Lazkiye Şehri -Suriye- Tarihi, Nüfusu, Hakkında Bilgi

Lazkiye. Suriye’nin en büyük liman şehri.

Akdeniz kıyısındaki İbnihânî Burnu sa­yesinde şiddetli fırtınalardan korunan bir kesimde kurulmuştur. İlkçağ’lardan beri önemli bir liman şehri konumunda olma­sından dolayı bölgede meydana gelen ti­carî ve siyasî mücadelelere sahne olmuş ve sık sık İktidar değişikliğine uğramıştır.

Milâttan önce tesis edilen şehrin Fenikeli­ler dönemindeki adı Ramtha idi. Milât­tan önce III. yüzyılda I. Selefkos tarafın­dan yeniden kurulan şehre annesi Laodice’ye atfen Laodicea (Laodikeia) adı veril­miştir. Lazkiye (Latakia, el-Lâzıkıyye) ismi de buradan gelmektedir. Milâttan Önce 64’te Pompey tarafından Roma hâkimi­yetine alınan şehir Roma döneminde iç savaşlara mâruz kaldı ve önemli tahriba­ta uğradı. Milâttan sonra IV. yüzyılın son çeyreğinde Bizans yönetimine girdi ve I. Justinianos zamanında Theodorias eyale­tinin merkezi oldu.

Lazkiye, İslâm’ın yayılma sürecinde Hu­mus (Hims) Valisi Ubâde b. Sâmit kuman­dasındaki İslâm ordusu tarafından fethe­dildi. Şehirden kaçan hıristiyanlann ha­raç ödemeleri şartıyla dönmelerine izin verildi ve kiliseleri korundu. Şehrin ilk ca­misini de Ubâde yaptırdı. 720 yılı civarın­da Bizanslılar denizden saldırarak şehri tahrip ettiler ve halkı esir aldılar. Emevî Halifesi Ömer b. Abdülazîz döneminde esirler fidye karşılığı kurtarıldı, şehir tek­rar tamir ve ihya edilmeye başlandı. II. Yezîd şehrin yeniden yapılanması çalış­malarını devam ettirdi ve güvenliğini art­tırdı.

Abbâsîler’in ilk asırlarında Lazkiye’nin dikkate değer bir konuma sahip olmadığı görülmektedir. X. yüzyılda bir süre Hamdânîler’in hâkimiyeti altında kalan şehir 970″te Bizans yönetimine girdi. Lazkiye’­nin güneyi müslümanlarla Bizanslılar ara­sında yaklaşık bir asır sınır vazifesi gördü. Bizans’ta İç karışıklıkların etkili olduğu XI. yüzyılın ortalarında Lazkiye tekrar müslümaniarın eline geçti. lOSö’da Selçuklu Sultanı Melikşah şehir ve çevresine hâ­kim oldu.

Lazkiye’nin bölgenin en önemli liman şehri olması el değiştirmesine sebep ol­maktaydı. I. Haçlı Seferi sırasında 1098′-de Haçlılar’m eline geçti. Bu tarihten iti­baren Bizans ile Haçlılar arasında sık sık el değiştiren Lazkiye, 1108’de Tankred ta­rafından Antakya Prinkepsiiği yönetimi­ne dahil edildi. Atabeg İmâdüddin Zengî adına Halep’i yönetmekte olan Emîr Sa­var 530’da (1136) Lazkiye’ye akınlar dü­zenleyerek çok sayıda esir aldı. Ardından Zengîler ile Antakya Haçlıları arasında nü­fuz mücadelesi alanı haline gelen Lazki­ye 584te (1188) Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin hâkimiyetine girdi. Haçlılar’ı limanda bu­lunan Sicilya gemilerine bindirip gönde­ren Selâhaddin cizye ödemeleri şartıyla hıristiyanlann şehirde kalmasına müsa­ade etti. Haçlılar’ın aralıklarla şehri zap­tetme teşebbüslerine rağmen 1260’a ka­dar Eyyûbîler’in Halep kolu yönetiminde kalan Lazkiye, bu tarihte Moğollar’ın Ey­yûbîler’in Halep koluna son vermesiyle Antakya Haçlıları’nın eline geçti. Mısır Memlûk Sultanı 1. Baybars’ın bölgedeki Haçlı varlığını sona erdirme mücadelesi sırasında Lazkiye yıllık 20.000 dinar ver­giye tâbi tutuldu ve Kalavun tarafından 686’da (1287) Haçlı yöne­timine son verilmesiyle tamamen Mem­lûk hâkimiyetine girdi. Memlükier döne­minde önce Trablusşam’a, ardından Ha-ma’ya bağlı olarak yönetilen Lazkiye ge­lişme gösterememiş ve giderek nüfus kaybına uğramıştır. Ancak Ortaçağ’da Ak­deniz ticaretinin önemli liman şehri ola­rak Antakya. Halep, Hama ve Humus’un antreposu hizmetini gördü. Bu devirde bazı ilim adamları da yetiştirmiş olan Laz­kiye’nin meşhur simaları arasında Şa­fiî fakihi Nasrullah b. Muhammed b. Abdülkavî el-Lâziki, muhaddis Es’ad b. Mu­hammed el-Lâziki ve mûsiki âlimi Mu­hammed b. Abdülhamîd sayılabilir.

1516’da Yavuz Sultan Selim’in Halep ve Suriye’deki Memlûk hâkimiyetine son vermesiyle Lazkiye Osmanlı yönetimine girdi. İlk dönemde Trablusşam eyaletine bağlı sancak merkezi yapılan Lazkiye uzun müddet iltizam usulüyle yönetildi. Kâtib Çelebi de Lazkiye’yi Trablus vilâyeti mukâtaası arasında göstermektedir. 1730’da Lazkiye’de bir sü­redir bölgeyi idare eden Azmzâdeler’e karşı güçlü bir ayaklanma oldu ve civar şehirlerde de etkisini gösteren isyan so­nunda kısa süreli de olsa Yablusşam, Lazkiye ve Şam gibi önemli merkezleri yönetmekte olan Azmzâdeler’in görevle­rine son verildi. 1831 -1840 Mısır idaresi devrinde meydana gelen silâhsızlandır­ma, mecburi askerlik ve yüksek vergi uy­gulamaları Lazkiye’de ayaklanmalara yol açtı. Şehir ardından Şam eyaletine bağ­landı ve 1864 Vilâyet Nizamnâmesi’ne gö­re kurulan Suriye vilâyetine tâbi Trablus sancağına bağlı bir kaza merkezi haline geldi. 1880’de üç kazadan oluşan bir san­cağın merkezi oldu. XIX. yüzyılın ikinci yansında Beyrut’un bir liman şehri olarak hızlagelişmesi Lazkiye’nin önemini azalt­tı; 1887’de Beyrut vilâyet statüsüne yük­seltildi ve Lazkiye Beyrut’a bağlı bir san­cak oldu. Bu statü Osmanlı döneminin so­nuna kadar devam etti.

Osmanlı yönetiminin son yıllarında rûmî 1331 (1915-16) tarihi itibariyle Lazkiye mutasarrıflığı dört kaza ve dört nahiye­den müteşekkil olup 147.694 kişilik top­lam nüfusun 51.259’u Lazkiye kazasına aitti. Bu nüfusun 25.938’i Sünnî, 20.796’sı Nusayri ve 4525’i hiristiyandı. Hıristi­yanların büyük çoğunluğunu Ortodoks­lar oluşturmakta, ardından sırasıyla Mâ-rûnîler, Ermeniler ve Protestanlar gel­mekteydi. Lazkiye merkezine bağlı nahi­yelerde de7584 kişilik bir Türkmen nüfu­su vardı. Şehirde elli cami ve mescidle sekiz kilise bulunuyordu. Lazkiye bölgenin en yoğun Nusayri nüfusuna sahipti. II. Abdülha-mid devrinde Nusayriler’i Sünnîleştirme çabalan çerçevesinde cami ve okul yapı­mına önem verilmekle birlikte Nusayrî-ler’in inançlarını korudukları görülmek­tedir. M. Meşrutiyet döneminde Lazkiye Osmanlı meclisinde iki mebusla temsil edilmiştir.

I. Dünya Savaşı sonunda Ekim 1918’de Lazkiye İngilizler tarafından işgal edildi. Hemen ardından Fransız askerî birlikleri de şehre girdi. Osmanlı Devleti’nin bölge­den çekilmesi üzerine bağımsız bir Arap devleti içerisinde yer alacakları beklenti­siyle hareket eden Lazkiye ve Cebelinusayriyye ileri gelenleri Fransızlar’a karşı direnmeye başladılar. 1920 San Remo Konferansı’nda Suriye ve Halep vilâyetle­rinin Fransa manda yönetimine verilme­siyle Lazkiye’de yeni bir dönem başladı. Modern Suriye sınırları içerisinde kalan bölgeyi dört ayrı idarî birime ayıran Fran­sızlar Lazkiye, Tartus ve Cebel in usayriy-ye’den oluşan bölgede “Alevîler toprağı” adı altında bir idarî birim kurdular 1920.

Bu dönemden itibaren Nusayrîler için Ale­vî tabiri kullanılmaya başlandı ve idarî bi­rimin adı 1922’de Alevîler Devleti olarak değiştirildi. Fransızlar’ın Alevîler’i öne çı­karan politikalarına Sünnîler’den tepki gelince 1930’da idarî birime Lazkiye hü­kümeti adı verildi. Bu çekişme Suriye ile birleşme konusunda da yaşandı. Sünnî­ler Şam hükümetiyle birleşmek isterken Alevîler mevcut statünün korunmasına çalışmaktaydı. 1936’da yapılan bir düzenleme ile Lazkiye Suriye’ye dahil edilerek bir muhafaza merkezi oldu. Fransızlar’ın 1946’da Suriye’den ayrılması üzerine Laz­kiye tamamen merkezî hükümetin yöne­timine girdi.

Lazkiye Limanı manda yönetimi döne­minden itibaren gelişmeye başlamıştır. Fransızlar’ın bölgedeki askerî varlığını güçlendirmede ve hâkimiyetini pekiştir­mede limanın vazgeçilmez bir rolü olmuş­tur. II. Dünya Savaşı’ndan itibaren yeni yatırımlarla sürekli geliştirilen liman, Su­riye dış ticaretinin gelişimine paralel ola­rak Lazkiye’nin gelişmesine de önemli katkıda bulunmuştur. Bu durum Lazki­ye’nin nüfus artışında da görülmekte­dir. 1960’ta 68.000 olan nüfus 1970’te 126.000’e ve 1987’de 241.000’e, 2003’te 417.000’e ulaşmıştır. Bu nüfusuyla Laz­kiye Suriye’nin Şam, Halep ve Humus’tan sonra dördüncü büyük şehridir. Şehrin merkezi olduğu aynı adlı idarî bölü­mün nüfusu ise 1.143.000’dir. Lazkiye’­de 1971 ‘de bir üniversite kurulmuştur. 1988 Akdeniz Oyunları burada düzenlen­diğinden gelişmiş spor tesislerine sahip olup altyapı bakımından Suriye’nin sahil turizmine en uygun şehridir. Çırçır ve yağ fabrikalarının yanı sıra balıkçılık, deri ta­baklama ve sünger avcılığı önemli gelir kaynaklarıdır. Lazkiye Limanı’ndan ihraç edilen ürünler arasında zift, tahıl, pamuk, tütün, meyve, bitkisel yağ ve yumurta sayılabilir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski