Kütahya Şehri Fiziki Yapı, Nüfusu, Hakkında Bilgi

Roma ve Bizans dönemlerinde kaleden ibaret bir yerle­şim yeri durumunda olan Kütahya, Germiyanoğulları ve Osmanlı hâkimiyetinde sur dışına taşmış ve gelişme göstermiş­tir. Bizanslılar zamanında şehir, her ta­rafına hâkim yüksek ve sarp tepesine bir şato yaptırılarak burçlarla tahkim edilip iki kat surla çevrilmişti. Buraya Yukarı Kale (Eski Hisar) denilmekteydi. Germi-yanoğulları dönemi Kütahya’sı hakkında bilgi veren Kalkaşendî burayı orta bü­yüklükte, etrafı surlarla çevrili, içinde mescid. hamam ve çarşıların bulundu­ğu, ortada yüksek bir tepe üzerinde müstahkem kalesinin yer aldığı bir şe­hir olarak tarif eder ve Germiyan adıyla anar. İbn Fazlullah el-Ömerî ise Kütay diye kaydettiği şehrin etrafının surla çevrili olduğunu, büyük bir kaleye sahip bulunduğunu yazar. Bu bilgiler, Kütahya’­nın Bizans dönemindeki fizikî yapısının oldukça değişmiş olduğunu gösterir. Os­manlılar devrinde. Fâtih Sultan Mehmed zamanında  mevcut kalenin kuzey tarafının alt yanına yeni surlar in­şa edilmiş ve burası Aşağı Kale (Yeni Ka­le) olarak anılmaya başlanmıştır. Bu yeni kalenin aşağısında da şehir uzanmaktadır. Kütahya’da Türk devri yerleşimi ka­lenin doğu eteklerinde şehrin ilk çekir­değini oluşturmuştur. Burada Kapan de­resinin ikiye bölündüğü alanda Balıklı ve Paşam Sultan mahalleleriyle biraz daha kuzeye doğru Pîrler ve Servi mahallesi en eski kale dışı yerleşmelerdir. Günü­müzdeki belediye meydanının bulun­duğu alana doğru yayılan yerleşmenin bir diğer kolunun da vadi içinden Sul-tanbağı mahallesine uzandığı, böyle­ce Saray Sultanbağı mahalleleri arasın­da Kapan deresinin etrafında geliştiği anlaşılmaktadır. Kale içindeki Mâruf mahallesi de önemli bir yerleşme ye­riydi. Yukarı Kale’nin içinde bat tarafın­da iç kale bulunmaktaydı.

Şehrin Osmanlı idaresi altındaki duru­mu hakkında en ayrıntılı bilgiler XVI. yüz­yıla ait tahrir kayıtlarından tesbit edile­bilmektedir. 926 (1520) yıllarında düzen­lendiği anlaşılan defterde şehirde yir­mi sekiz mahallenin bulunduğu belirtil­miştir. Bu sayı 937’deki (1530-31) tesbitlere göre otuz üçe yük­selmişti. 979 (1571) ta­rihli defterde ise kırk mahalle kaydedil­mişti. Başlıca mahalleleri Çerçi, Kemâleddin Paşa, Balıklı, Dükkâncıklar, Pırpırcılar, Pîrler, Hacı İbrahim, İshak Fakih, Mâruf, Ahî İzzeddîn, Ahî Mus­tafa, Veled-i Güne, Çukur, Ahî Erbasan, Servi, Sultanbağı, Kadı Şeyh, Meydan, Cemâleddin, Börekçiler, Polad Bey, Şeh-reküstü, Dibek, Hisar Beyi, Hacı Ah­med. Efendi Bola, Hacı İlyas, Hacı Sü­leyman, Yeni Hisar, Bezirciler, Bölücek, Cedîd, Ahî Evran, Orta. Hüseyin Paşa, Hisar ve Orta Hisar’dan oluşmakta; ay­rıca Ermeni, Rum ve yahudi mahalleleri bulunmaktaydı. 1O82’de(1671) Kütah­ya’yı ziyaret eden Evliya Çelebi şehrin otuz dört mahalleden ibaret olduğunu belirtir. 1086 (1675) tarihli bir avânz def­terinde otuz beş mahalle kaydedilmiş­tir. 1845-1846 yıl­larına ait temettuât sayımlarına göre şehirde otuz bir mahalle bulunuyordu. Bunlardan yirmi altısında müslümanlar, üçünde müslüman. Ermeni, Rum karışık Çerçi, Balıklı, Bölücek mahalleleri, bi­rinde sadece Ermeniler (Şehreküstü), bi­rinde de Rumlar (Ahî Evran) oturuyordu. Başlıca kalabalık mahalleleri çoğunun adına XVI. yüzyıl kayıtlarında da rast­lanan Pîrler [169 erkek nüfus] Saray (577 erkek), Polad Bey (143), Cedîd (215), Kal’a-i Sagir (120), Hacı İbrahim (146), Lala Hüseyin (474), Servi (286), Börek­çiler (426), Cemâleddin (209), Meydan  (501), Sultanbağı (182), Hacı Ahmed (154), İshak Fakih (73) ve Bezirciler (170) teşkil ediyordu.

1520’de Kütahya şehrinde 1060 hâne ve 138 mücerredden (bekâr) ibaret nü­fus mevcuttu (yaklaşık 5400 kişi). 1530′-da 967 hâne, 137 mücerred olmak üzere nüfus miktarı bir öncekine göre hemen hemen aynı kalmıştı. XVI. yüzyılın ikinci yansında nüfus artmış ve 1571 tesbitlerine göre yaklaşık 7500’e ulaşmıştı (1487 hâne. 290 bekâr erkek). 1520’de 1060 ha­neden 758’ini müslümanlar, 202 hane­nin 145’ini Ermeni, 26’sını Rum ve 1 S’ini yahudiler oluşturuyordu. Gayri müslim sayısı 1530’da 159 hâne idi. 1571’debu sayı 144 haneye İnmişti. Bu son rakam içinde Ermeni sayısı azalırken Rum ev sayısı bir artış göstermişti.[68 hâne Er­meni, 40 hâne Rum] Her üç tahrirdeki rakamlara kaledeki efrad ile idareci sı­nıf dahil değildir. 1O82’de(167l) Evliya Çelebi Kütahya’da 7000 hâne olduğu­nu yazar (yaklaşık 35.000 kişi); ancak bu rakamın abartılı olduğu açıktır. Şehrin bu nüfusa XVIII. yüzyılda da ulaşmadığı söylenebilir. Evliya Çelebi gibi 1767’de Carsten Niebuhr’un hâne sayısı olarak verdiği 11.000 rakamının da (55.000 ki­şi) doğru olmadığı tahmin edilmektedir. Nitekim XIX. yüzyılın ilk yarısında Kü­tahya’nın nüfusu 15.000 dolayındadır. Yüzyılın sonunda bu sayı Cuinet tarafın­dan 15.000 müslüman, 4000 Rum, 3000 Ermeni olmak üzere 22.000 olarak gös­terilmektedir. 1845-1846’da temettuât defterlerine göre şehrin nüfusu 18.480 olup bunun 2732’sini gayri müslimler oluşturuyordu.

Kütahya önemli bir yol kavşağı üzerin­de bulunduğundan ticarî bakımdan ol­dukça hareketli bir merkez durumun­daydı. Germiyanoğullan döneminde Kütahya şapı, at ve pirinç başlıca ihraç ürünleriydi. Yakın çevresindeki gümüş üretimi şehrin zenginlik kaynaklarından biriydi. Bursa-Kütahya arasında yoğun bir ticari hareketlilik vardı. İç bölgeden ve Ege sahillerinden gelen mallar bura­dan geçerek Bursa’ya gidiyordu. Osman­lı devrinde de şehir ticarî faaliyet merke­zi olma özelliğini sürdürdü. Burada bü­yük ve küçük bedesten olarak adlandırı­lan iki bedesten bulunmaktaydı. Büyük bedesten Gedik Ahmed Paşa vakıfların­dan, küçük bedesten Timurtaş Paşa vakıflarındandı. Günümüzde büyük bedes­ten sebze hali, küçük bedesten de bit pazarı olarak kullanılmaktadır. Evliya Çe­lebi büyük bedestende 860 dükkân bu­lunduğunu belirtir. Yine tahrir defterle­rinde Kütahya’da üç kervansaray olduğu kayıtlıdır. Evliya Çelebi şehirde on yedi hanın varlığını yazar, ayrıca Kapan Hanı hakkında geniş bilgi verir. Karagöz Ah­med Paşa’nın 918 (1512) tarihli vakfiye­sinde Kütahya’da yetmiş odalı Kapan Hanı (menzilhâne) zikredilir. Evliya Çelebi bu hanın çevresinde 200 ocak olduğunu kaydeder. Hanın kapısı üzerinde sadece 912 (1506) tarihli kita­besi kalmıştır. 936 (1530) tarihli tahrir defterinde kervansaray. Kapan Hanı ve otuz dükkânın kira geliri 8000 akçe ola­rak kayıtlıdır.

Şehirde tahrir kayıtlarına göre susam yağı, bezir, sabun, mum ve boza imalâtıyla ilgili işletmeler mevcuttur. Kütah­ya’da ekonomik faaliyetler arasında çi­nicilik özel bir yer tutar. Tarihî bulgular buranın Frigler döneminden beri bir se­ramik merkezi olduğuna işaret eder. Roma, Bizans ve Selçuklular devrinde de çinicilik sürdürülmüştür. “Milet işi” deni­len ilk Osmanlı seramiklerinin XIII. yüz­yıl sonu ile XIV. yüzyılda yapıldığı tesbit edilmiştir. Burada imal edilen seramik­ler kırmızı hamurlu olarak hazırlanmak­tadır. Motifler ve renkler İznik çinileriyle benzerlik gösterir. Mavi-beyaz seramiğe geçişin XVI. yüzyılda olduğu tahmin edi­lir. XV. yüzyıla ait II. Yâkub Bey Türbesi’-nin orijinal çinileri, renkli sır tekniği ve süsleme bakımından Bursa Yeşilcami Külliyesi’nin çinilerine benzer. XV. yüzyıl sonu ve XVI. yüzyıl başlarına ait olup çini sanatında sır altı tekniğinde bir aşama­nın başlangıcını oluşturan mavi-beyaz çinilerin Kütahya’da yapıldığını gösteren buluntular mevcuttur. Rüstem Paşa’nın Kütahya’daki medresesinin yanına bir çini imalâthanesi yaptırdığı bilinmekte­dir. XVII. yüzyılda Kütahya çiniciliğinin tam bir faaliyet içinde bulunduğu ve İz­nik çiniciliği için gerekli malzemenin te­min edildiği bir merkez olduğu anlaşıl­maktadır. 1017 (1608) tarihli bir belge­de çini imalinde kullanılan bir maddenin adı geçer. Evli­ya Çelebi çinici mahallesinden bahset­mekte ve otuz dört ayrı çini atölyesi ol­duğunu bildirmektedir. 1058’de (1648) gittiği İznik’te ise sadece dokuz çini ima­lâthanesinin bulunduğunu yazar. XVIII. yüzyılda İznik çini atölyelerinin son bul­ması Kütahya çini imalâtına yeni bir hız vermiştir. İznik, saray ve çevresi için ye­terli yardımlarla çini ve seramik üreti­mini gerçekleştirmekte iken Kütahyalı çinici ve seramikçiler, Anadolu’daki merkezlerin ve halkın çini ve seramik ihti­yaçlarını kendi kapasiteleri oranında kar­şılamışlardır. Buda Kütahya çiniciliğinin bugüne kadar var olmasını sağlamış­tır. XVII. yüzyılda İznik ve Kütahya çinile­rinin bir arada kullanıldığı son âbide İs­tanbul’daki Sultan  Ahmed Camii’dir.

XVIII.  yüzyıl Kütahya çinilerinin tanın­masını sağlayan en belirgin eser, Germi-yanoğlu’nun subaşısı Hisar Bey’in oğlu Mustafa Bey tarafından 892’de (1487) yaptırılan Hisar Bey Camii’dir. Bu ca­mide hem XV. yüzyıl çinileri, hem de 1749 yılında caminin esaslı bir şekilde tamiri sırasında kullanılan çiniler vardır.

XIX. yüzyıl sonu ve XX. yüzyıl başlarında Kütahya çiniciliği neo- klasik üslûbun etkisiyle yeni bir canlılık kazanmıştır. XVIII. yüzyıla ait Kütahya çinileriyle süs­lenen kiliseler de oldukça yaygındır. 1907′-de Kütahya valisi olan ve çini süslemeli hükümet konağını (bugünkü adliye bina­sı) yaptıran Giritli Fuad Paşa merkeze gönderdiği bir raporda üç asır evvel 300’den fazla çini imalâthanesi bulunduğunu, 1795’te imalâthanelerin 1OO’e in­diğini belirtmektedir.

Kütahya tarihî eserler yönünden zen­gin bir şehirdir. Selçuklu, Germiyanli ve Osmanlı dönemlerine ait birçok cami, mescid, hamam vb. yer alır. Şehirde Ba-lıKlı mahallesindeki cami üzerinde, Sel­çuklu emirlerinden İmâdüddin Dînârî’ye ait 634 (1237) tarihli kitabe ile Germi-yanlı Özbek Subaşı tarafından yapılan ta­miratı gösteren 783 (1381) tarihli kitabe bulunur. Aynı kişinin Hıdırlık tepesindeki mescidinin kitabesi 641 (1243-44) tarih­lidir. Germiyanoğulları dönemine ait eser­lerin başında 714’te (1314) Mübârizüd-din Umur Bey’in inşa ettirdiği Umur Bey Medresesi (Vâcidiye Medresesi) gelir. Yu­karı Kale Camii, Süleyman Bey tarafından 779 (1377) yılında yaptırılmıştır. Bunun yanında Kurşunlu Cami (Anadolu Beyler­beyi Kasım Paşa tamir ettirdiğinden Ka­sım Paşa Camii diye de anılır), Çatal Mes­cid (783/1381), II. Yâkub Bey’in çeşme ve medresesi (814/1411) sayılabilir. Yâkub Bey’in taş üzerine kazınmış vakfiyesi de bu medresede yer alır. Osmanlı eserleri arasında Yıldırım Bayezid’in inşasını baş­lattığı, 813te (1410) Mûsâ Çelebi’nin ta­mamlattığı ulucami, İshak Fakih Camii (XV. yüzyıl başlan), Bey Camii (Saray Ca­mii, 893/1488), Kapan Hanı (912/1506), Karagöz Ahmed Paşa Camii (915/1509), Rüstem Paşa Hamamı (956/1549) ve Med­resesi (957/1550), Hatuniye Camii (1061/ 1651), Lala Hüseyin Paşa Camii (1566-1568), Ali Paşa Camii (1211/1796-97), Vahîd Paşa Kütüphanesi (1226/1811), Kâmil Ağa Muvakkithânesi (1247/1832), İbra­him Bey Camii ve Kütüphanesi (1272/ 1856) önde gelir.

Kütahya Osmanlı idaresine girdikten sonra önce sancak, ardından eyalet mer­kezi olmuştur. Anadolu eyaletinin mer­kez sancağını oluşturan Kütahya 1513′-te Şıhlu (İşıklı), Homa, Uşak, Lâdikıye (Denizli), Güre ve Selendi, Kula, Eğrigöz, Simav, Honaz kazalarından meydana ge­liyordu. 1520’de daha önce nahiye olan Gediz kaza olarak kay­dedilmişti. 1530’da Eğrigöz ve Simav ile Güre ve Selendi birleşik kaza durumun­daydı. 1571’de -Kütahya sancağının Eğri­göz (Emet), Simav, Gediz, Güre ve Selen­di, Kula, Lâdikıye, Honaz, Homa, Geyik­ler (Dinar), Şıhlu, Uşak, Gököyük(Aydos) olmak üzere on iki kazası bulunmaktay­dı. XVI. yüzyılda Kütahya kazasına bağlı Altıntaş, Aslanapa, Tavşanlı, Sazanos, Yalak, Çukurca, Kavak, Kalınviran, Yon­calı, Geriz nahiyeleri kayıtlıdır.

Sancağın XVI. yüzyıldaki tahminî nüfu­su 220-350.000 arasındaydı. Bu dönem­de Kütahya kazasında Kütahya şehri dışında hiçbir gayri müslim yerleşme­si yoktu. XVII. yüzyılda Müneccimbaşı, Germiyan ili diye yazdığı Kütahya san­cağının kazalarını Uşak, Gediz, Selen­di. Kula, Güre, Tavşanlı, Simav, Eğri­göz, Ezine (Sarayköy), Banaz. Baklan, Donuzlu, Honas. Dazkırı, Geyikler, Ho­ma, Gököyük, Çarşamba (Buldan), Di­nar-Eşme ve Şıhlu olarak bildirmek­tedir. Evliya Çelebi burayı yirmi dört kadılıktan ibaret gösterir. 1083 (1672) yılında tanzim edilmiş olan deftere gö­re Kütahya livası Kütahya ve Tavşanlı. Ezine, Gököyük, Çarşamba, Baklan, Şıh­lu, Çal, Uşak, Banaz, Sirke, Eşme, İnay, Dağardı, Selendi, Çakırca, Küre-i Selen­di, Honaz, Geyikler, Lâdikıye, Dazkırı, Homa, Simav, Eğrigöz, Kula, Bozkuş, Toplu ve Osmaneli ile Gediz olmak üze­re toplam yirmi yedi kazadan meyda­na gelmekteydi. 1111 (1699-1700) yılında dü­zenlenmiş olan bir defterde ise Bozkuş ile Toplu ve Osmaneli kazalarının Kazâ-i Yörükân adı altında birleştirilerek tek kalemde yazılmış olduğu görülmektedir. 1833’te muhassıllık teşkilâtı kurulan Kütahya liva haline gelmiştir. 1839’da Eskişehir ve Afyonkarahisar ile beraber bu üç san­cak feriklik makamı Kütahya’da olmak üzere birleştirildi. 1841de Kocaeli, Bolu. Eskişehir. Karesi, Afyonkarahisar san­cakları ile birlikte Hudâvendigâr vilâyeti teşkil edildi ve Kütahya bu vilâyete mer­kez oldu. Kütahya Belediyesi 1857’de kuruldu. 1867’de vilâyet merkezi Bursa’-ya nakledildi. XX. yüzyıl başlarında Kü­tahya sancağı merkez kazası ile Eskişe­hir, Uşak. Simav ve Gediz kazalarını içine alıyordu. Bu durum Kütahya’nın müsta­kil sancak haline getirildiği 1915 yılına kadar devam etti.

Kütahya Cumhuriyet’in başlarında il merkezi oldu. Bu dönemde Kütahya-Balıkesir demiryolunun yapılması, daha sonra da karayollarıyla ülkenin başka yerlerine bağlanması Kütahya’yı kalkındırdı. 1927 sayımında 17.266 olarak tesbit edilen nüfusu 19S0’ye kadar fazla de­ğişmedi (19 448). Fakat bu tarihten son­ra hızlı artış gösterdi [1955’te 27.174, 1960’ta 39.663, 1965’te 49-301, 1970’te 62.222, 1975’te 82.442, 1980’de 99.436 nüfus]Şehrin nüfusu ilk defa 1985’te 100.000’i geçti (118.773), 2000 yılı sayı­mının geçici sonuçlarına göre de 168.045 oldu. Şehirde azotlu gübre imal eden büyük fabrika ve diğer endüstri kuruluş­ları yapıldı. Geleneksel çinicilik işleri de turistik bir fonksiyon kazandı. Aynı za­manda askerlik ve havacılık bakımından önemli bir merkez olan Kütahya, mekân üzerinde de gelişerek planlı yeni mahal­lelerle ovaya doğru hafif eğimli düzlükler üzerinde Eskişehir ve Afyon karayolları boyunca büyümesini sürdürdü.

Kütahya şehrinin merkez olduğu Kü­tahya ili Bursa, Bilecik, Eskişehir, Afyon, Uşak, Manisa ve Balıkesir illeriyle kuşa­tılmıştır. Merkez ilçeden başka Altıntaş, Asianapa, Çavdarhisar. Domaniç, Dum-lupınar, Emet. Gediz, Hisarcık, Pazarlar, Simav, Şaphane ve Tavşanlı adlı on iki il­çeye ayrılmıştır. 11.977 km2 genişliğin­deki Kütahya ilinin sınırlan içinde 2000 nüfus sayımının geçici sonuçlarına göre 656.716 kişi yaşıyordu. Nüfus yoğunluğu ise 55 idi.

Diyanet İşleri Başkanlığı’na ait 2001 yılı istatistiklerine göre Kütahya’da il ve ilçe merkezlerinde 273, kasaba ve köy­lerde 858 olmak üzere toplam 1131 ca­mi bulunmaktadır. Şehir merkezindeki cami sayısı 114’tür.

  • Kütahya Şehri Tarihi, Eserleri, Mimari, Yapılar, Hakkında Bilgi
  • Kütahya Şehri Tarihi, Tarihçesi, Hakkında Bilgi

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski