II. Dünya Savaşı’nda Afrika’daki çatışmaların büyük kısmı Libya topraklarında cereyan etti, ülke baştan başa harap oldu, halk bir defa daha büyük sıkıntı çekti. 1943’te İtalyan-Alman kuvvetleri tamamen yenilip Libya’dan çıkınca İtalyan göçmenleri de kaçtı. Barış antlaşmaları imzalanıncaya kadar Trablus ve Bingazi İngiliz, Fizan Fransız askerî idaresine bırakıldı. Birleşmiş Milletlerin Libya’nın geleceğine dair karar verme aşamasında Türkiye-Libya ilişkileri yeniden gündeme geldi. İtalyan kolonilerinin kaderini belirlemek için oluşturulan komisyonda Türk delegesi Türk hükümetinin, Libya’nın galiplerinin himayesine verilmesine karşı olduğunu ve bir bütün olarak bağımsızlığının tanınmasını savundu. Bu husustaki kararın Libya halkının kendisi tarafından alınmasını istedi. Berka’da geçici bir devlet kuran Şeyh İdrîs es-Senûsî, o yıllarda yeni oluşturulan bürokrasisi için Türkiye’den uzmanlar almaya başladı, hatta bunlardan biri (Sâdullah Kologlu) başbakanlığa kadar yükseldi. Mutlak bağımsızlığı isteyen ve yabancı himayesini reddeden sınırlı bir grup da daha kötü çözümlere düşmemek için gerektiğinde Türkiye ile birleşmeyi öngören Hizbü’l-ittihâdı Trablusi Türkî adıyla bir parti kurdu. Bu çabaların da ürünü olarak Birleşmiş Milletler Kasım 1949’da Libya’nın Trablus. Bingazi ve Fizan’dan müteşekkil bağımsız bir devlet olarak kurulmasını ve bunun en geç 1 Ocak 1952 tarihinde gerçekleşmesini kabul etti. Bu çerçevede üç bölgenin temsil edildiği bir parlamento oluştu ve 24 Aralık 1951 ‘de Kral I. İdrîs es-Senûsî devletin kurulduğunu ilân etti. 0 sırada dünyanın en fakir ülkesi ilân edilen Libya İngiltere’ye 1953, Amerika’ya 1954 anlaşmalarıyla verdiği askerî üslerin tazminatı ile yaşamak durumundaydı. Bu esnada Arap Birliği’ne de üye olmuştu (1953), fakat hem güçsüzlüğü hem Batı dünyasına bağımlılığı sebebiyle bir varlık gösteremedi. Esasen iç politikada da partilere dayanan bir kampanya söz konusu değildi, dolayısıyla rejimin tartışılması düşünülmüyordu. 1959’da çok zengin petrol yataklarının bulunması ülkenin ve toplumun hayatında birden bire önemli bir değişiklik meydana getirdi. Aynı zamanda o vakte kadar varlığını önemsemeyen Arap Birliği tarafından daha çok dikkate alınmaya başlandı. Mısır’daki Arap milliyetçiliği hareketi ve özellikle Cemal Abdünnâsır’ın etkisi 1950’lerin başından beri toplumda hissedilmekteydi, ancak çoğunluğu harekete geçirebilecek bir güç kazanmamıştı. Zenginliğin artmasının yanı sıra savaşı yaşamamış nesiller ortaya çıktıkça Arap milliyetçiliği davası toplumu giderek daha çok etkilemeye başladı. Filistin’de yahudiler karşısında alınan yenilgilere hareketsiz kalan yönetime tepki arttı, 1 Eylül 1969’da Kral İdrîs Türkiye’de bulunurken yapılan darbe ile krallık yıkıldı, genç subaylar iktidarı ele geçirdiler ve cumhuriyeti kurdular. İhtilâl Kurnanda Konseyi’nin başı olan Albay Muammer Kaddâfî başlangıçta babası saydığı Cemal Abdünnâsır’a bağlı iken onun ölümünden sonra kendi teorisini oluşturma çalışmalarına girişti. Giderek konseyin diğer üyelerini tasfiye etti ve 1973’ten itibaren “rehber” olarak ülkeyi yönetti. Ülkede hiçbir muhalefete izin verilmedi.
Libya 1969’da İslâm Konferansı Teşkilâtı’na, 1975’te Arap Ekonomik Birliği Konseyi’ne üye oldu. 1976’da formüle edilen ve “Yeşil Kitap” adı verilen yayınlarda yer alan “dünya üçüncü teorisi”, liberallerin teorisi ve blokuyla Marksist-ler’in teorisi ve blokuna karşı bütün dünyayı birleştirmeyi hedeflemekteydi. Sosyal adaleti sağlamakve sınıflar arası farkları ortadan kaldırmak için sosyalist uygulamayı, grup ve parti sömürücülüğüne karşı parlamentoyu kaldırıp halk komiteleri aracılığıyla halk iktidarını kurmayı. uluslararası alanda barış içinde bir arada yaşama ilkesine bağlı kalarak bağımsızlık ve tarafsızlığı korumayı, bu yolda ilerlerken bilimin temelini oluşturan Kur’an’a uygun davranmayı öneriyordu. Teoriyi gerçekleştirecek gücün İslâm’ın gerçek koruyucusu olan Arap milletinin birliği tarafından sağlanacağı inanandaydı. Filistin davasının Arap istekleri yönünde çözümlenmesi de başarının göstergesi olacaktı. “Siyasî sistemler hâkimiyeti bitti, halkın iktidarı başladı” sözleriyle cumhuriyetin yerine Libya Halk Sosyalist Arap Cemâhiriyesi’nin kurulduğu ilân edildi. Böylece “kütlelerin devleti” anlamına gelen “cemâhiriye” kelimesi ilk defa 1976 yılında Arapça’da belirdi. Ülkenin adına 1986 yılında “Büyük” kelimesi eklendi.
Yeni teorinin ilk uygulaması, ülkedeki bütün özel mülkiyetin kaldırılması ve iş yerleri sahipliğinin oralarda çalışanlara devredilmesi oldu. Uluslararası alanda da devrimin Libya’yı sadece petrol ihracatçısı olmaktan çıkarıp halk ihtilâlleri ve dünya üçüncü teorisinin ihracatçısı durumuna getireceği belirtildi. Bu andan itibaren Libya, büyük petrol gelirlerinin gücüne dayanarak iki alanda dünya politikasında rol oynamaya girişti; İsrail’e destek veren Amerika’ya ve Batı blokuna karşı sosyalist blokla bütünleşti, Arap dünyasındaki bölünmüşlüğü ortadan kaldırmak için yeni gruplaşma denemelerine başladı. Libya’nın Birleşik Mağrib (i 969), Mısır ve Sudan (1970), Suriye (1971), Mısır (1973), Tunus ile bütünleşme girişimleri beklenen sonuçları vermedi.
Arap dünyası içinde istediği birliği sağlayamayan, aksine doğurduğu tepki sonucu giderek yalnızlaşan Libya’nın 1980 sonrasında petrol gelirleri de önemli ölçüde azaldı (1980’de 22 milyar, 1986’da5 milyar dolar). Bu dönemde Amerika Birleşik Devletleri’yle ilişkileri gittikçe bozulan Libya 1981, 1983 ve 1984’te Amerikan kuvvetlerinin bombardımanlarına mâruz kaldı. Bazı Arap ülkeleriyle de ilişkilerinin iyi gitmemesi üzerine Afrika içinde etkili olarak uluslararası alanda güçlenmeyi denedi. Çad ve Fas ile başarısız birleşme denemeleri yaptı. 1985’te Rusya ile Amerika’nın nükleer silahlanmayı ve genel savaş ihtimalini engelleme yolunda anlaşmaları Kaddâfî politikasının uluslararası alanda da desteksiz kalmasına yol açtı. Ülke ekonomisi Birleşmiş Milletler tarafından Mart 1992’de ambargo uygulanması ve Aralık 1993’te yurt dışındaki mal varlıklarının dondu rulmasıyla kötüleştiyse de 1997’de ambargonun kalkması tekrar bir canlanmaya yol açtı.
Asıl ilgisi Arap dünyasına yönelik olan Kaddâfî’nin Türkiye ile ilişkileri önceleri zayıf iken Türkiye’nin 1974’te Kıbrıs’a askerî müdahalesiyle iki ülke arasında bir yakınlaşma dönemi başladı. Kıbrıs hareketini müslümanların savunması olarak algılayan Kaddâfî Türkiye’ye askerî yardımda bulundu. 1975’te İktisadî İşbirliği ve Ticaret Antlaşması imzalanarak Türk firmalarına büyük ihaleler verilmeye ve Türk teknisyen ve işçilerin çalışmalarına imkân sağlandı. Libya’daki Türk işçilerinin sayısı 50.000’e varırken Türkiye’nin bu ülkeye ihracatı giderek artmış, Türk şirketlerine verilen inşaat ihalelerinin toplamı da 11 milyar doları aşmıştır.
TDV İslâm Ansiklopedisi
Birleşmiş Milletler, Güvenlik Konseyi’nin kararına dayanarak Fransa, İngiltere ve ABD’nin önderliğinde Libya’ya karşı 18 Mart 2011 akşamı havadan askeri operasyon başlattı. Operasyonun gerekçesi, Libya lideri Muammer Kaddafi’ye bağlı birliklerin halka baskı ve şiddet uygulaması ile Libya’nın BM kararlarına riayet etmemesi olarak açıklandı. BM ve halk 22 Ağustos 2011’de Kaddafi’yi devirdi. Ayaklanmanın sonlarında Sirte yakınlarında Kaddafi’nin konvoyuna Nato destekli saldırı düzenlenmiş, bu saldırıdan yara almadan kurtulan Kaddafi, saklandığı bir geçitte isyancılar tarafından yakalanarak linç edilmiştir.
- Libya Mimarisi, Eserleri, Hakkında Bilgi
- Libya -Dil ve Edebiyat- Hakkında Bilgi
- Libya -İlmi Hayat, Eğitim, Öğretim- Hakkında Bilgi
- Libya -Dini Hayat, Mezhepler, Tarikatlar- Hakkında Bilgi
- Libya Tarihi -Osmanlı Dönemi- Hakkında Bilgi
- Libya Tarihi -İtalyan İşgali Dönemi (1911-1943)- Hakkında Bilgi
- Libya Tarihi -İslam Fethinden, Osmanlı Devrine Dek- Hakkında Bilgi
- Libya Tarihi -Başlangıçtan İslam Fethine Dek- Hakkında Bilgi
- Libya Ekonomisi, Fiziki, Beşeri Coğrafya, Hakkında Bilgi
- Libya Başkenti, Nüfusu, Yüzölçümü, Önemli Şehirleri, Hakkında Bilgi