Kul Hakkı Nedir, İslamda, Kuran'da İlgili Ayetler, Hakkında Bilgi

İslâmî kaynaklarda, insanların gereğini yerine getirmekle yükümlü oldukları hak­lar “Allah’ın hakları” (hukûkultah) ve “kul­ların hakları” (hukük-ı ibâd) şeklinde baş­lıca iki kısma ayrılmış, bazı kaynaklarda bunlara bir de hem Allah hakkı hem kul hakkı sayılan haklar eklenmiştir. Hukükullaha riayet “Allah’ın emrine saygı” (et-ta’zîm li-emrillâh), hukük-ı ibâda riayet ise “Allah’ın yarattıklarına şefkat” (eş-şefekatü alâ halkıllâh) deyimleriyle ifade edilir. Allah’ın emrine saygı, 0’nun varlığına ve birliğine iman edip hükümlerine uygun şekilde yaşamakla gerçekleşir. Kul hak­ları ise genellikle insanların canları, be­denleri, ırz ve namusları, manevî şahsi­yetleri, makam ve mevkileri, dinî inanç ve yaşayışları gibi konulardaki kişilik hakla­rıyla mallarına ve aile fertlerine ilişkin haklarından oluşmakta ve bunlara yöne­lik olarak yapılan kötülükler, verilen za­rarlar kul haklarına tecavüz sayılmakta, bu tecavüz de “mazlime” ve bunun çoğu­lu olan “mezâlim” kelimeleriyle ifade edil­mektedir. Belli bir kişiye verilen zararlar yanında zimmet, irtikâp, karaborsacılık, fitne, idari baskı ve zulüm gibi ammenin maddî ve mânevi haklarına ve menfaat­lerine, huzur, güvenlik ve refahına zarar verme sonucunu doğuran her türlü faa­liyet de çeşitli âyet ve hadislerle diğer İs­lâmî kaynaklarda kul hakkına tecavüz sa­yılıp yasaklanmıştır. Öte yandan kul hak­larına dair hükümler aynı zamanda Al­lah’ın koyduğu hükümler olduğundan bunlar da geniş anlamda hukükullah için­de görülmüş ve bu hakların gözetilmesi Allah’ın emrine saygı olarak değerlendi­rilmiştir.[meselâ bk. İsrâ 17/26; Rûm 30/38; Zâriyât 51/19]

Kur’ân-ı Kerîm’de hukükullah tabiri geçmemekle birlikte birçok âyette hak adalet [Bakara 2/282; Nisâ4/58; En’âm6/i52] kıst [Nisâ 4/127, 135; Mâide 5/8, 42; Hûd 11/ 85] ve zulüm [Bakara2/279; Nisâ4/ 10. 30; Hac 22/39] gibi kavramlar kul haklarıyla ilgili olarak da kullanılmıştır. Ayrıca birçok âyette insanların haklarına saygı gösterilmesi istenmiş, bu haklara saldırı mahiyetindeki tutum ve davranış­lar yasaklanmıştır.

İlgili âyetleri dikkate alarak Kur’ân-ı Kerîm’de kul haklarını biri insanların sa­hip olduğu maddî ve manevî haklara tecavüz etmek, zarar vermek, diğeri dinî. ahlâkî ve hukukî hükümlerin onlara veril­mesini gerekli kıldığı şeyleri vermemek şeklinde iki kısma ayırmak mümkündür. Bir kimsenin, her ne şekilde olursa olsun kendisine ait olmayan bir şeyi haksız yol­dan elde etmeye kalkışması kul hakkına tecavüzdür. Nitekim insanların hırsızlık, ölçü ve tartıda hile yapma, emanete hı­yanet, kumar, tefecilik, zimmet, irtikâp vb. gayri meşru yollarla birbirlerinin mal­larını yemeleri [meselâ bk. Bakara 2/ 188; Al-i İmrân 3/161; Nisâ 4/29-30, 161; Tevbe 9/34; el-İsrâ 17/34-35] can­larına kıymaları [Bakara 2/84-85; Ni­sâ 4/92-93; Mâide 5/32] iftira, alay, ar­kadan çekiştirme, kötü lakap takma, suizan, kusur arama, gıybet gibi tutum ve davranışlarla başkalarının manevî şahsi­yetlerine zarar vermeleri [Nisâ 4/112; Hucurât 49/11-12; Kalem 68/11; Hümeze 104/1] inançları, dinî tercih ve yaşayışları üzerinde baskı kurmaları [Bakara 2/114, 174; A’râf 7/86] onları yurtlarından yuvalarından uzaklaştırma­ları [Bakara 2/84-85] Kur’an’ın yasakla­dığı ilk kısma giren kul hakları ihlâlinin ör­nekleridir. Bunun yanında Kur’an zengin­lerin mallarında yoksulların da haklarının bulunduğunu belirtmekte [Zâriyât 51/ 19; Meâric 70/24-25] pek çok âyette zekât ve zekât dışındaki malî yardımlaş­ma emredilrnekte [meselâ bk. Tevbe 9/34-35; Fecr 89/1 7-20; Mâûn 107/2-3, 7] cimrilik eleştirilmektedir.[meselâ bk. Âl-i İmrân 3/180; Nisâ 4/37; Leyl 92/ 8] Kul haklarıyla ilgili bu genel buyruk ve yasaklar yanında birçok âyette özellikle kadınlar, akrabalar, komşular, çocuklar, ana babalar, yetimler, yolcular, sakatlar ve umumiyetle haklarını korumaktan âciz olanların hakları üzerinde de durulmuştur.[meselâ bk. Bakara 2/83, 231-232, 241; Nisâ 4/2, 4, 6, 10, 19-21,24-25, 34, 36; A’râf 7/141; İsrâ 1 7/23-27, 34; Abese 80/1-10; Tekvîr 81/8-9]

Kur’an’daki hak, adalet, kist, zulüm gibi kavramlar hadislerde de sıkça geç­mektedir. Ayrıca hadislerde mazlime ve mezâlim kelimeleri de kullanılmış, son ke­lime hadis, ahlâk ve hukuk literatüründe bir terim haline gelmiştir. Kul haklarını İhlâl mahiyetindeki tutum ve davranışları hem toplu olarak hem tek tek veya grup halinde zikrederek yanlışlığını, kötülüğü­nü, dünya ve âhirette doğuracağı zarar­ları anlatan pek çok hadis vardır. Hadis mecmualarının hemen her bölümünde kul haklarıyla ilgili rivayetler yer almakla birlikte özellikle “mezâlim, ahkâm, hu-dûd, edeb veya âdâb, isti’zân, et’ime, imâre, birr, büyü’, ticârât. tevbe, hüsnü’l-hulk, husûmât. diyât, rikâk. zekât, zühd, fiten, nikâh” gibi başlıklar taşıyan bölüm­lerde kul haklarına ilişkin hadisler geniş yer tutmaktadır. Bunlardan kul hakları açısından ilke mahiyetinde olan bazı ha­dislere göre müslüman müslümanın kar­deşidir; ona yalan söylemez, ihanet et­mez, kötülükyapmaz, onu aşağılamaz, kötülük edebilecek birinin eline bırakmaz. Hiç kimse kendisi için beğenip istediğini din kardeşi, kom­şusu için de istemedikçe, komşusu onun kötülüğünden emin olmadıkça olgun bir mümin olamaz. Al­lah’a ve âhiret gününe inanan kimse kom­şusuna eziyet edemez. İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merha­met etmez. Müslümanların kanları, malları, namusları ve şerefleri kendi ara­larında kutsal Mekke kadar, hac aylan ve günleri kadar saygındır, dokunulmazdır. Müslüman, elinden ve dilinden başka müslümanların zarar görmediği kimse­dir. Kul haklarını ihlâl eden kimseyi “müflis” olarak niteleyen Hz. Peygamber bunu şöyle açıklamıştır: Bu kişi âhirette namaz, oruç. zekât gibi ibadetlerini yeri­ne getirmiş olarak Allah’ın huzuruna ge­lir. Bununla beraber öyle günahlarla ge­lir ki kimilerine sövüp saymış, kiminin ka­nını akıtmış, kiminin malını yemiş, kimi­ne iftira etmiştir. Bu durum karşısında onun ibadetlerinden elde ettiği sevaplar­dan alınıp hak sahiplerine dağıtılır. Eğer ibadetleri ve iyilikleri bu hakları ödemeye yetmezse hak sahiplerinin günahların­dan alınıp hak yiyenin günahlarına ekle­nir. Böylece sevapları elinden gitmiş, gü­nahları ise daha da artmış, dolayısıyla müflis durumuna düşmüş olan bu kişi ce­henneme atılır.

İslâm âlimlerinin çeşitli âyet ve hadis­lere dayanarak tesbit ettikleri büyük gü­nahların (kebâir) çoğu kul haklarıyla ilgili­dir. Bunlar arasında adam öldürme, hır­sızlık, hıyanet, zimmet ve irtikâp, ana ba­baya kötülük etme, akrabalık ilişkilerini kesme, yalancı şahitlik, haklıyı haksız, haksızı haklı gösterme amacıyla yalan ye­re yemin etme. masum insanlara iftira etme, yetim malı yeme, tefecilik yapma, halk üzerinde zulüm ve baskı kurma, ezi­yet ve işkence etme gibi hak ihlâlleri de bulunmaktadır.

Bir hadiste Allah’ın huzurunda hesabı sorulacak olan günahlar affedilebilecek olanlar, affedilemeyecek olanlar ve affe­dilmesi şarta bağlı olanlar şeklinde üçe ayrılmıştır. Birincisinin kulun Allah’a kar­şı işlemiş olduğu günahlar, ikincisinin in­karcılık, üçüncüsünün de kul haklarından doğan günahlar olduğu bildirilmiş başka bir hadiste de üze­rinde kul hakkı bulunan kimsenin hiçbir maddî bedelin geçerli olmayacağı kıya­met gününden önce hak sahibiyle helâl­leşmesi istenmiştir. İslâm âlimleri, bu tür ha­dislere dayanarak Allah katında kul hak­larıyla ilgili tövbelerin kabul edilip günah­ların bağışlanabilmesi için bu hakların sa­hiplerine ödenmesi veya onların rızaları­nın alınması gerektiğini bildirmişlerdir.

Ahlâk kitaplarının genel olarak fazilet ve rezîletlere. özellikle de adalet ve zu­lüm, dostluk ve düşmanlık, cömertlik ve cimrilik, hilim ve gazap, dürüstlük ve ya­lancılık, emanet ve hıyanet, ahde vefa, tevazu ve kibir gibi beşerî ilişkilere dair bölümleri geniş ölçüde kul haklarıyla ilgili konuları da içermektedir. Bunların için­de, kul haklarının gerek tasnifi gerekse mahiyet ve muhtevalarını ortaya koyması bakımından Gazzâlî’nin İhyâ’ü ulûmi’d-dîn adlı eserinin “Çeşitli İnsan grupları arasında ülfet, kardeşlik, dostluk ve mu­aşeretin âdabı” başlığını taşıyan bölümü­nün özel bir yeri vardır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski