Kuba. Hicret sırasında Hz. Peygamber’in misafir olduğu ve ilk mescidi bina ettiöi köy.
Resûl-i Ekrem döneminde, Mekke yolu üzerinde Medine’ye 6 mil mesafede bulunan bir köy iken zamanla büyüyerek şehrin de genişlemesiyle onun bir mahallesi haline gelmiştir; sonraki müelliflerin aralarındaki mesafeyi gittikçe azalan ölçülerde vermeleri bu yüzdendir. Seyyah İbn Cübeyr’in (ö. 614/1217) “büyük şehir” demesinden Kuba’nın XIII. yüzyıla kadar çok geliştiği anlaşılmaktadır. Kuyuları ve hurma bahçeleriyle ünlü verimli bir vahada kurulmuş olan köy adını buradaki bir kuyudan almıştır. Hz. Peygamber’in “cennet pınarlarından bir pınar” diyerek övdüğü Gars ve yüzüğünün düşürüldüğü Eriş kuyuları buradadır. Köyde az sayıda yüksek evler de (ütüm) vardı ve hicret sırasında Resûl-i Ekrem’in gelişi üç katlı bir evin damına çıkan bir yahudi kızı tarafından görülüp müjdelenmişti.
Hz. Peygamber hicret sırasında bir müddet Küba’da, Evs’in bir kolu olan Amr b. Avf oğullarından Külsûm b. Hidm’in evinde misafir kaldı; ashabıyla genişliğinden dolayı daha uygun gördüğü Sa’d b. Hayseme’nin evinde sohbet etti. Kaynaklarda Resûlullah’ın Küba’da kaç gün kaldığı hakkında farklı rakamlar verilir; bu süre İbn Hişâm’a göre dört gün Buhârî’nin naklettiği bir rivayete göre ise on dört gündür. Resûl-i Ekrem, Küba’da kaldığı günlerde inşaatında kendisinin de bizzat çalıştığı ilk mescidi yaptırdı. Daha önce Küba’ya gelen muhacirlerin burada veya buraya yakın Usbe’de bir mescid inşa ettikleri ve Salim Mevlâ Ebû Huzeyfe’nİn kendilerine namaz kıldırdığı da rivayet edilir. Kur’an’da “ilk günden beri temeli takva üzerine kurulu” diye sözü geçen mescid [Tevbe 9/ 108] çoğu rivayete göre Kubâ Mescidi’dİr; âyette Kübalılar da maddî ve manevî temizliklerinden dolayı övülür. Bir Önceki âyette[Tevbe 9/ 107] münafıkların zarar vermek, içlerindeki küfrü gizlemek ve inananların arasını açmak amacıyla kurdukları bildirilen ve Hz. Peygamber tarafından yıktırılan Mescid-i Dırâr da burada idi.
Resûl-i Ekrem Medine’ye yerleştikten sonra da genellikle hafta sonlarında Ku-bâty binekle veya yaya olarak ziyaret eder, mescidinde namaz kılıp verilmekte olan Kur’an derslerini denetledikten sonra aralarında düşmanlık olan kimseleri barıştınrdı. Fitne olayları sırasında bahçe sahibi bazı Kübalılar özellikle kışları Medine’de geçirip kendilerini güvenceye almışlardı; böyle zamanlarda köyde daha çok tarlalarda çalışan İşçiler kalırdı.
Hulefâ-yi Râşidîn döneminden itibaren Kubâ birçok defa imar gördü. Son imarlar Sultan II. Mahmud ve Abdülmecid tarafından yapılmıştı. II. Mahmud mescidi, fakirler için yapılmış ribâtı ve Eriş Kuyusu’nun yanındaki imam evini yeniledi. Abdülmecid döneminde de bozulan kısımlar onarıldı. Suudi hükümeti ise mescidi çift minareli olarak yeni bir planla tekrar yaptırmış, yeni yollar açmış ve eski yolları genişletmiştir.
Kübalılar veya burada bir müddet oturan kimseler “Kubâr nisbesiyle anılır. Eflah b. Saîd, Abdurrahman b. Abbas el-Ensârîve Muhammed b. Süleyman bunlardandır. Ancak Kubâ adıyla bilinen ve biri Mekke-Basra yolu üzerinde, diğeri Fergana bölgesinde Şâş yakınlarında bulunan iki yer daha vardır; nisbeleri karıştırmamak için bunlara dikkat etmek gerekir.
TDV İslâm Ansiklopedisi