Kıyafetnâme. İnsanın dış görünümünden karakterini tanımayı konu edinen eserlerin genel adı.
Arapça kavf kökünden türeyen kıyâfeft “iz sürüp gitmek, takip etmek, peşi sıra gitmek” anlamına gelir. Kelimenin Türkçe’de ve Farsça’da ayrıca “kılık kıyafet, elbise, şekil, görünüş” mânaları da vardır. Eskiden Arabistan’da yerdeki ayak izlerine bakarak iz sahibi hakkında bazı tesbitlerde bulunan, kişiler arasındaki benzerliklerden, özellikle ayak benzerliklerinden akrabalık derecesini belirlemeye çalışan kimselere kâif denmekteydi. İlm-i kıyafet zamanla bir bilim dalı halinde gelişmiştir. İnsanın görünen dış özelliklerine bakarak görünmeyen iç özelliklerini anlamaya çalışan kimseye de kâyif veya kıyâfet-şinâs denilmiştir. Arapça’da firâset kelimesi de “iz sürmek, birinin arkasından gitmek” anlamına geldiğinden Arap âlim ve edipleri kıyafet yerine daha çok fırâset kelimesini kullanmışlardır.[bk. Firâset] Folklorda ise kıyafet “el falı ve yüz falı” mânalarını kazanmıştır.
Bilim dalı olarak kıyafet firâsetten daha dar bir alana inhisar eder. Türkler, firâ-set ilminin Arap medeniyet ve coğrafyasını ilgilendiren kısımları (ibnü’l-ektâf, il-mü’l-irâfe, ilmü’l-ihtidâ, ilmü’r-riyâfejlmü nüzûli’1-gays, İlmü kıyâfetü’l-eser) yerine insanın bedenî ve ruhî yapısıyla İlgilenen bölümlerini [ilmü’l-kef, ilmü’l-esârîr, il-mü’1-ihtilâc, ilmü kıyâfeti’l-beşer] ön plana çıkarıp bunları “kıyâfetü’l-isr” ve “kiyâ-fetü’l-beşer” olmak üzere iki kısımda değerlendirmişlerdir. Kıyâfetü’l-isr, insanların veya binek hayvanlarının ayak izlerinden sahibinin genç mi yaşlı mı olduğunun, cinsiyetinin ve bazı fiziksel özelliklerinin tahmin edilmeye çalışıldığı bilim dalıdır. Kıyâfetü’l-beşer ise “kıyâfetü’l-in-sâniyye, kıyâfetü’l-ebdân” olarak da bilinir ve insanın fiziksel özelliklerinden kişiliğini, ahlâkını tahmin ve nesebini tesbit-le uğraşır. İlgilendikleri konular bakımından ilm-i sîmâ insanın yüz özelliklerinden ahlâkını tahmin etme, ilm-i hutût(alın çizgilerinden insan ömrü ve refah düzeyi hakkında bilgi edinmeye çalışma, ilm-i kef avuç içinden kişinin geleceğine ait hükümler çıkarma, el falı ve ilm-i ihtilâç insan bedenindeki seğirmeleri anlamlandırma ilm-i kıyafete yakın diğer bilim dallarıdır.
İnsanın beden yapısıyla kişilik Özellikleri arasında bağlantı olduğu görüşünün geçmişi çok eskilere dayanır. İslâmiyet’ten önce Mısır, Yunan, İran, Roma ve Hint kültürlerinde sistematik olmamakla birlikte ilm-i kıyafetin varlığı bilinmektedir. İlk olarak Hipokrat (m.ö. V. yüzyıl) tıpta bazı hastalıkların teşhis ve tedavisinde bu ilimden yararlanmış ve insanları tiplerine göre tasnif etmiştir. Daha sonra Eflâtun, Galen, İladus ve Aristo da konuyla ilgilenmişlerdir. İslâmiyet’in Doğu’da yayılışının ardından İslâm dünyasında kıyafet ilmine alâka artmıştır. Türkler kıyafet ilmini tıbbın yanı sıra siyasette de kullanmışlar, ayrıca saraya adam alırken, esir ve hizmetkâr seçerken kişilerin dış görünüşlerinden karakter yapıları hakkında fikir edinmeye çalışmışlardır. Bu faydaları dolayısıyla padişahlar kıyâfetşinaslara ilgi göstermiş ve içinde bu konuların yer aldığı kıyafetnâmeler yazdırmışlardır. Bu eserler zamanla gelişme göstermiş, daha önce yazılan kitapların tercümesi yerine Türk medeniyet ve coğrafyasının damgasını taşıyan kıyafetnâmeler ortaya çıkmıştır. Nitekim bu konuda Fars kültüründe yer alan eserler daha az olduğu gibi bunlar kıyafetnâme olarak da anılmamaktadır.
Araplar arasında konuyla ilgili ilk eserin İmam Şafiî tarafından yazıldığı, ancak bunun günümüze ulaşmadığı bilinmektedir. Kindî’nin Risale fi’l-firâse’s Yuhanna b. Bitrîk’ın Aristo’dan çevirdiği Kitâbü’s-Siyâseiî tedbîri’r-riyâse’si, Ebû Bekir er~Râzî’nin el-Manşûrî adlı eseri kıyafetnâme türünün ilk örnekleri olarak tanınır. Ayrıca kaynaklar İbn Sina’nın da konuyla ilgili bir risalesinin varlığından bahseder. Arapça kıyafetnâme veya firâsetnâme türünün sonraki başarılı örnekleri ise Ebû Sehl el-Mesîhî Firâsetnâme, Fahreddin er-Râzî [Kitâbü’l-Firûse] ve Şeyhürrabve ed-Dımaşki [Kitâbü’l-Âdâb ue’s-siyâsefîllmi’n-nazarîue’t-firâse] tarafından kaleme alınmış olup eserleri içinde kıyafet bölümüne yer veren müellifler de vardır. Bunlar arasında Abdülkerîm b. Hevâzin eI-Kuşeyrî ve Muhyiddin İbnü’l-Arabî sayılabilir.
Farsça yazılmış kıyafetnâmeler içinde Kâşânî’nin elde bulunmayan bir eseri. Derviş Abdurrahman Mîrek’in Tuhfetü’l-İakîr’i, Emîr-i Kebîr Hemedânî’nin Zahîretü’î-mülûk adlı eseri zikredilebilir. Hüseyin Vâiz-i Kâşifî’nin Muhsinî’-sinde de kıyafetle ilgili bir bölüm yer almaktadır.
Bilinen Türkçe ilk kıyafetnâme, Bedr-i Dilşâd’ın II. Murad’a sunduğu Murâdnâme adlı mesnevisinin kırkıncı babında yer alan köle ve câriye satın alırken dikkat edilmesi gereken hususların açıklandığı bazı beyitlerden ibarettir. Sarıca Kemal Selâtinnâme’sınûe Firâsetnâme adlı eserinden bahsederse de bu eserin elde mevcudu bulunmamaktadır. Bu konuda günümüze ulaşan en eski tarihli Türkçe eser Hamdullah Hamdi’nin manzum Kıyâfetnûme. Mesnevi şeklinde yazılmış 153 beyitlik eserde renk, boy, yanak, saç, sakal, baş, alın, çene, el, parmak vb. yirmi altı başlık altında karakter tahlilleri yapılmıştır. Eserin bazı nüshaları Süley-maniye, İstanbul Üniversitesi, Millet, Erzurum Atatürk Üniversitesi ve Ankara Eski Eserler, kütüphanelerinde bulunmaktadır. Diğer Türkçe kıyafetnâm-ler arasında Firdevsî-İ Rûmî’nin Firâset-nâme, İlyâs b. îsâ-yı Saruhânî’nin, Abdülmecid b. Şeyh Nasûh’un, Mustafa b. Evranos’un ve Bâlîzâde Mustafa’nın kıyafetnâmeleri sayılabilir. Nesîmî’nin Kıyâ-îetü’l-firâse’si, Visâlî’nin Vesîletü’I-irfân’ı ve Lokman b. Hüseyin’in Kıyâfetü’l-insâniyye fî şemâiîi’l-Osmâniyye’si de en çok bilinen eserlerdir. Lokman b. Hüseyin’in III. Murad’a sunduğu kıya-fetnâmede Osmanlı padişahlarının bedenî özelliklerinden hareket edilerek karakter özellikleri tahlil edilmeye çalışılmıştır. Bu kitabın İstanbul ve Avrupa kütüphanelerinde çok sayıda nüshası bulunmaktadır. Kıyafetnâmelerin son meşhur örneği, Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Mâ-rifetnâme’sı içinde yer alan bölüm dışında onun manzum olarakyazdığı Kıyafetnâme adlı eserdir. Gevrekzâde Hasan Efendi’nin Kıy â/e taam e’siyle Mustafa Hami Paşa’nın Fenn-i Kıyâfet’l ise İbrahim Hakkı’nın eseri kadar itibar görmemiştir.
Kıyafetnâmelerde yer alan birtakım değerlendirmelerin bütünüyle izahı mümkün değilse de uzun tecrübe ve müşahedelere dayanan hükümlerin yer yer isabetli olduğu inkâr edilemez. Bununla beraber en seçkin kıyafetnâmelerde bile sonradan aksi ispat edilen yahut kökten yanlış olan değerlendirmeler de bulunmaktadır.
İnsanın beden yapısıyla ruh yapısı arasında ilişki olduğu görüşü İslâm dünyasının yanı sıra Batı’da da ilgi uyandırmış, son yüzyıllarda el yazısından karakter tahliliyle psikolojinin fizyotipoloji dalı ve tıbbın bazı dallarında psikiyatrik teşhis ve tedavi alanlarında kullanılmaya başlanmıştır. Bu görüş hukukta da kriminoloji biliminin doğuşunda rol oynamış, Lombroso’dan itibaren özellikle ceza hukukunda önem kazanmıştır.