Kırşehir Tarihi, Adı Nereden Gelmiştir, Hakkında Bilgi

Kırşehir. İç Anadolu’da şehir ve bu şehrin merkez olduğu il.

Kızılırmak’a ulaşan güney-kuzey doğrultulu Kilıçözü suyu vadisi boyunda de­nizden yaklaşık 990 m. yükseklikte yer alır. Selçuklular döneminden itibaren bi­linen adı Kırşehri’dir. Türkçe olan bu ad şehre kurulduğu yer ve çevrenin tabii özelliğinden dolayı verilmiştir. Bu dönem­lerde aynı zamanda Güişehri adıyla da anılmıştır. Elvan Çelebi, ilim ve tasavvuf erbabı babası Âşık Paşa’nın şehre gelip yerleşmesiyle burasının âdeta bir gül bahçesine döndüğüne ve dolayısıyla Güişehri adının ve­rilmesinde bu özelliğin rol oynadığına işa­ret eder. İlhanlı ve Osmanlı kaynakların­da genellikle Kırşehri adıyla geçen şehir, muhtemelen halk ağzındaki söylenişe uy­gun olarak Cumhuriyet döneminde Kır­şehir biçimini almıştır.

Tarih. Kuruluş tarihi bilinmemekle bir­likte şehrin ortasında yer alan ve “Kale” denilen yığma höyüğün mevcudiyeti bu­ranın eski bir yerleşim yeri olduğunu gös­terir. Ancak bu yığma tepede herhangi bir arkeolojik bulguya rastlanmadığından şehrin eski dönemlerine ait ileri sürülen görüşler bir faraziyeden öteye geçmemektedir. İlk Tunç çağının [milâttan önce 3300-1900/1800] izlerine rastlanan ve sı­rasıyla Hitit, Frig, Pers, Makedonya, Kapadokya kralları, Romalılar ve Bizanslılar’ın idaresi altına giren yörede Kırşe­hir’in ne zaman ortaya çıktığı ve daha sonra Türkler’in hâkimiyetine geçtiğinde var olup olmadığı hakkında kaynaklarda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

Şehre dair ilk bilgiler XII. yüzyılda orta­ya çıkar. Bu dönemde Selçuklular ve Ana­dolu’daki bazı beylikler arasında birkaç defa el değiştirdi. Bir ara Dânişmendliler’in eline geçen şehir, Anadolu Selçuklu Hükümdarı II. Kılıcarslan döneminde Dâ-nişmendli topraklarının Selçuklular’a il­hak edilmesiyle (1173) tekrar Selçuklu-lar’ın idaresine geçti. Muhtemelen XIII. yüzyıl başlarında bir kale-şehir haline ge­lip siyasî önem kazandı. Nitekim 625’te (1228) Mengücüklüler’in Erzincan-Kemah kolunu hâkimiyeti altına alan Sel­çuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubad, Şe­binkarahisar’ı direniş göstermeksizin tes­lim eden Mengücük hanedanından Muzafferüddin Muhammed b. Behram Şah’a Kırşehir’i dirlik olarak vermişti. Muzafferüddin Muhammed aile efradiyle birlikte Kırşehir’e geldi ve burada yaşadı. 1243 Kösedağ savaşından sonra Anadolu’nun Moğol-İihanlı nüfuzuna girmeye başla­masının ardından Kırşehir’in daha çok Malya ovası tarafındaki kuzey bölgesiyle kuzey-batı tarafları göçebe Moğol grup­larının kışlak mahalli haline geldi. Bu ara­da Cacaoğlu Nûreddin Kırşehir emirliği­ne getirildi (659/1261). Anadolu Selçuklu Devleti’nin yavaş yavaş çözülmeye başla­dığı XIII. yüzyıl sonlarına doğru şehirde Moğol-İlhanlı hükümdarları adına para bastırıldı. Hamdullah Müstevfî, bu dö­nemlerde Kırşehir’i büyük imaretleriyle güzel bir iklime sahip bir şehir olarak ni­telendirmekte ve 1336 yılında merkezî idareye giden vergi gelirini 57.000 dinar olarak vermektedir. XIV. yüzyıl ortalarında Eretna Beyliği’nin eline geçen şehir, Eretnaoğiu Meh-med Bey’in ölümünden (767/1366) son­raki iç karışıklıklar sırasında en fazla za­rar gören yerlerden biri oldu. Ardından Sivas merkez olmak üzere bir devlet ku­ran Kadı Burhâneddin’in idaresine girdi (791/1389). Kadı Burhâneddin, Osmanlı ve Karamanoğulları sınır kesiminde yer alan şehrin surlarını tamir ettirdi. Ti­mur’un Anadolu’ya ilk girişi sırasında Ka­ramanoğulları tarafından yağma edilen şehir Kadı Burhâneddin’in ölümünden (800/1398) sonra Osmanlılar’ın eline geçti. Ankara Savaşı’nın (804/1402) ardından Ti­mur tarafından Karamanoğullan’na veril­di. Timur Anadolu’dan çekilirken başta Yoz­gat çevresi olmak üzere Kırşehir yöresin­deki Moğol aşiret gruplarının önemli bir kısmını götürdü ve onlardan boşalan yay­lak ve kışlak mahallerine Dulkadıroğulları’na mensup konar göçer Türkmen grup­ları gelmeye başladı. Bu durum Kırşe­hir’in Dulkadıroğulları’nın idaresine gir­mesinde önemli rol oynadı. Kırşehir’de Dulkadır hanedanı mensupları yöneticilik yaptılar. Fâtih Sultan Mehmed döne­minde Dulkadıroğlu Alâüddevie Bozkurt Bey Kırşehir’de bulunmaktaydı. Şehir muhtemelen Fâtih’in hükümdarlığının son yıllarında kesin olarak Osmanlı idare­sine girdi. Osmanlı idaresinin ilk yılların­da Alâüddevie Bey’in haslarına dokunul­mamıştı.

Kırşehir ve yöresinde Osmanlı hâkimi­yeti altında önemli bir olay cereyan etme­di. Ancak XVI. yüzyılın ortalarından iti­baren suhte ve Celâli hareketlerinden kısmen etkilendi. XVII. yüzyılın başların­da Tavil Ahmed adlı Celâli reisiyle kardeşi etrafına topladığı adamlarıyla şehri ve yöresini yağma etmişti. Bu olaylar sırasın­da halkın bir kısmı yerini terketmek zo­runda kaldı. Bundan sonra ciddi bir ola­yın meydana gelmediği Kırşehir, Sivas ve Erzurum kongrelerinin ardından Musta­fa Kemal Paşa’nın geldiği (24 Aralık 1919), büyük bir coşkuyla karşılandığı ve Millî Mücadele öncesinde önemli görüşmeler yaptığı yerlerden biri oldu.

  • Kırşehir İdari Yapı, Nüfusu, Özellikleri, Hakkında Bilgi
  • Kırşehir -Fiziki, Sosyoekonomik, Kültürel Ya­pı- Özellikleri, Hakkında Bilgi

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski