Kuyruklu Buyruldu Nedir, Ne Demek, Hakkında Bilgi

Kuyruklu Buyruldu. Osmanlı malî bürokrasisinde defterdarların imzalarına ve bu imzaları taşıyan belgelere verilen ad.

Osmanlı bürokrasisinde sadece padişah ve sadrazamlar değil aynı zamanda bey­lerbeyi, kaptanpaşa ve defterdar gibi yük­sek dereceli görevlilerce verilen emirlere de buyruldu denirdi. Özellikle maliye büro­sunun önemi dolayısıyla defterdara kendi imzasını taşıyan emir yazma yetkisi ta­nınmıştı. Ancak onlar malî işlerle ilgili konularda, meselâ devlet gelirlerinin ihale­ye çıkarılması, vergi toplanması, kapıkulunun maaşları gibi işlemler dolayısıyla gereken emri yazabilir yani “buyurur”, fa­kat pençe çekemez, hazırlanan bu evra­kın alt kısmına imzasını koyardı. Bu imza­lar, aşağıya doğru uzanan bir kavis şek­linde uzun bir tarzda olduğundan buna kuyruklu imza denmiş, aynı zamanda bu tür belgelere sonradan kuyruklu buyrul­du adı verilmiştir.

Osmanlı maliyesinden sorumlu her üç defterdarın da başlangıçta kuyruklu imza atma yetkisi vardı. Timar tezkireleri, ha­zırlandıkları büronun şefi olan defterdar tarafından imzalandığı gibi ferman ve be­ratların arkasına her üç defterdarın bir­likte kuyruklu bir form gösteren İmzala­rını koymaları gerekirdi. Defterdarların sayısına göre bu bazan dört, bazan iki, bazan da bir imzalı olabiliyordu. Defter­darların kuyruklu imzalarının yer aldığı beratlar veya fermanlar, bir bakıma o belgenin ilgili büroda kontrol edilip doğ­rulanmış olduğunun tescili anlamına gelirdi. Bu özelliği gösteren en eski belge­lerin XVI. yüzyılın başlarına kadar indiği tesbit edilmiştir. Daha sonra XVII. yüzyı­lın ilk yansında Sultan İbrahim devrinde (1640-1648) ferman ve beratlara üç imza konması usulünden vazgeçilmiştir. Yan-yana üç imza yerine alt alta iki imza ko­nulmaya başlanmış, bunlardan sadece alttakinin başdefterdara ait olması ve kuyruklu bir şekilde atılması kararlaştı­rılmıştır. Böylece kuyruklu imza atma yetkisi sadece başdefterdara ait olmuş­tur. Bu sistem maliyede uzun süre uygu­lanarak defterdarlık kurumunun nezâre­te dönüştürüldüğü XIX. yüzyılın ilk çey­reğine kadar devam etmiştir.

Kuyruklu imzalar sere, tuğ ve kuyruk olmak üzere üç ana kısımdan oluşuyordu. Sere, yalnızca defterdarın adıyla “el-fakir” sözünden ibaret olan kısma denirdi. Bu­rası önceleri açık bir imlâ ile yazılırken zamanla adların okunmasını bile zorlaş­tıracak derecede hayli stilize bir şekil ka­zanmıştır. Tuğ ise “el-fakir” kelimesindeki “elif” ile “lâm” harflerinden oluşan kısma deniyordu. Dik bir şekle sahip bu kısım önceleri İki iken daha sonra bire inmiş, XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bu­na tuğra ve pençelerde olduğu gibi “S” şeklinde bir “zülfe” eklenmiştir. Bu “S” şekli zamanla daha dik ve köşeli biçime bürünmüştür. Bütün bir İmzaya ve imza­nın bulunduğu belgeye adını veren kuy­ruk kısmı “fakir” kelimesinin “rı” harfinin aşağıya doğru oldukça kavis verilerek uzatılmasıyla ortaya çıkmıştır. Böylece bütün imza formunun en belirgin parçası hayli kavisli bir” S” görüntüsünü almış­tır. Başlangıçta tek bir çizgi halinde aşa­ğıya kaydırılan kuyruk, sere kısmının sol alt tarafından yine aşağıya doğru iyice uzatılmış ve giderek kavsi daha da ge­nişletilmiştir.

Başdefterdarın imzasını taşıyan mali­ye işleriyle ilgili bu kayıtlar özellikle XVIII. yüzyılda çeşitlilik kazanmıştır. Meselâ başbâki kulunun önemli görevleri arasın­da, kapıkulu ocaklarına maaş verilmeden önce defterdardan almış olduğu ve onun kuyruklu imzasının bulunduğu buyruldu-ları sadrazam kapısına gelerek burada sadâret kethüdasına pençeletmek başta geliyordu. Daha sonra bunlar sadrazam tarafından “sah” çekilmek suretiyle ken­disine iade edilirdi. Bundan dolayı genel olarak buyruldu türü belgeler İçinde def­terdarın oldukça stilize bir şekil kazanmış olan İmzasını taşımaları dolayısıyla bu tip belgelere kuyruklu buyruldu denmesi resmî bir nitelik kazanmış olmasından çok şeklî görüntüsünden kaynaklanan adlan­dırmaya dayanmaktadır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski