Luristan Eyaleti -İran- Tarihi, Nüfusu, Ekonomisi, Hakkında Bilgi

Luristan. İran’ın güneybatısında bir eyalet.

Batıdan Irak, güneyden Hûzistan, ku­zeyden Hersin ve Nihâvend, doğudan Rûdsezâr ile sınırlıdır. Kavar dağı burayı Puşt-i Kuh (dağ ardı) ve Pîşkuh (dağ önü) adlarıyla ikiye ayırır. Yüzölçümü 28.817 km2 olan eyaletin nüfusu 1.671.706 (2002), merkezi Hürremâbâ. diğer şehirleri Durûd, Alîgûderz, Eznâ, Burûcird, Kûhdeştve Nûrâbâd’dır. Kuhistan da denilen bölge bu adından anlaşı­lacağı üzere dağlık bir yerdir. En yüksek dağı Eşteran (4050 m.), diğer yüksek yerleri sırasıyla Vîlûr, Kemrîste, Gurîn ve Sefîd dağlarıdır. Bölge akarsu bakımından zenginliğiyle göze çarpar; Semîre, Keşkân ve Sezâr bunların en büyükleridir. Eyaletin ekonomisi tarıma dayanır. Baş­lıca ürünler tahıl (buğday, arpa, pirinç), endüstri bitkilerinden pamuk ve şeker pancarı ve çeşitli meyvelerdir (özellikle ceviz ve badem).

Bölgenin etnik yapısında çoğunluğu Lurlar teşkil etmektedir. Hakkında ilk bil­gileri Hamdullah el-Müstevfî’nin verdiği bu halk ağırlıklı olarak Luristan’da yaşar; ancak başka bölgelerde de bazı aşiretle­rine rastlanır. Hayat tarzları yerleşik çift­çilik ve yan göçebe hayvancılıkşeklindedir; petrol bulunmasından sonra bir kıs­mı Ahvaz ve Abadan’a doğru göç ederek sanayi dalında çalışmaya başlamıştır. Lur­lar Doğu ve Batı Lurları adı altında farklı aşiretlere ayrılmıştır. Öz Lur, Bahtiyârî, Memsenî, Kuhgîlûye Buyer Ahmed, Şûlî ve Hayyâtdâvûdî başlıca aşiret kollandır. Lur dili Farsça ile Kürtçe arasında geçit aşaması teşkil eder. Bazı dilciler Lurca’-nın binyıl önce Farsça’dan ayrıldığını savu­nurlar. Lurca’nın batı ve doğu olmak üze­re iki ana lehçesi vardır. Dinî inançları ba­kımından çoğu İmâmiyye Şîası’na mensup­tur. Son zamanlarda şehirlerde yaşayan birçok Lur aşiret geleneklerinden koparak modern hayata ayak uydurmuştur.

Luristan’ın uzun ve medeniyet açısın­dan önemli bir tarihi vardır. Milâttan ön­ce III. binyılda buranın ilk sakinleri Elâmlılar’la Kaşşular’dı. Bölgenin İranlı kabile­lerle iskânı Pers, İskender, Part ve Sâsânî imparatorlukları döneminde hızla artmış­tır. Sâsânîler devrinde Luristan Pehie veya Pehlü adıyla biliniyor ve bir vali tarafından yönetiliyordu. Hürremâbâd, Burûcird ve Şâpûr bölgenin en eski şehirleridir. 21 (642) yılında Nihâvend Savaşı’ndan son­ra müslümanların hâkimiyetine giren ve Kuhistan adının aynı anlamda Arapça’sı olan Cİbâl adıyla bilinen bölge, iki buçuk asır süren Emevîler ve Abbasîler zama­nında yine valiler tarafından yönetildi; ardından Saffârîler, Büveyhîler ve Kâkûyîler gibi İran kökenli hanedanların hâkimi­yet alanına girdi. Selçuklular zamanında Bersekiyân adlı bir Türk aşireti yönetimi ele geçirdi ve hâkimiyetini Lur-ı Kûçek hanedanı zamanına (1184-1597) kadar sürdürdü. Timur bir müddet bölgeye hâ­kim oldu ve Şûs şehrinde ikamet etti. Bölge merkezli ilk emirlikler atabeglikler şeklinde gerçekleşti. Luristan’ın güney­doğusunda Lur-ı Büzürg (1155-1424) ve kuzey ve batısında Lur-ı Kûçek adlarıyla kurulan bu atabeglikler zaman zaman bi­rer İlhanlı vilâyeti statüsüne girdilerse de Safevîler dönemine kadar varlıklarını ko­rudular. Bir ara 998’de (1590) İstanbul’­da yapılan antlaşmaya göre Osmanlı ida­resine bağlanan Luristan’ı Şah I. Abbas Safevîler’e tam olarak bağladı (1603). Ka­çarlar devrinde idarecilerin Lurlar’a karşı olan olumsuz tutumları yüzünden bölge çok sıkıntı çekti; birçok Lur kabilesi göç etmek zorunda kaldı. 1820’li yıllarda Bah-tiyârîler’le Kaçarlar arasında şiddetli ça­tışmalar oldu. Nâsırüddin Şah zamanın­da Kaçarlar Lurlar’a büyük bir baskı uygu­ladılar ve bir kısmını bölgeden sürdüler. Bu sebeple o dönemde daha çok Lurlar’ın az bulunduğu Puşt-i Kuh bölgesi imar edildi.

Pehlevîler iktidarı ele geçirdiklerinde düzenli bir ordu kurup aşiretlerin silâhlı güçlerini dağıtmaya başlayınca Luristan’­da 1921-1933 yılları arasında şiddetli ça­tışmalar meydana geldi ve hükümet kuv­vetleri bölgeyi güçlükle kontrolüne alabil­di. Bundan sonra İran siyasetinde etkin rol oynayan Lur aşireti mensupları 1963′-te Muhammed Rızâ Şah’ın yaptığı “ak devriırTe karşı bir isyan başlattılar ve is­yan ancak ordunun sert müdahalesiyle bastırılabildi.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski