Malezya’ya İslâmiyet’in girişi büyük ölçüde ticarî faaliyetlerle ilgilidir. VIII. yüzyıldan itibaren Arap, İran ve Hint asıllı müslüman tüccarların Çin ile Ortadoğu arasındaki deniz ticareti güzergâhında bulunan bölgedeki merkezleri ziyaret ettiği ve X. yüzyılda Malay yarımadasının kuzeybatı sahilindeki Kalah’ta yabancı tüccarlardan meydana gelen bir müslüman kolonisinin varlığı bilinmektedir. Nitekim eski bir müslüman ticaret kolonisi olan Çin’in güneyindeki Khanfu’da (Canton) çıkan bir ayaklanmadan sonra çok sayıda müslüman tüccar katliamdan kaçarak Çinhindi ve Malay yarımadalarındaki liman şehirlerine sığınmış, bunun sonucunda özellikle Kalah ile Uman arasındaki ticaret seferleri önem kazanmıştır. Ancak o dönemlerde müslüman tüccarlar vasıtasıyla İslâmiyet’le tanışan mahallî halkın İslâmlaşma sürecine girip girmediği hakkında bilgi yoktur. İslâmiyet’in halk arasında yayılışını gösteren deliller zaman itibariyle daha sonraki dönemlere aittir. Kesin olarak bilinen husus. İslâmiyet’in ilk defa deniz ticaret yolunu takiben Kuzey Sumatra’daki Pasaİ’den Malay yarımadasının batı sahilindeki Malaka’ya girdiği ve yarımadadaki diğer Malay krallıklarının da Malaka’dan sonra müslüman olduğudur. Ancak Malay yarımadasında müslümanların varlığına dair daha eski dönemlere ait bazı deliller de
Malezya’da Perlis Kangar Alvi Camii mevcuttur. Meselâ 1965 yılında Kedah’ta 291 (903-904) tarihini taşıyan ve oraya yerleşmiş yabancı kökenli bir müslümana ait olduğu sanılan bir mezar taşı bulunmuştur. Kelantan’da 1914’te altın bir İslâmî sikke bulunmuş ve mahallî araştırmacılar, bunun XII. yüzyıla ait bölgedeki müslüman bir devletin parası olduğunu ileri sürmüştür. Malay yarımadasının kuzeydoğusunda yer alan Trengganu’daki Kuala Berang yakınında 1922’de bulunan bir kitabe de burada Malaka’dan önce kurulmuş olması muhtemel bir müslüman yerleşim merkezinin varlığına dikkat çekmektedir. Üzerine Arap harfleriyle ve Malayca olarak bazı fıkıh kurallarının yazıldığı kitabe Receb 702 (Mart 1303) tarihini taşımaktadır. Her ne kadar metinde “Siri Paduka Tuhan” ismi geçmekteyse de bu ismin aslında gerçek şahıs adı olmayıp eski Malay hükümdarlarının bir unvanı olması sebebiyle kitabenin sahibini tesbit etmek mümkün değildir.
Gerek Malaka Sultanlığı gerekse Portekiz ve Hollanda sömürge yönetimleri döneminde İslâmiyet’in durumu ve din işlerinin işleyişi hakkında çok az bilgi bulunmakta, ancak sultanların hem siyasî hem dinî otoriteyi temsil ettikleri gibi bazı önemli hususlar bilinmektedir. Hükümdarların gerekli gördükleri yerlere din görevlileri gönderdikleri, kırsal kesimlerde din işlerinin daha çok mahallî hoca ve tarikat şeyhleri tarafından yürütüldüğü tahmin edilmektedir. Mevcut kaynaklardan Malay devletlerinde en yüksek din görevlisinin kadı olduğu öğrenilmektedir. Özellikle Johor Sultanlığı’nda en İtibarlı ve saraya yakın olan âlimler arasından tayin edilen kadılar temel bakanlıklardan sonra en üst düzey yetkili sayılmaktaydı. Dinî mahkemelerin başkanı olan kadılar ayrıca dinî konularda sultana danışmanlık yapar ve merkezdeki müftü ve cami görevlilerinin tayininde ona yardım ederlerdi. Kırsal kesimlerde ise çocukların okutulduğu, dinî merasim ve toplantıların yapıldığı köy camilerinde görevli imam, hatip ve “bilâl” adı verilen müezzinler İslâmiyet’in temsilcisiydiler.
İngiliz sömürge idaresi döneminde sultanlar siyasî yetkileri bakımından İngiliz yöneticilerine bağlanırken İslâm dini ve Malay gelenekleriyle ilgili hususlarda serbest bırakılmışlardı. Dolayısıyla eyaletlerdeki din işlerinin idaresi, kadıların tayini, dinî konsey ve komitelerin oluşturulması, dinî hukuk, din eğitimi ve ibadetle ilgili işlerin idaresi tamamen onların denetimi altındaydı. Sultanlar. İngilizler’in merkeziyetçi idarî sistemini örnek alarak din işlerinin idaresiyle ilgili bazı düzenlemeler yaptılar ve en başta üyelerini bizzat tayin ettikleri, kendilerine dinî işlerde danışmanlık görevi yapan konseyler oluşturdular. Bu konseyler ayrıca vakıfların idaresi ve din eğitimi gibi hususlara da bakmaktaydı; bazıları hem dinî derslerin hem kültür derslerinin okutulduğu medreseler de açmışlardı. Konseylerin kuruluşu, aynı zamanda yenilikçi dinî fikir ve düşüncelerin eyaletlerde taraftar bulmasını önlemeye yönelikti.
İngiliz sömürge yönetiminin tam olarak yerleşmesi ve sömürge ekonomisinin gelişmesiyle birlikte XX. yüzyılın başlarından itibaren ülkede dinî kaynaklı yenilikçi fikir ve hareketler hız kazandı. Yenilikçi dinî düşüncenin geliştiği en önemli yer Malaka, Penang ve Singapur’dan meydana gelen Boğazlar bölgesiydi. Kalabalık Malay toplumunun yanı sıra Arap, Hint, Çin ve Endonezya asıllı göçmenlerin yaşadığı kozmopolit bir toplum yapısına sahip olan bu bölge, işçi ve sermaye akımının yanı sıra modern fikir ve düşüncelerin Malay yarımadasına girmesinde bir kapı vazifesi görmekteydi. Bazı Arap aydınları, Ortadoğu menşeli fikir ve düşüncelerin gelmesinde ve Arapça dergi ve kitapların Malayca’ya tercümesinde aracılık yaparken Malay toplumu nazarında üstün bir sosyal statüye sahip bulunan Hadramutlu şeyh ve seyyidler dinî işlerde daha aktifti. Sultanlar bu tür dergi, gazete ve kitapların yayımlanmasına geleneksel din anlayışına zarar vereceği düşüncesiyle pek olumlu bakmıyor, Boğazlar bölgesindeki İngiliz otoriteleri ise kendi politikalarına ters düşmediği sürece bunlara göz yumuyorlardı.
Malezya’da yenilikçi dinî düşüncenin öncüleri arasında aslen Sumatralı olan Şeyh Muhammed Tâhir Celâleddin el-Ezherî başta gelmekteydi. 1900 yılında Mekke’de tahsilini tamamladıktan sonra ülkesine dönen Şeyh Muhammed Tâhir, Hollandalıların baskısına dayanamayarak Singapur’a yerleşmiş, orada 1906-1908 yıllarında Malay dilinde müslüman toplumun geleneksel İslâm anlayışını sorgulayan ve güncel dinî meseleleri konu edinen el-İmâm adlı bir dergi çıkarmıştır. Singapur’da 1908’de Raca Hacı Ali b. Ahmed adındaki Arap asıllı bir müslüman liderle birlikte el-İkbâlü’1-İslâmiyye adıyla bir de okul açtı, böylece ilk defa ülkede modern dinî okulların kuruluşunu başlattı. Yenilikçi dinî düşüncelere sahip diğer bir müslüman âlim de el-îmâm dergisinin yazarlarından olan Seyyid Ahmed el-Hâdî’dir. Penanglı Arap asıllı bir aileden gelen Ahmed el-Hâdî 1926’da el-İhvân adlı. çağdaş dinî fikirleri savunan Malayca bir dergi çıkarmaya başladı. Muhammed Abduh ve Cemâleddîn-İ Efgânî’ye karşı büyük bir hayranlık duyan Ahmed el-Hâdî siyasî olarak İslâm birliği, Malay birliği ve sömürge aleyhtarlığı gibi konulan iş-iemekteydi. Yenilikçi dinî düşünceleri savunan dergiler, özellikle Boğazlar bölgesinde ve şehirlerdeki bazı medreselerde etkisini hissettirirken geleneksel dinî anlayışın güçlü olduğu sultanlıklarda fazla destek bulamadı. Hatta sıkça seyahat eden müslüman tüccar ve davetçilerin kendi köy ve eyaletlerine gittikleri zaman mahallî âlimlerin, sûfîierin ve din görevlilerinin nüfuz ve yetkisini kırmaya çalışmalarından rahatsızlık duyan bazı sultanlar, modern düşüncelerin savunulduğu dinî muhtevalı dergi ve gazetelerin kendi yönetimleri altındaki eyaletlere girmesini Önlemek amacıyla bazı tedbirler aldılar.
Malaylar, önceleri dinî eğitimlerini camilerin yanı sıra “pondok” adı verilen geleneksel yatılı okullarda almaktaydılar.
Daha sonra ilk defa yenilikçi müslüman aydınların açtığı, müfredat programlarında klasik din derslerinden başka İngilizce, tarih, coğrafya, matematik gibi kültür derslerinin de yer aldığı ve sömürge okullarındaki gibi modern araç ve gereçlerin kullanıldığı medreseler ortaya çıktı; bunlar zamanla yaygıniaşarak mezunları daha yüksek seviyede İngilizce eğitim veren sömürge okullarına gitmeye başladı. Federal hükümet. İslâm diniyle ilgili işlerin idaresini düzenlemek üzere 1968 yılında başbakanlığa bağlı Malezya İslâm İşleri Millî Konseyi adıyla bir müessese kurdu; arkasından bu konseye bağlı İslâm Araştırma Merkezi ile İslâm Davet Teşkilâtı adlı kuruluşlar faaliyete geçirildi. Federal hükümetin 1970’li yıllardan İtibaren din işlerine gittikçe daha fazla önem vermesi Eğitim Bakanlığı’na bağlı Din Eğitimi Genel Müdürlüğü, Federal Topraklar İslâm İşleri Konseyi, Malezya Davet Teşkilâtı. Müslüman Öğretmenler Eğitim Koleji gibi dinî bürokratik yapıyı genişleten kurumların oluşturulmasıyla devam etti. Ayrıca yeni dinî okullar açılarak ve hacca gidecekler için çeşitli kolaylıklar sağlanarak müslüman halkın eğitim ve sosyal içerikli taleplerinin giderilmesine çalışıldı. Ekim 1979’da, daha önce seçmeli olarak okutulan din dersleri bütün devlet okullarındaki müslüman öğrenciler için zorunlu hale getirildi. Sosyal ağırlıklı üniversite ve yüksek okulların yanı sıra Yüksek Teknoloji Üniversitesi’ne de İslâmiyet’le ilgili dersler konuldu. Kızılhaç teşkilâtının amblemi kızılaya çevrildi. Dış politikada diğer İslâm ülkeleriyle, özellikle Ortadoğu’daki müslüman ülkelerle İlişkiler geliştirilirken İslâm Konferansı Teşkilâtı içinde ve diğer miiletlerarası İslâmî kuruluşlarda etkin rol almaya çalışıldı. Mahathir döneminde hükümet dinî değerlerin ve entelektüel birikimin yönetimde daha fazla teşvik edilmesi, yüksek öğrenim kurumlarına din dersleri konulması, eğitim sistemine dinî ve ahlâkî değerlerin dahil edilmesi, faizsiz kredi verilmesi, faize dayanmayan sigorta şirketlerinin kurulması, hukuk sisteminde şeriata uygun bazı değişikliklerin yapılması gibi somut programları uygulamaya koydu. 1983’te Uluslararası İslâm Üniversitesi, 1987’de Uluslararası İslâm Düşüncesi ve Medeniyeti Enstitüsü kuruldu. Ayrıca hükümet 1992’de İslâmî Anlayış Enstitüsü ile Malay Üniversitesi (1962) ve Millî Üniversite’de (1970] İslâmî araştırma bölümlerinin açılmasını gerçekleştirdi.
Bağımsızlıktan sonra yaşanan en önemli dinî gelişmelerden biri de ülkedeki davet faaliyetlerinin giderek artmasıdır. Özellikle 1960’lı ve 1970’li yıllarda bazıları özel, bazıları resmî olmak üzere çok sayıda davet teşkilâtı kuruldu. Merkezî hükümet, başlangıçta bu tür hareketlerin siyasî ve etnik dengeler açısından ülkeye zarar verebileceğini düşünmekle birlikte daha sonra teşvik etmeye başladı ve 1978 yılında aralık ayını “davet ayı” ilân etti. Davet hareketleri geleneksel dinî anlayışın hâkim olduğu kırsal kesimlerden çok şehirlerde ve bilhassa şehirleşmenin beraberinde getirdiği karışık sosyal değerlere sahip kesimler arasında daha fazla taraftar bulmaktadır. Özel davet teşkilâtları ülkede İslâmî bir toplum oluşturmaya çalışırken resmî davet teşkilâtları daha çok devletin resmî politikaları doğrultusunda faaliyet göstermekte ve İslâmiyet’in ahlâkî ve manevî özelliklerine ağırlık vermektedir.
- Malezya Tarihi, Malezyanın Tarihçesi, Hakkında Bilgi
- Malezya Fiziki, Coğrafya, Dili, Etnik, Dini Yapı, İklim Hakkında Bilgi
- Malezya Başkenti, Nüfusu, Yönetim Şekli, Önemli Şehirleri, Hakkında Bilgi
TDV İslâm Ansiklopedisi