Lut gölü. Günümüzde bir kısmı İsrail, bir kısmı Ürdün sınırları içinde kalan göl.
Müslümanlar tarafından Hz. Lût’a izafeten Lut gölü Lut denizi adıyla, Batılılar arasında da içinde ve kıyılarında canlı yaşamadığından (sadece gölü besleyen Ürdün/Şeria nehrinin ağzında yosun gibi bazı yeşillikler görülür) ve hakkındaki ölümcül efsanelerden dolayı “Ölüdeniz” anlamına gelen adlarla tanınır. Kitâb-ı Mukaddes ile çeşitli Grek, Roma. Bizans ve Arap coğrafyacı, tarihçi ve seyyahlarının eserlerinde coğrafî-tarihî konumuna ve fizikî özelliklerine göre Doğu denizi, Araba (Vâdilaraba) denizi, Sodom ve Gomore denizi, Sogar denizi, Altüst Olmuş göl, Tuz denizi, Zift denizi, Fena Kokulu göl ve Ölüdeniz mânalarındaki çeşitli adlarla anılmıştır.
Lut gölü, üçüncü zamanın ikinci yarısında teşekkül etmiş Akabe körfezi-Vâdilarabarift vadisinin devamı olan ve bir noktasında deniz seviyesinden 790 metreyi aşkın derinlikteki tabanı ile karaların en derin yerini oluşturan Gor (Gavr) çukurunun bir kesimine suların toplanmasıyla meydana gelen tektonik bir göldür. Doğu kıyısından çıkan ve “el-Lisân” (dil) denilen bir yarımada, gölü iki kesime ayırmakta ve derinliğin kuzeyde410, güneyde sadece 10 m. kadar olduğu görülmektedir. Gölün suları yüzeyde %o 288, dipte %o 325 oranında tuzludur; dolayısıyla bu sularda yüzmek çokkolay fakat dalmak zordur. Gölün suları ayrıca yüksek oranlarda magnezyum klorür (%o 102), sodyum klorür(%o 79), kalsiyum (%o 37) ve potasyum [%o 15) klorürleriyle sodyum bromür (%o 5) içerir. Dünyanın en tuzlu suyuna sahip olan gölün kıyıları. Sodom’dan çıkarken arkasına bakan Hz. Lûfun karısının tuzdan direk haline gelmesi gibi efsanelerin (Tekvîn, 19/26) doğmasına yol açan çeşitli şekillerde billûrlaşmış tuz kümeleriyle kaplıdır. Gölün suyunun terkibindeki, canlı barındırmamasına ve fena kokmasına sebep olan maddelerin yanında yüzeyinde de yer yer bitüm toplanmakta ve klasik kaynaklarda, gölün Lacus Asphaltitis adıyla anılmasına yol açan bu maddenin Nabatîler tarafından onu mumyalama işleminde kullanan Mısırlilar’a satıldığı bilinmektedir. Bugün gölün suyu İsrail ve Ürdün kıyılarındaki arıtma tesislerinde ayrıştırılmakta ve içerdiği kimyasal maddeler ya sanayide kullanılmakta ya da ihraç edilmektedir.
Kur’an’da çevresinde gelişen olaylara temas edilen, fakat adı verilmeyen Lut gölünün dinler tarihinde ve Kitâb-ı Mukaddes arkeolojisinde önemli bir yeri vardır. İşledikleri büyük günahlar sonucu altüst edilen Sodom ve Gomore şehirleriyle Tevrat’ta adları verilen aynı döneme ait diğer şehirlerin araştırılması faaliyetleri arkeologlar tarafından henüz kesin sonuçlara ulaştırılamamıştır ve bu konudaki çalışmalar halen sürdürülmektedir. XX. yüzyılın ilk çeyreğinden beri devam eden bu çalışmalar sırasında 1946-1956 yılları arasında gölün kuzeybatı kıyısındaki Kumran harabeleri yakınında bulunan mağaralarda keşfedilen ve Lut gölü yazmaları veya Kumran mağaraları yazmaları denilen, milâttan önce II – milâttan sonra I. yüzyıllara ait Ârâmîce ve İbrânîce belgeler, Kitâb-ı Mukaddes tarihi ve Hıristiyanlığın kökenleri açısından büyük bir önem taşımaktadır.
Nâsır-ı Hüsrev, Yâküt el-Hamevî, İbn Battûta, Mes’ûdî, Makdisî ve İstahrî gibi İslâm coğrafyacılarının “el-Buhayretü’l-müntine” (fena kokulu göl) ve “el-Buhayretü’l-makiûbe” (altüst olmuş göl) gibi adlarla bahsettikleri Lut gölünü Evliya Çelebi hac dönüşü sırasında görmüş ve “Buhayre-i Sidrem” başlığı altında anlattığı gölün sahillerinde yerleşim olmadığını, sadece bir kenarında bir cami ile bunun kıble yönünde 200 evli bir köy bulunduğunu, burada oturanların müslümanlar, Ya’-kübîler ve yahudilerden oluştuğunu söylemiştir. Aynı şekilde bugün de yaşamaya elverişli olmaması sebebiyle gölün kıyılarında önemli bir iskâna rastlanmamakta ve çevrede daha çok sudaki kimyasal maddeleri değerlendirmeye yönelik faaliyetlerin sürdürüldüğü bazı küçük yerleşim merkezleri bulunmaktadır.
TDV İslâm Ansiklopedisi