Kütübi Erbaa Şiilikte Dört Hadis Kitabı, İsimleri, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Kütüb-i erbaa. İmâmiyye Şîası’nın dört temel hadis kitabı.

Kütüb-i erbaa Küleynfnin el-Kâfî, Şeyh Sadûk’un Men lâ yahduruhü’l-fakîh ve Ebû Ca’fer et-Tûsî’nin Tehzîbü’l-ahkâm ile eî-İstibşâr adlı hadis koleksiyonlarını ifade eder. İlki IV. (X.) yüzyılın İlk çeyre­ğinde, diğerleri Abbasî Devleti içinde Şiî bir hanedan olan Büveyhîler döneminde telif edilen eserler başlangıçta siyasî oto­ritenin de desteğiyle meşhur olmuş, bü­yük ihtimalle VI. (XII.) yüzyıldan itibaren kütüb-i erbaa (veya yalnız el-erbaa( diye anılmaya başlanmıştır. Bu tabir, muhte­melen Ehl-i sünnet hadisçilerinin daha Önce tamamladıkları Kütüb-i Sitte’ye al­ternatif olarak düşünülmüştür.

Sünneti “Hz. Peygamber ile on iki ima­mın söz, fiil ve takrirleri” şeklinde tanım­layan Şîa âlimleri İslâm’ın ilk asrından iti­baren bunların yazılıp derlendiğini söyler. Hz. Ali devrinden itibaren başlayan yazım faaliyeti Zeynelâbidîn, Muhammed el-Bâkır ve özellikle Ca’fer es-Sâdık zamanın­da sürdürülmüş, birçok âlim, önemli bir bölümü imamların sözlerinden oluşan ha­dis mecmuaları kaleme almıştır. On birinci imam Hasan el-Askerî’nin vefatına kadar (260/874) derlemelerin sayısı bin­leri bulmuş, bunların içinde her biri “asıl” diye adlandırılan 400 derleme (el-usûlü’l-erbaa mie) kabul edilmiştir. Bazı müellifler sayının daha çok olduğunu, 400 aslı sade­ce Ca’fer es-Sâdik’ın talebeleri tarafından toplanan kitapların teşkil ettiğini, bazıla­rı ise imamlar dönemindeki bütün rivayetleri içine alan kitapların 6600’ü geçti­ğini belirtmiş, ancak kaynaklar bunları toplayan müelliflerden pek azının ismini zikretmiştir.

Kütüb-i erbaa şu kitaplardan oluşmak­tadır:

1. el-Kâfî. Küleynî (ö. 329/941), ilmî seviyesi ne olursa olsun herkesin Re-sûl-i Ekrem’den ve imamlardan gelen ri­vayetlere göre dinî ilimlerin bütün alan­larında yeterli bir esere sahip olması ge­rektiğini ve bu amaçla hazırladığı kitabını el-Kâfî diye adlandırdığını ifade etmekle birlikte bazı Şiî âlimleri Küleyni’nin söz konusu çalışmasını tamamladıktan son­ra gizli imam Mehdî el-Muntazır’a gös­terdiğini, onun da kitabı beğenerek “Şîa-mıza kâfidir” dediğini, bu sebeple eserin bu isimle anıldığını belirtir. İki bölümden oluşan eserin el-Uşûl mine’l- Kâfî adıyla anılan ilk bölümü inanç, el-Fürû mi-ne’l’Kâîî isimli ikinci bölümü fıkıh konu­larına ayrılmıştır.

2. Men lâ yahduruhü’l-fakih. Şeyh Sadûk diye anılan İbn Bâbeveyh el-Kummî (ö. 381/991) tarafından derlenen eser kısaca el-Fakîh diye de zikredilir. Müelli­fin mukaddimede belirttiğine göre Belh’-te tanıştığı ve istişarede bulunduğu. Pey­gamber soyundan gelen Ni’me lakaplı Şe-refeddin Ebû Abdullah kendisinden Mu­hammed b. Zekeriyyâ er-Râzfnin, okuya­nı doktordan müstağni kılan Men lâ yahduruhü’t-tabîb adlı eseri gibi, okuyanı amele yönelik konularda fakihe başvur­maktan müstağni kılacak bir eser yazma­sını istemiş, o da bu kitabını telif ederek Men lâ yahduruhü’l-fakih ismini ver­miştir (I, 2-3). Şeyh Sadûkeserini hazır­larken Harîz b. Abdullah es-Sicistânî, Ubeydullah b. Ali el-Halebî, Ali b. Mehzi-yâr el-Ehvâzîve Hüseyin b. Saîd gibi Şiî âlimlerinin adlarını belirtmediği kitapları ile Muhammed b. Ahmed b. Yahya’nın Kitâbü Nevâdiri’l-hikme, Sa’d b. Ab­dullah’ın Kitâbü’r-Rahme, Muhammed b. Hasan b. Velîd’İn el-Câmi1, Muham­med b. Ebû Amîr’in en-Nevâdir ve ba­bası Ali b. Hüseyin el-Kummî’nin er-Ri-sâle adlı eserlerinden faydalandığını belirtmektedir. Eseri neşre­den Hasan el-Harsân’ın dipnottaki ifade­sine göre müellif Sicistânî’nin Kitâbü’ş-Şalût’ı, Halebî’nin fıkha dair bir eseriyle Ehvâzî’nin otuz üç, Hüseyin b. Saîd’in otuz dolayındaki kitabından da istifade etmiştir. Yazılış tarihi hak­kında bilgi bulunmayan eserdeki hadis sayısıyla ilgili önemli farklılıklar vardır. Meselâ Hasan es-Sadr toplam hadis sayısını 9044 olarak gösterirken naşir Hasan el-Harsân bu sayıyı 5963 olarak nakletmektedir. Aradaki bu fark, kitapta yer alan hadislerin müellifin yine ha­disler çerçevesinde verdiği fetvalarla karıştırılmasından ileri gelmektedir. Bugün yaygın olarak kullanılan baskısı (Beyrut 1401/1981) dört cilt olup toplam 566 babdan meydana gelmektedir. Eser­de bablar belli bir konu sıralamasına göre düzenlenmiştir. Şiî hadis âlimlerince gü­venilirlik açısından el-Kafi den sonra ikin­ci sırada kabul edilen eserde müellif ha­cimden dolayı sened zincirlerini tam ola­rak vermediğini belirtir. Ona göre topla­dığı bütün hadisler güvenilir olup kendi­siyle Allah arasında hüccettir. Şeyh Sadûk bazan, “Ca’fer es-Sâdık dedi ki” yahut, “İmam Rızâ dedi ki” şeklinde ifadeler kullanıp doğrudan masum ima­mın adını vererek, bazan da imamdan ön­ce bir veya iki râvinin ismini zikrederek hadisleri nakletmektedir. Şiî hadisçileri tarafından ilki mürsel, ikincisi müsned olarak tanımlanan hadislerden ikinci tü­rü eserde daha fazla yer almıştır. Eserin naşiri Hasan el-Harsân toplam 5963 ha­disten 2050’sinin mürsel, diğerlerinin müsned olduğunu kaydeder. Yine Harsân’a gö­re Şiî âlimleri mürsel hadisleri de müsned hadisler kadar güvenilir bulmuşlardır. Ba­zı âlimler. Şeyh Sadûk’un rivayetleri zap­tetmedeki dikkatini ve râvilerin sihhatiyle ilgili bilgisinin genişliğini göz önüne ala­rak eserin kütüb-i erbaanın diğer üç kita­bından daha çok güvenilir olduğunu be­lirtmiştir. Muhtelif kütüphanelerde çok sayıda yaz­ma nüshası bulunan eserin dört cilt halinde çeşitli baskı­ları yapılmıştır. Telif edildiği dönemden itibaren Şiî dünyasında büyük ilgi gören eser üzerine birçok şerh, haşiye ve talik kaleme alınmıştır.

3. Tehzîbü’l-ahkâm. Şeyhüttâife un­vanıyla anılan Ebû Ca’fer et-Tûsî’nin (ö. 460/1067) yazdığı eserin tam adı Tehzî­bü’l-ahkâm îî şerhi’l-Muknica’dır. Mu­kaddimede belirttiğine göre müellif, ho­cası Şeyh Müfîd’in telif ettiği el-Muknfa  adlı fıkıh kitabını esas alarak ilgili konulara ait hadisleri derlemiş ve çalışmasını bunun şerhi ola­rak planlamıştır. Müellif ayrıca, Şiî hadis rivayetleri arasında göze çarpan ve muhaliflerce (Sünnîler) istismar edilip bazı kimselerin mezhebi terketmesine sebep olan çelişkileri gidermek amacıyla eserini kaleme aldığını belirtir. Tûsî, önce ei-Mu/miVdaki fıkıh konularıyla ilgili meseleleri ele alıp hem muhaliflerin hem de kendi mezhebinin hadislerini nakletmeyi, ardından belli prensipler çerçevesinde tercih yaparak konuları işlemeyi amaçlamış ve bunu ilk bölüm olan taharet kitabının çeşitli konu­larında gerçekleştirmişse de eserini ta­mam layamayacağı endişesiyle diğer bö­lümlerinde yalnız Şiî rivayetleri vermekle yetinmiştir. Günümüzde yaygın olarak kullanı­lan baskısı (Beyrut 1401 /1981) on cilt olan eserdeki toplam bab sayısı 393, hadis sa­yısı 13.590″dır. Hadisleri kısa senedleriyle nakleden müellif, eserini tamamladıktan sonra MeşyehatÜ Tehzîbi’l-ahkâm adıy­la bir ek kaleme almış ve burada kendi­lerinden hadis aldığı kişilerin sened zin­cirini vermiştir. Tehzîbü’l-ahkâm ‘in na­şiri olan Hasan el-Harsân, Şiî rical kaynak­larından faydalanarak bu eke bir şerh yazmıştır. Kitabın ekiyle şerhi yukarıda sözü edilen baskının son cildinde yer al­maktadır. Çok sayıda nüshası bulunan Tehzîbü’l-ahkâm Tahran (I-II, 1316-1318), Necef ve Beyrut’ta (I-X, 1401/1981) basılmıştır. Eserin hem aslı hem isnadıyla ilgili şerhler yazılmış, ayrı­ca üzerine çok sayıda haşiye kaleme alın­mıştır.

4. eî-İstibşâr. Ebû Ca’fer et-Tûsî’nin diğer çalışması olup tam adı eî-İstibşâr îîma’htüliîe mine’l-ahbâr’ır. Temel özelliği itibariyle Tehzîb’in muhtasarı du­rumunda olan eser tertibi bakımından da ona benzer. Fıkhın ibadet ve muamelât konuları “kitâb” adı verilen bölümlere ay­rılmış, her kitap çeşitli sayıda hadislerin yer aldığı bablara bölünmüştür. Kitapta müellifinin sayımına göre 925 bab, 5511 hadis bulunmaktadır. Sayım farklılığı dolayısıyla bazı kaynaklarda bab sayısı 915, 930. hadis sayısı da 5531, 5558 olarak verilmiştir. Telif tarihî itibariyle kütüb-i erbaanın so­nuncusu olmakla birlikte önemli fıkıh ko­nularını kapsadığı ve rivayetleri sırala­makla kalmayıp bunlar arasındaki çatış­maları gidermeye çalıştığı için eser tarih boyunca Şiî hadis geleneği içinde büyük ilgi görmüştür. Haberlerinin tamamı muttasıl olmayan kitabın sonuna müellif önceki çalışmasında yaptığı gibi isnadla ilgili bir ek koymuş ve bu ekte kendisin­den haber naklettiği kişilerin masum imamlara kadar uzanan sened zincirini vermiştir. Burada sayılan kişiler ve onla­rın Hz. Peygamber’e ya da on iki imama ulaşan râvi zinciri Tehzîb’in Meşyeha’sı ile hemen hemen aynıdır. Kütüphanelerde çok sayıda yazma nüshası bulunan el-îstibşâr ilk defa Leknev’de basılmıştır (1307/1889). Daha sonra Tahran’da neşredilen eser (1317) Necef (1375-1376) ve Beyrut’ta da (1390) yayımlanmıştır. Kitabın tashih edilmiş il­mî neşri ise Hasan el-Harsân tarafından gerçekleştirilmiştir (Tahran 1390, 1395). el-İstibşâr üzerine de birçok şerh ve ha­şiye kaleme alınmıştır.

Sünneti Kur’an’dan sonra dinin ikinci kaynağı olarak gören Şîa, kütüb-i erbaayı hadis ilminden başka tefsir, fıkıh ve ke­lâm sahalarında da temel başvuru kayna­ğı olarak kullanmıştır. Şia’nın önemli kay­naklardan saydığı Feyz-i Kâşânî’nin ei-Vd/îadh eseri kü­tüb-i erbaadaki hadislerin tekrarından ibarettir. Daha sonra Hür el-Âmilî tarafın­dan kaleme alınan Vesâilü’ş-Şia ile Muhammed Ba­kır el-Meclisrnin derlediği Bihârü’l-envâr da önemli ölçü­de kütüb-i erbaadan yararlanılarak hazır­lanmıştır. Şîa geleneği içinde rivayet tef­siri yazan veya tefsirinde rivayetlere de yer veren müfessirler itikada dair âyetleri Üşül-i Kâîî, ahkâm âyetlerini Fürû-i Kâ­tı ile diğer üç eserde yer alan rivayetlerle işlemiş, akaid ve kelâm âlimleri de Özel­likle Uşûl-i Kâîî’de geçen hadislere de­ğer vermiştir. Ancak Ahbârî eko­lüne mensup âlimler kütüb-i erbaadaki hadislerin tamamıyla sahih olduğunu dü­şünmüş, rivayetler arasındaki çelişkilerin, haberlerin masum imamın sözü olmama­sından değil takıyye gereği farklı söylenmeşinden kaynaklandığını ileri sürmüş-se de usûlîfakihleri söz konusu eserlerde yer alan rivayetler arasında sahih olma­yanların bulunduğunu, kitapları derleyen müelliflerin eserlerinin mukaddimelerin­de bunu açıkladığını dolayısıyla rivayetlerin belli öl­çüler çerçevesinde değerlendirilmesinin gerektiğini belirtmişlerdir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski