Limni Adası Tarihi, Yüzçlçümü, Coğrafi Özellikleri, Hakkında Bilgi

Limni. Ege denizinde Yunanistan’a bağlı ada.

Ege denizinin kuzey kesiminde Çanak­kale Boğazı’na 61 km. uzaklıkta yer alır. 476 kmz genişliğinde olup kıyı uzunluğu 259 kilometreyi bulur. Genellikle düz bir arazi yapısı olan adanın en yüksek noktası 430 metredir (Skopia tepesi). Bugün Lemnos / Limnos adıyla anılan ada Türk kay­naklarında İlimli, ümoz. Limnoz, Ortaçağ İtalyan kaynaklarında ise Stalimene şek­linde geçer. Adayı antik dönemden beri meşhur yapan en önemli özelliği, tedavi edici olduğuna inanılan ve Osmanlı belge­lerinde “tîn-i mahtûm”, Batı eserlerinde “terra Limnia, terra sigillata” adı verilen bir çeşit toprağın çıkarıldığı yer olmasıdır.

Limni’nin yerleşim tarihi yapılan arkeo­lojik kazılara göre milâttan Önce 5000 ön­cesine iner. Eski Grek kaynaklan buranın halkının Trakya’dan gelmiş olduğunu be­lirtir. Milâttan önce VI. yüzyılda Persler’İn hâkimiyeti altına giren ada milâttan ön­ce 477’de Delos birliğine katıldı. Bir ara Spartalılar’ın eline geçtiyse de bu hâki­miyet uzun sürmedi. 197’de Roma hima­yesini benimseyip bağımsızlığını korudu. VI.yüzyılda Doğu Roma’ya bağlı bir pis­koposluk haline geldi. 1082’den itibaren buraya İtalyan tüccarları yerleşmeye baş­ladı. Bu arada X ve XI. yüzyıllarda Girit’­teki Arap ve Anadolu kıyılarındaki Türk denizcilerinin akınlarına mâruz kaldı. 1204’te İstanbul’un Latinler’in eline geç­mesinin ardından buraya Venedikli Filo-calo Navigaioso yönetici olarak gönderil­di. 1207’de onun ölümünden sonra oğul­ları “megadük” unvanıyla adanın İdaresini 1279 yılına kadar ellerinde tuttular. Bi­zans’ın İstanbul’a yeniden hâkim oluşu­nun ardından VIII. Mikael 1277-1279 yıl­larında adanın merkezi Palaiokastron’u kuşatma altına aldı. Son megadük Paolo kuşatma sırasında ölünce adada zaman zaman kesintili de olsa 1453’e kadar sü­recek Bizans idaresi başladı. Bu dönem­de Venedikliler adayı geri almak için ilki 1306-1309, ikincisi 1377-1381 yıllarında iki büyük sefer düzenlediler. Onların dı­şında 1292’de Sicilya’nın Aragon kralları adına korsanlıkyapan Roger de Louria ve 1296’da Venedik-Ceneviz savaşları sıra­sında Venedikli Malabranca adayı yağma-lamıştı. 1303’te KataJanlar buraya akında dan en önemli olay 1327’de gerçekleşti. İmparator ve aynı zamanda tarihçi olan Kantakuzenos, II. Andronikos’un Trakya’­da bulunan ve paralı asker olarak Bizans’a hizmet veren 2000 kişilik Kuman Türkü’-nün aileleriyle birlikte Limni, Taşozve Midilli’ye yerleştirilmesini emrettiğini belir­tir. Bunlardan birkaç yüz aile Limni’ye gi­derek yerleşti. Ada, Yıldırım Bayezid’in İstanbul kuşatması sırasında (796/İ394) Bizans ve Latin ilişkileri bakımından önem kazandı ve İstanbul’un düşmesi halinde Limni hakkında ileriye dönük stratejik planlamalar yapıldı. Kardeşi Çelebi Mehmed’e karşı taht iddiasıyla harekete ge­çen ve Bizans’a sığınan Şehzade Mustafa (Düzmece Mustafa), Bizanslılar tarafından yeniden harekete geçirileceği 1421’e ka­dar Limni’de tutuldu. Ada 1439’da Vene­dik, 1441 -1442’de Türk filosunun akınla­rına uğradı.

1453’te İstanbul’un fethinin hemen ar­dından Limni Osmanlı idaresi altına girdi. İmrozlu Kritovulos’un çabalan sonucu Taşoz ile birlikte haraç ödemek şartıyla Mi­dilli’de yerleşmiş bulunan Gattilusio aile­sine bırakıldı. 1455’te Limni için 232S al­tın haraç yollandı. Osmanlı kaynaklarına göre 860 (1456) yılında Enez’i alan Os­manlı kuvvetleri ardından Taşoz ve Limni’yi ele geçirdi. Bizans tarihçisi Dukas ise Limni halkının orada yönetici olarak bu­lunan Nikolas Gattilusio’yu istemeyip pa­dişaha haber gönderdiğini, adanın doğ­rudan İstanbul’dan yollanacak bir idareci vasıtasıyla yönetilmesi talebinde bulun­duğunu, bunun üzerine Hamza Bey’in vali olarak görevlendirildiğini belirtir. Ay­rıca Palaiokastron’a kapanmış olan Nikola’yı almak için gelen Midilli yöneticisine (Gattilusiolar) ait kuvvetlerle Limnili 500 süvari arasında çarpışma olduğunu, bun­ların Nikola’yı kaleden alıp Midilli’ye zor­lukla dönebildiklerini (Mayıs 1456), bu olaydan üç gün sonra Kaptanıderyâ İsma­il Bey’in adaya gelip Hamza Bey’i idareci olarak bıraktığını yazar. 1436 yılı sonlarına doğru ada papalık donanması tarafından işgal edildi. Ada muhafızı Murad ve 100 yeniçeri esir alındı. İtalyan kuvvetleri üç yıl kadar adada kaldı. İmrozlu tarihçi Mikhael Kritovuios, kendi çabalarıyla adadaki İtalyan kuvvetlerinin buradan ayrıldığını (1459 kışı) ve adanın Mora Despotu Demetrius’a bırakılmasını sağladığını belirtir. Böylece ada, yıllık 3000 altın haraç ödemek şartıyla Mora’dan çıkarılmış olan Despot Demetrius Paleologos’a verildi (1460). Osmanlı Venedik savaşları sırasın­da adada Rum korsan Comino üstlendi ve Palaiokastron’u kendisine merkez yaptı. Bu mücadele sırasında ada Venedikliler tarafından ele geçirildi. 1468,1470,1477 ve 1478’deki Osmanlı hücumları etkili ol­du. Muhtemelen Zilkade 883 (Şubat 1479} Osmanlı-Venedik antlaşmasında adanın Osmanlılar’a aidiyeti kabul edildiğinde bu­rası Osmanlı idaresi altında bulunuyordu. Nitekim adanın ilk tahririne ait defter­de bulunan kanunnâme metninin eğer yanlış yazılmamışsa 15 Receb882 (23 Ekim 1477) tarihini taşıması bu konuda belirleyici bir işarettir.

Osmanlı idaresi altına girdikten sonra Limni Gelibolu sancağına bağlı bir kaza oldu ve buraya Bozbaba ile Semadirek adaları da bağlandı. 89S (1490) yılı tahri­rine göre adanın merkezi Palukasrı (Palaiokastron) idi. Burada dört mahalle [Büyükkapı, Lonca, Karakai, Mavrohori] elli iki hâne, dokuz bekâr erkek nüfus (top­lam yaklaşık 250 kişi) bulunuyordu. Aynı tarihte Kal’a-i Kasrı (Kotsinos. Kostron) adlı bir başka müstahkem kasaba daha var­dı. Adada yirmi kişilik küçük bir Osman­lı garnizonu mevcuttu, sayılan ileriki ta­rihlerde giderek arttı ve kırkı geçti. Limni’deki köyler adanın idarecisi olan subaşının timarlarına tahsis edilmişti. Adanın toplam nüfusu 700 haneyi biraz geçiyordu.[yaklaşık 3000-3500 kişi] 6000 kişinin yaşadığı belirtilen 1470 tarihli Ve­nedik kaynaklı tesbitlere göre 1489’da görülen bu nüfus düşüşü yaşanan savaş ortamı ve belirsizlik dolayısıyladır. Daha sonra Limni’den kaçan ahalinin bir bölü­münün geri döndüğü anlaşılmaktadır. Adadaki hıristiyan ahaliden 260 kişi mu­hafaza hizmetiyle yükümlü kılınmış ve kendilerine bunun karşılığında vergi mu­afiyeti sağlanmıştı. Sivil müslüman nü­fus bir haneden ibaretti. 925 (1519) yılı­na ait defterde adanın nüfus bakımından giderek kalabalıklaştığı tesbit edilmekte­dir. Adanın merkezi olan kasabanın otuz üç hâne 126 bekâr erkek nüfusuna kar­şılık buradaki mahalle sayısı beşe yükselmiş, sivil halkın bir bölümü daha muha­faza hizmetine alınmıştı. Köy sayısı sek­seni geçmiş, nüfus ise 850 haneye ulaş­mıştı.[yaklaşık 4500-5000 kişi] Bu tahri­rin yapıldığı yıllarda Pîrı Reis adanın mer­kezine Türkler’in “Balikesri”. yerli halkın ise “Palyokastro” dediklerini, kalenin sarp bir kayalığın üzerinde yer aldığını, ayrıca ikisi harap üç kalenin daha bulunduğu­nu, Kondiya ve özellikle Mondros körfezi­nin gemiler için son derece uygun liman olduğunu ifade ederek topografya hak­kında ilgi çekici bilgiler verir.

XVI. yüzyılın ilk çeyreğinde hazırlanan deftere göre, 1519’dan itibaren aradan geçen on yıllık bir süre içinde adanın de­mografik yapısında önemli değişmeler oldu. Adanın merkezi olan kasaba 130 ha­neye (650-700 kişi) ulaştı, mahalle sayısı altıya yükseldi. Toplam nüfus 1310 hane­ye çıktı.[yaklaşık 6500-7000 kişi] Bu yük­seliş XVI. yüzyıl ortalarında da sürdü. 964 (1557) ve 975 (1567-68} yıllarına ait ka­yıtlardan anlaşıldığına göre hâne sayısı 2000’e yaklaştı (10.000 kişi). Ayrıca bu sı­ralarda müslüman nüfusta kısmî bir artış oldu. İlk yıllarda kale muhafızı ve diğer görevliler hariç sivil müslüman sayısı bir ile üç hâne arasında iken bu son tarihler­de elli haneye ulaştı. Bunun otuz kadarı­nı müslüman Çingeneler oluşturuyordu. XVI. yüzyılın sonlarında adanın nüfusu bi­raz daha artarak İS.000 dolayına erişti. Kasaba ise XVI. yüzyıl ortalarında 360 er­kek nüfusa sahipken 1600 yılına doğru bu rakam 600’e dayandı.[yaklaşık 1800 kişi]

Yerleşme tamamıyla kalenin alt tarafına doğru yayıldı. Nüfus artışına paralel ola­rak 1006 (1598) yılında Palaiokastron ka­sabasında pazar kurulması için izin verildi ve Türk nüfusun ihtiyacı için kale altında­ki Mustafa Reis Mescidi cami haline dö­nüştürüldü.

XVII. yüzyılda Limni adası Çanakkale Boğazı’nın kontrolünde hayatî bir önem kazandı. Buradaki asker ve muhafız sa­yısı arttırıldı. Ayrıca Rebîülâhir 1022 (Ha­ziran 1613) tarihli bir karara göre burası sancak haline getirilip beyliğine Hızır Bey getirildi. XVII. yüz­yıl ortalarında Osmanlı-Venedik savaşları sırasında 1656 Temmuzunda ada Vene­dikliler tarafından işgal edildiyse de 1657 Kasımında geri alındı. Bundan az sonra adayı gören seyyah Randolph buranın sa­vaştan oldukça etkilenmiş olduğunu, da­ha önce elli köy varken bu sayının yir­miye düştüğünü, bir Türk garnizonunun yer aldığını, çok sayıda Türk ve Rum aha­linin burada yaşadığını, iyi cins koyun ye­tiştirildiğini belirtir.

1770’te Rus donanması tarafından ku­şatılan Limni, Cezayirli Gazi Hasan Paşa’-nın Mondros Limanı’na gelmesi üzerine kurtarıldı. 1807’de Ruslar kısa bir süre için adayı işgal ettiler. XIX. yüzyılın ilk çey­reğinde Örfî Efendi’nin adada elli altı köy ve 25.000 (?) nüfusun bulunduğunu, zi­raata uygun bir yer olduğunu, buğday, arpa, tütün, darı, bakla, üzüm, incir ye­tiştiğini, şarap ve zeytinyağı üretimi ya­pıldığını belirtmesi  iş­gallere rağmen adanın durumunda önem­li bir değişme olmadığını gösterir. 1821 Yunan isyanı sırasında adada herhangi bir hareketlenme olmadı. Hatta Rum âsilerin adaya yönelik saldırılarında ada halkı Osmanlı güçlerine yardımcı oldu. İki büyük saldırı hep birlikte geri püskürtül­dü. Bu sırada adada eli silâh tutabilecek nitelikte 300 civarında Türk, 13.000 dola­yında da Rum ahali bulunuyordu. 1831 sayımlarına göre adada 5491 erkek nüfus vardı, bunun 511’i Türkler’den oluşuyordu. Bu rakam adada 18.000 dolayında nüfusa işaret eder. 1885’te nüfus 21.300 iken (1900’ü Türk) 1894te bu sayı 23.500 kadardı. V. Cuinet adada 27.000 kişinin yaşadığını, bunun 2450’sinin Türk olduğunu belirtir (!, 475). Bu sıralarda adada altı cami. bir tekke (Misrî Mehmed Niyazî), 164 kilise, 585 dükkân, bir han mevcuttu. Ada XIX. yüzyılın ikinci yarısında Cezâyir-i Bahr-i Sefîd eyaletinin bir sancağı durumunda olup İmroz ve Bozcaada birer kaza olarak buraya bağlıydı. Merkez kaza ise Mond­ros ve Bozbaba adası nahiyelerinden olu­şuyordu.

Limni 21 Ekim 1912’de Yunanlılar ta­rafından işgal edildi. 1915te Çanakkale savaşları sırasında müttefik güçlerin ana üssü oldu. Osmanlı Devleti’yle İtilâf dev­letleri arasında yapılan ve savaşa son ve­ren anlaşma adanın Mondros Limanı’nda imzalandı (30 Ekim 1918). Daha sonra Lozan Anlaşmasınla ada Yunanistan’a bı­rakıldı. Bu sırada adada 2540 Türk yaşı­yordu. Bunların bir kısmı 1920’de, bir bö­lümü daha sonra adadan ayrıldı, yerlerine 1923te Anadolu’dan gelen 3000 Rum yerleştirildi. Bugün nüfusu 15.000 dola­yında olan Limni bir turizm merkezi duru­munda olup Myrina kasabası (Palaiokas-tron) adanın merkezi ve en kalabalık yer­leşme yeridir. İkinci önemli merkez Moudros’tur (Mondros). Diğer kasabalar Atsiki, Kondias, Kondopouli ve Repondi’dir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

 

Daha yeni Daha eski