Levh-i mahfuz. Bütün nesne ve olaylara ilişkin ilâhî ilim ve takdirin kayıtlı bulunduğu kitap.
Sözlükte “yazı yazmaya uygun yassı ve düzgün yüzey” anlamındaki levh ile “korunmuş” mânasındaki mahfuz kelimelerinden oluşan levh-i mahfuz “üzerine yazı yazılan, silinmekten ve değişikliğe uğramaktan korunmuş düzgün satıh” demektir.
Levh-i mahfuz terkibi, Kur’an’ın çok şerefli ve değerli olduğu ve levh-i mahfuzda bulunduğu ifade edilen bir sûrede geçer.[Burûc 85/21-22] Kur’ân-ı Kerîm-de levh-i mahfuz yerine “kitâb [En’âm 6/38; Kâf 50/4] kitâb mübîn [Yûnus 10/ 61; Sebe’ 34/3] kitâb meknûn [Vâkıa 56/78]”kitâb mestur [İsrâ 17/58; Ahzâb 33/6] ümmü’l-kitâb” [Ra’d 13/ 39; Zuhruf 43/4] terkipleri de kullanılır. Zira müfessirlere göre Kur’an’da bunlarla kastedilen şey levhİ mahfuzdur. Bu tür âyetlerin genel muhtevasından anlaşıldığı üzere kâinatta meydana gelecek bütün varlık ve olaylar bu kitapta yazılmıştır. Gökte ve yerde küçük büyük ne varsa, insanların ecelleri, fertlerin ve milletlerin başına gelecek musibetlerin tamamı Allah’ın ilminde yer almış ve levh-i mahfuz denilen bir kütüğe kaydedilmiştir.
Hadis literatüründe levh-i mahfuz terkibine rastlanmamışsa da levh kelimesinin geçtiği hadisten başka daha çok kader konusuyla bağlantılı olarak “kitâb” kavramının bu mânada kullanıldığı görülmektedir. Bu tür hadis rivayetlerinde âlem henüz yaratılmadan tabiatla, ayrıca şuurlu şuursuz canlılarla ilgili her şeyin takdir edilip planlandığı ve bir kitapta kaydedildiği ifade edilmektedir.
İslâm âlimleri levh-i mahfuzun keyfiyeti hakkında farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.
1. Levh-i mahfuz gayb âlemine ait bir husus olup mahiyeti bilinmemektedir. Tasvirine ilişkin rivayetler asılsız ve felsefî teorilere bağlı yorumlar anlamsızdır. Sadece onun bütün nesne ve olayların ilâhî kalemle yazıldığına, Allah’ın tabii ve içtimaî kanunlarını ihtiva eden bir kitap olduğuna inanmak gerekir. Râgıb el-İsfahânî ile Selefiyye âlimleri bu görüştedir.
2. Levh-i mahfuz Allah ile melekleri arasında bir vasıtadır. Yedinci kat göğün üstünde olup arşta ve İsrafil’in gözleri önünde bulunur. İçinde bütün nesne ve olayların bilgisi ayrıntılı olarak yazılmıştır. Allah bir şeyi yaratmayı dilediği zaman bu, levh-i mahfuz aracılığıyla İsrafil’e intikal eder ve gerçekleşmesi için Cibril’e emir verilir. İbn Abbas’a atfedilen rivayetlere dayanan bu görüş Ehl-i sünnet çoğunluğuna aittir.
3. Levh-i mahfuz en büyük feleğe ait küllî nefistir. Bilginin âlimin zihninde ortaya çıkışı gibi varlık ve olaylar da levh-i mahfuzda zuhur eder. İbn Sînâ gibi bazı İslâm filozofları bu görüşü benimser. Sünnî kelâmcılar, kıyametin kopması için İsrafil’in sûra ilk defa üflemesinin ardından helak olmayacak nesneler arasında levh-i mahfuzun da bulunduğunu kabul eder.
Gayb âlemine ilişkin bir konu olması dolayısıyla levh-i mahfuz hakkında benimsenecek görüş âyetlere ve sahih hadislere dayanmalıdır. Bu sebeple levh-i mahfuzun, Selefiyye âlimlerinin belirttiği gibi mahiyeti bilinmeyen ve ilâhî ilmi ihtiva eden bir kitap olduğu şeklindeki görüşün kabul edilmesi isabetli görünmektedir.
TDV İslâm Ansiklopedisi