Makale. Belli bir konuda inceleme, açıklama ve yorumlama niieliği taşıyan gazete ve dergi yazısı.
Sözlükte “söylemek; söz” anlamındaki kaviden türemiş mimli masdar olan ve aynı mânayı ifade eden makale kelimesi önceleri sözlü anlatım için kullanılırken giderek özel bir anlam kazanmıştır. Makale ve çoğulu makâlât “Ehl-i sünnet dışındaki itikadı mezhepler ve kolları” mânasına da gelir. “Bilim, sanat, ekonomi, siyaset, din. ahiâk. toplum konularında bilgi veren ve görüş açıklayan imzalı gazete ve dergi yazısı” olarak tanımlanan makale matbaa ve gazeteciliğin ortaya çıkışıyla birlikte Batı’da doğup gelişmiş bir türdür. Klasik Arap nesrinin makâme, hitabe ve bilhassa risale türleri de makale tarzına yakın bir nitelik taşımaktadır. Câhiz’in risaleleri, Bedîüzzaman el-Hemedâni’nin bazı risâleleriyle makâmeleri buna örnek gösterilebilir. Ayrıca Arap toplumunun meselelerini ele alan ilk Arap roman ve hikâyelerinde de makale tarzına uygun bölümlere rastlanmaktadır. Özellikle Irak’ta görülen makale ve kıssa karışımı bu türe makassa adı verilmiştir.
Bugünkü anlamıyla makale türünün Arap edebiyatındaki tarihi Arap yazılı basınının gelişmesiyle çok yakından ilgilidir. Gazeteciliğin bir gereği olarak ortaya çıkan ve ona paralel bir gelişme gösteren makalenin gelişim süreci XIX. yüzyılın ortalarında doğan Arap basın tarihinden izlenebilir. Kahire’de çıkan ilk gazete ei-VekâYu’l-Mısriyye ve ardından Ravzatü’l-medâris, İstanbul’da yayımlanan el-Cevâib gibi gazetelerde görülen ilk makale örneklerinde yazarların klasik Arap nesrinin etkisiyle ağır bir dil ve üslûp kullandığı dikkati çekmektedir. Mustafa Sâdık er-Râfıî bu tarzın önde gelen temsilcilerindendir. XIX. yüzyılın son çeyreğine gelindiğinde bu temayül yavaş yavaş terkedilmeye başlanmıştır. Rifâa et-Tahtâvi’nin el-Vektffu’l-Misriyye’delû makalelerinde olduğu gibi özellikle geniş halk kitlelerine hitap etmeyi hedefleyen siyasî makale yazarları daha ziyade millî ve dinî konulan işledikleri makalelerinde secilerden, beyân ve bedî’ sanatlarından kendilerini sıyırarak yalın, anlaşılır bir dil ve üslûba yönelmişlerdir. Bu makaleler halk üzerinde büyük etki yapmış ve bunun sonucunda Mısır’da yabancı işgaline karşı Urâbî Paşa ayaklanması baş göstermiştir. Abdullah Nedîm, Muhammed Abduh ve Cemâleddîn-i Efgânî gibi zamanın makale yazarları bu ayaklanmayı başlatanlarla birlikte yargılanmışlardır.
Suriyeli gazetecilerin de Mısır’a yönelip faaliyetlerini orada sürdürmeleri neticesinde Mısır Arap basınının merkezi haline gelmiştir. Urâbî Paşa ayaklanmasından sonra Mısır’ın zor şartlar içine düşmesi, ülkenin İngilizler tarafından işgali, milliyetçi ve dindar çizgide gazetelerin yanı sıra Fransız ve İngiliz çıkarlarını korumayı amaçlayan gazetelerin özellikle Suriyeli göçmen hıristiyanlar eliyle çıkarılmaya başlanması siyasî makalenin gelişimi için uygun şartlar hazırlamıştır. Mustafa Kâmil Paşa milliyetçi çizgideki el-Livo3 gazetesinde yayımladığı makaleleriyle Mısır’da millî hareketin lideri konumuna gelirken Şeyh Ali Yûsuf dindar çizgideki el-Mü’eyyed’de işgalci İngilizler’e karşı İslâm’ın ve Doğu’nun savunucusu olmuştur. Ülkede Fransız çıkarlarını temsil eden el-Ehrâm gazetesiyle İngiliz çıkarlarını temsil eden el-Mukattam’a karşı mücadele veren bu iki gazetenin yanı sıra daha ılımlı bir çizgide olan Cerîde’nin sahibi Ahmed Lutfî es-Seyyid, yabancılara karşı haklarını savunabilmesi için halkın eğitilmesi gerektiğine yönelik makaleler yayımlamıştır.
Mısır’da 1919 devriminden sonra siyasî partilerin kurulması ve her partinin kendi sesi olan bir gazete çıkarmasıyla birlikte siyasî makale türü çok gelişmiştir. Arap dünyasının önde gelen edebiyatçıları olan Muhammed Hüseyin Heykel, Tâhâ Hüseyin, Mustafa Sâdık er-Râfiî, İbrahim Abdülkâdir el-Mâzinî, Abbas el-Akkâd, Selâme Mûsâ, Ahmed Emîn, Ahmed Hasan ez-Zeyyât gibi isimlerin bu yayın organlarında kendilerine bir yer edinmelerinden sonra dil ve edebiyatın çeşitli alanlarında zengin ve nitelikli makaleler ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu dönemin gazeteleri ve edebiyat dergilerinde Câhiliye şiirinin güvenilirliği, edebî eserde halk dili kullanımı, hatta Arap alfabesinin yerine Latin alfabesinin kullanılması gibi konularda edebî makaleler yayımlanmış, bu durum edebiyatçılar arasında edebiyatın mahiyeti açısından olduğu gibi dil açısından da klasikçi ve modernist diye adlandırlan iki grubun oluşmasına yol açmıştır.
Bazı edebiyatçılar makalelerinde Arap edebiyatının gelişimini, çeşitli dönemlerde aldığı görünümü ortaya koymaya çalışırken özellikle Batı kültürü etkisinde olanlar kendilerini sadece Arap dili ve edebiyatıyla sınırlamayıp Batı kökenli edebiyat türlerini, sanat eserinde bulunması gereken estetik değerleri konu edinmişler; makalenin alanını edebiyatı, güzel sanatları, felsefî, sosyolojik ve eleştirel kuramları içerecek şekilde genişlettikleri gibi fikrî boyutuna da derinlik kazandırmışlardır. Daha sonra kitap haline getirilen bu tür makalelerin çağdaş Arap edebiyatında önemli bir yeri vardır. Tâhâ Hüseyin’in Hadişü’l-efbicâ’ı, Heykel’in FîEvkâti’î-ferâğ’ı, Akkâd’ın Fuşûl’ü, Râ-fiFnin Tahte râyeti’l-Kul’ûn’ı, Mazini’-nin Haşödü’î-heşîm’i, Ahmed Emîn’in Feyzü’l-hâtır’ı, Zeyyât’m Vahyü’r-risâle’si bunlar arasında zikredilebilir.
TDV İslâm Ansiklopedisi