Leşker-i Bâzâr. Afganistan’ın Sicistan bölgesinde harabeleri bulunan tarihî şehir.
Afganistan’ın güneybatısında Hiimend nehri kıyısında Büst şehri (bugün Kal’a-yi Bist, Leşkergâh) yakınlarında, Sebük Tegin (977-997) tarafından kurulduğu tahmin edilmektedir. Rakip Türk gulâm gruplarının hâkim olduğu Büst şehrini alan ve hâkimiyet alanını Tohâristan ve Zemin-dâver’e kadar genişleten Sebük Tegin, bölgenin güvenliği açısından stratejik öneme sahip olduğu için burayı tercih etmişti. Burada Sâmânîler’e bağlı Türk gulâmları tarafından inşa edilen bazı yapılar bulunmaktaydı. V (XI) ve VI. (XII.) yüzyıllarda gelişmiş olduğu anlaşılan şehir, özellikle askeri amaçlarla kurulmuş bir yerleşim birimi olup genellikle devlet daireleri, saraylar ve kışlalardan ibaretti. Şehir burada inşa edilen ve kalıntıları günümüze kadar gelen saraylarıyla meşhurdur. Leşker-i Bâzâr kuruluş amacı, sarayları ve mimari özellikleriyle birçok açıdan Abbasîler tarafından kurulan Sâmerrâ şehrini hatırlatmaktadır. Büst Kalesi’nin kuzeyinde bir askeri garnizon olarak gelişen Leşker-i Bâzâr’a bazı Ortaçağ Arap kaynaklarında Farsça leşkerin karşılığı olmak üzere el-Asker denildiği görülmektedir. Beyhaki de Gazneli Sultan I. Mesud’un Büst şehrinde daha önce askeri kamp ve eğitim amaçlı olarak (leşkergâh) kullanılan yerde birçok yeni yapı inşa ettiğini ve bir kısmının halen ayakta olduğunu belirtirken buraya atıf yapmış olmalıdır.
Leşker-i Bâzâr’ın iki defa ciddi tahribata uğradığı anlaşılmaktadır. Bunlardan ilki, yayılmacı politikasıyla bilinen Gurlu Hükümdarı Alâeddin Cihansûz dönemine rastlamaktadır. Gazneliler üzerine yürüyen Cihansûz, 545 (1150) yılında Gazne ve Büst şehirlerinin yanı sıra Leşker-i Bâzâr’ı da yakıp yıktı. Bölgede Gazneliler’i etkisiz hale getirip hâkimiyeti ele geçiren Gurlular bir süre sonra buradaki saray ve yapıları tamir ettiler. Leşker-i Bâzâr ikinci ve son derecede ağır tahribata Hârizmşahlar’ın topraklarına saldıran Moğollar’ın Güney Afganistan’ı istilâsı sırasında uğradı (618/1221).
Şehirde yapılan araştırmalar ve arkeolojik kazılarda Hiimend nehri kıyısında biri kuzeyde, biri güneyde ve bir diğeri ikisinin ortasında olmak üzere üç sarayın bulunduğu tesbit edilmiştir. Ortadaki iki katlı dikdörtgen biçimindeki saray en eskisi olup Sâmânîler döneminde inşa edildiği tahmin edilmektedir. Bu sarayların en görkemlisi olarak dikkat çeken güney sarayı ise Sultan Mahmûd-ı Gaznevî dönemine (998-1030) tarih lenmektedir. Saray, geniş bir avlu çevresinde uzunlamasına tasarlanmış simetrik bir şemaya sahiptir. Dört eyvan şemasına bağlı avlunun kuzeyinde girişinde mescidin de bulunduğu taht salonu vardır. Duvarların alt kısmında Sultan Mahmud’un hassa ordusunu canlandıran ve belge niteliği taşıyan tasvirler sanat tarihi açısından ayrı bir önem taşımaktadır. Duvarlarında çeşitli yazıların ve âyetlerin yer aldığı sarayda tesbit edilen bir kitabede son rakamı okunamayan tarihin 5S0’li yıllarda (1155-1164 arası) sarayın tamirine dair olduğu tahmin edilmektedir. Sarayın yanıbaşında uzanan, çeşitli dükkânların yer aldığı anlaşılan pazar caddesinde o döneme ait paralar ve çanak çömlek bulunmuştur. Kuzeydeki saray, güneydeki büyük sarayın planını ana hatlarıyla küçük ölçüde tekrarlar. Bunların doğusunda bahçeler, av parkı, avlular ve ikinci derecede binalar geniş bir alanı kaplamaktadır.
Leşker-i Bâzâr kazıları sırasında büyük sarayın güneyinde ortaya çıkarılan ulucami Türk-İslâm cami mimarisi tarihinde önemli bir yere sahiptir. Mahmûd-ı Gaznevî veya en geç I. Mesud döneminde yapılmış olduğu kabul edilen cami. geniş saray manzumesinin dış sur duvarına bitişik olarak meydana açılan durumu ile aslında bir ordugâh camisi niteliğindedir. Mihrap önünde kare planlı mekânın üstünün kubbe İle örtülmüş olmasıyla dikkat çeken cami, bu açıdan Anadolu Türk mimarisinde takip edilebilecek bir gelişme çizgisinin başlangıcını teşkil etmektedir.
TDV İslâm Ansiklopedisi