Mahur Makamı Nedir, Özellikleri, Şarkıları, Hakkında Bilgi

Mahur. Türk mûsikisinde bir makamın adı.

Türk mûsikisinin şed (göçürülmüş) ma­kamlarından biri olup çargâh makamı dizisinin rast perdesindeki inici şeddidir. Dizisi, rast perdesindeki çargâh beşlisine neva perdesindeki çargâh dörtlüsünün eklenmesinden meydana gelmiştir. İnici bir makam olduğundan durağı olan rast perdesindeki çargâh beşlisinin tiz durak gerdaniye perdesine simetrik olarak göçürülmesiyle genişler ve bu şekilde makamın asıl seyir alanı meydana gel­miş olur. Ancak çok eski bir makam olan mahur makamı, yüzyıllar boyunca pek çok saz ve sözlü formda kullanıldığından bünyesine rast, hüseynî ve bayatî gibi di­zileri de alarak özellikle büyük formdaki eserlerde birleşik şekliyle kullanılmıştır. Bu suretle âdeta küçük formlarda sadece çargâh şeddi olan basit, büyük formlarda ise yukarıda sayılan dizilerle birleşik ol­mak üzere iki mahur makamı meydana gelmiştir.

İnici bir makam olması münasebetiyle güçlüsü tiz durak gerdaniye perdesidir ve bu perdede çargâh çeşnisiyle yarım karar yapılır. Mahur makamı kullanılan şekle göre asma kararlar bakımından da zen­gindir. Makam basit şekliyle kullanıldığın­da bu dizi Batı müziği bakımından sol majör olduğundan tonların komşuluğu çerçevesinde majör-minör ilişkisinden do­ğan asma kararlar kullanılır (Batı kültü­rüyle hiçbir ilişkinin bulunmadığı devir­lerden beri kullanılan bu asma kararların, mûsikinîn tabiî kuralları İçerisinde bunla­rı kendiliklerinden bularak kullanan Türk mûsikisi bestekârlarının dehasını göster­mesi bakımından önem arzettiğini burada zikretmek gerekir). Bu asma kararlar ne­vada ve çargâhta çârgâhlı (çargâhtaki ka­lışta fa natürel olmalıdır), nevada bûselikli, hüseynî ve hüseynî aşiranda bûselikli asma kararlardır (çargâh dizilerinin ma­jör, buselik dizilerinin minörolduğu hatırlanmalıdır). Makam eğer birleşik şekilde kullanılıyorsa bu asma kararlara gerdâfun bizlere bigânesin”; Latif Ağa’nın, “Te’lîf edebilsem feleği âh emelimle” mısraiyla başlayan aksak usulündeki şarkıla­rıyla Hacı Faik Bey’in evsat usulünde, “Şâh-i iklîm-i risâlettir Muhammed Mus­tafâ” mısraiyla başlayan tevşîhi; Mutafzâde Ahmed Efendi’nin, “Gülşen-i sırda safa bahşeyledi sünbül gülü”; Hacı Nafiz Bey’in, “Yar yüreğim yâr gör ki neler var” mısralarıyla başlayan düyek usulündeki ilâhileri bu makamın en güzel örneklerin­dendir.

niye, neva ve rastta rastlı, hüseynî ve hü­seynî aşiranda uşşak ve hüseynîli, segah­ta segah veya ferahnâklı, dügâhta uşşak veya hüseynîli asma kararlar ilâve edile­bilir. Makam ayrıca başta ifade edilmiş olan tiz taraftaki genişlemesinden başka yegâh perdesine çargâh veya rast dörtlüsüyle düşülmek suretiyle pest taraftan da genişleyebilir. Nota yazımında donanımı­na sadece fa için küçük mücennep diyezi yazılır, gerekli değişiklikler eser içerisinde gösterilir. Makamın yedeni ise birinci ara­lıktaki küçük mücennep diyezli fa (geveşt) perdesidir.

Mahur makamı seyrine gerdaniye veya tiz durak civarından başlanılır. Bu geniş­lemiş bölgenin seslerinde gezinilip gerda­niye perdesinde yarım karar yapılır. Ar­dından orta bölgeye girilerek buradaki çeşni ve dizilerde kullanılan şekle göre as­ma kararlar ve diğer özellikler gösterile­rek gezinildikten sonra rasttaki çargâh dizisiyle veya birleşik şekilde, bazan da rast dizisiyle ve genellikle yedenli tam karar yapılır (bu makamın icrasından son­ra yerinde buselik dizisi veya beşlisiyle ka­rar verilirse mahur bûselikmakamı mey­dana gelir).

Mahur makamı dinî ve din dışı hemen her çeşit sözlü eser ve saz eserlerinde kullanılmıştır. Rauf Yekta Bey ve Tanbûrî Cemil Bey’in muhammes, Gazi Giray’ın devr-i kebîr usulündeki peşrevleri. Gazi Giray, Nikolaki ve Refik Talat Bey’in saz semaileri, Hamâmîzâde İsmail Dede’nin hafif usulünde. “Ey gonca-dehen hâr-ı elem canıma geçti”; Vardakosta Ahmed Ağa’nin muhammes usulünde, “Ey peri ruhsârına ben gül desem de elverir” mıs­ralarıyla başlayan besteleri; Ebûbekir Ağa’nın, “Sarsam miyânın ey gül-i teryâ-semen gibi”; Buhûrîzâde Mustafa Itrî’-nin, “Cihanı la’l-gûn eden sirişk-i ergu-vâmmdır” misralarıyla başlayan ağır se­maileri; Hamâmîzâde İsmail Dede’nin, “Yine zevrak-i derûnum kırılıp kenara düştü” mısraıyla başlayan yürük semai­si;

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski