Sahabe döneminden itibaren İslâm âlimlerinin ictihadlarında hükümlerin gerekçeleri ve hedeflerine önem veren bir tavır ortaya koymaları, gerek usul gerekse fürû alanındaki teorik fıkıh incelemelerinde bir yandan her bir hükmün amacı, öte yandan genel olarak şeriatın amaçları üzerinde durulması ve bu konuda bir te-rimleşme sürecinin başlaması sonucunu beraberinde getirmiştir. Ancak fıkıh usulü eserlerinin özellikle kıyas bölümlerinde her bir hükmün gerekçesi ve amacının belirlenmesi ve bunun sonuçları konusu ayrıntılı biçimde incelenmiş ve zengin bir terminoloji meydana getirilmiş olmakla beraber genel olarak dinî-hukukî düzenlemelerin amaçları konusu bu eserlerde belirli bir yer tutmamıştır. Kıyas bahislerinin yanı sıra maslahat fikrine dayalı çıkarımların, özellikle istidlal, istislâh ve istihsan kavramlarının ele alındığı bölümler bu konudaki incelemelerin en fazla yoğunlaştığı yerler olmuştur. Makâsıd düşüncesinin terimleş-me sürecinde öncü bir konuma sahip olan İmâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî maksûd, maksıd, makâsıd ve garaz kelimelerini “şerT hükümlerin gayeleri” anlamında eserlerinin birçok yerinde kullanarak konunun önemini vurgulamış ve hükümlerin belirli amaçlar için konduğunu kavramayanları bu hususta basiretsiz davranmakla itham etmiştir.
Cüveynî’nin öğrencisi Gazzâlî’nin de makâsıd konusundaki görüşlerini hocasının verdiği örnekleri kullanarak açıkladığı ve onun yaptığı ayırımlardan etkilendiği görülür. Ancak Gazzâlî’nin konuyu daha açık ve geniş bir şekilde işleyerek makâsıd anlayışına getirdiği yenilikler inkâr edilemez. Gazzâlî ile birlikte yeni bir aşama kaydeden makâsıd düşüncesi İzzeddin İbn Abdüsselâm’ın Kavâ’idü’l-ahkâm îî meşâlihi’l-endm’ı, Şehâbeddin el-KarâfTnin e!-Furûk’u gibi eserlerde daha geniş biçimde ele alınmış, nihayet Şâtıbî’nin bu alanın en seçkin kitabı sayılan el-Muvâfakât’ında müstakil bir teoriye kavuşturulmaya çalışılmıştır.
el-Muvâfakat’ı yazmadaki birinci amacının gaye meselesini işlemek olduğunu belirten Şâtıbî, klasik fıkıh usulü eserlerinde ele alınan konulara makâsıd bahsini ilâve ederek onu usul ilmiyle mezcetmiş-tir. Kitabının beş ana bölümünden hacmi en uzun olan ikinci bölümünü makâsıda ayırmış, diğer bölümlerde yeri geldikçe bu konuya temas etmiş ve bu yaklaşımıyla dinî-hukukî hükümlerin ele alınış biçiminde yeni bir çığır açmıştır. Onun makâsıd bahsini ele almasındaki temel hedeflerinden biri şer’î hükümlerde kesinliği sağlayacak bir delile ulaşma gayretidir. Aradığı bu kesinliği tümevarım (istikra) yönteminde ve bu yöntemle ulaştığı şer’î gayelerde bulan Şâtıbî, fıkıh usulü ilmine getirdiği bu yeniliğin bid’at olarak nitelendirilmesinden çekinerek eserinde izlemiş olduğu yöntemin Kur-‘an ve Sünnet’e, Selefin ve daha sonraki İslâm âlimlerinin anlayışına uygun olduğunu, hatta kendisinin bu yolla Mâlikî ve Hanefî usulünü uzlaştırdığıni belirtmiştir.
Şâtıbî’den sonra usul eserlerinde makâsıd konusunda önemli bir gelişme kaydedilmemiş, klasik görüşlerin tekrarıyla yetinilmiştir. Modernleşme sonrası İslâm dünyasının karşı karşıya bulunduğu problemlerin aşılması yolunda atılacak önemli bir adım olarak İslâm hukukunun ihyası ve tecdidi meselesi gündeme geldiğinde makâsıd bahsi tekrar ele alınmış, Şâtıbî’nin el-Muvâfakât’ı yayımlanmış ve eser ilim adamlarının çalışmalarına ışık tutmaya başlamıştır. Tunus müftüsü ve Zeytûniyye Üniversitesi Rektörü Muhammed Tâhir İbn Âşûr, Şâtıbî’nin yolunu izleyerek Makasıdü’ş-şe-rfati’l-İslâmiyye adıyla bu konudaki ilk müstakil eser olma özelliğini taşıyan kitabını kaleme almıştır. İbn Âşûr eserinde, özellikle Şâtıbî ile başlayan makâsıd teorisini geliştirme çabalarını bir adım daha ileriye götürerek makâsıdın fıkıh usulünden bağımsız bir ilim dalı haline getirilmesi gerektiğini savunmuştur.
- Makasıdu’ş-Şeria Nedir, Hakkında Bilgi
- Makasıdu’ş-Şeria Nedir -Fikri Temelleri- Hakkında Bilgi
- Makasıdu’ş-Şeria Nedir -Önemi ve İşlevi- Hakkında Bilgi
- Makasıdu’ş-Şeria Nedir -Temel Kavram ve Meseleler- Hakkında Bilgi
TDV İslâm Ansiklopedisi