Kütahya Şehri Tarihi, Tarihçesi, Hakkında Bilgi

Kütahya. Ege bölgesinin İçbatı Anadolu bölümünde şehir ve bu şehrin merkez olduğu il.

Geniş bir ova (Kütahya ovası) kenarın­da yer alan Yellicedağı (Acemdağı) etekle­rinde kurulmuştur. Şehrin eski çekirdeği Hisar tepesiyle (1000 m.) Hıdırlık tepesi önünde olup bu iki tepe arasından aka­rak şehri güneyden kuzeye bölen bir de­re ova ortasından geçip Porsuk’a dökü­len Felend çayına kavuşur. Kütahya, hi­sar kalıntılarının bulunduğu tepenin etek­lerinden kuzeyindeki ovaya doğru yayı­lır. Kütahya adı şehrin eski İsmi olan Kotiaeion’dan (Kotiaion, Cotyeium. Cotyeum. Cotyaium) gelir.

Tarih. Yerleşim tarihi antik dönemlere kadar inen şehir Küçük Frigya denilen bölgede bulunmaktadır. Strabon burayı Frigya’nın önemli şehirleri arasında sa­yar. Milâttan önce VI. yüzyılın sonlarına doğru Lidyalılar’ın, Persler’in ve ardın­dan milâttan önce IV. yüzyılda İsken­der’in eline geçen şehir onun ölümün­den sonra Bitinya ve Bergama krallıkla­rının idaresi altına girdi. Milâttan önce I -milâttan sonra IV. yüzyıllarda Roma hâ­kimiyetinde kaldı. Bizanslılar zamanında da önemini korudu ve bir piskoposluk merkezi haline geldi. Günümüze ulaşan kale sur ve burçlarının Bizans döneminde İnşa edildiği anlaşılmaktadır. Bu du­rum şehrin önemli bir stratejik konumda olduğunu gösterir.

IV. Romanos Diogenes, Malazgirt sa­vaşının ardından tahtını geri almak için yaptığı mücadelelerde yenilince Kütahya Kalesi’ne getirilip hapsedildi. Malazgirt’­ten sonra Anadolu’nun büyük bir kısmı ile beraber burası da Kutalmışoğlu Sü­leyman Şah tarafından 1080 yılına doğru alındı. Dorylaion (Eskişehir) muharebesi­ne kadar da (1097) Selçuklu idaresi al­tında kaldı. XII. yüzyılın ortalarında Ana­dolu’da Bizans hâkimiyetinin sınır hat­tında yer aldı ve bu yöredeki Türkmenler’in başlıca hedefini oluşturdu. Miryokefalon zaferinin (1176) ardından bu ta­arruzlar daha da şiddetlendi ve nihayet İmparator I. Manuel’İn ölümünden sonra Selçuklular’ın idaresi altına girdi (1180). 1182’de II. Kılıcarslan ülkeyi oğulları ara­sında paylaştırınca Uluborlu ve Kütahya yöresi Gıyâseddin Keyhusrev’e düştü. Bunu izleyen karışıklıklar sırasında yeni­den Bizanslılar’ın eline geçtiyse de I. Alâeddin Keykubad zamanında İznik İmparatorluğu’ndan geri alındı (1233). 631 (1234) tarihli Yoncalı Hamam’ın kitabesi Türk hâkimiyetinin başlangıcına işaret etmektedir.

XIII. yüzyıl ortalarında IV. Rükneddin Kılıcarslan döneminde Kütahya ve yöre­si, Sâhib Ata Fahreddin Ali’nin uç beyliği­ne tayin edilen oğullarına iktâ olarak ve­rildi. Aynı yüzyılın ikinci yarısında şehir ve çevresi Germiyanoğulları’nın etkisi altında kaldı. 1277’de meydana gelen Cimri olayı sırasındaki hizmetlerinden dolayı bölgenin kendilerine verildiği Germiyanlılar zamanla şehri merkez yapa­rak beyliklerinin temelini attılar. Kütahya 1285 yılından itibaren Germiyanlılar, Moğollar ve Selçuklu Sultanı II. Mesud’a karşı mücadele konusu oldu. 1286-1291 yıllan arasında mücadelelerde bazan Ger­miyanlılar. bazan Sultan Mesud’un kuv­vetleri galip geldi. 699 (1300) tarihli bir kitabe bu yıllarda Germiyanlılar’ın Sel­çuklu hâkimiyetini tanıdıklarını gösterir. Kütahya merkez olmak üzere Germiyan Beyliği’nin 1300’de kurulduğu anlaşıl­maktadır. Bu tarihten itibaren kaynak­larda hanedan adı şehir için de kullanıl­mıştır. XIV. yüzyılın ortalarına doğru şe­hir üzerinde komşu Osmanlı Beyliği etkili olmaya başladı. Bir taraftan Karamano-ğullarf mn, diğer taraftan Osmanlılar’ın baskıları üzerine Süleyman Şah, beyliği­nin muhafazası için Osmanlılarla akrabalık kurmak isteyip kızı Devlet Hatun’u I. Murad’ın oğlu Bayezid’e nikahladı. Sü­leyman Şah’ın kızının düğünü dolayısıyla Kütahya, Simav, Eğrigöz ve Tavşanlı çe­yiz olarak Osmanlılar’a verildi. 783 (1381) yılında yapılan düğünden sonra Şehzade Bayezid Kütahya’ya idareci olarak gön­derildi. Süleyman Şah da Kula’ya çekildi ve orada vefat etti. Şeyhoğlu Mustafa. Hurşîdnâme’sınln yarısını tamamladı­ğında (789/1387) Süleyman Şah’ın öldü­ğünü yazar. Süleyman Şah devrine ait Kü­tahya’da pek çok tarihî eser vardır.

789’da (1387} babasının yerine geçen il. Yâkub Bey, Kosova savaşının ardından kız kardeşinin çeyizi olarak verilen Kü­tahya ve civarına hâkim olduysa da Yıl­dırım Bayezid 79Z’de(1390) Kütahya ve diğer bütün Germiyan topraklarını Os­manlı idaresi altına aldı. 801’de (1399) hapisten kaçıp Timur’un yanına giden Yâ­kub Bey 1402 Ankara Savaşı’ndan sonra yeniden Kütahya’ya yerleşti. Timur, İz­mir seferi sırasında Kütahya’ya gelip bir süre kaldı. Fetret devrinde Yâkub Bey’in Çelebi Mehmed’e taraftar olması üzeri­ne Germiyan topraklarına giren Karamanoğulları Kütahya’yı kuşatıp ele geçirdi. Yâkub Bey. 817’de (1414) Çelebi Mehmed sayesinde tekrar Kütahya’ya ve Ger­miyan memleketlerine Osmanlı himaye­si altm-da sahip oldu. Yâkub Bey, erkek çocuğu olmadığı için 831 ‘de (1428) Edir­ne’ye giderek II. Murad ile görüşüp mem­leketini ölümünden sonra ona bıraktığını bildirdi. 832’de (1429) vefat edince de Kü­tahya bir Osmanlı sancağı haline getirilip buraya Timurtaş Paşazade Umur Bey’in oğlu Osman Çelebi tayin edildi. 836-841 (1433-1438) yılları arasında II. Murad’ın büyük şehzadesi Alâeddin Bey sancak beyi olarak Kütahya’da bulundu. 855’te (1451) Anadolu beylerbeyiliğinin merkezi olan Kütahya İshak Paşa’ya verildi.

Osmanlı hâkimiyeti altında Kütahya ilk ciddi tehlikeyi 917 (1511) yılında Şahkulu isyanı sırasında yaşadı. Anadolu Beyler­beyi Karagöz Paşa’yı şehir önlerinde ye­nilgiye uğratan Şahkulu, Kütahya Kalesi’ni kuşattıysa da direnişle karşılaştı, kale dışındaki evleri yakıp yıkarak Bursa’ya doğru çekildi. Kütah­ya. XVI. yüzyılda Anadolu taraflarına ya­pılan seferlerde hem bir toplantı yeri hem de önemli bir yol kavşağı idi. Şehzade Ba­yezid ve Selim’in sancak beylikleri sıra­sında Kütahya siyasî ehemmiyet kazan­dı. Mekke emîri tarafından elçilikle İstanbul’a gönderilen Kutbüddin el-Mekkî, İstanbul’a giderken 1558’de Kütahya ya­kınlarında Şehzade Bayezid’le görüştü. Şehzade Selim de burada iken kendisini ziyaret için 972″de (1565) İstanbul’a ge­len Fransız elçisini Kütahya’da kabul et­ti. O devrin siyasî olaylarında rolü görü­len Josef Nasi, Kütahya’ya gelerek bu şehzadeye hediyeler sunmuştu. Kütah­ya, şehzade sancağı olarak İstanbul’a ya­kınlığı bakımından tahta daha kolay geçebilmek için önemli siyasî merkez şek­linde görülmekteydi.

966-967 (1559-1560) yıllarında med­reseli hareketinden (suhte isyanları) et­kilenen Kütahya XVII. yüzyıl başlarında Celâlî saldırılarına hedef oldu. Celâli eş­kıya reislerinden Deli Hasan, Kütahya Kalesi’ne sığınan Hafız Ahmed Paşa’yı ele geçirmek için şehri üç gün muhasara altında tuttu ve yakıp yıktı (1010/1601-1602). Bunun ardından 1070’te{1660), Köprülü Mehmed Paşa’nın muhalifi olan paşalar içinde yer alıp Abaza Hasan isya­nına katılan eski Kütahya beylerbeyi Can Mirza Paşa 4000 adamıyla gelip şehri kuşattıysa da başarı kazanamadı ve geri Çekildi. Kütahya, Anadolu beylerbeyiliğinin eyaletinin merkezi olduğundan birçok tanınmış devlet adamı burada vali ola­rak bulundu. Bunların içinde Köprülüzâde Nûman Paşa (1703), Merzifonlu Kara Mustafa Paşazade Ali Paşa (1716), beş defa Anadolu beylerbeyi olan ve Kütah­ya’da vefat eden Hekimoğlu Ali Paşa (1725-1757), Said Mehmed Paşa (1756), Muhsinzâde Mehmed Paşa (1760), Moldovancı Ali Paşa (1766), Cezayirli Gazi Hasan Paşa (1773} ve sadrazamlıkta bu­lunan Yeğen Mehmed Paşa (i 774) sayı­labilir.

III. Selim devrinde (1789-1807) Fran­sızlar ile yapılan savaşlarda Mısır ve Su­riye’de esir alınan Fransız askerlerinin ika­met ettirildiği Kütahya, Osmanlı-Mısır savaşlarında önemli olaylara sahne ol­du. Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın oğlu İb­rahim Paşa, Konya’da Osmanlı kuvvet­lerini yenerek Kütahya’ya kadar İlerle­yip şehre hâkim olduysa da kısa bir süre sonra Kütahya Anlaşması ile (1833) bu­radan çekildi. 1848 ihtilâllerinin ardından Osmanlı Devleti’ne sığınan başta Lajos Kossuth olmak üzere Macar millî hareke­tinin Önde gelenlerinin yerleştirildiği (1848-1851) Kütahya bu olaylar dolayısıy­la milletlerarası siyasette önem kazandı.

XX. yüzyıl başlarında da şehir önemli olaylara sahne oldu. Mondros Mütarekesi’nden sonra İngilizler demiryollarını ko­rumak bahanesiyle Eskişehir ve Kütah­ya’yı denetim altına aldılar. Aynı günler­de Binbaşı İsmail Hakkı Bey’in kumanda­sındaki 350 kişilik bir müfrezenin Kütah­ya’ya gelmesi üzerine İngiliz birlikleri Es­kişehir’e çekildi. Eylül 1919’da burada Kuvâ-yi Milliye teşkilâtı kuruldu. 1920’de Yunan kuvvetlerinin Alaşehir ve Gördes’i alarak Demirci’ye ulaşması üzerine Kü­tahya Müdâfaa-i Hukuk Merkezi, Kütah­ya Havalisi Kuvâ-yi Te’dîbiyye ve Teşkî-Iât-ı Mahsûsa Kumandanlığı adını aldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal Paşa 6 Ağustos 1920’de Kütahya’ya gelip halkın millî davaya gös­terdiği maddî ve manevî fedakârlığı tak­dir ederek meclis adına şükranlarını bil­dirdi.

Yunan ordusu 21 Temmuz 1921’de girdiği Kütahya’yı bir yıldan fazla işgal etti. Yunan Kralı Konstantinos Kütahya’­ya gelerek burada toplanan savaş kon­seyine başkanlık etti (28 Temmuz 1921). 26 Ağustos 1922 sabahı Afyon’dan baş­layan Büyük Taarruz, Yunan ordusunun direnişini kısa sürede kırdı ve 30 Ağus­tos günü bir süvari tümeni geri çekilen Yunan kuvvetlerinin yakıp yıktığı Kütah­ya’yı kurtardı.

  • Kütahya Şehri Tarihi, Eserleri, Mimari, Yapılar, Hakkında Bilgi
  • Kütahya Şehri Fiziki Yapı, Nüfusu, Hakkında Bilgi

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski