Kuveyt’in bulunduğu bölgedeki iskân tarihi eski çağlara kadar iner. Özellikle liman girişinde yer alan Feyleke adasında yapılan arkeolojik kazılarda bazı yerleşme izlerine rastlanmıştır. Bununla birlikte Kuveyt şehrinin ne zaman ortaya çıktığı kesin olarak bilinmemektedir. Bazı kaynaklarda buranın Kuzey Arabistan’dan gelen Utûb kabilesi tarafından XVIII. yüzyılın başlarında kurulduğu belirtilir.
Tarihî kayıtlara göre Sâsânîler zamanında Arap akınlarına karşı Fırat nehri üzerindeki Hit’terı itibaren kazdırılan büyük hendek Kuveyt körfezinin kuzey kıyılarına kadar uzanmaktaydı. 12 (633) yılında Hâlid b. Velîd’in Sâsânî kuvvetlerini bu yörede bozguna uğrattığı bilinmektedir. Bölgenin tarihiyle ilgili bilgiler özellikle XVI. yüzyıldan itibaren fazlalaşır. Bu yüzyılın başlarında Basra körfezinin artan ticarî önemi dolayısıyla Hindistan’a ulaşmış olan Portekizliler’in buraya gelip bir üs kurdukları, Kuveyt adının da buradaki kaleye nisbetle “küçük kale” anlamına geldiği üzerinde durulur. 1545 yılından itibaren Basra’yı tam olarak kontrolü altına alan Osmanlılar bu bölgeye de hâkim oldular ve burayı Basra beylerbeyiliği sınırlan içerisine kattılar. Osmanlı idaresi altında ilk dönemlerde bölgenin durumu hakkında ayrıntılı bilgi yoktur. Ancak XVIII. yüzyılda bir liman şehri olarak ortaya çıkışından itibaren bir kaza merkezi haline gelmiş olduğu söylenebilir. XVII. yüzyıl sonlarında bölgeye yerleştirilen Uneyze urbanının bir kolu olan Utûb kabilesinin şeyhleri buraya idareci olarak tayin edildi. Zamanla Utûb kabilesinin üç kolundan Âl-i Sabah ön plana çıktı ve XVIII. yüzyılın sonlarından itibaren kaymakamlar bu kabilenin şeyhlerinden tayin edilmeye başlandı, diğer iki kol ise Kuveyt’i terketti.
Kuveyt’in bir liman şehri olarak hızlı gelişmesine 1760’lardan sonra buraya gelen seyyah Carsten Niebuhr da işaret eder. Ona göre şehirde 10.000 kişi yaşıyordu, bu nüfus yaz aylarında sıcaklar yüzünden 3000’e kadar iniyordu. Limanda 800 kadar tekne vardı, halk balıkçılık ve inci toplayıcılığı ile geçiniyordu. Basra’nın İran işgali altına girmesi (1776-1779) Hint ticaretini Kuveyt’e kaydırdı. Bu sayede liman oldukça hareketlendi ve şehir de büyüdü; Halep’ten ve Akdeniz limanlarından körfeze ulaşan yol üzerinde önemli bir ticaret merkezi haline geldi. 1793’te İngilizler, Basra’daki Osmanlı ida-recileriyle olan problem yüzünden ticarî merkezlerini 1795’e kadar Kuveyt’e taşıdılar. Fakat buranın stratejik önemini koruyarak Kuveyt üzerindeki ilgilerini sürdürdüler. İngiltere, XVIII. yüzyılda Arabistan’da ortaya çıkan Suudî ayaklanmasına karşı Kuveyt’i koruma bahanesiyle Basra’daki siyasî memurunu da buraya nakletti (1820). Kuveyt halkı bu memuru Kuveyt’ten çıkarmaya çalıştı. İngiltere de memurunu Kuveyt Limanı girişindeki Feyleke adasına yerleştirerek (182i) bölgeyi yakından izlemeye başladı. Osmanlı Devleti batıda başka meselelerle uğraştığından Kuveyt kaymakamı olan şeyhler İngiltere’den çekinerek Osmanlı yönetiminden uzaklaştılar. Fakat Kuveyt XIX. yüzyıl başlarında zaman zaman sarsıntılı dönemler geçirdi. 1831’de burada sadece 4000 kişi yaşıyordu. XIX. yüzyılın ikinci yarısında durum değişti. Midhat Paşa’-nın Bağdat valiliğine getirilmesi üzerine (1869) Kuveyt’in Osmanlı Devleti ile olan bağlan güçlendi. Kuveyt Kaymakamı Şeyh Abdullah es-Sabâh, Necid seferine çıkan Midhat Paşa’yı Fav adasında karşılayarak ona destek verdi. Şeyh Sabah seksen gemiden oluşan bir filo ile denizden, kardeşi Mübarek de kalabalık bir ordu İle karadan Midhat Paşa’nın yanında sefere katıldı. Şeyh Abdullah’ın yerine geçen Şeyh Muhammed es-Sabâh, Osmanlı Devleti’-ne bağlılığını sürdürürken bir suikast sonucu öldürüldü (1896). Bunun üzerine aile fertleri arasında mücadele başladı. Babıâli, aile içindeki mücadelenin yatışmasını bekleyerek suikastın tertipleyicisi olduğuöne sürülen Mübârek’in kaymakamlığını hemen onaylamadı. Fakat tarafların İngiltere’den yardım istemeleri üzerine irsiyet kavgalarının Kuveyt’te meydana getireceği tehlikeyi sezerek Mübârek’İn kaymakamlığını tasdik etti (1897). Bölgede zengin petrol yataklarının keşfedildiği ve emperyalist güçlerin dikkatlerinin Ortadoğu’ya çevrildiği bir sırada Mübarek es-Sabâh iki defa İngiltere’ye himaye teklifinde bulunduysa da İngiliz hükümeti bunu kabul etmedi. Fakat Ruslar’ın Osmanlı yönetiminden Kuveyt Limanı girişinde bir kömür deposu kurma imtiyazı aldıkları ve Kuveyt’e kadar uzanacak olan Bağdat demiryolu imtiyazının Almanya’ya verildiği yönündeki haberler üzerine Hindistan genel valisi Lord Curzon yüzbaşı Mead’i Kuveyt’e göndererek Mübarek es-Sabâh ile gizli bir antlaşma yaptı (23 Ocak 1899). Antlaş-naya göre şeyh ve vârisleri İngiltere’nin izni olmadan başka bir devletin temsilcisini kabul etmeyecekti. İngiltere de şeyhe 15.000 rupi (yaklaşık 1000 sterlin] tahsisat bağlayacaktı. İngiltere, şeyhin istediği yazılı garantiyi vermemekle birlikte ondan topraklarının bir kısmını İngiltere’ye kiraladığına dair imzalı bir belge almayı başardı. Durumdan şüphelenen Osmanlı merkezî idaresi Basra liman memurunu Kuveyt’e gönderdi. Memurun şeyh tarafından kabul edilmemesi şüpheleri arttırdı. II. Abdülhamid, Basra nakîbüleşraf kaymakamı Receb Efendi’yi Kuveyt’e yollayarak gerçek durumu öğrenmek istedi (Ocak 1900). Mübarek es-Sabâh, İngiltere ile yaptığı gizli antlaşmayı inkâr etti. Ayrıca Osmanlı Devleti’ne bağlılığını bildiren İmzalı bir belgeyi de padişaha iletilmek üzere Receb Efendi’ye verdi. Bu sırada Kuveyt’i ziyaret eden Rusya’nın Bağdat konsolosunu bir Osmanlı memuru sıfatıyla karşıladı. Bu bağlılığından dolayı Mübarek es-Sabâh’a ikinci Mecîdî nişanı verildi ve mîr-i mîrânlik rütbesiyle paşa yapıldı (20 Mayıs 1900). Padişahın ilgisi karşısında Mübarek es-Sabâh, Kuveyt’te kendi parasıyla yaptırdığı camiye onun adını verdi. Ayrıca bağlı olduğu Basra vilâyetini ziyaret ederek (17-24 Kasım 1900) Kuveyt’e hiçbir yabancı devleti sokmayacağına ve Osmanlı Devleti’ne bağlı kalacağına dair Vali Muhsin Paşa’ya söz verdi. Mübarek es-Sabâh bu sözüne rağmen İngiltere İle imzaladığı gizli antlaşmaya uygun davrandı. Padişahın izniyle Kuveyt’e giden Bağdat Demiryolu Şİrketi’nden bir heyeti kabul etmedi. İngilizler’in destek ve kışkırtmalarıyla Necid emîrine karşı savaş açtı (Ocak 1901). Basra Valisi Muhsin Paşa durumu Öğrenmek için Kuveyt’i ziyaret etti (19 Mayıs 1901) ve şeyh tarafından samimi bir şekilde karşılandı. İngilizler’in Kuveyt’te bir himaye sistemi oluşturma çabalan Rusya. Fransa ve Almanya’nın da tepkisine yol açtı. İngiltere ise bu devletlere statükoyu korumaktan başka bir amacının olmadığını bildirdi. Fakat 4000 asker ve mühimmat yüklü Zuhaf adlı Türk gemisinin Kuveyt Limanı’na girdiği sırada limandaki İngiliz gemisinin kaptanının ziyaret maksadıyla geldiği Türk gemisi kaptanına Kuveyt’in İngiltere’nin himayesinde olduğunu söyleyerek tehditlerde bulunması (24 Ağustos 1901) tartışmaları yeniden başlattı. İngiltere’nin İstanbul’daki elçisi, İngiliz çıkarlarının korunması konusunda Kuveyt kaymaka-miyla antlaşma yaptıklarını açıkladı. Türk hükümetinin bunun devletler hukukuna aykırı olduğunu hatırlatması üzerine amaçlarının statükoyu korumak olduğunu söyledi. Nihayet karşılıklı verilen notalarla iki devlet arasında Kuveyt’te statükonun korunması konusunda antlaşma sağlandın 1 Eylül 1901). Buna göre İngiltere Kuveyt’i işgal etmeyecek veya himayesine almayacaktı. Osmanlı Devleti de buraya asker göndermeyecekti. İngiltere’nin bu antlaşmaya dayanarak Kuveyt’e yerleşmesinden korkan padişah, hem İngiltere’nin asıl maksadını anlamak hem de Kuveyt’te egemenlik haklarının hâlâ sürdüğünü göstermek için Basra nakîbüleşraf] İle vilâyetten resmî bir memurun Kuveyt’e gönderilmesine karar verdi. Osmanlı heyetinin Kuveyt’e gelişi İngiltere tarafından antlaşmaya aykırı bulundu.
Osmanlı hükümeti de kendi egemenlik haklarının değişmediğini belirtti. Ancak İngilizler çeşitli bahanelerle Kuveyt’e silâh yığmayı sürdürdü. Lord Curzon, Kuveyt’i ziyaret ettikten sonra (Kasım 1903) Hindistan ordusunda çalışan Notis’i Kuveyt’e konsolos olarak gönderdi (Ağustos 1904). Babıâli’nin itirazı üzerine İngiltere bunun konsolos değil siyasî memur olduğunu bildirdi. Maaş ve ikramiye adıyla Mübarek es-Sabâh’a 100.000 rupi ile gıda yardımında bulunan siyasî memur için bir bina tahsis edildi ve kapısına da İngiliz bayrağı çekildi. Bölgede çalışan İngilizler’i koordine eden bu memur Kuveyt’in idarî işlerine de müdahale ediyordu. İngilizler, zengin petrol yataklarının bulunduğu yerleri işaretleyerek Kuveyt’in sınırlarını tesbit etmeye başladılar. II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesinin ardından İngiltere Kuveyt konusunda daha rahat hareket etme fırsatı buldu. Sadrazam Hakkı Paşa, Bağdat demiryolu finansmanı konusunda İngiliz sermayesine karşı duyulan endişenin Kuveyt meselesinden kaynaklandığını belirterek demiryolunun Bağdat’tan sonraki kısmının Kuveyt meselesiyle birlikte ele alınıp halledilmesini teklif etti (29 Aralık 1910). İngiliz Hariciye Nâzın Edwarci Grey, parlamentoda yaptığı bir konuşmada Kuveyt şeyhiyle antlaşma yaptıklarını ve şeyhi koruma görevini üstlendiklerini açıkladı (8 Mart 1911). Müzakere konularını Bağdat demiryolu, Basra körfezi ve Osmanlı gümrüklerinin arttırılması olmak üzere üç grupta toplayan Edward Grey. Kuveyt konusunda şeyh ile imzaladıkları antlaşmaların tanınması halinde Osmanlı Devleti’nin Kuveyt üzerindeki egemenlik haklarını ve şeyhin bir Türk kaymakamı sayılmasını kabul edeceklerini bildirdi (29 Temmuz 1911). İç ve dış olayların yoğun baskısından ancak İngiltere’nin desteğiyle kurtulmanın mümkün olduğuna İnanan İttihatçılar, İngiliz tekliflerini olumlu bularak şeyhle yaptıkları antlaşmaların metinlerini istediler. İtalya’nın Trablusgarp’a saldırmasından (19 Eylül 1911) sonra Edward Grey şeyhle yapılan antlaşmaların metinlerini gönderdi (24 Ekim 1911). Osmanlı hükümeti, Kuveyt’te İngiliz çıkarlarına ve Osmanlı egemenliğine uygun bir antlaşmayı kabul edeceğini İngiltere’ye bildirdi (15 Nisan 1912). İngiltere, körfezdeki bütün haklarının tanınması halinde gümrüklerin % 4 arttırılmasına razı olacağı cevabını verdi (18 Temmuz 1912). Fakat Balkan Savaşı yüzünden herhangi bir girişimde bulunulmadı. Babıâli Baskını ile tekrar iktidara gelen İttihatçılar, eski sadrazamlardan Hakkı Paşa’yi fevkalâde murahhas sıfatıyla Londra’ya göndererek (Şubat 1913) müzakereleri başlattılar. Daha önce parafe edilen beş mukavele Hakkı Paşa ve Edvvard Grey tarafından imzalandı (29 Temmuz 1913). Basra körfeziyle civarına ait konularla ilgili mukavelelerden beşincisinin ilk on maddesi Kuveyt ile ilgiliydi. Kuveyt, Osmanlı Devleti’ne bağlı idarî muhtariyete sahip bir kaza merkezi oluyordu. Kaymakamını yine Osmanlı padişahı tayin edecekti. Osmanlı yönetimi Kuveyt’in iç işlerine karışmayacak ve oraya asker göndermeyecekti. İngiltere de 11 Eylül 1901’de teati edilen teminata uygun olarak bu mukavelede belirlenen statükoda Osmanlı hükümeti bir değişiklik yapmadıkça Kuveyt ile olan ilişkilerinde bir değişiklik yapmayacak ve Kuveyt üzerinde himaye tesis etmeyecekti. Osmanlı Devleti, Bağdat demiryolunu Kuveyt toprakları içinde de sürdürmek isterse İngiltere ile anlaşıp ilgili tesisleri birlikte yapacaklardı. I. Dünya Savaşı’nın çıkması üzerine bu antlaşmalar yürürlüğe konulamadı. İngiltere savaşta Basra’yı ele geçirince (22 Kasım 1914] Kuveyt’in kendi himayesinde olduğunu ilân etti. Fakat bundan hoşlanmayan Şeyh Mübarek es-Sabâh ve Kuveyt ileri gelenleri Kuveyt’i ziyaret eden İngiliz Generali Harding’i karşılamadılar (31 Ocak 1915). Mübârek’in vefatından (30 Ocak 1916) sonra İngilizler. Nâşir’i şeyh yapmak istedikleri halde halk Sâlim’i şeyhliğin başına getirdi (Aralık 1916). Salim, İngilizler’le daha önce yapılan antlaşmaları tanımadığını açıklayarak Osmanlı Devleti ile ilişkilerini düzeltmeye özen gösterdi. İngiltere de Kuveyt’e karşı ambargo uygulayıp ticareti yasakladı. Sâ-lim’in ölümünün (27 Şubat 1921] ardından şeyhliğe getirilen Câbir’in oğlu Ah-med İngiltere ile ilişkilerini düzeltti. Irak ile olan sınırını İngilizler’in yardımı ile belirledi. Suudi Arabistan ile antlaşma imzalayarak (2 Aralık 1922) sınır meselelerini halletti. İngiliz ve Amerikan sermayesiyle kurulan Kuwait Oil Company adlı şirket 1936’dan itibaren petrol çıkarmaya başladı. Şeyh Ahmed’in vefatından (1950) sonra şeyh olan Abdullah petrol gelirlerini planlı bir şekilde ülke kalkınmasında kullandı. Kuveyt, 19 Haziran 1961’de tam bağımsızlığa kavuştu ve şeyh “emîr” unvanını aldı. İrak ise Arap Birliği’ne üye olan Kuveyt’in bağımsızlığını tanımadı ve Şeyh Abdullah’ın Basra vilâyetine bağlı olarak Kuveyt kazası kaymakalığına tayin edildiğini açıkladı. Kuveyt, Irak saldırısına karşı İngiltere’den yardım istedi. Arap Birliği de Kuveyt’in bağımsızlığını korumak için kuvvet gönderdi (Eylül 1961). Kuveyt’in Birleşmiş Milletler’e üye olmasından (Mayıs 1963) sonra Irak da Kuveyt’in bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü tanıdı (Ekim 1963). Arap Birliği askerleri aynı yıl Kuveyt’i terkettiği halde İngiliz askerleri 1971’e kadar Kuveyt’te kaldı. Kuveyt’te yirmi kişilik kurucu meclisin hazırladığı anayasaya göre seçilen meclis çalışmalarına başladı (Ocak 1963). Şeyh Abdullah’ın ölümünün (24 Kasım 1965) ardından Şeyh Sabah emîr, Câbir de başbakan oldu. Câ-bir daha sonra veliaht ilân edildi (Mayıs 1966)
Kuveyt, lrak-İran savaşı (1980-1988) sırasında Irak tarafını tuttuğu gibi İrak petrollerinin Kuveyt limanlarından dünyaya satılmasını sağladı. Irak yanlısı politika izlemesi İranlı grupların tepkisine yol açtığından 27.000 İranlı ve diğer yabancılar Kuveyt’ten çıkarıldı (1985-1986). Irak, İran savaşı sırasında petrol gelirlerinin bir kısmının çalındığı iddiasıyla Kuveyt’i işgal ederek (2 Ağustos 1990) Kuveyt’in Irak’ın on dokuzuncu vilâyeti olduğunu açıkladı. Kuveyt yöneticileriyle emîr komşu ülkelere sığındı. Nihayet Birleşmiş Milletler’in kararı (nr. 678) gereğince Amerikan ve İngiliz askerî gücü tarafından Irak kuvvetleri Körfez Savaşı ile Kuveyt’ten çıkarıldı (28 Şubat 1991). Sürgündeki Kuveyt hükümeti ve emîr Kuveyt’e döndü. Kuveyt savaşta büyük tahribata uğradı. Kuveyt yönetimi yabancıların sayısını % 50’nin altında tutma ilkesini benimsedi. Ülkenin yeniden imarı için Amerika ile on yıllık bir savunma antlaşması imzalandı (19 Eylül 1991). Benzer bir antlaşma İngiltere ve Fransa ile de yapıldı (1992).
- Kuveyt Ülkesinin, Fiziki, Nüfusu, Coğrafya, Özellikleri,
TDV İslâm Ansiklopedisi