Komşu. Türkçe’deki komşu karşılığında İslâm ahlâk ve fıkıh literatüründe kullanılan câr kelimesi “yakın olma, yakınlık” anlamındaki civâr ve mücâvere masdarlarından isim olup genellikle birbirine yakın meskenlerde yaşayan kişilerin ve ailelerin her birini ifade eder. Ayrıca aralarında meslek, iş yeri, arazi vb. yönlerden yakınlık bulunanlar hakkında da kullanılmaktadır. Kur’ân-ı Kerîm’de câr kelimesi terim anlamıyla bir âyette iki defa tekrar edilmiştir [Nisâ 4/36] hadislerde ise sıkça geçmektedir.
Sosyal hayatın aileden sonraki halkasını komşular oluşturduğundan her din ve kültürde komşuluk ilişkilerine dair kurallar bulunur. Tevrat’ta komşuların birbirine karşı hak ve ödevlerine dair emir ve yasaklara yer verilmiştir. Özellikle on emir içinde yer alan, “Komşunu kendin gibi seveceksin” buyruğu bütün bu ödevlerin temelini oluşturur. Ancak konuya dair Tevrat’taki emir ve yasaklar yahudilerin kendi aralarındaki komşuluk ilişkileriyle sınırlı olarak algılanmış ve yabancılara karşı hissedilen antipati duyguları zamanla yahudi olmayan herkese karşı gerçek bir nefrete dönüşmüştür. Özellikle Talmud yazarları kural olarak yabancılar hakkında iyi niyet beslememek, onlara merhamet etmemek gerektiğini, putperestlerin komşu sayılmayacağını, yahudi olmayanların köpeklerden farksız olduğunu İfade etmişlerdir.
Hıristiyanlık’ta komşuluk kavramının evrensel bir içerik kazandığı görülmektedir. Matta İncili’ne göre her şeriatta yer alan temel buyrukların en başta geleni kişinin Allah’ı bütün yüreğiyle sevmesi, ikincisi de komşusunu kendisi gibi sevmesidir. Hz. îsâ, “Sen komşunu sevecek ve düşmanından nefret edeceksin” şeklindeki yahudi ahlâK öğretisini hatırlattıktan sonra, “Düşmanlarınızı sevin ve size eza edenlere dua edin” demiştir.
İslâm’da komşu haklan genel olarak kul hakları (hukûk-ı ibâd) veya insan hakları (hukûk-ı âdemiyyîn) denilen haklar çerçevesinde ele alınır, bu haklarla ilgili emir ve yasaklar komşuluk ilişkilerini de bağlar. Kur’ân-ı Kerîm’de Allah’a imanı emreden ve şirki yasaklayan ifadelerin hemen arkasından sıralanan ahlâk emirleri arasında ana babaya iyi davranmaktan sonra komşuya iyilik yer almaktadır.[Nisâ 4/36] Müfessirler bu âyette geçen komşu kavramı hakkında değişik yorumlar nakletmişlerdir. Meselâ Evzâfnin bir evin farklı yönlerinde bulunan kırkar evi o eve komşu saydığı belirtilir. Bazı hadislere ve Hz. Ali’ye isnat edilen bir rivayete dayanarak bir evden bağırıldığında sesin duyulabildiği bütün evlerin komşu sayılması gerektiği belirtilmişse de bu husustaki rivayetlerin sıhhati tartışmalı olduğundan bu görüşe itibar edilmemiştir. Câr kelimesiyle aynı kökten bir fiilin Ahzâb süresindeki bağlamından hareketle bu sınırı genişleterek bir mahallede, hatta bir beldede oturan insanların birbirinin komşusu sayılması gerektiğini söyleyenler de vardır. Ancak âyetlerde ve sahih hadislerde komşuluğun sınınyla ilgili açık bir bilgi bulunmadığını, bu sınırla ilgili farklı ölçüler veren rivayetlerin sıhhatinin kuşkulu olduğunu belirten birçok âlim kimlerin komşu sayılacağını örfün belirlediği görüşünü tercih etmişlerdir.
Yaygın yoruma göre Nisa sûresinin 36. âyetinde geçen “yakın komşu” ile evleri en yakında bulunan komşular, “uzak komşu” ile de nisbeten daha uzakta oturanlar kastedilmiştir. İlkiyle akrabalık bağı bulunan, ikincisiyle akraba olmayan komşuların veya ilkiyle müslüman, ikincisiyle gayri müslim komşuların kastedildiği şeklinde daha başka yorumlar da yapılmıştır. Kurtubî bu son yorumu da sahih bir yorum olarak değerlendirir; ayrıca âyetteki “İhsan” kelimesinin yerine göre komşunun mutluluğunu ve kederini paylaşma, birlikte dostça yaşama, ona eziyet etmeme ve onu himaye etme gibi erdemli davranışları içerdiğini belirtir. Hadislerde de komşuluğun önemini ve komşu haklarını anlatan çeşitli açıklamalar bulunmaktadır. Bunların en dikkate değer olanı. “Cebrail, komşu hakkı üzerinde o kadar önemle durdu ki neredeyse komşuyu komşuya mirasçı yapacak sandım” mealindeki hadistir. Diğer hadislerde de komşusunun, kendisine kötülük yapmasından korktuğu kimselerin tam olarak iman etmiş olamayacağı Allah katında en hayırlı komşunun, komşularına en çok iyilik eden kimse olduğu bildirilmekte, ayrıca komşuların, en yakın olanlardan başlamak üzere birbirine hediye vermeleri de öğütlenmektedir.
İnsan ilişkilerine dair âyet ve hadisler bütün olarak dikkate alındığında İslâm ahlâkında, yabancılara karşı nefret telkin eden ve onları aşağılayan yahudi telakkisinin âdil ve ahlâkî görülmediği, buna karşılık İncil’in, “Düşmanlarınızı sevin” buyruğunun da gerçekçi bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bunun en açık kanıtlarından biri, “Bir topluluğa duyduğunuz öfke sizi adaletten sapmaya sevketmesin. Adaletli olun; bu, takvaya daha uygundur” mealindeki âyettir. [Mâide 5/8] Allah’a ve âhiret gününe inanan kimse komşusuna eziyet etmesin Allah’a ve âhiret gününe inanan kimse komşusuna iyilik etsin mealindeki örneklerde de görüldüğü gibi hadislerde komşuluk kavramının din ayırımı yapılmaksızın mutlak olarak kullanılmasını dikkate alan âlimler, gayri müslim komşuların da komşuluk haklarının bulunduğu görüşünde birleşmiştir. Özellikle komşuları üç gruba ayırarak akraba olan müslüman komşuların akrabalık, dindaşlıkve komşuluk hakları, akraba olmayan müslüman komşuların dindaşlık ve komşuluk haklan, gayri müslim komşuların ise komşuluk haklarının bulunduğunu belirten hadis sıhhati tartışmalı olsa bile konuyla ilgili sahili hadislerin ruhuna uygun düşmesi, ayrıca bu husustaki genel İslâmî telakkiyi yansıtması bakımından önemli görülmüş ve konu hakkındaki hemen bütün kaynaklarda bu rivayete yer verilmiştir.
Ahlâk kitaplarında ve özellikle İbn Ebü’d-Dünyâ’nınMeAdrimü MIc’ı, İbrahim b. Muhammed el-Beyhaki’nin el-Mehâsin ve’l-mesâvî’s, İbn Abdül-berr’in Behcetü’l-mecâHs”i gibi antolojik eserlerde komşuluk âdabına dair sözlere yer verilmiştir. Konuyla ilgili eserlerin en önemlilerinden olan Gazzâlî’nin İh-yâ3ü Sılûmi’d-dîn’möe, “Komşuluk Haklan” başlığı altında konuya dair hadisler de zikredilerek komşulukla ilgili başlıca haklar ve görevler, ahlâkî ve medenî kurallar sıralanmıştır.
TDV İslâm Ansiklopedisi