eline geçti. 1082-1083’te Sicilyalı Normanlar tarafından işgal edildiyse de 1093’te İmparator I. Alexios kasabayı tek­rar aldı. 1334’te Çar Duşan’ın Sırp İmpa­ratorluğu topraklarına dahil olan kasaba, onun bir yıl sonra ölümüyle 1374’e kadar Simeon Uros’un Bizans-Sırp Kraliığı’nda kaldı. Bu tarihten itibaren 1385’e kadar küçük Musacci Arnavut Prensliğinin par­çası idi.

Gazi Evrenos Bey muhtemelen 1384-138S’te Kesriye’yi aldı. Kalede bulunan büyük kiliselerden birini hemen camiye çeviren Goula Camiil Evrenos Bey bir garnizon oluşturdu ve az sayıda müslüman Türk nüfusunun iskânını gerçekleş­tirdi. XV ve XVI. yüzyıl Osmanlı tahrirleri 1900 yılına ait verilerle mukayese edildi­ğinde buradaki fizikî ve İslâmî gelişme­nin boyutlarını daha açık anlamak müm­kün olmaktadır.

Yunanca konuşan yahudi nüfustaki dü­şüş, Fâtih Sultan Mehmed’in İstanbul’u geliştirme tedbirleri çerçevesinde Balkanlar’daki yahudi iskânının yeniden planlan­ması dolayısıyladır. 1550’den sonra müslüman nüfustaki artışa paralel olarak ka­le içinde Kanunî Sultan Süleyman’a ait Kurşunlu Camii (Sultan Süleyman Camii) ve şehir duvarları dışında Tabaklar Camii in­şa edildi. XV. yüzyılın sonlarında Bektaşî önderlerinden ve Bektaşîliğin Makedon­ya ile Yunanistan’daki ilk kurucularından olan Kasım Baba yine şehir duvarları dı­şında bir tekke yaptı. XVI. yüzyıl tahrirle­rinde kendisinden ve vakfından bahsedi­len Kasım Baba’nın türbesi 1959’a kadar mevcuttu. Evliya Çelebi’nin burayı ziyaret ettiği XVII. yüzyıl ortalarına kadar Kesri-ye’de İslâmî hayat bütün kurumlarıyla oluşturulmuş durumdaydı. Evliya Çelebi Kale kapısına yakın inşa edilmiş Valide Camii’nden, Sultan Süleyman Camii’nden ve kalenin hemen dışındaki Kadı Camii’nden Özellikle bahsetmektedir.

XVIII ve XIX. yüzyıllarda Kesriye daha çok kürk üretimi ve ticaretindeki yoğun­luk dolayısıyla ekonomik açıdan müreffeh bir durumdaydı. Aynı dönemde yeni inşa edilen camiler, medreseler ve hamamlar gibi binalarla şehir daha yoğun bir İslâmî karaktere büründü. Bunlardan birisi de Kesriyeli Defterdar Ahmed Paşa’nın yap­tırdığı Büyük medrese ve kütüphanedir. Fransız coğrafyacısı Ami Boue 1828’de nüfusun 6-8000 arasında olduğunu tah­min etmiştir.

Osmanlı döneminin sonunda şehirde yedi cami, iki medrese, üç tekke, iki ha­mam, bir rüşdiye ile ibtidâî mektepleri bulunuyordu. 6190 olarak tesbit edilen nüfusun 1600’ünü müslüman Türkler, geri kalanları da Yunan, Arnavut, Bulgar ve yahudiler oluşturuyordu. Kesriye ka­zasında 126 köyde toplam 75.022 nüfus bulunuyor, bunlardan yirmi altısını müslüman köyleri oluşturuyor ve bu müslüman köylerinde Türkçe, Arnavutça veya Bulgarca konuşan toplam 11.875 kişi ya­şıyordu.

1912’deki ilk Balkan savaşlarında kasa­ba Yunan ordusunca ele geçirildi. Lozan Antlaşmasının ardından müslümanlar bölgeden ayrılınca geride kalan dinî yapı­ların pek çoğu yıkıldı. Yahudiler de II. Dün­ya Savaşı sırasında oradan ayrıldı. 1960’lara kadar Kesriye Balkanlar’ın güzel kö­şelerinden biri olma özelliğini muhafaza etti. 1970’Ierden sonra yaşanan ekono­mik ve fizikî gelişme şehrin güzelliğini ve Osmanlı karakterini yavaş yavaş yok etti. Yetmiş tarihî kilisenin yanı sıra Kur­şunlu ve Kesriyeli Ahmed Paşa camileri hâlâ ayakta olmalarına rağmen âcil resto­rasyon ve bakım ihtiyacı içerisindedir. Os­manlı sûfîlerinden Hüseyin Hamdi Kesrevî ve Şeyh Selim Kerîmî burada yaşamış­lardır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski