Maku Şehri -İran- Tarihi, Nüfusu, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Mâkû. İran Azerbaycanı’nda eski bîr hanlık merkezi olan şehir.

İran’ın kuzeybatısında, Türkiye sınırına 22 km. mesafedeki bir kesimde ve Ana­dolu’dan doğan Zengimar (Sansu) suyu­nun geçtiği dar bir boğazda kurulmuştur. İslâm öncesi kaynaklarında Şâvâşân adıy­la da anılan şehrin bugünkü adının aslın­da Mâ-kûh olduğu ve “Medler dağı” an­lamına geldiği ileri sürülmektedir. Hamdullah el-Müstevfî şehrin ismini Mâkûye şeklinde zikre­der.

Çok eski bir iskân bölgesinde yer alan Mâkû’nun ilk defa Sâsânî döneminde adı geçer. Bölgede bulunan birçok Ermeni kalıntısı da şehrin o dönem tarihindeki önemini gösterir. Buna rağmen İslâm ta­rihçi ve coğrafyacılarının çoğu şehirden hiç bahsetmez; sadece Müstevfî Nahcıvan’a bağlı yerleşim merkezleri ara­sında adını sayar. Mâkû halkı, bölgenin müslümanlarca fethinden sonra da uzun süre Hıristiyanlığa olan bağlılığını de­vam ettirmiştir. Timur zamanında şe­hir onunla anlaşma yapan bir hıristiyan prensi tarafından yönetiliyordu. Bu dö­nemde prensin bir oğlu Semerkant sa­rayına götürülmüş ve orada müslüman olmuştur.

14û6’da Mâkû Karakoyunlular’m eli­ne geçti, bu tarihten itibaren halkının Müslümanlığı kabul etmesi ve Türkleş­mesi hız kazandı. 1574 yılında Osman­lı Devleti, Mahmûdî Kürt kabilesi reisi İvaz Bey’i Mâkû’yu İranlılar’dan alıp bu­rada bir kale yapmakla görevlendirdi. Osmanlı döneminde özellikle bu kalenin bölgede cereyan eden olaylarda önemli bir yeri olmuştur. İvaz Bey’in ocaklığına verilen Mâkû’ya 160S’te SafevîŞahı I. Abbas saldırdıysa da kabilenin malını ve mülkünü yağmalamasına rağmen kale­yi alamadı. 1639 yılında IV. Murad, Mah­mûdî beyini görevinden azletti ve Vezir Kara Mustafa Paşa aracılığıyla Kasrışîrin Antlaşması çerçevesinde Safevîler’den bölgede bulunan Kotur Kalesi’yle birlik­te Mâkû Kalesi’nin de yıkılmasını istedi. Her ne kadar kaleler yıkıldıysa da Kotur ve Mâkû, IV. Murad’ın ölümünden sonra İranlılar tarafından tekrar işgal edildi. Kalelerin yıkılma sebebinin her iki devle­tin de huzurunu kaçıran Kürt isyancılara sığınaklık yapması olduğu tahmin edil­mektedir.

Zend ve Kaçar hanedanları döneminde Dünbüllü aşiretinin elinde kaldığı sanılan Mâkû, 1747’den itibaren Bayat aşiretinin bir kolundan gelen hanların başşehri oldu. Nâdir Şah’ın hizmetinde bulunan hane­danın kurucusu Ahmed Sultan, onun 20 Haziran 1747 tarihinde öldürülmesi üze­rine karargâhta çıkan karışıklık ve yağ­malama sırasında dul kalan eşlerinden birini ve hazinesinin bir kısmını alarak Mâkû’ya gidip yerleşti. Ahmed Sultan’ın ve oğlu Hüseyin Han’ın hakkında fazla bir şey bilinmemektedir. Hüseyin Han’ın oğlu Ali Han nüfuzlu biri olarak tanınır. Ali Han, özellikle Kırım savaşı sırasında (1853-1856) izlediği tarafsızlık politikasıyla han­lığını büyük devletler arasında ezilmekten korudu. Oğlu Teymur Paşa Han da babası gibi davrandı ve bunun büyük faydasını gördü. Bu arada bölgede çıkan bir isyanı da bastırdı; onu kurtarıcı kabul eden Azerbaycan halkı tarafından kendisine “Mâkû padişahı” unvanı verildi. Ondan sonra başa geçen oğlu Murtazâ Kulı Han, genişleme politikası izleyince I. Dünya Savaşı’nın başlarında Ruslar tarafından Tif­lis’e sürgüne gönderildi. 1917’de Bolşevik İhtilâli’nin çıkmasıyla Azerbaycan’daki Rus kuvvetlerinin dağılması üzerine geri dön­düyse de 1923’te İran’da tahtı ele geçiren Rızâ Şah Pehlevî tarafından tutuklandı ve götürüldüğü Tebriz Hapishanesi’nde öldü. Mâkû merkezden gönderilen vali­lerce yönetilen Mâkû, İran’ın bir vilâyeti haline geldi.

Günümüzde Mâkû, İran’ın idarî bölüm­lerinden Batı Azerbaycan ustanı içinde yer alan ve kendi adını taşıyan bir şehristanın merkezidir; nüfusu 2003 yılı tah­minlerine göre 38.000 kadardır. Halkının çoğunluğunu Bayat ve Pörnek başta ol­mak üzere çeşitli Türkmen aşiretleri oluşturur. Türkiye’nin Gürbulak sınır ka­pısından çıkıp Tebriz’e yönelen karayolu üzerindeki Mâkû, İran’ın ilk önemli mer­kezidir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski