Makasıdu'ş-Şeria Nedir -Önemi ve İşlevi- Hakkında Bilgi

İslâm dini ve hukukunun ana kaynaklan olan Kur’an ve Sün-nef in doğru biçimde anlaşılarak yorum­lanmasında, bu kaynaklardan hüküm çı­karılmasında ve çelişkili gibi görünen de­liller arasında yapılacak tercih işleminde olduğu gibi. hakkında nas bulunmayan konulardaki hukukî boşluğu doldurmaya yönelik istislâh ve istihsan benzeri icti­had faaliyetlerinde de naslarda gözeti­len amaçların dikkate alınmasının gerek­liliği, bütün bu ictihad faaliyetleri için ha­yatî önemi haiz olan makâsıdü’ş-şerîanın İslâm kültür ve hukukunun en önemli kavramları içinde yer alması sonucunu doğurmuştur. Cüveynî ve Gazzâlî gibi usulcüler tarafından içtihadın şartlan arasında sayılan, şâriin gayelerinin tam olarak anlaşılması, Şâtıbî tarafından öne­mi daha da vurgulanarak ictihad faaliye­tinin vazgeçilmez şartı sayılmıştır. Şâtı-bî’ye göre fıkıh âlimlerinin düştükleri hatalar, daha çok ictihad ettikleri konuda şâriin gayelerini gözden kaçırmaları ne­ticesinde meydana gelmektedir. Bu se­beple şâriin hükümleri vazetmedeki ga­yeleri bilinmeden fıkıh bir bütün olarak kavranamaz ve bu durumda cüz’î deliller parçacı bir yaklaşımla temel esaslara ters düşecek biçimde yorumlanabilir. Nitekim geçmişte bu yaklaşımın nasların yanlış yorumlanmasına sebep olduğu ve Hâri-cîlik, Zâhirîlikgibi aşırı akımların doğma­sına yol açtığı görülmüştür.

Makâsıdü’ş-şerîa temel alınarak yapı­lan sayısız ictihad örneklerine bütün mezheplere ait fürû kitaplarında rast­lanıldığı gibi. şerT hükümlerin ilgili delil­lerden çıkarılması yöntemlerini belirle­yen kurallar bütünü mahiyetindeki fıkıh usûlünün hemen bütün konularında da makâsıd düşüncesinin tesirleri görülmek­tedir. Meselâ mütevâtir olmayan nasla-rın, başka bir deyişle haber-i vâhid dere­cesinde olan hadislerin kabulü konusun­da Hz. Ömer ve Âişe gibi bazı sahâbîler makâsıdı bir kriter olarak kullanmışlar, İmam Ebû Hanîfe ve İmam Mâlik de bazı hadisleri genel kurallara ters düştükleri gerekçesiyle hüccet olarak kabul etme­mişlerdir.

İslâm hukukçularına göre hukukun ni­haî gayesini teşkil eden maslahat dü­şüncesini temel alan bir ictihad metodu olan istislâh özellikle uygulamada genel kabul görmüştür. Yine genel kuraldan İstisna niteliğindeki istihsanda istisna­nın temel gerekçelerinden biri maslahat düşüncesi olduğu gibi, özellikle muame­lât konularında ve akidlerin tefsirinde önemli bir rol oynayan örtün bir delil ola­rak kabul edilmesinin ve “Zorluk kolaylı­ğı getirir”; “Zarar giderilir”; “Eşyada aslo-Ian ibâhadir”; “Faydaların mubah, zarar­ların haram olması asıldır” gibi genel fı­kıh kurallarının temelinde insanların ya­rarlarının gözetilmesi amacı bulunmak­tadır.

Makâsıdın dikkate alınması ilkesi saha­be, tabiîn ve onları izleyen dönemlerdeki ictihad faaliyetlerinin temelini oluştur­muş ve İslâm hukuk doktrinlerince de genel kabul görmüş olmakla beraber İs­lâm hukukçularının çoğunluğu tarafın­dan, nasların lafzı mânalarının iptaline sebep olacağı korkusu ve hükümlerin gayelerinin belirlenmesinin taşıdığı izafî­liğin yol açacağı belirsizliğin hukukî istik­rarsızlık ve kargaşa doğuracağı endişe­siyle, meseleye İlişkin özel deliller (özel­likle naslar) dikkate alınmaksızın doğrudan şâriin amaçlarına göre hüküm veril­mesi caiz görülmemiştir. Makâsıd fikri­nin en hararetli savunucularından Şâtı-bî’ye göre de bütün delillere bakılarak dinin, hayatın, neslin, malın ve akim ko­runmasının kesinlikle gerekli olduğu tesbit edilse bile hükmü bilinmeyen konula­rın sadece bu esaslara göre değerlendi­rilmesi yeterli olmaz, yine de tafsili delil­lere bakmak icap eder. Aksi takdirde nasların lafzı mânalarının tamamen ortadan kaldırılmasına yol açılmış olur. Akıl, sözü edilen zaruri faydaların korunmasının hangi yönlerden olacağını tam anlamıyla doğru bir biçimde tesbit edemez; ettiği takdirde de bu tesbit belirli konularla ve belirli zaman ve mekân koşullarıyla sınır­lı kalacaktır. Halbuki sâri” zaruri, hâcî ve tahsînî faydaların ayrıntılarında, nas bu­lunmadan aklın tek başına idrak edeme­yeceği faydalar tesbit etmiştir. Makâsıd fikrine karşı bu ihtiyatlı tavrın temelinde, maslahata gereğinden fazla önem atfedenler tara­fından istismar edilerek naslann zahirî mânalarının tamamen iptaline kapı açıl­masının önüne geçme çabası yatmakta­dır. Bu sebeple klasik dönem İslâm âlim­leri, gösterdikleri ihtiyata bağlı olarak anlamı ve sübûtu kesin olan Kur’an ve Sünnet naslannı ve üzerinde ilk dönem­den itibaren bütün İslâm âlimlerinin ic-mâ ettikleri hususları (zarûrât-ı dîniyye) makâsıd konusunda sınırlayıcı ölçüler ka­bul etmişlerdir.

Günümüzde İslâm hukukunun tecdidi ve güncelleştirilmesine yönelik çabalarla birlikte İslâm hukuk düşüncesinin anah­tar kavramlarından biri haline gelen ma­kası dü’ş-şerîa tabiri halen önemini mu­hafaza etmekte olup bilhassa geçmişte Necmeddin et-Tûfî’nin savunduğu, şâriin gayesi olan maslahatın nasla çeliştiği za­man nassa tercih edileceği anlayışı etra­fında tartışmalar yoğunlaşmıştır. Makâ­sıd konusuna büyük önem verilmeye başlanmış olmasına paralel olarak bu sa­hada birçok makale ve eser kaleme alın­mıştır.

  • Makasıdu’ş-Şeria Nedir, Hakkında Bilgi
  • Makasıdu’ş-Şeria Nedir -Fikri Temelleri- Hakkında Bilgi
  • Makasıdu’ş-Şeria Nedir -Temel Kavram ve Meseleler- Hakkında Bilgi
  • Makasıduş Şeria Nedir -Terimleşmesi ve Literatürde Yerini Al­ması- Hakkında Bilgi

    TDV İslâm Ansiklopedisi

    Daha yeni Daha eski