İslâm Öncesi Dinlerde Kurban. Kurban tapınılan tabiat üstü varlık veya varlıklara yakınlaşma, şükran duygularını ifade etme, bir şey isteme ya da günahlara kefaret olması gibi niyetlerle sunulan varlık ve nesnelerdir. Tabiat üstü bir güce sunulan nesnelere genel anlamda takdime adı verilirken kurban kelimesi Özellikle öldürme veya boğazlama yoluyla sunulanlar için kullanılmaktadır. Kurban olayında esas unsur, sunulan hediyeyi kabul etme durumunda olan tabiat üstü gücün veya kendisine böyle bir güç atfedilmiş olan varlığın bulunmasıdır. Kurban sunan kişi bu şekilde tabiat üstü güçle ilişkiye girmeyi veya daha önce girmiş olduğu ilişkiyi sürdürmeyi amaçlar. Öte yandan bazı toplumlarda kurban olarak takdim edilen nesnelerin yok edilmesi işlemi esas kabul edilmiş, buna göre kurban, “objelerin bir tanrıya veya herhangi bir tabiat üstü güce takdim edildiği bir kült faaliyeti” olarak tanımlanmıştır. Takdim edenin, bir şeyi kendi tasarrufundan çıkarıp tabiat üstü bir alıcıya sunduğu düşüncesi esas alınarak kurban, “icra edilişi esnasında bir şeyin sunulduğu veya yok edildiği, objesinin manevî bir güç kaynağı ile böyle bir güce ihtiyaç duyan kişi arasında ilişkiler tesis ettiği dinî tören” şeklinde tarif edilmiştir.
Erken Paleolitik dönemden itibaren çeşitli kültürlerde kurban ibadetinin farklı uygulamaları ortaya çıkmıştır. Antik Yunan dininde yer altı ve deniz tanrılarına siyah, ateş tanrılarına kızıl renkte hayvanlar, güneş tanrısı Helios’a süratli atlar, tanrı Zeus’a kozmik verimlilik güçlerinin simgesi olarak kabul edilen boğa kurban edilirdi. Kurban vasıtasıyla tanrıların, tanrılar sayesinde de insan ve tabiatın yaşadığına inanılırdı. Arkeolojik bulgular, eski Mısır’da rahiplerin idaresinde âyin haline getirilmiş kurban kültünün bulunduğunu göstermektedir. Sumerler’in yaşadığı eski Mezopotamya’da da rahiplerin eşliğinde zorunlu kurbanlarla iştirak edilen oldukça gelişmiş bayram takvimleri bulunurdu. Hititler’in tanrıların yardım ve affını kazanmak için kurban kestikleri, bazı yiyecekler takdim ettikleri bilinmektedir. Dinî ve mitolojik Ugarit metinlerinde Mezopotamya ve Ken’ân özelliği taşıyan bir kurban kültünün İzleri görülmektedir. Milâttan önce ilk binyıla kadar tarihlendirilen kitabelere göre Güney Arabistan’ın yüksek kültürlerinde rahiplerce yönetilen, güneş, ay ve Venüs gibi yıldızlarla büyük tanrılara sunulan kurban âyinleri vardı. Eski İranlılar tanrılara kurbanlar, çeşitli bitkiler ve haoma içkisi sunmuşlardır. Zerdüşt hayvan kurbanını yasaklayarak Ahura Mazda’ya adak ve şükürler kurbanını telkin ettiyse de ölümünden sonra canlı kurban âdetine geri dönülmüştür. İranlılar adak ve şükranlarını Hürmüz’e, diğer takdimelerini de kötülüğü engellemesi için Ehrimen’e arzeder-lerdi. Sâbiî toplumunda güvercin ve koçun kurban edildiği törenleri vaftiz olmuş rahip veya yardımcısı icra eder, kurban edilen hayvanın kutsiyetine inanıldığından vaftiz olmayanların ona dokunmasına izin verilmezdi. Günümüz ilkel kabilelerinde tanrıların yardımlarını sağlamak, gazaplarından korunmak veya günahlardan kurtulmak İçin tavuk kurbanı yaygındır: ayrıca sığır ve köpek de kurban edilmekte, yiyecek ve içecek maddeleri sunulmaktadır.
Japon dini Şintoizm’de kurban ve takdimeler tanrılara ve ölülere, onların öfkesini yatıştırıp lütuf ve yardımlarını sağlamak veya günahlara kefaret düşüncesiyle sunulurdu. Erken dönemlerde uygulanan insan kurbanlarının yerini sonradan hayvan kurbanları almıştır. Günümüzde pirinç ve pirinç şarabından oluşan yemek takdimeleriyle elbise ve mesken dahil üç aslî ihtiyaca tekabül eden her şey kurban olarak sunulmaktadır.
Eski Çin’de tanrılara ve ölen ataların ruhlarına onları memnun etmek ve ilâhî lutuflar elde etmek amacıyla evcil olan ve olmayan hayvanlar kurban edilir; hububat, mayalandırılmış içki, çeşitli yiyecekler ve ipek gibi takdimeler sunulurdu. Önceleri yaygın olan insan kurbanına Kon-füçyüs’le birlikte son verilmiştir. İmparator tarafından kış gündönümünde göğe ve yere sunulan kurbanın Önemli bir yeri vardı. En önemli takdimeler bütün ailenin bir araya geldiği, senenin ilk ve son günlerinde yapılırdı. Güneş tutulması, sel baskını, salgın hastalık, kuraklık, açlık gibi durumlarda da uygun kurbanlar sunulurdu.
Hinduizm’de kurban insanları kurtuluşa götüren yollardan biridir. Brahmanlar döneminde, kozmik gücü meydana getirdiğine inanılan ve yaratılışın sırrı, kâinatın devamının anahtarı olarak kabul edilen kurban merasimi rahiplerin nezaretinde gerçekleştirilirdi. Vedalar döneminde günlük merasimler ateşte yakılan takdimeleri, kutsal soma içkisini yere dökmeyi, atalara, yer tanrılarına ve ruhlara yiyecek takdimelerini ihtiva ederdi. Aylık takdimeler yeni ay ve dolunayda çeşitli tanrılara, özellikle fırtına tanrısı İnd-ra’ya sunulan pastalar ve yiyeceklerdi. Fakat kefaret niyetiyle ve ilkbaharın başlangıcında bolluk düşüncesiyle, yağmurlu mevsim ve serin kış beklentisiyle rahipler tarafından bir yılda üç defa olmak üzere mevsimlik kurbanlar sunulurdu. Upani-şadlar sonrası dönemde de kurban sistemi korunmuş, ancak mâbed ibadetinin ortaya çıkışı ve Budizm, Jainizm gibi yeni dinlerin muhalefeti sebebiyle giderek önemini kaybetmiştir. Çünkü Budizm ve Jainizm’de “Ahimsa” (hiçbir canlıyı öldürmemek) prensibi ve tenasüh inancı gereği canlı yaratıklar kurban edilmemektedir. Ancak her İki din mensupları mâbedlerinde tütsü, mum, buhur, yiyecek ve içecekler takdim ederlerdi.
Yahudilikte bazı hayvanların veya yiyeceklerin Tann’ya bağlılığın bir işareti olarak ve O’nun lutfunu kazanmak, affını sağlamak niyetiyle bir mezbah üzerinde tamamen ya da kısmen yok edilmesinden ibaret olan kurban ibadetinin tarihi Hz. İbrahim’e kadar götürülmektedir. Onun döneminde sığır, davar, kumru, güvercin gibi hayvanlar Tanrı’ya sunulurdu. İshak ve oğlu Yâ’küb tarafından da devam ettirilen kurban geleneği İsrâiloğulları’nca. bazı dönemlerdeki farklı uygulamalarla birlikte Kudüs’teki mabedin 70 yılında Romalılar tarafından yıkılışına kadar sürdürülmüştür.
Ahd-i Atîk’te kurbanı ifade eden en kapsamlı terim İbrânîce’de “vermek” anlamına gelen “manah” fiilinden türetilmiş, “bir bağış veya vergi” mânasındaki “minha”dır. Bu kelime hububat takdimelerini genel olarak kurbanı ve özellikle de hayvan kurbanlarını ifade etmek üzere kullanılmıştır. Kurban karşılığında kullanılan bir diğer terim, “grb” kökünden “yaklaştıran şey” anlamına gelen ve kanlı kansız bütün takdimeler için kullanılan “gorban”dır. Mezbah üzerinde tamamen yakılan takdime veya kurban çeşidini ifade etmek için kullanılan kelime İbrânîce’de “yükselmek” mânasındaki “olah”tır. Kutsal kanı dökmek” veya “boğazlanan şey” anlamlarına gelen “zebah” ise genellikle komünyon kurbanını ve bir hayvanı sırf etini yemek niyetiyle boğazlamayı ifade etmektedir. İbrânîce’de hem “günah” hem de “günahı ortadan kaldıran dinî tören” mânasındaki “hattatı” ile “suç” ve “daha sonra kendisiyle bu suçun düzeltildiği vasıta” mânasındaki “asham” kelimeleri ise kefaret düşüncesiyle sunulan kurbanlar için kullanılmaktadır.
Yahudilikte kurban uygulaması, Mûsâ şeriatında uygun görülen hayvanları boğazlamak suretiyle sunulan kanlı kurbanlar ve çeşitli yiyecek, su ve şarap gibi içeceklerin takdim edilmesi şeklindeki kansız kurbanlar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Kurbanlar günlük, haftalık, aylık, mevsimlik ve yıllık olarak sunulurdu. Daimî kurban {olat tamid) her gün sabah akşam sunulan birer yıllık iki kuzudan ibaretti. Haftalık kurban olarak sebt gününde yakılan takdimeden başka birer yıllık kusursuz iki erkek kuzu boğazlanırdı. Aylık kurban niyetiyle her kamerî ayın ilk gününde iki genç boğa, bir koç, birer yıllık kusursuz yedi erkek kuzu, ayrıca suç takdimesi olarak “yeni ay bayramı kurbanı” adı verilen bir erkeç sunulurdu. Yıllık kurbanlar arasında, senenin belirli zamanlarında kutlanan bayram günlerinde takdim edilen kurbanların ayrı bir yeri vardır. İsrâiloğullarf mn Mısır bölgesindeki esaretlerinden kurtarılışının anısına kutlanan Fısıh (Pesah) bayramında bir kuzu kurban edilirdi. Fısıh’ın ikinci gecesinden itibaren ellinci güne kadar kutlanan İlk mahsul bayramında çeşitli ziraî ürünlerin turfandası sunulur, bir yıllık kusursuz erkek kuzu da kurban edilirdi. Takdimele-rin yapıldığı bir diğer bayram da Roşha-şahan’ın ilk gününden itibaren on günlük tövbe zamanının sonundaki kefaret günüdür (Yom Kipur). Öte yandan Yahova’nın İsrâiloğullan’ndan istediği başka takdime çeşitleri de vardı. Nitekim Tevrat’ta ve Kur’an’da belirtildiğine göre Hz. Mûsâ zamanında İsrâiloğullarf ndan bir de sağlam, kusursuz, üzerine hiç boyunduruk binmemiş inek kurban etmeleri istenmiş ve bu kurbanla ilgili işlemler ayrıca bildirilmiştir. Tevrat’ta kurbanın temiz ve eti yenilen hayvanlardan seçilmesi istenmiştir.
Kurban edilecek hayvanlar kusursuz olmalıdır. Pek çok durumda hayvanın erkek olması istenmiş, şükür ve İlk mahsul takdimeleri gibi diğer durumlarda erkekle dişi arasında tercih kişiye bırakılmıştır. Kurban olarak sunulan hayvanların doğumdan itibaren yedi günden önce takdim edilmemesi anne ile yavrusunun aynı günde boğazlanmaması emredilmiştir. İlk doğanlar bir yıl içinde takdim edilmelidir. Pesah kuzusunda olduğu gibi yakılan takdimelerle günah ve şükran takdimelerinin bir yaşından daha fazla olması istenmiştir. Bazı özel kurbanların bir iş yapmamış, boyunduruk vurulmamış ve henüz yavrulamamış bir hayvandan olması gerekirdi. Ayrıca kurbanın onu sunan kimsenin malı olması gerekiyordu.
Kurbanın eti hakkında yapılacak işlem kurbanın takdim ediliş amacına göre değişiklik arzetmekteydi. Yakılmak üzere sunulan kurbanın eti tamamen mezbah üzerinde yakılır: komünyon kurbanı ko-henler, onu takdim eden ve yakınları tarafından yenirdi. Kurbanın kanı ve Tanrı’-ya tahsis edilen yağının yenilmemesi ve bütün nesiller boyunca buna riayet edilmesi istenmiştir.
Hz. îsâ zamanındaki kurban uygulamaları Ahd-i Atîk’e dayandırılmaktaysa da sonradan Hıristiyanlık’ta îsâ’yı merkezîleştiren farklı bir kurban anlayışı geliştirilmiştir. Kendisi de bir İsrailli olan îsâ dünyaya geldiğinde ailesi yahudi şeriatına uyarak kurban sunmak için Yeruşalim’e gitmiş ve îsâ’yı da götürmüş îsâ, İsrâiloğulları’nın kutladığı Pesah bayramlarına katılmıştır. Öte yandan îsâ, bir cüzzamlıyı iyi ettikten sonra Mûsâ şeriatında belirtildiği üzere bir kurban kesmesini din kardeşiyle dargın olan birinin barıştıktan sonra takdimesini sunmasını istemiştir. Bu uygulamalara rağmen îsâ’nın çarmıha gerilmesi ve diriltilmesi inancının ardından Hıristiyanlığın Yahudilik’ten ayrı bir din mahiyeti kazanmaya başladığı bilinmektedir. Nitekim hıristiyan geleneğinde îsâ’nın ha-vârileriyle yediği son akşam yemeğinde insanlar İçin döküldüğünden bahsettiği kanının Ahd-i Cedîd olduğuna ve insanları Tanrı ile barıştırdığına inanılmış Ahd-i Atîk Pesahf nın icrası sayılan bu yemeğin îsâ’nın kendisini Baba’sına takdim ettiği bir âyin anlamına geldiği anlayışı benimsenmiştir.
İnciller’deki, “îsâ’nın kanı birçoklarının günahının bağışlanması için döküldü” “İnsanoğlu kendisine hizmet edilmeye değil, ancak hizmet etmeye ve birçokları için canını fidye olarak vermeye geldi ve Pavlus’un mektuplarındaki “günah için bir kurban” ve “Tanrı’ya kurban şeklindeki ifadeleri, Hz. îsâ’yı insanlığı aslî günahtan kurtaran bir kurban olarak gören inanca esas teşkil etmiştir. Böylece hıristiyan ilahiyatında îsâ’nın haç üzerindeki ölümünün tek başına yeterli ve diğer kurban sunma fiillerini faydasız kılan biricik kurban olduğu inancı kabul edilmiş, îsâ. kendisi ilk ve son kurban olarak Ahd-i Atîk’in kurban sistemini iptal etmiştir.
- Kurban Kesmek, Kesmenin, Yükümlülük Şartları, Hakkında Bilgi
- İslam’da Kurban -Kurbanın Dini Hükmü- Hakkında Bilgi
- İslam’da Kurban -Kurban Çeşitleri- Hakkında Bilgi
- İslam’da Kurban -Mahiyeti ve Anlamı- Hakkında Bilgi
- Kurbanın Geçerlilik Şartları, Kurban olan hayvanlar, Özellikleri, Hakkında Bilgi
- İslam’da Kurban Nedir, Hakkında Bilgi
- Kurban Nedir, Ne Demektir, Kelime Anlamı, Hakkında Bilgi
TDV İslâm Ansiklopedisi