Kırşehir -Fiziki, Sosyoekonomik, Kültürel Ya­pı- Özellikleri, Hakkında Bilgi

Kırşehir’de eski bir yerleşim ünitesi­nin işareti olarak Kale adıyla bilinen bir höyük olmasına rağmen âbide ve kitabe­lerden buranın bir şehir halinde ortaya çıkışının Anadolu Selçuklu Devleti döne­minde olduğu ve nüfus, fizikî yapı ile mi­mari eserler yönünden büyük bir gelişme gösterdiği anlaşılmaktadır. Bu dönemde inşa edilen zaviye, medrese, cami, mescid ve türbe gibi eserler, şehrin fizikî olarak Kılıçözü’nün meydana getirdiği düzlüğe ve Kale merkez olmak üzere doğu, kuzey ve kuzeybatı istikametine doğru yayıldı­ğını gösterir. 670 (1272) tarihli Cacaoğlu Nûreddin”in vakfiyesinde Cemâleddin Mûsâ, Muhtesib Esed ve Haffâf Rûzbe gibi mahalle adlarına rastlanması ve 697(1298) tarihli Şeyh Süleyman Türkmânî vakfiyesinde Melik Hatun mahallesi adının geçmesi şehrin gelişme du­rumu hakkında önemli ipuçları sağlar. Buna karşılık Osmanlı idaresinin ilk yılla­rı olan 890 (1485) yılına ait tahrirde hiç­bir mahalle kaydının yer almaması, şeh­rin Eretnaoğullan, Kadı Burhâneddin Ah­med. Karamanoğullan ile Osmanlılar ara­sındaki mücadelelerden nüfus yapısı ve fizikî durumu değiştirecek ölçüde etki­lendiğini gösterir. Özellikle Osmanlı iskân siyaseti çerçevesinde şehirden Rumeli’­ye kitleler halinde yapılan göçler de [me­selâ Eski Zağra, Bolayır] bunun bir başka sebebi olmalıdır. 890’da (1485). kuruluş­ları Anadolu Selçuklu Devleti dönemine dayanan Ahî Evran. Âşık Paşa, Caca Bey, Şeyh Süleyman Türkmânî ve Şeyh Kaya gibi zaviye ve medreselerin kaydedilmiş olması ise fizikî bakımdan şehrin daha zi­yade bu tesisler etrafında şekillendiğini düşündürür. 932 (1526) tarihli deftere göre Kırşehir’in toplam dokuz mahallesi vardı. Buradan şehrin fizikî bakımdan mahalleleşme sürecine 890’dan (1485). sonra tekrar girdiği anlaşılır. Bu mahalle­ler Cami, Nasuh (Hacı Nasuh) Mescidi, Yâkub Dede Mescidi, Sofular, Kuşdilli, Med­rese [Caca Bey Medresesi] Ahî Evran, Âşık Paşa ve Kaya Şeyh adıyla bilinmekteydi. Nüfusça en kalabalık mahalleleri Nasuh Mescidi ve Ahî Evran, en az olanı ise Ka­ya Şeyh mahallesi oluşturuyordu.

992’de (1584) şehirdeki mahalle sayısı on yediye yükseldi. Bu durum şehrin XVI. yüzyıl süresince fizikî açıdan daha da ge­liştiğini gösterir. 1526-1584 yılları arasın­da teşkil edilen yeni mahalleler Yenice, Cedîd Cedîd (Lala Camii), Tabağıl, Alaybeyi, Şeyh Süleyman Sofu, Ce­dîd (Killik) veŞarkıyân adını taşımaktay­dı. Bu mahallelerden Kayabaşı, Lala Camii ve KilIİk’in mâruf adları yanında Cedîd adıyla da bilinmesi onların 992’den (1584) biraz önce ortaya çıkmış olduğunun gös­tergesidir. 1584’teki mahalleler arasında nüfusça kalabalık olanları Âşık Paşa ve Ahî Evran idi. En az nüfus ise Killik mahallesindeydi. Şehirdeki mahallelerin en önemli özelliği birçoğunun zaviye, cami, mescid, medrese gibi tesislerin etrafında kurul­ması ve onların adıyla bilinmesidir. Kır­şehir 1250’de (1834) toplam yedi mahal­leye sahipti. Şehrin artık temel ve merkezî yerleşim birimleri olan bu mahalleler Ka­yabaşı, Yenice, Kuşdilli, Âşık Paşa. Medre­se. Ahî Evran ve Nasuh Dede adlarını ta­şımaktaydı. Bu tarihteki mahalle sayısı­nın XVI. yüzyıl sonlarına göre bir hayli azalmasında, zamanla bazı kenar mahal­lelerin başka mahallelerle birleşmesinin ve XVII. yüzyıldaki Celâli hareketleriyle tabii âfetlerin rolü olduğu düşünülebilir. 1256’daki (1840) mahalle sayısı ise 1834′-ten sonra teşkil edildiği anlaşılan Güldiken mahallesiyle sekize yükselmişti. Bundan sonra şehrin fizikî bakımdan çok fazla bir değişikliğe uğramadığı anlaşıl­maktadır. Ancak Cumhuriyet dönemin­de ve özellikle 1960’lardan sonra kamu ve mülkî binaların inşasıyla şehir yeni bir fizikî değişim yaşamıştır.

Kırşehir çevresi, Türkler’in Anadolu’ya geldiği erken dönemlerden itibaren yo­ğun bir Türk iskânına sahne oldu. Ancak şehrin bu dönemlerdeki nüfusuna dair kesin bir bilgi mevcut değildir. Hacı Bek-tâş Veli Vİlâyetnâmesi, XIII. yüzyılın or­talarından sonra Kırşehir Emîri Cacaoğlu Nûreddin döneminde şehirde 18.000 hâ­ne halkının olduğunu belirtir. Bu rakam dönemi için mü­balağalı da olsa şehirde önemli bir nüfus birikimine işaret eder. Osmanlı idaresinin ilk yıllarında 1485’te şehrin 1000 civarın­da tamamı Türkler’den oluşan nüfusu vardı. Bu sayı 1584te yaklaşık SOOO’e yükselmişti. Toplam nüfusun SSO’ye ya­kınını konar göçer Yüzdepâre ve Hoca Yörükleri ile Esbkeşan (Atçeken) oymakları teşkil etmekteydi. Nüfusun 250’ye yakı­nı ise muhtemelen Dulkadırli ümerâsın­dan Osman Mirza’ya mensuptu. Bu du­rum, nüfus artışında daha ziyade dışarı­dan şehre gelip yerleşmelerin Önemli rol oynadığının işareti olmalıdır. XVII ve XVIII. yüzyillardaki nüfus durumu hakkında herhangi bir bilgi bulunmayan şehrin 1834’te 4000 civarında nüfusu vardı. 1840’taki nüfus ise SOOO’e yaklaşmıştı.

Bunun XVI. yüzyıl sonlarındaki durumla paralellik göstermesi aradan geçen 250 yıllık zaman dilimi hesaba katıldığında durgun bir süreci işaret eder. XIX. yüzyıl sonlarında ise şehrin nüfusu 8S00’e ulaşmıştı.

Kırşehir, Anadolu Selçuklu Devleti dö­neminde Anadolu’daki şehirler arasında önemli bir ticarî ve ekonomik fonksiyona sahipti. Bunda şehrin hem Ahiliğin mer­kezi durumunda olmasının, hem de o dö­nemde doğu – batı ve güney- kuzey ana yollan üzerinde bulunmasının önemli rolü vardır. Nitekim bu faaliyetlerin bir gös­tergesi olarak Kırşehir emîri olan Cacaoğlu Nûreddin’in 1272 tarihli vakfiyesine yansıdığı kadarıyla şehirde bakkal, hayyât (terzi), kasap, haffâf (ayakkabıcı), neccâr (marangoz), sakta (eskici), ketenci, helva­cı, kassâr (çırpıcı), sekkâk (bıçakçı), bezzaz (bezci), ütâbî (kumaşçı, elbiseci), saraç gibi çeşitli meslek dallarıyla alâkalı birçok çar­şıyla kuvvetli bir ihtimale göre çevredeki konar göçer Türkmenler’in gelmesiyle teşkil edilen ve Türkmenpazarı adıyla bi­linen bir pazarın varlığı dikkati çeker. Ayrıca, Kırşehir’den güneye doğru o zamanki başşehir Konya’ya giden yolun Kı­zılırmak üzerinde muhtemelen eski ismi Tırtıklıköprü olan Keşikköprü’nün yanın­da Kırşehir Emîri Cacaoğlu Nûreddin tarafından 667’de (1268-69) yaptırılan ve köprüye izafeten Kesikköprü adıyla bili­nen bir han veya kervansaray mevcuttu. Şehirdeki bu ekonomik canlılığın bir gös­tergesi olarak 697-738 (1297-1338) yıl­lan arasında Kırşehir Darphânesi yoğun bir faaliyet içinde bulunmaktaydı. Yaklaşık 1309 yılla­rında İlhanlı merkezî idaresince şehirden toplanan gelirlerden muhtelif harcama kalemlerine yapılan havalelerin yekünü 29.000 dinardı. Bütün bun­lar, şehrin Selçuklular Devleti döneminde ve özellikle XIII. yüzyıl ortalarından sonra hareketli bir ticarî ve ekonomik faaliyet içinde olduğuna delâlet eder. Kırşehir’in Osmanlı idaresine girmesinden sonra ya­pılan sayımlarda ticari ve ekonomik ha­reketliliğin göstergesi olan çarşı veya pa­zarların kaydedilmediği görülür. Bu du­rum, XV. yüzyıl ortalarında bir sınır şehri olması ve tahribata uğramasıyla açıkla­nabilir. Osmanlı idaresinin ilk yılları olan 1485’te şehir halkının içinde ziraatla uğ­raşanların bulunduğu, ayrıca “cemâat-i ehl-i hırfet” adı altında altmış dokuz kişi­den ibaret bir esnaf zümresinin varlığı tesbit edilmektedir. Hangi mesleklerle uğraştıkları tam ola­rak belirlenemeyen bu az sayıdaki esnaf zümresi şehrin Osmanlı öncesi ticarî ve ekonomik faaliyetinin bir göstergesidir. 1S84 yılında şehirde bir boyahane ile bir bezirhane mevcuttu. Bu ise 1485-1S84 yılları arasında çok yavaş bir gelişmenin varlığına işaret eder. Bunda doğu-batı ve güney kuzey istikametine doğru gi­den ticarî yolun giderek ehemmiyetini kaybetmesinin önemli rolü olmalıdır.

Şehrin Osmanlı döneminde ticarî ve ekonomik bakımdan en önemli özelliği. Ahilik kurumunun kurucusu olarak kabul edilen Ahî Evran’ın burada bulunması ve dolayısıyla pek çok esnaf, sanatkâr ve ti­caret zümresinin burası ile geleneksel bir bağlantı içinde olmasıydı. XIX. yüzyıl orta­larına doğru şehirdeki dükkân ve İş yeri sayısı 100’ün üzerindeydi. Bu dükkân ve iş yerleri, kalenin eteğinde ve daha ziya­de bugün Uzunçarşı denilen yerle daha sonra ortadan kalkan Taşhan’da yoğun­laşmıştı. Bu dükkân ve işyerleri arasın­da terzi, bezzaz, çuhadar, çulha, kılcı, boğçacı gibi adlar altında doğrudan doğ­ruya tekstil ve dokuma sanayii İle uğra­şanların sayısı fazla idi. Bunu çilingir, ka­laycı, demirci, kaynakçı, nalbant, nalçacı, zincirci gibi meslek dallan takip etmek­teydi. Bunun yanında saraç, kürkçü, semerci ve papuççu gibi deri ve dericilik dallarında uğraşanlar da vardı. Ayrıca şehirde en az dört tane bezirhane mevcut­tu. Bundan başka Kırşehir’de halıcılık ta­rihî bir geçmişe sahipti.

Anadolu Selçuklu Devleti döneminde önemli bir kültür potansiyeline sahip ol­duğu anlaşılan Kırşehir’de birçok ilim adamı ve şair yaşamıştır. Bunlar arasın­da, özellikle Türkçe’nin Anadolu’da edebî bir dil durumuna gelmesinde önemli rol oynayan ve bu konuda eserler veren Âşık Paşa ve Gülşehrî başta gelir. Yine burada söz konusu dönemden kalma birçok tarihî eser mevcuttur. Bunların içinde en eskilerden birini, muhtemelen Mengücüklüler’den Melik Muzafferüddin Mu-hammed b. Behram Şah tarafından 644 (1246) yılında yaptırılan ve daha sonra ortadan kalkan Melik Gazi Medresesi teş­kil etmekteydi. Bu medresenin hemen yanında Melik Gazi’nin hanımı tarafından inşa ettirilen Melik Gazi Kümbeti bulun­maktadır. Şehirde bir diğer önemli med­rese. 671 ‘de (1272-73) Kırşehir Emîri Ca­caoğlu Nûreddin’in yaptırdığı Caca Bey Medresesi’dİr. Melik Gazi Kümbeti ile Ca­ca Bey Medresesi arasında ne zaman inşa edildiği kesin olarak bilinmeyen ve İlhan­lılar zamanında darphâne olarak kullanı­lan Lala (Lâle) Camii mevcuttur. Şehirde sanat tarihi yönü ağır basan ve daha ön­ce bir zaviye müştemilâtına sahip olduğu anlaşılan eserlerden biri Âşık Paşa Türbe-si’dir. Aynı şekilde Osmanlı döneminde bir zaviye müştemilâtına sahip olan ve çeşitli tarihlerde tamir edilen eserlerden bir di­ğeri Ahî Evran Zaviyesi ve Türbesi’dir. Bu­nun yanında şehrin imaret semtinde Şeyh Süleyman Türkmâni’ye ait bir tür­be vardır. Kale olarak bilinen höyük üze­rinde de Selçuklu Sultanı II. Alâeddin Keykubad tarafından yaptırılan ve 1312’-de (1894) yeniden inşa ettirilen Alâeddin Camii yer alır. Şehrin batısında Karakurt Kaplıcasfnın yanında ise Kalender Baba Türbesi vardır. Yine Kırşehir’in güney tarafında Yû­nus Emre’ye atfedilen bir türbe bulun­maktadır.

  • Kırşehir İsmi Nereden Gelmiştir, İsmini Nereden Almıştır
  • Kırşehir İdari Yapı, Nüfusu, Özellikleri, Hakkında Bilgi
  • Kırşehir Tarihi, Adı Nereden Gelmiştir, Hakkında Bilgi

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski