Kum. İran’ın en önemli dinî merkezlerinden biri.
Zağros sıradağlarının kuzeydoğu kolunun eteklerinde ve Kum ırmağı kıyısında deniz seviyesinden 930 m. yükseklikte kurulmuştur. Tahran’ın 1S0 km. güneybatısında bulunan şehir aynı zamanda Kum idarî bölümünün de (şehristan) merkezidir. Şehrin yakınındaki Kal’a-i Duhter tepesinde bulunan çanak çömlek parçaları yörenin milâttan önce V. binyıldan itibaren iskân gördüğünü göstermekte, çevredeki Selevkî ve Sâsânî mimarlık eserleri de bu İskânın yoğunlaştığı dönemler hakkında bilgi vermektedir. Bazı yazılı belgelerden, ne zaman kurulduğu bilinmeyen Kum’un Büyük İskender tarafından tahrip edildiği ve Sâsânî Kralı I. Kubâd (488-531) tarafından tekrar kurulduğu öğrenilmektedir. 23 (644) yılında Ebû Mûsâ el-Eş’arî kumandasındaki İslâm ordusunun fethettiği söylenen şehri çok daha sonra 94’te (712-13) Kûfeli Şiî Araplar’ın kurduğu yolunda da bir görüş bulunmaktadır. Buna göre Kûfeli Şiî Araplar burada birbirine yakın yedi ayrı yerleşim merkezi kurmuşlar ve bunları bir surla koruma altına almışlardır. Kum ismi de bu yedi merkezden birinin adı olan Kumîdân’dan, o da Kumemeydân’-dan (tepeciklerle çevrili yer) gelmiş olabilir. Şiî kaynaklarında yer alan. Kum adının Kâim lakabıyla anılan Muhammed el-Mehdî taraftarlarınca verildiği yahut Hz. Peygamber’İn mi’raca çıkarken kendisine gösterilen ve insanların Hz. Ali’nin imametini kabul etmesini engellemeye çalışan şeytan, “kum” (kalk, git) demesiyle ilgili olduğu şeklindeki rivayetler ise şehre kutsiyet atfetme çabasının bir sonucudur.
Şiî dünyasında Kum-ı Mukaddese adıyla anılan şehir özel bir öneme sahiptir. Halk arasında adının Resûl-i Ekrem tarafından konulduğuna, burada oturan kişilerin oldukları yerde sorgulanıp doğrudan cennete gireceklerine, meleklerin ahalisiyle birlikte şehri her çeşit belâdan koruduklarına, Ca’fer es-Sâdık ve diğer imamların bu şehirde yaşamış ve yaşayacaklar hakkında hayır duada bulunduklarına, ayrıca Fâtıma el-Ma’sûme’nin türbesini ziyarete gelenlere cennetin bahşedileceğine İnanılmaktadır. Kum’un Şiîler için önemli bir ziyaretyeri olması, 201 (816-17) yılında yedinci imam Mûsâ el-Kâzım’ın kızı Fâtıma el-Ma’sûme’nin, ağabeyi sekizinci imam Ali er-Rızâ’nın yanına giderken ölmesi ve burada toprağa verilmesi sebebiyledir. Fâtıma el-Ma’sûme’nin türbesinin özellikle Selçuklu döneminde ünü artmış, şehir de bu devirde büyük bir ilahiyat eğitim merkezi haline gelmiştir. Mekke ve Medine hariç tutulursa Şîa coğrafyasında Necef. Kerbelâ ve Meşhed’den sonra dördüncü sırada yer alan Kum, dinî eğitim merkezi olması sebebiyle Meşhed’den daha önemli sayılmıştır. Fakat XII. yüzyılda dokuz kadar medresesi bulunurken meydana gelen olaylar sebebiyle uzun süre bu vasfını kaybetmiş ve ancak Safevîler döneminde tekrar ilmî canlılığına kavuşmuştur. İlmî canlanmada, I. Şah Tahmasb’ın yaptırıp Feth Ali Şah’ın geliştirdiği Feyziyye Medresesi’nin rolü büyüktür. XIX. yüzyılın başlarından itibaren Havze-i ilmiyye adıyla bilinen medreseler topluluğu Abdülkerîm Hâirî, Muhammed Hüccet Kûhkerî, Muhammed Taki el-Hânsârî, Sadreddin el-İsfahânî, Burûcirdî gibi müctehidler tarafından geliştirilip güçlendirilmiş ve buralarda birçok âlim yetişmiştir.
Türkmen ve ilk Safevî sultanlarının kışlık ikametgâhı olan Kum’daki en büyük gelişme. Şah I. Abbas’ın Osmanlı Devleti’-nin eline geçen Necef ve Kerbelâ’ya yönelik Şiî ziyaretlerini Kum ve Meşhed’e çevirmesiyle sağlandı. Bunun sonucunda, şehrin en önemli imalâtı arasında bulunan kılıçlarıyla pamuklu ve ipekli kumaşları, cam, seramik ve porselenleri şöhret kazandı. XVIII. yüzyılda Kum Afgan soygunlarına, arkasından Nâdir Şah’ın kıyımlarına sahne oldu. Ancak bu kötü günler Kaçarlar’ın hâkimiyetinde unutuldu. Feth Ali Şah, Fâtıma el-Ma’sûme Türbesi’nin kubbesini altın varakla kaplattı ve bir medrese inşa ettirdi. Nâsırüddin Şah’ın veziri de 1883’te türbenin önüne Sahn-ı Cedîd Meydanı’nı yaptırdı. Şehir 1905-1911 ihtilâli sırasında ve Pehlevîler’in Meşhed’deki medresenin yönetimini hükümete bağlamasından sonra buraya yerleşen, geleneklere bağlı yönetim karşıtlarının merkezi haline geldi. Özellikle geleneksel teoloji eğitiminin sürdürüldüğü bu dinî ağırlıklı merkezde ikamete başlayan dinî liderler müridlerini birçok defa merkezî otoriteye karşı isyana teşvik ettiler. Musacldık hükümetine karşı ayaklanan Âyetullah Kâşânî ile İran İslâm Devrimi’nin önderi ve İran İslâm Cumhuriyeti’nin kurucusu Âyetullah Humeynî bunların en önemlileridir. Devrimin ardından medreselerde din eğitimi gören öğrencilerin sayısında büyük artışlar oldu. Mekteb-i Zehra adıyla kızları için bir okul açıldı ve yeni kurulan Medrese-i İmâm Humeynî’de çeşitli ülkelerden gelen öğrencilere İslâm devrimi ruhunu aşılayacak dersler verilmeye başlandı.
Günümüzde Kum, her yıl 1 milyondan fazla ziyaretçinin geldiği bir ziyaret şehri ve dinî eğitim merkezi olmasının yanında aynı zamanda önemli bir ticaret ve sanayi şehridir. Fâtıma el-Ma’sûme Türbesi ile etrafında gelişmiş olan ziyaret mahalli şehrin Kum ırmağının sağ kıyısındaki eski kesimindedir. Türbenin önünde yer alan büyük meydanı başta Feth Ali Şah’la Muhammed Şah olmak üzere bazı Safevî şah ve şehzadelerinin türbeleri ve Mescid-i A’zam ile Bâlâ-yi Ser camileri çevreler. Külliyenin etrafında ise ziyaretçilerin konakladığı otelle misafirhaneler ve çeşitli malların satıldığı çarşılar bulunur. On beş kadar ilahiyat mektebiyle imamların soyuna mensup SOO’e yakın kişinin türbesi ve dışarıdan getirilen birçok cenazenin gömüldüğü mezarlıklar hertarafa dağılmış durumdadır. Şehrin nüfusu hızla artmış, 1966’da 134.292 iken 1976’da 247.219’a. 1986’da 543.139’ave 1996-1997 nüfus sayımı sonuçlarına göre de 777.677’ye ulaşmıştır. Bu nüfusuyla Kum İran’ın sekizinci büyük şehridir.
Kum’la ilgili olarak Ebû Ali Hasan b. Muhammed Kummî, Safıyyüddin Muhammed b. Muhammed Hâşim Kummî. Mirza Seyyid Mehdî ve Muhammed Taki Beg Erbâb gibi âlimler müstakil eserler yazmış, ayrıca Batı’da modern çalışmalar yapılmıştır.
TDV İslâm Ansiklopedisi