Leyla ve Mecnun -Edebiyat- Nedir, Konusu, Hakkında Bilgi

Leylâ ve Mecnûn. Doğu edebiyatlarında çok işlenmiş bîr aşk hikâyesinin kahramanları ve bu hikâyeyi konu alan eserlerin ortak adı.

Özellikle Arap, Türk, Fars ve Urdu ede­biyatlarında ele alınmış bu aşk hikâyesi­nin iki kahramanından biri olan Mecnûn, 70 (689) yılı civarında öldüğü ve adının Kays b. Mülevvah el-Âmirî olduğu kabul edilen şairin lakabıdır. Leylâ’ya duyduğu aşk yüzünden aklını kaybetmesi sebebiy­le kendisine takılan bu lakap sonraları isminin yerini almıştır. Leylâ ise aynı kabi­leye mensup ve bir rivayete göre Mecnûn’un amcasının kızı olan Leylâ bint Mehdî el-Âmiriyye’dir. Leylâ ve Mecnûn’un başından geçmiş gibi anlatılan hikâyele­rin hemen hepsi, Mecnûn el-Âmirî’ye ait olan ya da ona nisbet edilen şiirlerde ge­çen küçük vak’aların birtakım yorum ve ilâvelerle bir dereceye kadar birbirine bağlanarak büyük bir hikâye haline geti­rilmesi sonucunda meydana çıkmış izle­nimi vermektedir. Bununla birlikte nesep âlimi İbnü’l-Kelbî ile Ebü’l-Ferec el-İsfahânî’ye göre bu hikâye amcasının kızını seven, fakat bunu açıklamak istemeyen Emevî ailesine mensup bir genç tarafın­dan uydurulmuş olan kıssa ve şiirlerin Mecnûn adı altında ortaya konulmasıyla meydana gelmiştir.

İbn De’b (ö. 171/787), İbnü’l-Kelbî, Zübeyr b. Bekkâr ve Ömer b. Şebbe gibi râvilerden şifahî, dağınık ve çelişkili rivayet­ler halinde intikal eden hikâye, İbn Kuteybe’nin eş-Şi’r ve’ş-Şuara’sı ile Ebü’l-Ferec el-İsfahânî’nin el-Eğâni’sinde (II, 1-78) yazılı metin haline ge­tirilmiştir. Konuyla ilgili olarak kendi za­manına kadar gelen rivayetleri kronoloji kaygısı taşımadan sıralayan Ebü’l-Ferec hikâyeyi Hâlid b. Cemîl ile Hâlid b. Külsûm’un yazdıklarını söyler. Ebû Be­kir el-Vâlibî’nin derlediği Dîvânü Mec­nûn ve Leylâ (Kahire 1300) İbnü’n-Nedîm’in el-Fihristinde yer almadığına gö­re adı geçen eserlerden sonra kaleme alınmış olmalıdır. Bu divana şiirlerin ara­sına küçük mensur parçalar eklenerek bir hikâye şekli verilmiştir. İbnü’n-Nedîm’in, halk hikâyeleri arasında Kitâbü Mecnûn ve Leyiâ adında anonim bir eserden söz etmesi bunun IV. (X.) yüzyılda Arap dili ve edebiyatı âlimlerinin türlü şekilleriyle naklettikleri bir halk hi­kâyesi haline dönüştüğünü göstermek­tedir. Hikâye, X. (XVI.) yüzyılın başların­da kaleme alınan İbnü’l-Mibred’in Nüzhetü’î-müsâmirîî zikri bcfzı ahbâri Mecnûn Benî Âmir’i ve Şemseddin İbn Tolun’un Bestu sâmfi’l-müsâmir fî ahbâri Mecnûn Benî Âmir’l ile yazarı bilin­meyen Ahsenü mâ yemîl min ahbâri’l-Kayseyn ve’l-Cemîl adlı eserden sonra müteahhir dönem­lerde yazılan anonim Kissatü Kays b. el-Mülevvah (Beyrut 1868) ve Kışşatü Mecnûn ve Leylâ (Bombay 1880) adlı eserlerde de söz konusu edilmiştir.

Leylâ ve Mecnûn hikâyesi şu temel un­surları ihtiva etmektedir: Necid’de bulunan Benî Âmir kabilesine mensup Kays ile Leylâ kabilelerinin hayvanlarını otlatırken birbirlerini severler. Büyüyüp aşklarının meydana çıkması üzerine Leylâ çadırda alıkonur ve Kays’a gösterilmez. Bunun üzerine Kays’ta aşkın ilk ıstırabı başlar; babasına Leylâ’yı istemesini söyler. Ancak aşkları sebebiyle kızın adı dillere düşüp namusu lekelendiği için bu teklif redde­dilir ve Leylâ bir başkasıyla evlendirilir. Kays ıstırabın tesiriyle aklını büsbütün kaybeder. I. Mervân’ın vergi memuru Ömer b. Abdurrahman ile onun yerine geçen Nevfel b. Müsâhık Kays’a yardımcı olmak için girişimde bulunurlar, fakat bu girişimleri sonuçsuz kalır. Babası şifa ümidiyle Mecnûn’u Mekke ve Medine’ye götürürse de Mecnûn Allah’a aşkını art­tırması için dua eder ve çöllere kaçarak vahşi hayvanlarla birlikte yaşamaya baş­lar. Öte yandan Leylâ Mecnûn’un aşkıyla ıstırap içinde ölür. Mecnûn da onun için ağıtlar söyleyip aşkının acılarını terennüm ederek çöllerde dolaşmaya devam eder. Nihayet bir gün ölüsü bulunur.

Charles Pellat, bu hikâyenin Benî Âmir’in temsil ettiği Kuzey Arapları’nın Güney Araplan’na karşı bir tepkisi oldu­ğunu, platonik aşk hikâyelerinin Güney Arapları”ndan Benî Uzre’ye mahsus olma­dığını, Cemîl el-Uzrî aşkına benzer bir hikâyeye onların da sahip bulunduğunu gösterme eğiliminden doğduğunu ileri sürer.

Leylâ ve Mecnûn hikâyesi XX. yüzyılda da birçok esere ve çalışmaya konu olmuş­tur. IgnatÜ J. Krackovskij’nin 1946’da Le­ningrad’da neşrettiği “Arap Edebiyatın­da Leylâ ve Mecnûn” adlı Rusça makaleyi Heilmut Ritter Almanca’ya tercüme ederek yayımlamıştır. Andre Miquel ve Percy Kemp’in Majnûn et Layla: l’amour fou (Paris 1984), Andre Mque”m Layla, ma raison (roman) (Pa­ris 1984) adlı eserleriyle Abdurrahman-ı Câmî’nin Farsça Leyiâ vü Mecnûn’unun Arapça’ya çevirisi [350] M. Guneymî Hilâl’in Leylâ ve’l-Mecnûn ii’l-edebİ’l-cArabî ve’l-Fârisi’si (Beyrut 1400/1980), Salâh Abdüs-sabûr’un Leylâ ve’l-Mecnûn’u (Bamberg 1991) bu dönemde yazılan eserler arasında yer alır. Diğer taraftan hikâye bazı tiyatro ve dramalara da konu teşkil etmiştir. Ahmed Şevki’nin ei-Eğdnf ye dayanarak kaleme aldığı manzum Mec­nûn ve Leylâ (Kaysü. Leylâ) (Kahire 1931), Arberry (Kahire 1933) ve W. S. Jeanette Atiya (Kahire 1990) tarafından İngilizce’ye çevrilmiştir. İbrahim el-Ah­det), Selîm el-Bustânî, Ebû Hilâl el-Kab-bânî ve Muhammed Müncî Hayrullah da bu alanda eser yazanlardandır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski