Kirman -İran- Tarihi, Özellikleri, Nüfusu, Hakkında Bilgi

Kirman. İran’da bir şehir ve bu şehrin merkez olduğu idarî bölge.

İran’ın ortasındaki Deştilût çölünün gü­neybatısını kuşatan dağlık kesimde, m. 240 yılına doğru Sâsânî İmparatoru Erdeşîr’in emriyle ileri bir savunma merkezi olarak kurulmuştur. Kirman (günümüz Farsça’sında Kermân) ismi Strabon’da Karamania ve Batlamyus’ta Karmana şek­linde geçen eski bir merkezin adından alınmıştır.

Kirman ve çevresinin fethine Hz. Ömer’in hilâfeti sırasında 17 (638) yılın­da başlanmişsa da zaman zaman çeşitli isyan ve karışıklıklara sahne olan bölgede kesin İslâm hâkimiyeti 102 (720) yılında Emevî Halifesi Ömer b. Abdülazîz zama­nında kurulabilmiştir. Zerdüştîliğin etki­si ise Ömer b. Abdülazîz’in valisi Gazbân b. Kab’sirî eş-Şeybânî’nin buradaki tapı­nakları ortadan kaldırmasına rağmen IX. yüzyıla kadar devam etmiştir. Ancak bu etkinin tamamen yok olmadığı, bugün dahi karma toplumlu bir Mecûsî mahal­lesinin şehrin kuzeydoğusunda varlığını sürdürmesinden anlaşılmaktadır. Abbâsîler’in ilk döneminde pek ön plana çık­mayan Kirman’da Saffârîler’den Ya’kûb b. Leys ile kardeşi Amr b. Leys’in valilik­lerinden sonra karışıklıklar meydana gel­di (289/902}. 315te (927) Sâmânîler’in ta­bii Ebû Ali Muhammed b. İlyâs bölgeye hâkim oldu ve idare merkezini Sircan’dan Kirman’a taşıyınca şehrin önemi arttı. Onun bu nakildeki esas amaçlarından biri de İran Büveyhîleri’nin tehdidinden uzak kalmaktı; ancak şehir 357 (968) yılında Büveyhîler’in eline geçti. Makdisî bu dö­nemdeki Kirman’ı küçük, fakat üç hisarla korunmuş müstahkem bir şehir olarak tasvir eder. Bu hisarların ikisi Kal’a-i Er-deşîrve Kal’a-i Duhter tepelerinde, üçün­cüsü ulucaminin yakınında bulunmaktay­dı. Kirman, Gazneli I. Mesud tarafından 423’te (1032) zaptedildi ve bir süre Gaz-neliler’in hâkimiyetinde kaldı.

Büyük Selçuklu Devletİ’nin kuruluşu­nun ardından toplanan kurultayda eski Türk hâkimiyet anlayışına uygun olarak o zamana kadar ele geçirilen topraklarla ileride ele geçirilmesi planlanan toprak­lar hanedan mensupları arasında bölüş­türülmüştü. Bu bölüştürme sırasında Kirman bölgesi Çağrı Bey’in oğlu Ka-vurd’a verildi. Buraya yönelik ilk akınlarını 434 (1042-43) yılında başlatan Kavurd, daha sonra o sıralarda Büveyhîler’in hâ­kimiyeti altında bulunan Kuzey Kirman’ı (Serdsîr) fethederek Kirman Selçuklu Devleti’ni kurdu (440/1048). Bu devlet zama­nında Kirman en parlak dönemlerinden birini yaşadı. 583’te (1187) Kirman Sel­çuklu Devleti’ne son veren Oğuz Beyi Me­lik Dînâr bölgeyi ele geçirdi: ardından Ka-rahitay asıllı Barak Hâcib 619’da (1222) buraya hâkim oldu ve Kutluğhanlılar adıy­la bilinen hanedanı kurdu. Kutluğhanlı-lar’ın Kirman hâkimiyeti İlhanlı tâbiiyetin­de 706 (1306-1307) yılına kadar sürdü. 1282’de bölgeden geçen Marco Polo bu­ranın önemli bir silâh üretim merkezi ol­duğunu ve Kutluğ Terken Hatun döne­minde (1257-1283} çok müreffeh bir ha­yat yaşadığını yazar. Kirman 741’de (1340-41) Muzafferîler hanedanının ku­rucusu Muzafferüddin tarafından ele ge­çirildi. Timur’un XIV. yüzyılın sonundaki seferleri ve XV. yüzyılın büyük bir bölü­münde devam eden kargaşalıklar sırasın­da şehir ve çevresi büyük ölçüde zarar gördü. Kirman daha sonra Karakoyunlu-lar’ın, arkasından da Akkoyunlular’ın hâ­kimiyetine girdi. 908’de (1502-1503) Şah İsmail’in zaptıyla başlayan Safevîler dö­nemi Kirman’a eski refah günlerini geri getirdi. Şehir. XVII. yüzyılda İran’ı Hindis­tan’a bağlayan ana kervan yolu ile Hür­müz Boğazı’nda yeni kurulmuş olan Ben-derabbas’ı Horasan’a bağlayan işlek yol üzerinde yer aldığından ticaret bakımın­dan çok gelişti. Hollanda ve İngiliz Doğu Hindistan şirketleri burada birer acenta açarak ham yün yanında bütün İran’da aranan ünlü Kirman şallarının ihracına başladı.

XVIII. yüzyıl Kirman tarihinin en karan­lık dönemidir. Şehir 1132’de (1720) ve tekrar 1134’te (1722) Afganlar tarafın­dan alındı. Şah II. Tahmasb, beş yıl sonra Afganlar’ı ülkeden atan başkumandan Nâdir Han’ı bu başarısından ötürü mükâ­fatlandırmak amacıyla Horasan, Kirman, Sîstan ve Mâzenderân valiliğine tayin etti. 1149’da (1736) tahtı ele geçirerek Afşar hanedanını kuran Nâdir Şah’ın askeri har­camalarını karşılamak için aşırı vergi ta­lepleriyle şehir âdeta tükendi ve yedi yıl süren bir kıtlık yaşadı. Ardından Zend prenslerinin sonuncusu olan Lutfî Ali Han Kirman’a sığındığında Ağa Muhammed Şah şehri kuşatmayla ele geçirdi (1208/1794) ve aylarca yağmalattı. XIX. yüzyılın ilk yansında kraliyet ailesine mensup va­lilerin katı sömürü ve baskısı devam etti. İkinci yarıda ise Muhammed İsmail Han Vekîlü’1-mülk ve Murtaza Kulı Han gibi muktedir valilerin çabalarıyla İran-Hin­distan arasındaki ticaretin yeniden can­lanması sonucu durum iyiye gitti. İngiliz, Hintli ve yerli tüccarlar şal ve kitre ihra­catını geliştirdiler. 1870’ten itibaren Kir-man’da halı dokumacılığı Tebriz pazarın­daki Türk tacirlerinin etkisiyle hızlı bir ge­lişme gösterdi; buna karşılık şal sanayii Keşmir’in rekabeti karşısında sarsılarak kaybolmaya yüz tuttu. Kirman’daki eko­nomik güçlenme entelektüel gelişmeyi de beraberinde getirmiş ve birçok Kirmanlı XIX. yüzyıl sonundaki reform hareketle­rinde yer almıştır. Bunlardan Mirza Ağa Han Berdsirî Kirmânî, İstanbul’a yerleşe­rek Aktar isimli Farsça bir gazete çıkar­maya başlamıştır.

Bugün 419.200 (2002) nüfuslu orta bü­yüklükte bir halı üretim ve ticaret mer­kezi olan Kirman kısmen tarihî dokusu­nu koruyabilmiş durumdadır. Şehrin eski kesimini çeviren surlar harabe görünü­mündedir. Sur içinde Cuma Camii, Bâzâr-ı Vekil ve iç kale eksenine paralel olarak Rı­zâ Şah zamanında açılan cadde çevresin­deki Safevîler zamanında restore edilen 750 (1349) tarihli Mescid-i Melik, Kubbe-i Sebz ve 1896 depreminde ciddi hasar gören Kutluğhanlı hükümdar türbeleri halen şehrin dikkat çeken başlıca mimari eserleridir.

Yüzölçümü 168.472 km2 olan, 2.182.300 nüfusa sahip Kirman idarî bölgesi Kirman, Bern, Zerend, Rafsencân, Sircan, Şehribâbek. Berdsîr, Bâft, Sebzeverân (Cîruft) ve Kohnuc adlarındaki on şehristana ayrılmıştır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski