Makasıdu'ş-Şeria Nedir -Temel Kavram ve Meseleler- Hakkında Bilgi

Makâsıd konusuna temas edilen eserlerde İs­lâm’ın getirdiği hükümlerin nihaî gayesi­nin insanların maslahatlarını gerçekleş­tirmek, yani yararlı sonuçların elde edil­mesini ve zararlı olanların giderilmesini sağlamak olduğu ve bu noktada İslâm âlimleri arasında görüş birliğinin bulun­duğu ifade edilir. Bu husustaki bütün delillerin tümevarım yoluyla incelenmesi sonucunda kesin olarak şer’î hükümlerin belirli faydaların gerçekleştirilmesini he­deflediği tezine ulaşılır. Nitekim, “Allah bozgunculuğu sevmez  [Bakara 2/205] Birbirinizin mallarını haksız yollarla yemeyin [Nisâ 4/29]”Allah sizin için kolaylık diler, zorluk di­lemez [Bakara 2/185] “Allah adaleti, iyiliği ve akrabaya yardım etmeyi emre­der [Nahl 16/90] gibi âyetler ve “Din kolaylıktır. Zarar vermek ve zararla karşılık vermek yok­tur” gibi hadis­lerde dinî bildirime dayalı hükümlerin ana gayesinin insanların faydasını gözetmek ve onlardan zararı savmak olduğu belir­tilmektedir. Bu bağlamda maslahat, in­sanla ilgili dünyevî ve uhrevî bütün fay­dalı sonuçları ifade eden bir kavram ola­rak kullanılır. Bu açıdan makâsıd ile me-sâlih arasında doğrudan bir ilişki bulun­maktadır. Hatta makâsıd mesâlihi kuşat­tığı için her iki kavram birbirinin yerine kullanılmıştır. İslâm âlimlerince zikredi­len diğer genel hukukî gayeler ise masla­hat kavramı kapsamında sayılmakta ve onun gerçekleşmesine vasıta olarak gö­rülmektedir.

Gazzâlî, şer’î-amelî hükümlerde söz konusu olan maslahatın, mutlak anlam­da bir faydanın sağlanması veya bir zara­rın önlenmesinin ötesinde hukukun konmasındaki temel gayenin (maksûdü’ş-şer’) korunması olduğunu vurgularken Şâtıbî, hüküm­lerde maslahatın tesbitinin sadece dün­yevî faydaların teminine yönelen nefsî isteklere göre değil dünya hayatının âhiret hayatı için yaşandığı gerçeği göz önünde bulundurularak yapılması ge­rektiğini söyler ve şer’î hükümlerin in­sanları nefsî isteklerinden uzaklaştırarak Allah’a kul olmalarını sağlamak için ko­nulmuş olduğunu ifade eder.

İslâm teşriinin ana gayeleri, korunması hedeflenen yararların önem derecesi açı­sından üç kademeli bir tasnife tâbi tu­tulmuştur. Temelini Cüveynî’nin attığı bu taksim talebesi Gazzâlî tarafından “zarûriyyât, hâciyât, tahsîniyyât” şeklinde adlandırılarak literatürdeki yerini almış­tır. Zarûriyyât, en üst düzeydeki yararla­rı, yani toplumun varlığı ve dirlik düzen­liği İçin vazgeçilmez temel hak ve değer­leri ifade eder. Bunlar genel makâsıd kıs­mına dahil olan hayat (can), nesil (nesep, ırz), akıl, mal ve dinin korunması şeklin­de özetlenir ve literatürde “zarûriyyât-ı hamse, makâsıd-ı hamse, külliyyât-ı hams” gibi adlarla anılır. Bazı âlimler ta­rafından zarûriyyâtın bu beş temel esas­la sınırlı olduğu ifade edilmiş, ancak diğer bazıları adalet, Allah’a kulluk, erdemli bir toplum oluşturma, eşitlik, yeryüzünün hürriyet, sosyal düzenin ve güvenliğin sağ­lanması gibi özellikle yaşadıkları zamanların yükselen değerle­rini göz önünde bulundurarak yeni amaç­lar belirlemişse de zikredilen bu gaye­lerin esas itibariyle beş temel esasın ko­runması kapsamına dahil olabileceği gö­rülmektedir. Hâciyât, zaruret derecesin­de olmamakla birlikte ferdî ve içtimaî hayatın düzenli biçimde yürümesini sağ­layan, karşılanmaması zorluk, huzursuz­luk ve sıkıntıya sebebiyet veren faydalar­dır. Satım, kira vb. akidlerin meşru kılın­ması, bu tür faydaların sağlanması için konmuş hükümlerin örneklerini oluştu­rur. Tahsîniyyât da ahlâkî erdemlerin geliştirilmesi, görgü kurallarına uyulması vb. yollarla sağlanan, zaruret ve ihtiyaç derecesine ulaşmamakla birlikte hayatı kolaylaştıran ve güzelleştiren faydalan ifade eder. Temizlikle ilgili hükümler, ye­me içme âdabı, zararlı ve dinen necis nesnelerin satım sözleşmesine konu edil­mesinin yasaklanması, bu tür faydanın sağlanması amacını taşıyan hükümlere örnek gösterilir. Ayrıca Gazzâlî, her kısma ait tamamlayıcı nitelikte faydalar bulun­duğuna da işaret etmiştir.

Ta’Iîün önemli bir türü olan hikmetle ta’lîl meselesi de gayeyi esas alan içtiha­dın ve makâsıd teorisinin önemli konu­larından birini oluşturur. Maslahat ve makâsıd anlamlarını içeren hikmetle ta’-lîi, özellikle hikmetin belirlenmesindeki sübjektifliğin hukukî istikrarı zedeleye­ceği endişesiyle usulcülerin çoğunluğu tarafından caiz görülmemişse de Gazzâlî ve Âmidî gibi usulcüler, sınırları belli ve açık bir vasıf olması durumunda hikmet­le ta’IÎIin kabul edilebileceğini savunmuş­lardır. Usulcülerin bu farklı yaklaşımı­na rağmen uygulamada İslâm hukukçu­ları, naslar ve makâsıdı beraberce değer­lendirerek istislâh ya da istihsan gibi ad­lar altında aslında hikmetle ta’lîl esasına dayanan birçok ictihad örneği ortaya koy­muşlardır. Diğer taraftan kıyasın temel unsuru olan illeti belirleme yollarının en Önemlisi olan münasebet, hüküm ve illet arasındaki uygunluğun araştırılmasını ifade eder. Dolayısıyla İlletin hükmün hikmetini, yani bu hükmün konmasında gözetilen amacı ve sağlamak istediği ya­rarı gerçekleştirip gerçekleştiremeyece­ğinin araştırılması da makâsıd düşüncesi açısından büyük önem taşımaktadır.

Makasıdın ayrı bir bilim dalı sayılacak derecede önem kazanması genel makâ­sıd anlamının öne çıkmasıyla olmuştur. Zira belirli hükümlerle ilgili özel amaçları ifade etmek için illet veya hikmet gibi terimler yeterli olmaktaysa da geniş an­lamıyla makâsıdı başka bir terim ifade edememektedir. Bundan dolayı özellikle çağdaş İslâm hukuku literatüründe ma-kâsıdü”ş-şerîa tabiriyle daha çok hukukun genel amaçları kastedilmektedir. İbn Âşûr’un. “şer’î hükümlerin sadece bir kıs­mında değil bütününde veya büyük ço­ğunluğunda göz önüne alınan mâna ve hikmetler” şeklinde tanıttığı bu tür amaçların temel karakteristiği ve belli başlıları hakkında gerek bu müellifin ge­rekse başka çağdaş müelliflerin eserle­rinde geniş açıklamalar vardır. Yukarıda belirtilen anlamıyla maslahat fikrinde bir­leşen bu amaçlar Allah’a kulluğun, ada­letin ve toplumsal düzenin sağlanması, eşitlik ve hürriyet, erdemli bir toplum oluşturma, yeryüzünün imarı, itidal ve kolaylık, uygulanabilirlik gibi başlıklar altında incelenir.

Bununla birlikte genel amaçların tesbiti kadar Özel amaçların tesbiti de bü­yük önem taşımaktadır. Hukukun belli bir dalıyla veya her bir hukukî müesseseyle ilgili olarak gerçekleşmesi istenen bu ga­yelere rehin akdinde teminatın sağlan­ması, nikâh akdinde aile düzeninin tesisi, boşanmanın meşru kılınmasında sürekli zararın önlenmesi örnek verilebilir. Hukukun değişik alanlarıyla ilgili özel amaçların bağımsız olarak tesbit edilmesi, bir taraftan genel amaçların tesbitini kolaylaştırırken diğer taraftan belirli alanlarda yapılacak olan cüz’î ictihad faaliyetlerinin sağlıklı ve doğru bir şekilde yapılmasını temin ede­cektir. Alâeddin Muhammed b- Abdurrahman el-Buhârî’nin, Şâtıbî’nin bir usul konusu olarak ele aldığı makâsıd ilkesini dinî hükümlerin tek tek amaçlarını açık­lamak suretiyle meseleler üzerinde uygu­ladığı Mehâsinü’l-İslam ve şerâ’iVi-İsîâm adlı eseri bu alanda oldukça önem­lidir. Şah Veliyyullah ed-Dihlevî de Hüccetullâhi’l-bâliğayı kendi ifadesine gö­re şer’î hükümlerin hikmetlerini ortaya koymak amacıyla kaleme almıştır. “İlmü esrâri’d-dîn” adını verdiği bu ilim ona gö­re, dinin doğru anlaşılması ve uygulan­ması için hikmetlerin bilinmesi şart ol­duğundan şer’î ilimlerin en üstünüdür.

Makâsıdı belirleyebilmek için Cüveynî, Gazzâlî ve İbn Abdüsselâm’ın tümevarım yöntemine atıfta bulundukları görül­mekle beraber bu konuyu özel olarak in­celeyen ilk müellifin Şâtıbî olduğu söyle­nebilir. Özellikle Şâtıbî ve İbn Âşûr’un açıklamalarından hareketle makâsıdı be­lirlemek için önerilen başlıca yöntemleri şöylece ifade etmek mümkündür: Açık, kati veya katiye yakın nasların delâletle­rini esas almak, bir amacı açıkça belirten nasları tesbit etmek, illetlerin ve diğer delillerin birleştiği ortak noktaları tüme­varım yoluyla belirlemek, tâli gayeleri aslî gayelere tâbi kılmak, şâriin hüküm koymadığı durumları dikkatle inceleyip bundaki amacı tesbit etmeye çalışmak.

  • Makasıdu’ş-Şeria Nedir, Hakkında Bilgi
  • Makasıdu’ş-Şeria Nedir -Fikri Temelleri- Hakkında Bilgi
  • Makasıdu’ş-Şeria Nedir -Önemi ve İşlevi- Hakkında Bilgi
  • Makasıduş Şeria Nedir -Terimleşmesi ve Literatürde Yerini Al­ması- Hakkında Bilgi

    TDV İslâm Ansiklopedisi

    Daha yeni Daha eski