Hadis kaynaklarında, aralarında bazı rivayet farklılıkları bulunmakla birlikte güneş tutulduğu zaman Hz. Peygamber’in küsûf namazı kıldırdığını ifade eden çok sayıda hadis mevcuttur. Bu hadislerde Resûl-i Ekrem’in bu namaz sırasında kıraati uzun tuttuğu, namazı tamamlayınca güneş ışığının tekrar ortaya çıkmasından sonra cemaate hitap ederek, “Ay ve güneş Allah’ın varlığını ve kudretini gösteren alâmetlerdendir. Bunlar hiç kimsenin ölümünden veya yaşamasından doğmasından dolayı tutulmaz. Ay veya güneş tutulmasını gördüğünüz zaman açılıncaya kadar namaz kılın, dua edin” dediği, bazı rivayetlerde ise Allah Resulü’nün bu iki hadiseye şahit olunduğunda tekbir getirilmesi, sadaka verilmesi ve köle azat edilmesini istediği ifade edilir.
Konuyla ilgili hadisleri ve bizzat Resûl-i Ekrem’in bu namazı kıldırmış olmasını dikkate alan fakihler güneş tutulduğu zaman namaz kılmanın sünnet olduğu görüşündedir. Ayrıca bu konudaki hadislerden birinde Hz. Peygamber’in “namaz kılın” şeklinde emir kipi kullanmasından hareketle Hanefî mezhebinde bu namazın vacip olduğu yolunda bir görüş de vardır. Küsûf namazının vakti, ne şekilde kılınacağı ve hutbe okumanın gerekli olup olmadığı gibi konular Resûl-i Ekrem’den nakledilen farklı rivayetler sebebiyle fakihler arasında tartışmalıdır.
Küsûf namazı ezan ve kamet okunmaksızın cemaatle ya da tek başına kılınabilir. Ancak fakihlerin çoğunluğuna göre cemaatle kılınması daha faziletlidir. Seferi durumundaki kimseler tarafından da kılınabilen bu namazın vakti güneş tutulmasının başlamasından sona ermesine kadar süren zaman dilimidir. Hanefîler’e, Hanbelîler’e ve İmam Mâlik’-ten gelen bir rivayete göre namaz kılmanın mekruh olduğu vakitlerden birine tesadüf etmesi halinde küsûf namazı kılınmaz. Bu durumda namaz yerine teşbih, tehlîl ve istiğfar ile meşgul olunur. İmam Şafiî ve Ahmed b. Hanbel’-den gelen bir rivayete göre ise bu namaz her zaman kılınabilir. İmam Mâlik’ten gelen bir diğer görüşe göre küsûf namazının zeval vaktinden sonra kılınması caiz değildir. Vaktinde kılınamayan küsûf namazı kaza edilmez.
Namazdan önce gusül abdesti almak, cuma ve bayram namazları gibi camide kılmak, rükû, kıraat ve secdeleri normal zamanlara göre daha uzun tutmak küsûf namazının sünnetlerindedir. Ayrıca güneş tutulması sırasında Allah’ı bolca zikretmek, günahların bağışlanmasını dilemek, tekbir getirmek ve sadaka vermek Hz. Peygamber’in tavsiyeleri arasında yer alır.
Hanefî fakihlerine göre küsûf namazı en az iki rek’at olup dört veya daha fazla rek’at olarak da kılınabilir. Her iki veya dört rek’atta bir selâm verilir. Diğer nafile namazlarda olduğu gibi her rek’atta tek rükû ve iki secde yapılır. İmam Mâlik, İmam Şafiî ve Ahmed b. Hanbel’e göre ise küsûf namazı her rek’atta uzunca bir sûrenin okunduğu kıyamdan ve rü-kûdan sonra tekrar aynı şekilde kıyam ve rükû yapılarak iki rek’at olarak kılınır. Diğer taraftan İbn Rüşd gibi bazı fakihler, bu konuyla ilgili olarak nakledilen rivayetlerin tamamının sahih oluşunu dikkate alarak küsûf namazının bu rivayetlerde yer alan bir şekle uygun olarak kılınmasının yeterli olacağı görüşündedir. Rivayetler arası farklılık. Hz. Peygamber’in güneş tutulma süresinin uzunluk ve kısalığına göre kıraat ve rükû sayısını artırdığı ve farklı olaylar vesilesiyle kılman küsûf namazları arasında bazı farklılıklar bulunabileceği şeklinde telif edilmiştir. Mâliki ve Şafiî fakihleriyle Ebû Hanîfe’ye göre küsûf namazında kıraat gizli, Hanefî fakihlerinden İmam Muhammed ve Ebû Yûsuf ile Ahmed b. Hanbel ve İmam Mâlik’ten gelen bir rivayete göre ise açıktan yapılır.
Fakihlerin çoğunluğuna göre küsûf namazında hutbe okunmaz. Çünkü bu aynı zamanda evde tek başına da kılınabilen bir namazdır. Bu müctehidler, Resûl-i Ekrem’in küsûf namazı kıldıktan sonra hutbe okuduğunu kabul etmekle birlikte bu hutbeyi o gün vefat eden oğlu İbrahim’in ölümü sebebiyle güneşin tutulduğu düşüncesinde olanları uyarmak maksadıyla irad ettiğini söylerler. Şâfiîler ise böyle bir yoruma gitmeyerek namazdan sonra cuma ve bayram namazlarında olduğu gibi iki hutbe okunmasının sünnet olduğu görüşündedir. Mâlikîler’e göre namazın ardından Allah’a hamd ve Hz. Peygamber’e salâtı ihtiva eden bir vaazda bulunmak menduptur. Rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla küsûf namazının cemaatle kılınması durumunda imamın namazdan sonra cemaati günahlardan tövbe etmeye, sadaka vermeye ve dua yapmaya teşvik etmesi Resûlullah’ın sünnetine uygun bir davranış niteliğindedir.
Ay tutulduğu zaman kılınan husuf namazının sünnet olup olmadığı ya da cemaatle kılınıp kılınmayacağı konusunda fakihler arasında farklı görüşler vardır. Aralarında İmam Şâfıî, Ahmed b. Hanbel ve Dâvûd ez-Zâhirî’nin de bulunduğu bazı âlimler küsûf namazıyla ilgili olarak rivayet edilen hadisteki, “Siz bunları tutulmuş görürseniz hemen tekbir getirin. Allah’a dua edin, namaz kılın ve sadaka verin” ibaresini delil kabul ederek husuf namazıyla ilgili hükümlerin küsûf namazının hükümleriyle aynı olduğu görüşündedir. Ebû Hanîfe ve İmam Mâlik ise ay tutulması güneş tutulmasından daha fazla meydana geldiği halde Hz. Peygamber’in bu sebeple namaz kılmadığını ifade ederek husuf namazının sünnet olmadığını belirtmişlerdir. Bununla birlikte ay tutulması sırasında tek başına iki ya da dört rek’at namaz kılınması müstehaptır. İmam Şafiî ve Ahmed b. Hanbel’e göre ise husuf namazı da küsûf namazı gibi sünnettir ve cemaatle kılınabilir. Ayrıca Şâfıî ve Mâlikîler’e göre husuf namazında kıraat açıktan yapılır.
Küsûf namazına kıyas edilerek sel, deprem, fırtına vb. tabii âfetlerin meydana geldiği zamanlarda bu namaza benzer bir namaz kılmanın müstehap olduğunu ifade edenler de vardır. Nitekim İbn Abbas’ın deprem sırasında bu şekilde bir namaz kıldığı nakledilir. Ancak aralarında İmam Mâlik ve İmam Şafiî’nin de bulunduğu çoğunluk bu görüşe katılmaz.
Konuyla ilgili rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla güneş ve ay tutulması sırasında namaz, dua ve Allah’ı anma ile meşgul olmak, sırf Hz. Peygamber’in sünnetine uymayı göstermesinin yanı sıra çok seyrek olarak gerçekleşen bu tür olayların insanlar üzerinde meydana getireceği korku ve endişeyi Allah’a sığınmak suretiyle gidermek, bu vesileyle gerçek yaratıcıyı hatırlamak ve O’na şükran duygularını ifade etmek, O’ndan hayırlar talep etmek gibi hikmetler de içermektedir.
- Küsuf Nedir, Ne Demek, Anlamı, Kuran’da Küsuf, Ayetleri, Hakkında Bilgi
TDV İslâm Ansiklopedisi