Lokman Suresi Nedir, Hakkında Bilgi, Kaç Ayettir, Kaçıncı Sure, Nelerden Bahseder,

Lokman Sûresi. Kur’ân-ı Kerîm’in otuz birinci sûresi.

Mekke döneminde Saffât sûresinden sonra nazil olmuştur. 27-28 veya 27-29. âyetlerin Medine’de indiği söylenirse de üslûp ve muhteva bütünlüğü bu iddianın zayıf olduğunu göstermektedir. Adını 12-19. âyetlerde kendisinden bah­sedilen Lokmân’dan almıştır. Otuz dört âyet olup fasılası harfleri­dir.

Sûrenin muhtevası dört bölümde ince­lenebilir. İlk böiümde [âyet 1-11] Kur’an’ın hikmet, hidayet ve rahmet kaynağı olduğu belirtildikten sonra ondan istifade edenlerin teme! özellikleri namazı kılmak, zekâtı vermek ve âhirete inanmak şek­linde özetlenir. Bu sûrenin indiği dönem­de henüz beş vakit namazın ve zekâtın farz kılınmadığı dikkate alınırsa buradaki namazı umumi mânada Allah’a ibadet ve dua veya o dönemdeki şekliyle namaz, ze­kâtı da bilhassa o sırada müşriklerin bas­kısı altında büyük sıkıntılar çeken müslümanlar için önem taşıyan malî dayanışma olarak anlamak yerinde olur. 6-7. âyet­ler. Mekke müşriklerinin İslâm ve müslumanlar karşısındaki karakteristik tutum­larını özetlemektedir. Buna göre onlar, hikâye ve masal türü bazı sözlerle Kur’an arasında benzerlik kurar, vahyi alay konu­su yaparlar, böylece kendileri sapkın ol­dukları gibi başkalarını da Allah yolundan saptırmayı hedeflerlerdi; Allah’ın âyetleri kendilerine okunduğunda küstahça bir gurura kapılır, tam bir duyarsızlık ve ilgi­sizlik sergilerlerdi. Bu bölümün son iki âyetinde ilâhî kudretin canlı ve cansız var­lıkları nasıl meydana getirdiği belirtildik­ten sonra putperestlere hitaben, “İşte buniar Allah’ın yarattıklarıdır; şimdi gös­terin bana, O’ndan başkası ne yaratmış­tır?” denilmekte ve Allah’tan başka bir varlığa tapmanın hem mantıksız hem de haksız bir tutum olduğu vurgulanmak­tadır.

İkinci bölümde (12-19) Lokmân’dan bahsedilmektedir. Ancak burada onun hayatı ve kimliği hakkında bilgi verilmeyip sadece Allah’ın ona hikmet bahşettiği be­lirtilmekte ve oğluna hakimane öğütleri sıralanmaktadır. Bu öğütler Allah’a ortak koşmamak, anneye babaya iyi davran­mak, namaz kılmak, iyiliği emredip kötü­lükten sakındırmak, sabırlı olmak, bö­bürlenmemek, başkalarını küçümsememek, alçak gönüllü olmak gibi dinî ve ah­lâkî konulan içerir.

Üçüncü bölüm [âyet 20-32] Allah’ın in­sanlara verdiği nimetlerle O’nun yüceli­ğine ilişkin açıklamalardan oluşur. Bölü­mün başında Allah’ın göklerde ve yerde olan şeyleri insanların hizmetine verdiği, görünür ve görünmez nimetleri önlerine serdiği belirtilmektedir. 20. âyetin başın­daki, “Görmez misiniz?” ifadesi, insanla­rın varlık düzenini sağlıklı bir şekilde ince­lemeleri halinde evrendeki ilâhî kudret ve hikmete delâlet eden düzeni ve bu düzenin insanlara nimet olarak yansıyan yönlerini kendi akıllarıyla da kavrayabile­ceklerine işaret etmektedir. 21. âyette, Allah’ın İndirdiği hükümlere uymaya çağ­rıldıkları halde bu çağrıya uymayıp atala­rının bâtıl inanç ve geleneklerini sürdür­mekte ısrar eden inkarcıların, böylece Al­lah’ın daveti yerine kendilerini alevli ate­şin azabına çağıran şeytanın davetine uy­dukları, 22. âyette ise Allah’a teslim olup O’nun yolundan gidenlerin sağlam kulpa yapışmış bulundukları ve onların yolları­nın doğru, akıbetlerinin hayırlı olduğu an­latılmaktadır. Daha sonra Allah’ın ilminin genişliğine dikkat çekilmekte ve gücünün sonsuzluğu ile, insanların tamamının ya­ratılması ve âhirette hepsinin diriltilmesinin bir kişinin yaratılıp diriltilmesi gibi olduğu vurgulanmakta, ayrıca bazı koz­molojik delillere yer verilmektedir.

Dördüncü bölümde [âyet 33-34] kıya­met gününde kimsenin kimseye fayda ve­remeyeceği belirtilerek müminlerin ge­çici dünya hayatının aldatıcılığına kapılmamaları gerektiği yönündeki uyarıların ardından sûre, Allah’ın ilminin ve kudre­tinin kusursuzluğunu özetleyen ve ilâhî bilgiyle insan bilgisi arasındaki büyük far­kı gösteren ifadelerle sona ermektedir. Burada Allah’ın kıyametin vakti, yağmu­run yağdırılması, rahimlerdeki çocuklar, insanın gelecekte elde edeceği şeyler ve ölüm vakti konularındaki kuşatıcı ilmine dikkat çekilmektedir. Bir hadiste Hz. Peygamber’in gaybın anahtarlarının beş ol­duğunu söyleyip bu âyeti okuduğu bildi­rilir. Bu sebeple âyette sayılan konulara “mugayyebât-ı hams” (beş bilinmeyen şey) denil­miştir. Ancak âyette kıyame­tin ne zaman kopacağına dair bilginin yalnız Allah’a ait olduğu, hiç kimsenin ya­rın ne kazanacağını ve nerede öleceğini bilemeyeceği belirtilmiş; yağmurun yağ­ma vakti ve rahimdeki çocuk hakkında, “Bunları da yalnız Allah bilir, başkası bile­mez” gibi sınırlayıcı bir ifade kullanılma­mış, “Allah … yağmuru yağdırmakta ve rahimlerdekini bilmektedir” buyurulmuş-tur. Bu ise meteorolojik tahminlerle ve ceninin cinsiyetinin tesbit edilmesiyle çelişmemektedir. Ayrıca âyette, Allah’ın di­ğer bütün varlık ve olaylar gibi bu beş konuyu sadece zamanı bakımından değil insan bilgisinin aksine bütün yönleriyle ve kusursuz, sınırsız olarak bildiğine dikkat çekilmektedir.

Lokman sûresini okuyanlara kıyamet günü Lokmân’ın arkadaş olacağına ve bunların yaptıkları iyiliklere karşı onlarca sevap verileceğine dair rivayetler temel hadis kaynaklarında yer almadığı gibi araştırmalarda da bunların mevzu olduğu belirtilmiştir.

Lokman süresiyle ilgili bazı eserler ya­zılmıştır. Ebü’i-Azm el-İsfahânî’nin Tefsîru sureti Lokman, Muhammed Mustafa el-Merâgî’nin Tefsîru sûretey Lokman vel-Asr (Kahire 1943), Kâmil Selâme ed-Daks’ın, el-Tefsîrü’l-edebî H-sûreti Lokman  Abdülfettâh îsâ el-Berberî-nin, Min esrâri’l-beyân ü sureti Lok­man (Kahire 1986), Muhammed Re’fet Saîd’in Sûretü Lokman beyne hikmeti’t-tenzîlve tenâsübi’s-süver (Kahire 1992), Mehmet Cesur’un Lokman Sûresi Işığında Ailede Çocuğun Ahlâkî Eği­timi (İstanbul 1997) ve Yunus Ekin’in İslâm Ahlâkı Açısından Lokman Sûresi’nin Tefsiri i 1994, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü) bunlar arasın­da sayılabilir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski