Larnaka. Kıbrıs’ta Osmanlılar zamanında ad Tuzla olan bir liman şehri.
Kıbrıs’ın güneydoğusunda, Lefkoşe’ye 42 km. uzaklıkta Doğan Burnu ile Poyraz Burnu arasındaki körfezde yer alır. Bugünkü Larnaka, milâttan önce 1000 yıllarında Fenike Kralı Hiram tarafından kurulduğu sanılan eski Kition’un yanında bulunmaktadır. Deniz taşımacılığındaki uygun konumu ve özellikle Finikeliler zamanında önemli bir liman ve askerî üs olması Eskiçağ’lardan itibaren Larnaka’yı istilâcı kavimlerin hedefi yapmıştır. Milâttan önce VIII. yüzyılın sonlarında Asurlular’ın istilâsı altında ve uzun süren Grek-Pers savaşları yüzünden tahribata uğramıştır. Stratejik önemi burayı Kıbrıs’ı ele geçirmek isteyenlerin ilk hedefi haline getirmiştir. Önce Asurlular, ardından sırasıyla Mısırlılar (m.ö. 560), Persler (m.ö. 525), Büyük İskender (m.ö. 333), Romalılar (m.ö-58) ve Bizanslılar (395) şehre hâkim olmuşlardır.
Kıbrıs’a ilk müslüman akınlarının başlamasının hemen ardından Larnaka 632′-de kısa bir süre için müslümanlann eline geçti. Adanın tamamının fethi 649’da tamamlandı. Muâviye b. Ebû Süfyân’ın bu son seferine Hz. Peygamber’in sütteyzesi Ümmü Haram da katılarak Larnaka’da atından düşüp şehid oldu ve burada kendisine bir türbe yapıldı. İslâm hâkimiyeti esnasında adanın savunmasına yeterince önem verilmediğinden 964″te tekrar Bizanslılar tarafından zaptedildi. Bizans hâkimiyeti. III. Haçlı Seferi sırasında adanın İngiliz Kralı Arslan Yürekli Richard tarafından alınmasına kadar sürdü (1191). Richard tarafından Dâviyye (Templier) şövalyelerine satılan ada ertesi yıl Suriye tahtından mahrum kalan Guyde Lusig-nan’a devredildi.
Lusignan hanedanının idaresindeki Larnaka’ya müslüman akınları 1425’te tekrar başladı; ilk seferlerinde Larnaka’-yı yağma eden Memlükler ertesi yıl adayı vergiye bağladı. Lusignan hanedanı bu tarihten sonra geriledi ve 1473’te adanın yönetimi Venedik’e devredilince Larnaka da Venediklilerin yönetimi altına girdi. Kıbrıs’ın fethi için hareket eden Osmanlı donanmasının Lirnasol’dan sonra geldiği ikinci liman Larnaka oldu. 29 Muharrem 978’de (3 Temmuz 1570) Larnaka körfezine demir atan donanma ertesi gün serdar Lala Mustafa Paşa’nın emriyle karaya asker çıkardı. Önce Piyâle Paşa askerleriyle Larnaka önlerine geldi: Larnaka “yi korumakla görevli Baglione’nin Lefkoşe ve Magosa’dan beklediği desteği alamaması ve Rumlar’ın da Osmanlılar’la iş birliği yapması üzerine önemli bir direnişle karşılaşmadan şehri ele geçirdi. Graziani’ye göre, bir kıyı köyü olan Lefkara’nm yerli halkı Türkler’le iş birliği yaptıkları gerekçesiyle Venedikli Yüzbaşı Dimitri Laskari tarafından barbarca kılıçtan geçirilmişti. 1878’de Kıbrıs’ın idaresi İngilizler’e devredilince Larnaka da onların kontrolü altına girdi. 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti kuruluncaya kadar Larnaka İngiliz yönetiminde kaldı.
Larnaka’nın gerek fizikî yapısında gerekse ekonomik ve kültür hayatında en önemli gelişmeler Osmanlı döneminde gerçekleşti. Bu dönemde ada ile birlikte buranın da ekonomik alt yapısını tesbite yönelik sayım yapıldı ve Tuzla adıyla bir kaza idaresi kuruldu. Fetihten itibaren Osmanlılar’ın şehrin kalkınması ve sosyoekonomik yapısının güçlendirilmesi için yaptıkları çalışmalar seyyah raporları ve arşiv belgeleri sayesinde ayrıntılı bir şekilde öğrenilmektedir. Fetihten hemen sonra Larnaka’yı ziyaret eden seyyahların da vurguladığı gibi idarî değişiklik ve tuzlaların ihmali yüzünden âdeta küçük bir köyü andıran şehir, Teixeira’nın belirttiğine göre kerpiç ve taştan inşa edilmiş 300 hanelik bir yerdi. İlk Osmanlı sayımının sonuçlarına göre Larnaka mahalleden yoksun ve 80 akçe yevmiyeli bir kadıya (nâib) sahip küçük bir kaza merkezidir, burada sadece altmış üç hâne ve üç mücerred kayıtlıdır. Öte yandan kazaya bağlı yirmi beş köy ve beş mezraada toplam 394 hâne bulunmaktadır. Bu rakamlara göre Larnaka merkezi için tahminen 290-320 ve kaza geneli için yaklaşık2000 kişilik bir nüfusa ulaşılabilir.
Fethin üzerinden yarım asır geçmeden Osmanlılar’ın uyguladığı sistemli imar ve iskân sayesinde Larnaka’nın durumunda gözle görülür bir iyileşme olduğunu kaydeden seyyahlar da vardır. Meselâ Henry de Beauvau 1604’te Larnaka’nın önemli bir ihracat limanı haline geldiğini yazar. PietrodellaValle ise (1625) bunlara ilâveten Larnaka’nın Levant’ta en sık uğranılan yerlerin başında geldiğini, burada çok sayıda yabancı tüccarın ve konsolosun yaşadığını kaydeder. Seyyahların da belirttiği gibi başlangıçta emniyetli olmayan küçük liman, fetih sonrasında buraya muhafızlar yerleştirilmek suretiyle emniyet altına alınmıştı. Bununla yetinmeyen Osmanlı idaresi, Larnaka’yı her bakımdan geliştirme planları çerçevesinde şehre 1625 yılında bir kale yaptırarak asker yerleştirmişti. Ayrıca şehirdeki konsolos ve tüccarların can ve mal emniyetleri için kendilerine korumalar tahsis edildi. Böylece Larnaka’da ticarî hayat canlandı, şehre yoğun bir yabancı akını başladı, nüfus ve refah seviyesi yükseldi. 1683’te Larnaka’ya uğrayan Van Bruyn, şehirde çok sayıda Frank tüccarı bulunduğunu kaydettikten sonra çevredeki tuzlaların iyi işletildiğini ve çok miktarda tuz ihraç edildiğini belirtir. Ancak salgın hastalık gibi sebeplerle bu gelişmenin zaman zaman kesintiye uğradığı anlaşılmaktadır. Nitekim XVII. yüzyılın sonlarında buraya gelen Dapper, Mr. Robert ve Pococke gibi, tuz madenlerinin gerilemekte olduğunu ve limanın salgın hastalıklar sebebiyle tehlikeli bir hal aldığını kaydeden seyyahlar da az değildir. Bununla birlikte salgın hastalık ve haşerata karşı yapılan mücadelenin başarılı olması, özellikle 1746’da şehre muhassıl Ebûbekir Paşa tarafından su getirilmesiyle Larnaka, her şeye rağmen XX. yüzyıl başlarına kadar adanın en önemli limanı ve konsolosların ikametgâh yeri olma özelliğini korumuştur.
Fetihten sonra şehrin önem kazanmasında ve nüfusunun hem etnik hem dinî açıdan çeşitlenmesinde şüphesiz Osmanlılar’ın Larnaka’ya yönelik iskân siyasetlerinin büyük rolü olmuştur. Magosa’nm alınması üzerine buradan çıkarılan Katolikler ile Anadolu’dan getirilenTürkler’in bir kısmı Larnaka’ya yerleştirildi. XIX. yüzyıl ortalarına kadar nüfusun etnik ve dinî yapısı hakkında sağlıklı bilgiler bulunmamakla birlikte seyahatnamelerle şer’iyye sicillerindeki kayıtlar şehrin çok kozmopolit bir yapıya sahip olduğunu gösterir. 1850’de yapılan bir sayımda Larnaka’da 849 müslüman, 2426 gayri müs-lim hâne bulunduğu belirlenmiştir. Bu tarihten sonra da şehrin nüfusu sürekli artmış ve 1960’ta 58.619’a ulaşmış olup bunun 12.630 kadarı Türk idi. Türkler’in hemen tamamı 1974 yılından sonra adanın kuzey kesimlerine göç etmiştir. 1999 tahminine göre Larnaka’nın nüfusu 69.000’dir.
Nüfusun dinî ve etnik bakımdan çeşitlenmesinin ardından Larnaka’nın sosyal hayatı oldukça ilginç bîr hal almıştır. Konsolosların yaptırdığı ve seyyahların gıptayla söz ettiği lüks malikâneler ve buralardaki yaşantı zaman zaman müslüman halk arasında tepkilere yol açmıştır. Larnaka, Lefkoşe’den sonra hıristiyan ve müslümanların iç içe yaşadığı ve en çok ilişkide bulunduğu yerlerden biri olmuştur. Yerli halk ile yabancı devletlerin temsilcileri arasında da yoğun bir sosyal ve ekonomik ilişkinin variığı dikkati çeker. Meselâ buradaki balyoslar, yasak olmasına rağmen zaman zaman yerli halka faizle borç verdiklerinden ihtilâflar yaşanmış ve mahkeme önüne çıkmışlardır. Ticaret mahkemesi kuruluncaya kadar bazan Larnaka kadı naibine, bazan da Lefkoşe’deki kadıya intikal eden bu davalar balyosların cezalandırılmasına ve dolayısıyla devletlerarası anlaşmazlıklara yol açmıştır. Yine Osmanlı döneminde adada çıkan bazı isyanlarda yer yer konsolosların tahriklerinin etkili olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Mora İsyanında Larnaka’daki konsolos ve Rumlar’ın rolleri bilinmektedir. Buradaki İngiliz ve özellikle Rus konsoloslarının Osmanlı aleyhtarı hareketleri sürekli biçimde destekledikleri belirtilmektedir.
Larnaka adanın dışarıyla bağlantısını sağlayan önemli bir tarım, ticaret, sanayi, turizm ve liman şehri olarak gerek Magosa’nın askerî bir karargâh gibi kullanılması ve yabancıların buradan çıkarılması, gerekse Kıbrıs valisinin doğrudan kontrolü dışında bulunması gibi sebeplerle konsoloslarla ticaret ataşeleri için yeni bir iş merkezi haline gelmiştir. Nitekim İngiltere, Fransa, Venedik. Felemenk Cumhuriyeti, Rusya, Avusturya, Toskana, Ragusa ve İskandinavya ülkelerinin konsolosları buraya yerleşmiş, böylece Larnaka’nın ticarî hayatı oldukça canlanmıştır. Bundan dolayı Kıbrıs’ta 1854’te kurulan ilk milletlerarası ticaret mahkemesi burada faaliyete geçmiştir. Larnaka’nın bu konumu diğer alanlarda olduğu gibi eğitim faaliyetlerine de yansımıştır. Eldeki bilgiler, 1571-1600 yıllarında Larnaka’da masrafları devlet tarafından karşılanan Larnaka Zuhuri Sıbyan Mektebi’nden başka yedi adet daha sıbyan mektebi bulunduğunu, bu sayının XIX. yüzyıl boyunca artarak yirmiye ulaştığını gösterir. Yönetimin 1878’de İngilizler’e devri esnasında Larnaka’daki yirmi okuldan on ikisinin hıristiyan okulu olduğu tesbit edilmiştir. Ayrıca XIX. yüzyıldan itibaren Larnaka’da birkaç misyoner okulu faaliyete geçmiştir.
Larnaka’nın ekonomisinde tarım ürünleri, tuzlalar ve liman hizmetleri önemli bir yer tutmaktaydı. İlktahrire göre üretilen 1725 kile arpa (10.350 akçe) ve 385 kile buğdayın (4620 akçe) şehir ekonomisi içindeki payı % 51 civarındaydı. Sınırlı miktarda keten de (750 demet] üretilmekte ve bundan 1500 akçe gelir sağlanmaktaydı. İpek ve diğer tarım ürünleriyle beraber Larnaka köylüsü toplam 17.500 akçe değerinde ürün kaldırıyordu. Tuzlalar 100.000 akçe gelir getirirken gümrük, kapan, pazar bacı ve ihtisab gibi vergiler 12.500 akçeye ulaşmaktaydı. Sonraki yıllarda Larnaka Limanı’ndan yapılan tuz, keten, pamuk, ipek, tütün, keçi boynuzu ve şarap ihracatı şehrin gümrük gelirlerini daha da arttırmıştır. Osmanlı döneminin ardından tarımsal ürünlerde fazla çeşitlenme olmamakla birlikte yapılan iyileştirmelerle tuz üretimi, balıkçılık, meyvecilik, sebze ve meyve konserveciliği gelişmiştir. Ayrıca sigara. deri ve lastik kaplama fabrikaları da hizmete sokulmuştur. Ancak bugünlerde petrol ithalâtı, “off-shore” bankacılık ve turizm en önemli sektörler arasına girmiştir. Larnaka burada bulunan İngiliz askerî üssü, Lefkoşe-Larnaka karayolu, havaalanı ve elektrik santralı sayesinde stratejik önemini günümüzde de korumaktadır.
Muâviye’nin Kıbrıs seferine katılan Ümmü Harâm’ın defnedildiği yerde prehistorik üç büyük taşla yapılan türbe ile yanında 1760 yılında kurulan Türâbî Tekkesi ve 1816’da Kıbrıs muhassılı Seyyid Mehmed Emin’in yaptırdığı cami müslümanlar için önemli ziyaretgâh durumundadır.[bk. Hala Sultan tekkesi] Larnaka’da Osmanlı dönemine ait diğer yapılar arasında ulu-cami, Seyyid Ahmed Camii ve bazı çeşmelerle Ebûbekir Paşa tarafından yaptırılan su kemerleriyle kale anılabilir. [bk.Kıbrıs Mimari]
TDV İslâm Ansiklopedisi