Köy Enstitüsü/Enstitüleri Nedir, Tarihi, Hakkında Bilgi, Kuruluşu, Kapanış,

Köy Enstitüsü. Türkiye’de köy okullarına öğretmen yetiştirmek ve yörenin kalkınmasına öncülük etmek için kurulan ortaöğretim kurumu.

1940 yılında açılan Köy enstitülerinin ortaya çıkışını hazırlayan çalışmalar. Cum­huriyet Halk Partisi’nin 1931 ve 1935 ku­rultaylarında alınan kararlar doğrultusun­da oluşturulan eğitmen projesine kadar uzanır. Bu projenin başlangıcını teşkil eden ilk eğitmen kursu 1936-1937 öğre­tim yılında Eskişehir Çifteler’de başlatıl­mıştı. Askerliğini onbaşı veya çavuş ola­rak yapan köy gençlerinin kısa bir eğitim­den geçirildikten sonra kendi köylerinde eğitmen olarak görevlendirilmesi şeklin­de uygulanan bu ilk denemeden olumlu sonuçlar alınması üzerine Köy Eğitmenle­ri Kanunu çıkarılmış. Maarif Vekili Saffet Arıkan’ın hazırlattığı program çerçevesin­de Eskişehir Çifteler’de (1937), İzmir Kızılçullu’da (1937), Kırklareli Kepirtepe’de (1938) ve Kastamonu Gölköy’de (1938) deneme niteliğinde dört köy öğretmen okulu açılmış. Köy enstitüleri kuruluncaya kadar bağımsız biçimde, daha sonra da Köy enstitülerine bağlı olarak eğitmenler yetiştirilmiştir.

1936 yılında Saffet Ankan tarafından ilköğretim umum müdürlüğüne getirilen İsmail Hakkı Tonguç’un ve 1938’de Maa­rif vekili olan Hasan Âli Yücel’in çabalarıy­la eğitmen projesi Köy Enstitüsü projesi­ne dönüştürülmüştür. 17 Nisan 194O’ta çıkarılan 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanu­nu mevcut deneme okullarının enstitüye dönüştürülmesini, ayrıca on yedi yeni Köy Enstitüsü açılmasını öngörüyordu. 19 Haziran 1942’de çıkarılan 4274 sayılı Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilât Kanunu ile enstitülerin yapılanmasının hukukî te­melleri tamamlanmıştır. Bu okulların her birinin “Köy Enstitüsü bölgesi” denilen bir çevresi olacak ve bu çevre içinde yer alan illere nüfuslarına göre öğrenci kon­tenjanı ayrılacaktı. Enstitülere, beş yıl­lık köy okullarından mezun olanlarla üç yıllık okulları bitirenler için açılan iki yıl­lık hazırlık sınıfını başarı ile tamamla­yanlar alınacaktı. Karma sistemin uygu­landığı Köy enstitülerinin öğretim süresi beş yıldı.

Köy Enstitüleri Kanunu’nda bu kurum­ların amacının köy Öğretmeni ve köye yö­nelik diğer mesleklerde eğitilmiş eleman­lar yetiştirmek olduğu belirtilmiştir. Köy enstitülerinin kurulmasıyla köyde önder rolü oynayabilecek yeni bir öğretmen tipi oluşturmaya elverişli bir eğitim ve öğre­tim yönteminin uygulanması öngörül­müştür. Bu projenin bir amacı da eğitim aracılığıyla tarımsal ekonominin rasyo nelleştirilmesiydi. Köy enstitüleri projesi öğrenim çağında olanların yanında halkı da eğitmeyi, özellikle köylüyü ekonomik, toplumsal ve kültürel alanlarda etkin kıl­mayı, bilinç düzeyini yükseltmeyi, böylece kırsal yapıda köklü bir değişim gerçekleş­tirmeyi hedefliyordu.

Bu enstitülerin kuruluş yıllarında es­nek bir programın uygulanması zorunlu görülmüştür. Bu zorunluluk hem İlk yıl­lardaki dershane, atölye gibi Fizikî ortam­larla ilgili problemlerden ve öğrencilerin içinde bulunduğu elverişsiz şartlardan hem de ülkenin genel sıkıntılarından kay­naklanıyordu. Bu şartlar altında Köy ens­titülerine Maarif Vekâleti’nden hazır ve tek tip program gönderilmesi yerine ma­hallî imkân ve ihtiyaçlara göre değişik programlar yapılmasının yararı göz önü­ne alınarak her enstitüye kendi eğitim ve öğretim programını kendisinin düzenle­mesi yetkisi tanındı. 1943 yılında ise ens­titülerin programı bakanlıkça yapıldı. 260 hafta olarak belirlenen beş yıllık öğre­nim süresinin % 43,8’i kültür derslerine. % 22,3’ü ziraat derslerine ve uygulama­larına, % 22,3’ü teknik dersler ve uygu­lamalarına, % 11’i de tatillere ayrılmıştı. Çalışma planı yapılırken bölgesel özellik­ler, öğrenci ve öğreticilerin durumları göz önünde bulunduruluyordu.

Köy enstitülerinde öğretmen kadrosu oluşturulurken okuldaki günlük İşlerin ve hayat şartlarının ağırlığı dikkate alınarak öğretmenlerin öncelikle istekli olanlar arasından seçilmesi düşünülmüştür. İlk dönemlerde Öğretmen ihtiyacı daha çok yetenekli ve gayretli ilkokul öğretmenleri, tarım ve sanat öğretmenleri ve usta öğ­reticilerle karşılanmış, yüksek okul mezunları ise şartların ağırlığı sebebiyle köy enstitülerinde çalışmaya pek istekli olmamıştır. Sonraki dönemlerde ise öğret­menlerin çoğunluğunu Gazi Eğitim Ens­titüsü, Yüksek Köy Enstitüsü ve diğer il­gili fakültelerle yüksek okullardan mezun olanlar ve ilköğretmen okulu mezunları oluşturmuş, ayrıca kız enstitüsü, ziraat okulu, sanat okulu gibi kurumlardan me­zun olanlar da çalıştırılmıştır. Öğretmen­lerin özellikle kuruluş yıllarında büyük bir özveriyle çalışmaları, öğrencilerle ve diğer işlerle bıkmadan meşgul olmaları takdir­le karşılanmıştır. Ancak enstitülerin ku­rulduğu yerlerdeki şartların ağırlığı ve II. Dünya Savaşı’nın doğurduğu sıkıntılar yü­zünden öğretmen ihtiyacını karşılamada güçlükler yaşanmıştır. Bu sebeple enstitü­lerin sistemine ve şartlarına uygun öğ­retmen yetiştirmek maksadıyla 1942-1943 öğretim yılında Ankara Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ne üç yıl süreli Yüksek Köy Enstitüsü eklenmiş, buraya Köy enstitü­lerinin başarılı öğrencileri arasından sı­navla öğrenci alınmıştır. Böylece sayısı yir­mi biri bulan Köy enstitülerinin isimleri, kuruldukları yerler ve kuruluş tarihleri şöyledir: İzmir Kızılçulluf 1937), Eskişe­hir Çifteler (1937), Kırklareli Kepirtepe (1938), Kastamonu Gölköy (1938), Ma­latya Akçadağ (1940), Samsun Akpınar (1940), Antalya Aksu (1940), Kocaeli Arifi-ye (1940), Trabzon Beşikdüzü (1940), Kars Cılavuz (1940), Adana Düziçi (1940), İs­parta Gönen (1940), Kayseri Pazarören (1940), Balıkesir Savaştepe (1940), Anka­ra Hasanoğlan (1941), Konya İvriz( 1941), Sivas Pamukpınar (1941), Erzurum Pu-lur( 1942), Diyarbakır Dicle (i 944), Aydın Ortaklar (1944). Van Ernis (1948). Köy enstitülerinin yerleri seçilirken okulların ülke geneline yaygınlaştırılmasına, tarı­ma uygun devlet arazisi üzerinde iki üç şehir arasındaki merkezî noktalarda, şe­hir ve kasabaların dışında ve köylere ya­kın yerlerde kurulmasına özen gösteril­miştir.

Köylerden alman çocuklara öğretmen­lik mesleğiyle birlikte köyde geçerli de­mircilik, yapı ustalığı, dülgerlik; kızlar için dikiş, ev idaresi, hasta bakımı gibi pratik meslekler de öğretiliyordu. Başarılı olan­lara öğretmenliğin yanında yüksek öğre­nim yolu açılıyor, öğretmen olamayacak­lar ise öğrendikleri İşlerden birini yapmak üzere serbest köy hayatına bırakılıyordu. Bu çerçevede3000 kadar sağlıkçı, ebe ve teknisyen yetiştirilmiştir. Kapatıldıkları 1953 yılına kadar yirmi bir Köy Enstitüsü’nden 1398i kız. 15.943’ü erkek olmak üzere toplam 17.341 köy öğretmeni dip­loma almıştır. 1936-1947yıllan arasında faaliyet gösteren eğitim kurslarından da 8675 eğitmen mezun olmuştur. Yüksek Köy Enstitüsü toplam 209 mezun vermiş­tir. Bu kurumlardan çok sayıda yazar, edebiyatçı, şair. yayımcı, bilim adamı ve siyasetçi yetişmiştir.

Köy enstitülerinin, mezunlarının ülke çapındaki tesirleri yanında eğitim anlayışı ve uygulamasıyla da model oluşturduğu belirtilir. Teoriyle uygulamayı birleştirme ve araştırarak öğrenme sürecinde yeti­şen kişiler Türkiye’nin eğitim politikasın­da etkili olmuşlardır. Ayrıca okul işlikleri­nin civar köylerin ihtiyaçlarını karşılaması, yöre halkının ilk defa elektrik, sinema, motor gibi modern imkânlarla tanışması, temizlik ve sağlık şartlarına kavuşması gibi konularda da etkileri olmuştur. Köy Enstitüsü’nden mezun olacaklardan, eği­tim öğretim alanındaki faaliyetleri yanın­da köylerin ekonomik gelişmesinde ön­der olma fonksiyonu da bekleniyordu. An­cak bu konuda gidilen köylerin durumun­dan, araç gereç ve toprak eksikliğinden, öğretmenlerin kişisel durumundan kay­naklanan birtakım güçlükler, eksiklikler gözlenmiştir.

İsmail Hakkı Tonguç’un Canlandırıla­cak Köy adlı eserinde (İstanbul 1939) iş­lediği gibi köy kalkınmasının aracı ve kö­yü canlandırmanın yolu olarak görülen Köy enstitülerinin ideolojik hedefi, Cum-huriyet’in ortaya koymak istediği yeni kültürel ve millî değerleri topluma be­nimsetmekti. Köy enstitüleri, eğitim an­layışı ve üretici insan yetiştirme çabası sayesinde eğitimin yaygınlaştırılması. Cumhuriyet ilkelerinin tanıtılması, köye ve köy okuluna göre öğretmen yetiştiril­mesi konularında sınırlı da olsa toplum­sal değişme sürecine katkıda bulunmuş­tur. Ancak mevcut toprak mülkiyeti siste­mi, üretim ve bölüşüm mekanizması. Köy enstitülerinin lehinde ve aleyhinde olan­ların zihniyet yapılan gibi problemler, ay­rıca maddî, kültürel, sosyolojik ve ideolo­jik olgular karşısında bu okulların tek ba­şına kırsal kalkınma sorununu çözmesi mümkün değildi. Bu sebeple Köy enstitü­lerinin başlangıçta belirlenen hedeflere ulaşma başarısı sınırlı kalmıştır. Esasen köyü ve köylüyü değiştirme ve kalkındır­mada eğitim temel araç olarak görülse de köyde izlenen gözle görülür değişim, Türkiye’nin dış dünyaya açılmaya başladı­ğı dönemde köylünün çağdaş üretim anlayışı ve araç gereçleriyle tanıştığı 1950 sonrasında. Köy enstitülerinin kapanma sürecine girdiği dönemde gerçekleşmiş­tir.

1946’da yapılan genel seçimlerin ardın­dan Köy enstitülerinin değiştirilmesi yö­nünde faaliyetler başladı. Hasan Âli Yücel Maarif vekilliğinden ayrıldı, yoğun eleştiri­ler alan İsmail Hakkı Tonguç ve ekibi yeni Maarif vekili Reşat Şemsettin Sırer dö­neminde görevden uzaklaştırıldı. 1947 yılında Köy Enstitüsü müfredat progra­mında köklü değişiklikler yapıldı, bazı yö­netici ve öğretmenler değiştirildi. Aynı yıl eğitmen kurslarına son verildi; Yüksek Köy Enstitüsü kapatılarak öğrencileri baş­ka okullara aktarıldı. 1950’den sonra kız öğrenciler birkaç kız öğretmen okulunda toplandı. 1952 -1953 öğretim yılında Köy enstitüleriyle ilköğretmen okullarının programı birleştirildi. Köy enstitülerinin süresi beş yıldan altı yıla çıkarıldı. Niha­yet 1954’te yürürlüğe giren 6234 sayılı kanunla Köy enstitüleri kapatılarak mev­cut okullar ilköğretmen okullarına çevrildi.

Köy enstitüleri hakkındaki tartışmalar bu kurumlar kapatıldıktan sonra da de­vam etti. Konuyla ilgili olumlu değerlen­dirmelerde Köy enstitülerinin ülkenin eği­tim sorununu çözebilecek, millî karakter­li, ülke gerçeklerinden doğan, sadece eği­tim davasına çözüm yolu olmakla kalma­yıp hukuk, idare, kültür ve düşünce haya­tında da derin etkileri olan, çağdaş eği­tim ilkelerinin uygulandığı, verimlilik de­recesi yüksek kurumlar olduğu ifade edi­lir. Dikkat çeken bir husus da Köy enstitü­lerini savunanların karşı düşüncede olan­ları antikemalist olarak suçlarken diğerlerinin de bu okul­larda “solcu öğretmenler” tarafından Ata­türk’ün kurduğu rejim aleyhinde propa­ganda yapıldığını ileri sürmeleriydi. İlk Köy Enstitüsü’nün mü­dürü ve Köy Enstitüleri’nin Tarihi ve Kızılçullu Köy Enstitüsü adlı eserin (Bursa 1942) yazan olan Emin Soysal, 1946 seçimlerinde bağımsız milletvekili olduktan sonra mecliste yaptığı bir ko­nuşmada Köy enstitülerinin komünizm, ahlâksızlık, yıkıcılık ve ihanet yuvalan olduğu, bu okullarda din karşıtlığı yapıldığı yolunda ağır ithamlarda bulunmuştur.

Köy enstitüleriyle ilgili olarak çoğunlu ideolojik sebeplerden, politik ihtiras­tan veya bilgisizlikten kaynaklanan lehte ve aleyhteki aşırı iddialar bir yana bırakılırsa bu okulların sistem olarak ya­rarlı, amaca uygun ve gerçekçi bir projenin ürünü olmakla birlikte uygulamada birtakım eksiklikler ve engellerle karşıla­şılması, daha da önemlisi politik ve ideo­lojik amaçlara alet edilmesi sistemin uy­gulanışını ve akıbetini olumsuz yönde et­kilemiştir, özellikle bir eğitim kurumun­dan beklenenin aksine bu kurumların ge­rek programlarında gerekse uygulama­larında halkın geleneksel, kültürel, dinî ve ahlâkî değerlerinin yeterince önemsen­mediği, hatta yerli değerlerle çatışan bir zihniyet geliştirildiği, bunun da beklenen hizmeti yeterli ölçüde ve kalitede üret­mesini önlediği yönündeki kanaatlerin önce Cumhuriyet Halk Partisi, arkasından Demokrat Parti yetkilileri arasında git­tikçe taraftar kazanması Köy enstitüleri­nin kapatılmasına ortam hazırlamıştır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski