Kıskançlık Nedir, -İslamda- Aşırı Kıskançlık, Hakkında Bilgi

Kıskançlık. Dinî metinlerde kıskançlık anlamında kullanılan Arapça gayret kelimesi “kişi­nin kendi mahremini koruması yönünde gösterdiği aşırı duyarlılık, İzzet-i nefsine, şeref ve namusuna zarar verecek durum­lardan sakınıp korunmasını sağlayan duy­gusal tepki”, daha özel olarak da “erkek veya kadının başkasının cinsel ilgisine karşı kendi eşini koruma ve savunma duygusu” mânasına gelir.

Kıskançlık çoğunlukla aşk ve sevgi söz konusu olduğunda ortaya çıkan bir duy­gudur. Dar anlamda kıskançlık kişinin, sevdiği şahıs bir başkasını tercih ettiği zaman gösterdiği telâş ve endişedir. Bil­gi, sanat, nüfuz, güç, mal, mevki gibi top­lumun değer verdiği şeylerin elden git­mesi korkusu ve bunları koruyup kolla­ma isteği de genel olarak kıskançlık kav­ramıyla ifade edilir. Râgıb el-İsfahânî in­sanın kendini, evini ve ailesini, ülkesini, kısaca aidiyet ilişkisi olan her şeyi koruma duygusu için de gayret kavramının kulla­nıldığını belirtir.

Kıskançlık, “başkasının sahip olduğu imkânları çekememe” anlamına gelen hasetten farklı olup mânası ondan daha geniştir. Ayrıca ahlâkî bakımdan hasedin her türü kötü olarak değerlendirilirken kıskançlık mâkul ve ılımlı ölçüde tutul­ması şartıyla gerekli olan bir tepkidir. Bir kimsenin eşini ve kendine ait olan bir hak ve menfaati başkasından kıskanması ha­set değil gayret olarak nitelendirilir. Çün­kü bu tabii ve fıtrî bir eğilimdir. Kişinin sevip bağlandığı, değer verdiği bir kimseyi ve bir şeyi koruma altına alması, esirge­mesi sonucunu doğuran kıskanma duy­gusu ve bundan kaynaklanan eylemler, yükselme, ilerleme, olgunlaşma, namus ve iffetin, hak ve menfaatlerin muhafa­zası için gerekli bir tutum ve davranış özelliği olarak kabul edilir. Bu sebeple İslâm ahlâk kül­türünde dengeli bir kıskançlık duygusu asalet, namus, iffet ve mertliğin temeli sayılmış ve bir onur İfadesi olarak kabul edilmiştir. Nitekim gayret kelimesi klasik sözlüklerde kısaca “hamiyet [değerlere yönelik saldırılara karşı koyma duygusu ve iradesi] ve “enefet” izzet-i nefis şeklin­de açıklanır. Gazzâlî hamiyet, izzet-i nefis, kıskançlık duygularını her nor­mal insanın tabiatında bulunan ve bir tür savunma mekanizması olan gazap duy­gusunun akıl ve din ölçüleri çerçevesinde faaliyet göstermesiyle ortaya çıkan er­demler olarak değerlendirmiş, bu erdem­lerden yoksun kalmanın insanlıkta ciddi bir eksiklik olduğunu belirtmiştir. Aynı âlim, kişinin hamiyet duygusunun zayıf­laması halinde izzet-i nefsinin de zaafa uğrayacağını, bütün bunların onun kıs­kançlık duygusundan mahrum kalması­na yol açacağını İfade etmiş, ardından Hz. Peygamberin kıskanç olmakla övün­düğünü anlatan hadisi nakletmiştir. İbn Hazm da kıskançlığı hayvanlarda ve insanlarda doğuştan bu­lunan bir duygu olarak görür ve bu duy­gunun zaafa uğramasını veya ortadan kalkmasını fıtratın bozulması, ahlâkî ge­rileme ve çöküntü şeklinde değerlendirir. Günümüz­de bazı ilim adamlarının kıskançlığı kül­türel kökenli olarak kabul etmelerine kar­şılık genelde bu duygu ve eğilimin do­ğuştan ve üniversal olduğunu savunan­lar daha fazladır.

İnsan tabiatında var olan diğer fıtrî eğilim ve duygular gibi kıskançlık da kendiliğinden iyi ya da kötü değildir. Ancak ortaya konuş biçimine, niyete ve kişinin ahlâkî olgunlaşmasına olan katkısına gö­re bir değer kazanır. Bu açıdan olumlu bir kıskançlık kişiliğin meydana gelmesinde ahlâkî bir fazilet olarak kabul edilir. Hz. Peygamber’in bazı hadislerinde bu an­lamdaki kıskanma üstün bir karakter özelliği diye zikredilmiş ve müminlere ol­duğu kadar Allah’a ve Peygamber’e de izafe edilmiştir. Allah’ın kıskanması din dilinde “gayretullah” şeklinde ifade edilir ve yaptıkları kötü, çirkin, haksız işlerle gayretullaha dokunanların mutlaka ceza göreceklerine inanılır. Kıs­kançlığı, “kişinin sevdiği ve sahip olduğu bir şeye başkasının ortak olmasından hoşlanmaması” diye tanımlayan Kuşeyrî de hadiste Allah’ın kıskançlıkla nitelendi­rilmesini bu tanıma uygun olarak açıkla­maya çalışır. Ona göre Allah’ın kıskanma­sı, “kulu üzerinde ulûhiyyet hakkının sa­dece kendisine ait olmasından dolayı yal­nız kendisine ibadet ve itaat edilmesini istemesi, bu konuda başka birinin ortak kılınmasına razı olmaması” demektir.

Kıskançlığın olumlu ve olumsuz yönle­rini birbirinden ayırt etmek önemlidir. Bazı kıskançlık belirtileri vardır ki görü­nüşte dinî-ahlâkî endişe ve hassasiyetin dışa vurumu gibi olsa da çok defa şahsî zaaf ve bencilce dürtülerden kaynaklanır. Gerek Resûl-i Ekrem’in hadislerinde ge­rekse müslüman âlimlerin açıklamalann-da kıskançlık duygulan arasındaki bu ayı­rıma dikkat çekildiği görülmektedir. Ni­tekim bir hadiste Allah’ın sevdiği ve sevmediği kıskançlık çeşitlerinin bulunduğu belirtilerek birincisinin haklı bir şüpheye dayanan kıskanma, ikincisinin ortada şüphelenecek bir durum yokken ortaya konan kıskançlık olduğu ifade edilmiştir. İffet ve namusu koruma yönündeki kıskançlığı kocaya dü­şen bir görev olarak gören Gazzâlî bu ko­nuda aşırı gitmeyi de doğru bulmamak­ta ve orta yolu tavsiye etmektedir. Ona göre sonu kötülüğe varacak davranışlara göz yummamak gerekir; fakat kadınla il­gili haksız bir kanaatin oluşmasına yol açacak şekilde gereksiz yere vesveseye kapılmak da doğru değildir. Meselâ ka­dınların gizli hallerini araştırmaya (teces­süs) varacak kadar kıskançlıkta aşırılığa sapmak yanlış ve zararlıdır. Ayrıca bu. Al­lah’ın Kur’an’da açıkça yasakladığı [Hucurât 49/12] suizanna girer. Şa’rânîde Muhyiddin İbnü’l-Arabî’ye atıfta bulunarak açık bir şüphe du­rumu bulunmadan zan ve vehme daya­narak kadınların davranışlarını sınırlama­nın, onların mescidlere gitmesini engel­lemenin akıl dışı olduğunu, nitekim asha­bın önde gelenlerinden bazılarının. “Eğer Hz. Peygamber bugün yaşasaydı da ka­dınların neler yaptığını görseydi… mut­laka onların mescidlere gitmesini yasak­lardı” şeklindeki sözlerinden dolayı Hz, Âişe’yi eleştirdiklerini ifade eder. Şu halde sadece Allah Teâlâ’nın dininde be­lirlemiş olduğu özel durumlarda kıskanç­lık gereklidir. Bu sınırları aşan her kıs­kançlık aklın sınırlan dışında olup yersiz duygulardan kaynaklanan bir davranış­tır. İnsanın kıskançlık duygusunun tesi­riyle eşinin sırlarını açığa çıkarmaya kal­kışması da yanlıştır. Kıskançlıkta aşın gi­den kişi, Allah’ın kötülük saymadığı bir konuda kendisinin Allah’tan daha duyarlı olduğunu İddia etmiş sayılır. Bazı hadis kitapların­da “Gayretü’n-nisâ” gibi başlıklar altında ayrı bölümlerin yer aldığı, bu bölümlerde özellikle Hz. Peygamber’in eşlerinin kıs­kançlıklarını yansıtan olaylara yer verildi­ği görülür.

Klasik ahlâk kitaplarında kadının kıs­kanç tabiatına dikkat çekilmekte ve bu­nun sebep olacağı sıkıntılara işaret edil­mektedir. Kınalızâde Ali Efendi’ye göre aşırı kıskançlık daha çok kadınlara has bir durum olup erkek tarafından bunun dikkate alınmaması aile huzurunun bo­zulmasına yol açabilir. Özellikle çok ka­dınla evlilik durumunda bu olumsuz­luklar daha fazla açığa çıkabilir. İbn Kayyim el-Cevziyye ise çoğunluğun görüşüne aykırı olarak kıskançlık duygusunun erkeklerde daha baskın olduğunu ileri sürer. Ona göre ka­dının kıskançlığı, onun tabiatındaki gü­cün dışa vurmasından ziyade kocasının çok evli olduğu bir aile düzeni içerisinde yaşamaktan dolayı ortaya çıkar. Bununla birlikte dinî ve içtimaî telakkilere bağlı olarak kadın kocasını başka kadınlarla paylaşmaya alışabilir. Fakat erkek için böyle bir durum söz konusu değildir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski